Ne zaman şampiyonluğa götürecek bir derbi oynasak bizim tribün kötü olur. Gelir Fenerbahçeliler İnönü'yü çınlatır gider. Acı ama gerçek ne yazık ki. Kendi sahalarında bir arada olamayan kemik tayfa sezonun en güzel tribününü İnönü'de yapar gider. Kapalı susar, eski açıktan sesleri duyarsınız. Böyle o kadar çok maç izledim ki. Neden böyle oluyor hemen söyleyeyim: Bilet fiyatlarının çok pahalı olması. "İnsanlar maça giremiyor pahalı kardeşim" değil demek istediğim. Bağıran tayfa genelde böyle maçlarda okutma operasyonuna gidiyor. Yalan mı? Para biraz tatlı geliyor. Bağıran tayfadan önemli eksiklikleri böyle maçlarda görebiliyoruz. Gelenler ayda yılda bir maça gelen. Hangi takımlısın sorusuna "Beşiktaş ama önemli maçlara gidiyorum" diyenlerce alınıyor kombineler. Basıyor ve alıyor. İzlemeye geliyor. Oradaydım demeye geliyor. S.O.G gelme. Beste bilmez maçı izlemeye gelir. Fenerbahçe bağırıyormuş, sesleri çıkıyormuş umurlarında olmaz. Maçtan çıkarsın Fenerbahçeli arkadaşların arar "Nasıldık?"
30 Nisan 2009 Perşembe
29 Nisan 2009 Çarşamba
Mustafa Denizli ile Devam Abiler...
Beşiktaş için bıçak sırtı artık. Bu sezon ya siyah ya beyaz olacak ama önümüzdeki sezonlara hep umutla bakacağız. Çünkü etrafımız simsiyah. Galatasaray De Sanctis'i satıyor. Bülent Korkmaz'dan boşalacak bir koltuk var üstelik. Üstüne Sabri gibi tipleri, Arda gibi şaşıranları var. Trabzon da kenara çekti. Şoför koltuğu bomboş. Kadro yetersiz. Bu sezon olmadı seneye oluruz diyen azınlık. Üstüne yerel basını da ekle. Dipsiz kuyu.
Fenerbahçe komple bitik. Tribünleri bile ruhsuz. Bu takımı kim itecek belli değil. Yönetim, taraftar, futbolcu hepsi 3 büyükler gibi. Amansız rekabet, gereksiz çekişme var Kadıköy'de.
Demem o ki 5 yılda bir gelen fırsat yanıbaşımızda. En hazır takım, takım gibi takım bizken, bu sene gitti diye yakmayalım gemileri.
28 Nisan 2009 Salı
Pazar Ligi'ni Duydunuz Mu?
Pazar ligi diye bir oluşum var. İlk kez gördüm. Oha yeni mi gördün diyenlerde olacaktır mutlaka. Tamamen amatör takımlar arasında düzenlenen bir lig. Hatta takımını kur gel diyorlar. Zaman içerisinde ikinci ligi bile oluşmuş. Gol Krallığı, puan tablosu vs. kılı tüyü düşünülmüş. Kim düşündüyse helal olsun. Meraklısı için link ahanda:http://www.pazarligi.com/.
26 Nisan 2009 Pazar
Beşiktaş Zirve Yaptı
Bu sezon bu kadar iyi bir Beşiktaş izlememiştim. Ayağa tek pası çok doğru yaptılar takım olarak. Çok keyif alıyoruz böyle Beşiktaş'tan. Delgado'da alıştığımız gibi değildi. Sezon başından bu yana keyif adamı olarak durdurmadan vurmaya, gelişine oynamaya devam etti ama hepsi düşündüğü gibi oldu. Eskişehir tribünleri de çok ama çok iyiydi. Sevdan bir ateş şarkısı çalındı statta. Hep alışmışız popüler kültüre. Ezginin Günlüğü Üniversite şehri Eskişehir'e cuk oturmuş. İkinci yarının başında Eskişehirspor biraz üstünlük sağlar gibi oldu. Tribünlerde çalan İspanyol esintileriyle birara La Liga'dan bir maç izliyoruz zannettik. Sonra Tello nefis düşündü, Yusuf klasiğini yaptı ve sorunsuz dönüldü. Bu kadar iyi bir oyun beklemiyordum. Helal olsun binlerce kez. Sezonun en iyi futbolunu Eskişehir'de oynamak da ayrı bir meziyet. Bekleyelim görelim. Sivas mı? Beşiktaş mı?
Sürünüyorlar...
Uzun yıllar sonra Fenerbahçe'yi sürünürken görüyoruz. Hakikaten sürünüyorlar. Son hatırladığım 2000'li yılların başında buna benzer bir durumdalardı. Daum vardı takımın başında, yanılıyor da olabilirim. Ama taraftarının takımda olmasından mutluluk duyduğu oyuncuları vardı. Belki de buydu taraftarın hep destek tam destek mesajını vermeye başlamasının. İnandığı isimler vardı takımda. Fenerbahçe'nin Tuncay'ı vardı mesela. Taraftarı da dejenere olmamıştı o dönemler. Ayakta tutan dinamiklerinden hiçbirine bugün rastlanmıyor. Bu sene amaçları Türkiye Kupası. O da UEFA'ya gidebilmek için. Geçen sezonun Avrupa'da yükselen güneşi (!) başarıda istikrarı yakalayamayan Türk Futbolu'nun en güzel temsilcisi işte. Ha Aziz Yıldırım ha Faruk Süren. Bizde başarılar rastlantı. Ha Uefa Kupası ha CL'de çeyrek final.
24 Nisan 2009 Cuma
Talih Kuşu
23 Nisan 2009 Perşembe
Allah Muhafaza
Maça giremesem de atmosferi yaşadım diyebilirim. Fotoğraflar sıcağı sıcağına stad önünden. Bu takımın 2. Ligde olduğuna inanmak zor. Allah muhafaza Süper Lige çıksa İzmir'in dünyası değişir. İzmirspor'un taraftarı olmaması da ayrı bir post konusu tabii. İzmir'in işçi takımı taraftarsız. Erdinç Sivritepe duymasın...
20 Nisan 2009 Pazartesi
Siz Küçük Değilsiniz Küçük Olan Futbolcular
Manisa alsaydı garantiliyordu. Karşıyaka ise Adana deplasmanı -ki bir alt sıralarında yer alıyor- öncesinde ilk 6 hedefi için kazanmak istiyordu. Kapalı tribün tamamen kırmızı- yeşil. Muhteşem bir göürntüsü var Karşıyaka taraftarının. Kapalı alt kat ve üst kat aynı Beşiktaş tribünleri gibi. Manisa taraftarı da şampiyonluk maçı diye gelmiş İzmir'e onlarda sayıca İzmir'e gelen en kalabalık deplasman taraftarı ünvanını almış.(Sordum soruşturdum)
İlk yarı karşılıklı ataklarla geçti. Saha içinden pek anlatılacak birşey bulamıyorum. Manisaspor'un 9 numaralı yabancı forveti sahada göze batıyor. Onun dışında iki takımda da göze çarpan yetenekliymiş diyeceğiniz pek kimseler yok. Ben de tribünlere dönüyorum. Karşıyaka Manisa'ya bağırıyor: "Köylüler çapaya"... Köylü diyerek aşağılıyorlar. Karşıyaka'nın kafamdaki imajına hiç oturmadı. Çok da takılmıyorum. Başlıyorlar KafSinKaf'a, Yaşa Varol'a, altlı üstlü tezahüratlara, sırayla mehter marşı'na. Güzel tribün gerçekten. Taner diye bir amigoları var. Manisa bağırırken ıslıklayan taraftarları susturuyor. Manisa bağırıyor, Karşıyaka susuyoy. İnsanlar sinir küpü olup tam patlayacakken. Taner başlatıyor: "O.Ç'ları". Bu bileşik kelime tam 45 saniye aynı desibel çıkıyor.
İkinci yarı başlıyor. Karşıyaka tribünleri ilk yarıdaki temposunu aratırken sahadaki Karşıyaka baskıya başlıyor. Sol kanatta oynayan Ferhat ile golü buluyor. Dakika 74... Ne oluyorsa bundan sonra oluyor. Karşıyaka tribünleri bayram yeri. Meşaleler, tezahüratlar. "Özgür ölmedi kalbimizde yaşıyor" sloganı başlıyor. Bu sırada Manisa tribünü bir kaç kişi değil, hep birlikte koro halinde "Hırsız Özgür" diye bağırıyor. İnanılmaz bir galeyan. Dakikalar artık 85. Ferhat bu sırada korner bayrağına götürüyor topu. Daha 5 dakika var hadi uzatmada koy kafadan 3 dakika etti mi 8. Bu kadaar çabuk böyle işlere girmeye gerek var mı? Bir kere yaptı yetmedi 2-3-4-5 derken biri geldi tekmeyi bastı. Saha karıştı. Kafadan 2-3 dakika durdu oyun. Sahaya inen taraftarlar, bayılanlar. Manisa tribünlerinden aşağı atılan koltuklar. Çadır karıştı... Maç yeniden başlıyor. Yanımdakilerden biri "Manisa hep son dakika atıyor aman abi" diyorlar. Hakem maça 5 dakika ekliyor. Karşıyaka kulübesi kulübeden taraftarı ateşliyor. Zaman doldu ıslık yapın işaretlerinde bulunuyorlar. Bu sırada Sezer Öztürk eski Galatasaray'lı kaleci Kerem'in koruduğu Karşıyaka kalesine uzaklardan Allah ne verdiyse vuruyor. Kerem koltuk altından alıyor. Tüm kırmızı yeşilli futbolcular yerlerdeler. Bir tane ayakta yok. Dram başlıyor. Tribünler karışıyor yine. Benim de canım sıkılıyor. Çıkıp gidiyorum stattan. En son duyduklarım bu maçı Alsancak'ta oynatmayanların anasıyla ilgiliydi. Karşıyaka Adana öncesi büyük avantaj kaybetti. Yazık oldu. İnşallah Süper Lig'e çıkarlar. Ancak bu oyuncu kafası (Ferhat) ve Reha Kapsal'ın tepkisizliği, korner direği sevdası Karşıyaka taraftarının biz küçük değiliz, biz küçük olamayız tezahüratıyla fena halde çakışıyor. (Video görüntüler pek yakında...)
İlk yarı karşılıklı ataklarla geçti. Saha içinden pek anlatılacak birşey bulamıyorum. Manisaspor'un 9 numaralı yabancı forveti sahada göze batıyor. Onun dışında iki takımda da göze çarpan yetenekliymiş diyeceğiniz pek kimseler yok. Ben de tribünlere dönüyorum. Karşıyaka Manisa'ya bağırıyor: "Köylüler çapaya"... Köylü diyerek aşağılıyorlar. Karşıyaka'nın kafamdaki imajına hiç oturmadı. Çok da takılmıyorum. Başlıyorlar KafSinKaf'a, Yaşa Varol'a, altlı üstlü tezahüratlara, sırayla mehter marşı'na. Güzel tribün gerçekten. Taner diye bir amigoları var. Manisa bağırırken ıslıklayan taraftarları susturuyor. Manisa bağırıyor, Karşıyaka susuyoy. İnsanlar sinir küpü olup tam patlayacakken. Taner başlatıyor: "O.Ç'ları". Bu bileşik kelime tam 45 saniye aynı desibel çıkıyor.
İkinci yarı başlıyor. Karşıyaka tribünleri ilk yarıdaki temposunu aratırken sahadaki Karşıyaka baskıya başlıyor. Sol kanatta oynayan Ferhat ile golü buluyor. Dakika 74... Ne oluyorsa bundan sonra oluyor. Karşıyaka tribünleri bayram yeri. Meşaleler, tezahüratlar. "Özgür ölmedi kalbimizde yaşıyor" sloganı başlıyor. Bu sırada Manisa tribünü bir kaç kişi değil, hep birlikte koro halinde "Hırsız Özgür" diye bağırıyor. İnanılmaz bir galeyan. Dakikalar artık 85. Ferhat bu sırada korner bayrağına götürüyor topu. Daha 5 dakika var hadi uzatmada koy kafadan 3 dakika etti mi 8. Bu kadaar çabuk böyle işlere girmeye gerek var mı? Bir kere yaptı yetmedi 2-3-4-5 derken biri geldi tekmeyi bastı. Saha karıştı. Kafadan 2-3 dakika durdu oyun. Sahaya inen taraftarlar, bayılanlar. Manisa tribünlerinden aşağı atılan koltuklar. Çadır karıştı... Maç yeniden başlıyor. Yanımdakilerden biri "Manisa hep son dakika atıyor aman abi" diyorlar. Hakem maça 5 dakika ekliyor. Karşıyaka kulübesi kulübeden taraftarı ateşliyor. Zaman doldu ıslık yapın işaretlerinde bulunuyorlar. Bu sırada Sezer Öztürk eski Galatasaray'lı kaleci Kerem'in koruduğu Karşıyaka kalesine uzaklardan Allah ne verdiyse vuruyor. Kerem koltuk altından alıyor. Tüm kırmızı yeşilli futbolcular yerlerdeler. Bir tane ayakta yok. Dram başlıyor. Tribünler karışıyor yine. Benim de canım sıkılıyor. Çıkıp gidiyorum stattan. En son duyduklarım bu maçı Alsancak'ta oynatmayanların anasıyla ilgiliydi. Karşıyaka Adana öncesi büyük avantaj kaybetti. Yazık oldu. İnşallah Süper Lig'e çıkarlar. Ancak bu oyuncu kafası (Ferhat) ve Reha Kapsal'ın tepkisizliği, korner direği sevdası Karşıyaka taraftarının biz küçük değiliz, biz küçük olamayız tezahüratıyla fena halde çakışıyor. (Video görüntüler pek yakında...)
Futbol Bilgim Sınırsız Diyenler İçin
Sporx tarafından keyifli bir iş çıkarılmış. İsteyenler bilgisini tartsın. Ben 59 bin puan aldım. Anladım ki uzak kalmışım bu futbol aleminden. http://www.sporx.com/bilgiarenasi/
19 Nisan 2009 Pazar
Elinle Yaktığın Ateşi...
Haftanın 3'lüsünü merakla bekliyordum. Hayırlı evlat ya da hain evlat olacaklardı. 2'si çelmelerini taktı. Abdullah Avcı ise Galatasaray'a kıyağını yaptı. Trabzon potada, Galatasaray umutlu, Sivasspor kayıpsız. Yarın gazeteler Beşiktaş kötüydü, zor kurtuldu diyecekler. Küllüm yalan. Bursaspor en etkili atağını Beşiktaş yine 10 kişiyken yaptı. Zan dışarıda kafasını bandajlatırken ki 2-3 dakika sürdü, dengesiz defans kötü yakalandı. Direklerden bahsediyorum. Bunun dışında Romaschenkon'un yerine giren Yenal'ın kafa pozisyonu dışında Bursaspor tehlike yaratamadı. Klasik Ertuğrul Sağlam takımı gerisi sağlam ilerisi Allah'a emanet. Sercan yoktu diyenlere de eğer olsaydı orta sahaları bu kadar güçlü olmayacaktı cevabını peşin peşin vermek isterim. Beşiktaş şampiyonluğu ne kadar çok istediğini gösteriyor. Helal olsun. 10 kişi golü de bulabilirlerdi. Taraftarı televizyondan izlemekte ayrı bir zevk. Bu taraftara şampiyonluk yakışır gerçekten. Son sözümüz de İbrahim Toraman'a. İlkine kimse birşey diyemez de ikinci pozisyon da o ele ne gerek var. Sezonun kırılma anı oldu.
17 Nisan 2009 Cuma
* "Babam Olasan Yattara"
Trabzonspor haftaya oynayacağı Sivasspor karşılaşmasını "tamam mı devam mı?" noktasına getirmek için kazanmak zorunda olduğu Gençlerbirliği maçında çok iyi oynamasa da Yattara'nın mükemmel golüyle öne geçti ve Gökhan Ünal'ın son dakikada attığı gol ile hem Gökhan Avni Aker'deki gol orucunu bozdu, hem de maçın skorunu belirledi; 2-0.
Trabzonspor maçı kazanmasına rağmen oyun genelinde Gençlerbirliği'nin daha iyi bir oyun oynadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Futbol adına yapılması gereken hemen herşeyi yaptılar ancak golü bulamamaları şanssızlıklarıydı. Trabzonspor ise kendi sahasında kaybettiği Konyaspor ve beraberlikle ayrıldığı İstanbul B.B. maçlarında bu maçtan daha fazla pozisyon bulmasına rağmen o maçları kazanamamıştı ancak bu maçtan 3 puanla ayrılmasını bildi. Futbolun cilvesi mi desek, kahpeliği mi..
Yattara hem attığı gol hem de oyun genelindeki oyunuyla eski Yattara'dan kesitler sundu. Alanzinho da zaman zaman yaptığı hareketler ve etkili driplingleriyle oyunu her an değiştirebilecek bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösterdi. Umut Bulut çok koştu, geriden gelen uzun toplarda rakibin dengesini fazlasıyla bozdu,bu topların bir kısmının Trabzonspor'da kalmasını sağladı ancak Yattara'nın etkili ortalarında çok uygun durumlarda etkili kafa vuruşları yapamayarak taraftarı yine çıldırttı. Gökhan Ünal ise sonradan oyuna girdiği maçta son dakikada Selçuk'un pasında ters köşeye güzel bir golcü vuruşu yaparak şanssızlığını kırdı ve Avni Aker'de 16. haftadaki Eskişehirspor maçı sonrası golle buluştu.. Bu oyuncular haricinde kaleci Sylva ve özellikle defansif anlamda Cale mükemmel bir oyun sergilediler..
Geçen haftada da değindiğimiz gibi; Trabzonspor bu yıl Ankara takımlarıyla oynadığı maçlarda 7'de 7 gidiyordu ve son maçı da kazanarak Ankara takımlarıyla oynadığı 8 maçta 8 galibiyet elde etmiş oldu. Bu karşılaşmalarda 16 gol atarken kalesinde sadece 3 gol gördü.
Ankara takımalrına karşı TS: 8 Galibiyet,0 Beraberlik,0 Mağlubiyet AG:16 YG:3
Diğer takımlara karşı TS: 7 Galibiyet 8 Beraberlik 5 Mağlubiyet AG:24 YG:22
Sizce de ilginç bir tablo değil mi:)
Bu dakikadan itibaren Trabzonspor'da herkes Sivas'a odaklanmış durumda..Oradan çıkarılacak bir galibiyet, Trabzonspor'u tekrardan şampiyonluğun en iddialı takımı haline getirebilir..
* Yazı başlığına ilham olan resim aşağıda. Bu resim Muş'ta çekilmiş. Haberin detayı da aşağıda.. Ne diyelim, büyüksün Yattara :)
Bir dönem Trabzonspor’da Genel Müdürlük görevinde de bulunan ve Küçükali, Yattara ve Trabzonspor sevgisinin en yalın ifadesi olan bu anı, bir fotoğraf karesinde dondurarak, futbol ve Yattara sevgisini belgeler.
Ben de
Bu hafta komple yavurum. İzmir'deyim. İstanbul'da olamayınca Beşiktaş'ın maçına da gidemeyeceğim. Hem de en civcivli maç... Bursaspor. İmdadımıza İzmir yetişiyor Allah'tan. Karşıyaka ve Göztepe maçları bizi bekler. Tribün hastasıyız, seviyoruz tribünü o zaman ölmeden görelim şu İzmir tribünlerini de. Hazır hafta içi mesaileri varken gidip görmek lazım. Karşıyaka evinde Manisaspor ile 20 Nisan'da. Göztepe İzmirspor ile 23 Nisan'da. Bir hafta seç deseler derbi haftası olsun derdim ama bu eşleşmelerde misket tabiriyle başaltı oldu. Akçaabat Belediye Başkanının bir zamanlar efsane bir pankartı vardır ilçeye astığı: "Ben de sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim" diye. Siyahı beyazı olmayan haftama su serpen İzmir'i seviyoruz kardeşim. Bizimki de o hesap.
UEFA Finali; Ukrayna & Almanya
Şampiyonlar Ligi'nden sonra bu akşam oynanan çeyrek final maçları sonrası UEFA Kupası'nda da yarı finalistler belli oldu. Ve eşleşmeler gereği final için Kadıköy'e 1 Ukrayna 1 Alman takımının geleceği kesinleşti.. Zira Werder Bremen Hamburg ile, Luce'nin takımı Shakthar ise Dinamo Kiev'le eşleştiler.
Kadıköy'de yaşayan birisi olarak Ukraynalıların gelecek olmasından gayet mutluyum. "Ukraynalılar"dan kastımın bir Ukrayna takımı mı yoksa Ukraynalı kızlar mı olduğu konusundaki yorumu ise size bırakıyorum :)
Kadıköy'de yaşayan birisi olarak Ukraynalıların gelecek olmasından gayet mutluyum. "Ukraynalılar"dan kastımın bir Ukrayna takımı mı yoksa Ukraynalı kızlar mı olduğu konusundaki yorumu ise size bırakıyorum :)
16 Nisan 2009 Perşembe
15 Nisan 2009 Çarşamba
Peki Bu Aşk Renklere mi?Yoksa ....
Fenerbahçe ile Galatasaray'ın en iddiasız maçında bile tribünlerin gerilmesi artık doğal hale gelmişken, iki kulübün tribün liderinin iyi birer dost olduğu ortaya çıktı. Genç F.Bahçeliler Grubu lideri Sefa, UltrAslan lideri Sebahattin Şirin ile birlikte umreye gittiklerini söyledi. Spordaki şiddetin sebebini inanç eksikliğine bağlayan Sefa, "Sebahattin ağabey ile dostluğumuz herkese örnek olsun." dedi.
Genç F.Bahçeliler'in lideri Sefa ile UltrAslan tribün lideri Sebahattin, derbiler öncesi dostluk mesajı veriyor.
Son zamanlarda tribünlerde meydana gelen şiddet olayları spor kamuoyunda tedirginliğe sebep olurken, iki ezeli rakip Galatasaray ve Fenerbahçe'nin tribün liderlerinin iyi birer dost oldukları ortaya çıktı. Genç Fenerbahçeliler Grubu'nun lideri Sefa ile UltrAslan Taraftar Grubu lideri Sebahattin Şirin'in birlikte iki kez umreye gittikleri öğrenildi. Genç Fenerbahçeliler Grubu lideri Sefa, tribün terörüne inanç eksikliğinin sebep olduğunu düşünüyor. UltrAslan Grubu lideri Sebahattin Şirin ile 15 yıl öncesine dayanan bir dostlukları olduğunun altını çizen Sefa, "1996'da Sebahattin abiyle buluştuk. Şiddeti tamamen bitirelim dedik. Zaten kendisiyle 2 defa umreye gittik, bir kez de hacda karşılaştık. Bu yıl hacca gittiğimizde o da eşiyle beraber oradaydı. İslam'ı olduğu gibi yaşamak istiyorum. Kiliseye mi gidelim? Ben Müslüman'ım ve elimden geldiği kadar bunu yaşamaya çalışıyorum. Bize göre şiddetin temelinde maneviyat eksikliği yatıyor. İnsanlar namaz kılmanın hazzını yaşasalar bu şiddet ortadan kalkar." ifadelerini kullandı.
UltrAslan Taraftar Grubu lideri Sebahattin ile umreye gidişini anlatırken adeta o anı yaşayan Sefa, kutsal topraklarda da birbirinden ilginç olaylara şahit olmuş. Mekke'de F.Bahçe formasıyla gezen birini gördüğünü ve hemen müdahale ettiğini belirten Sefa, "Sebahattin ağabey ile beraber kayıt yapacağımız ana kadar kutsal topraklara gideceğimize inanamıyordum. İnanılmaz bir heyecan yaşadım. Çünkü o ortamı hep televizyonlarda görüyorduk. Peygamber Efendimiz'in olduğu yerlere gitmek, geçtiği yerleri görebilmek insanın kalbini durduruyor. Mesela Sebahattin ağabeyle umreye gittiğimizde orada Fenerbahçe formalı birini gördük. Tavaf yapıyordu. Yanına gidip uyardım. 'Burası kutsal bir yer, nasıl böyle dolaşırsın' dedim. Bir de beraber Hz. Osman'ın kabrini ziyaret ederken Sebahattin ağabeyle dua ediyorduk. O sıra hafif bir rüzgar esti. Çok samimi söylüyorum, sanki nurlandığımızı hissediyorduk. Bu duygular anlatılmaz, yaşanır. Allah herkese bunu nasip etsin. Ben bu yıl da hacca gittim. Allah nasip ettiği süre içinde de gitmek istiyorum." diye konuştu.
Sebahattin ağabey namazını aksatmaz
Sebahattin Şirin'i kişiliğinden dolayı çok sevdiğini ifade eden Genç Fenerbahçeliler Grubu'nun lideri Sefa, dostluklarının ebedi olduğunun altını çizerek şöyle devam etti: "Sebahattin ağabey, çok mantıklı hareket eder. Önceki yıllarda Kadıköy'de bazı münferit taraftarların onları taciz etmelerine rağmen o, bizi Ali Sami Yen'de çiçeklerle karşıladı. Ben namazlarımı aksatırım, onun namazını aksattığını görmedim. Onunla aramızda olan ağabey-kardeş ilişkisi çoğu kişiyi rahatsız ediyor." dedi.
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Galatasaray tribün lideri Sebahattin ise, "Kâbe'yi ziyaret etmek müthiş bir duygu. Durumu elveren bütün Müslümanların hacca ve umreye gitmesini diliyorum. Ancak bu durum medyanın bazı kesimini rahatsız ediyor. Onlar genç kuşağın televole kültürüyle yetişmesini istiyorlar. Gençlik üzerinde oyunlar oynanıyor. Onları ahlaktan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Uyuşturucuya alıştırıyorlar. Maneviyattan uzaklaştırıyorlar. Sefa ile yaptığımız bu vazife inşallah diğer gençlere iyi örnek olur. Kutsal topraklarda bizi görenler çok şaşırdılar. Medya bizi insanlara kötü tanıtıyor. Biz de şiddetin önlenmesini istiyoruz. Kişi, bilmediğinin düşmanıdır. Medya daha eğitici yayınlar yapmalı." şeklinde konuştu.
Sefa, en büyük hedeflerinin genç kuşağa iyi örnek olmak olduğunu belirtirken, "Biz Genç Fenerbahçeliler olarak ilk kurulduğumuzda küçücük bir gruptuk. Şu an 71 il ve 14 ülkede temsilciliklerimiz var. Biz içimizde uyuşturucu kullanan, mola esnasında durakları talan eden insanları aramızdan dışladık. Ama bazıları, bu insanları grup yaparak aramıza soktu. Ve sonrasında istenmeyen olaylar çıktı. Ama kimse aramıza ikilik sokamaz. Çünkü Genç Fenerbahçeliler halka mal oldu. Bizim bütün Türkiye'de lise ve üniversitelerde temsilciliklerimiz var. Bunlar GFB devils, 1907 Gençlik, Uni FEB, Lise GFB ve www.gencfb.org" açıklamasını yaptı. Genç Fenerbahçeliler arasında boyacının yanında babası işadamı olanın da bulunduğunu ifade eden Sefa, 'Angels' adı altında bayan taraftar gruplarının bulunduğunu da belirtti.
Şiddetin en önemli sebeplerinden bir tanesinin de medya olduğunu anlatan Sefa, medyanın zaman zaman tribün olaylarına çanak tuttuğunu iddia etti. Sefa, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: "Örneğin 0-0 biten Türkiye-Yunanistan maçında Sebahattin ağabeyle birlikte umredeydik. Birkaç gün sonra yüksek tirajlı gazetenin biri 'Umreye gidecek zaman mıydı?' anlamını taşıyan bir başlık atmış. O maç için sponsorlara bedava bilet dağıtılmış, biz de olmayınca seyirciler suskun kaldığı için faturayı bize kestiler. Ne yapalım yani dinimizi yaşamayalım mı?"
UltrAslan, Çanakkale Şehitliği'ni ziyaret edecek
UltrAslan Taraftar Grubu lideri Sebahattin Şirin, cuma günü Çanakkale Şehitliği'ni ziyaret edeceklerini söyledi. UltrAslan olarak Türk gençliğine örnek olmak istediklerini belirten Sebahattin Şirin, "Cuma akşamı 5 otobüs dolusu taraftarımızla birlikte bu yıl da Çanakkale Şehitliği'ni ziyaret edeceğiz. Bize bu güzelim vatanımızı emanet bırakan şehitlerimize en azından bu şekilde şükranlarımızı sunmak istiyoruz. Türkiye'nin her tarafında bulunan taraftarlarımızı Çanakkale Şehitliği'ne bekliyoruz." (alintı:frmtr.com)
Can Çıkar Huy Çıkmaz
Atalarımızın söyledikleri sözlerdeki haklılığını bir kez daha ortaya çıkardı Eskişehirspor Yönetimi ve Rıza Çalımbay.. Daha 10 gün önce (haklı olarak) söylemedik şey bırakmadıkları Batuhan'ı 150Bin TL ceza karşılığında affetmişler. Neymiş efendim, gençmiş,değerli oyuncuymuş, her genç hata yaparmış vs. Sen maç gecesi gece kulüplerinde sabahlayan adamı 10 gün içinde affedersen ne o adamdan büyük futbolcu olur, ne de senin yaptığın işe "yöneticilik" denir.. Yöneticilerin söylediklerini kısa süre içinde yutmadıkları, yöneticiliğin daha profesyonelleştiği günleri görecek miyiz acaba Türk Futbolu'nda..?
12 Nisan 2009 Pazar
Ankara Ankara, Güzel Ankara
Son haftalarda üstüste puan kayıpları yaşayan Trabzonspor, bu sene Ankara takımlarıyla oynadığı 7. maçı da kazanarak nefes aldı. Sene başında yeniden yapılanmaya giderek takımın neredeyse tamamını yenileyen Trabzonspor'un -her ne kadar şansını son haftalarda azaltsa da- hala yarışın içinde olabilmesinde Ankara takımları karşısında gösterdiği performansın büyük önemi var. Zira toplanan 50 puanın 21'i onlardan geldi...
Maça bakacak olursak, Ersun Yanal sürpriz sayılabilecek bir kadroyla çıktı maça. Yattara-Alanzinho ikilisini ilk 11'de ilk kez bir arada oynatan Ersun Yanal tek forvet için tercihini Umut'tan yana kullandı. Bir diğer değişiklik te hasta olan Song'un yerine Giray Kaçar'ın eski takımına karşı ilk 11'de görev almasıydı.
Her ne kadar rakip Hacettepe olsa da ilk yarıda oynanan oyun beni bir nebze de olsa tatmin etti.Alanzinho'nun orta sahadan aldığı toplarla Hacettepe defansını delme çabaları çoğu kez başarıyla sonuçlandı. Yattara'nın da diğer maçlara göre biraz daha kıpırdamasıyla Trabzonspor'un diğer maçlara göre biraz daha fazla ayağa top yaptığını gözlemledik. Tüm bunlara karşın ilk yarıda gelen golü yakalanan pozisyonlara rağmen Trabzonspor forvetinin değil, rakip takımın kendi kalesine attığına dikkat çekmekte fayda var.
2. yarının başında Hacettepeli Selçuk'un gördüğü kırmızı kart ve hemen arkasından gelen 2 golle maçın 3-0'a gelmesi, bu dakikadan sonra maçı yorum yapılamayacak bir hale soktu.Sonrasında karşılıklı birer golle maç 4-1 Trabzonspor lehine sonuçlandı.
Maçta dikkat çeken önemli bir nokta haftalardır gol sıkıntısı yaşayan ve şanssızlıktan şikayet eden Trabzonspor'un attığı 4 golün de buram buram şans kokmasıydı.. Artık bu durum Trabzonspor'un şansının döndüğüne mi işaret eder yoksa Trabzonspor'un tüm kredisini bir maçta kullandı mı bunu ilerleyen haftalardan göreceğiz..
Sonuç olarak Trabzonspor, ümitlerini önümüzdeki haftalara taşıyabilmesi için kazanmak zorunda olduğu Hacettepe maçını kazanarak belki de tüm sezonun kaderini belirleyecek olan Gençlerbirliği ve Sivasspor maçlarını düşünmeye başladı. Bakalım Trabzonspor Gençlerbirliği karşısında da kazanarak Ankara takımlarına karşı 8'de 8 yapıp, Sivasspor maçını kendisi için -en azından Şampiyonlar Ligi'ne katılabilmek için- bir final maçı haline getirebilecek mi..
11 Nisan 2009 Cumartesi
Şampiyon Olur Musun Beşiktaş'ım
Allah'ın sevdiği kuluyum. Yine bir iş dönüşü burnumun dibine geldi futbol. Bursa'ya gideceksin dedikleri günün Cuma günüyle çakışması beni İzmit İsmetpaşa'ya götürmeye yetti. Gebze'ye arabalı vapurla geçip oradan da Gebze-İzmit minibüsüyle stadın yolunu tuttum. Minibüsten inipte Beşiktaş tribününe doğru yürürken siyah yeşil ve siyah beyaz renklerin içiçe olması çok şaşırttı. Nerede eskinin tatlı rekabeti. Bu kadar barış bozar bizi. İşin tadı olmuyor böyle. İzmit'in muhteşem köftecisinden ekmek arası yiyip stada girelim dedik ama girmek mümkün değil. Tam 4 arama noktası ve her noktadan insan yığını. Biletsizleri sözde içeri almıyorlar ama o küçük tribün için arama noktalarından geçen insan sayısı en az o tribünün 2-3 katı. Zor bela takım sahaya çıkarken girdim stada. Kuyrukta tam 50 dakika nefes yetmezliği çektik. Uzun zamandır bu kadar içten eziyet edenin a.s diye bağırmıyorduk. Sahaya çıkar çıkmaz muhteşem Kocaeli tribünleri heyecanlandırdı bizi. Görüntü 10 numara. Hodri Meydan'ın görüntüsü ligin en güzel tribün görüntüsü abartısız. İyi de bağırıyorlar. Golü de bulunca iyiden iyiye coştular. Bizim tribünse ilk yarı boyunca kavga etti kendi aralarında. Sebep bilet kavgası. Herkes kapıları kırıp girdi içeri ama bizim semtin bileti yok, sizin semtin var, abiye bu yapılır mı, bu abiyle böyle konuşulmaz muhabbetlerinden semtler arası muharebe vardı tribünümüzde. Bağırmak mümkün değil. Çok kötüydük. Yoldan geri dönen, biletimiz yok diye rest çeken otobüslerin haberleri geldikçe tribünler daha da karıştı. İkinci yarı kavgalar nispeten unutuldu. Ama hiçbir maçta bu kadar kavga çıktığını hatırlamıyorum. Beşiktaş rakip sahada oynamaya başladıkça kavgalar yerini desteğe bıraktı. Goller geldikçe keyiflendik tabii. Bu sırada Kocaeli tribünlerinin de sesi kesilmeye başladı. İnşallah düşmezler. Böyle bir tribüne sahip takım düşmesin. Ama bu mağlubiyetle birlikte onların gardı düştü gibi. Beşiktaş ise Bursa'yı bekliyor şimdi. Celalettin Cerrah Bursa seyircisi gelecek diyor. Gelmesin, sahamız Fenerbahçe maçında kapanmasın. Bir de bizim tribün Kurtlar Vadisi olmasın. Herkes abi olmasın. Reislik başlamasın. Bizim tribün geleneğimizde Reis yok başkan var bu da böyle devam etsin.
10 Nisan 2009 Cuma
Bu Sene Şampiyon Anadolu'dan(!!?)
Bu sene sonunda şöyle bir başlık daha görebilir miyiz acaba; "Anadolu'da 2. defa bir Anadolu takımı şampiyon oldu!" Kendini futbolsever olarak gören birisi olarak ben istemiyorum bunu. Kulüp başkanının Fenerbahçe kongre üyesi olduğu, temsil ettiği şehrin insanlarının takımlarını ikinci takımları olarak gördükleri ve maçlara da rahatlıkla İstanbul takımlarının atkılarıyla,formalarıyla gidebildikleri bir şehrin takımının şampiyon olmasını istemem. Bursaspor olur, Eskişehirspor olur. Bunları isterim ama Sivas'a gönül razı olmuyor..
Seneye Kısmetse...
Efes pilsen futsal ligi'nde son macımıza cıktık. Sonuc kötü ötesi cok merak eden varsa araştırıp bulabilir. Rakibimizin bir üst tura cıkabilmesi icin bize 9 fark atması lazım. Maç öncesi yalova futsal kulübü başkanı Tamer Erbul ile konusuyoruz. "Sizin takımı biliyorum tamamen amatör, helal olsun güzel birsey yapıyorsunuz. İleride daha da profesyonelleşecek bu lig siz de bu sene kötü sonuc aldık diye bırakmayın sakın" diyor. "Biz bu işe büyük yatırım yaptık, Brezilya'dan oyuncu getirdik, oyuncular 1 aydır bu turnuva icin kamp yapıyor. Eğer bugün size fark atamazsak Yalova'ya geri dönmeyiz" diyor. O sırada yanında Yalova Futsal Kulübü'nün yöneticileri var onlarda dinliyorlar bu konusmaları. Aralarından biri zıplıyor muhabbete. "Şimdi arkadaşlar önümüz yaz. Size çınarcık'ta bir tatil yaptıralım" diyor. Şakayla karışık. Susuyorlar cevap bekliyorlar. Başkanları fırçalıyor. "Bunun şakası bile olmaz, konuşmayın böyle şeyler" diyor. Soyunma odasına gidiyoruz, giyiniyoruz. Seneye katılırsak bu sonuclarla bize kim sponsor olur diye geyik yapıyoruz. Cıkıyoruz sahaya, ısınıyoruz. Umudumuz iddiamız olmayınca, tatsız çıkıyoruz sahaya. Artık seremoniye geçiyoruz. Tribünden biri sesleniyor: "Abi soyunma odasından sesler geliyor." Sayıyoruz bir kişi eksiğiz. Adamın üstüne kitlemişiz. Gülüşmeler arasında geliyor benche kısmetsiz kardeşimiz. Maç başlıyor ve bitiyor, istediklerinden fazlasını alıyorlar bizden. Eksi 34 civarında averajla bitiriyoruz ligi. Tecrübe oldu diyoruz. Seneye katılır mıyız, bilmiyoruz. Bizim gibi futbol aşıklarına profesyonel hayatta yer var mı? Alırlar mı seneye bizi? Sorup öğreneceğiz. Takım 4 gol attı 3'ü Berat Bulut'a ait, 1 tanede Gürsel Karhan'dan. Bu sene büyük tokat oldu. SENEYE KISMETSE.
7 Nisan 2009 Salı
Papen Mustafa ve Sezgin
Adımımı nereye atsam orada futbol beni buluyor. Apar topar Konya-G.Antep gezileri çıkınca öğlen 12'de Konya'dan Gaziantep'e otobüsle yola çıktım. 7 saat sürse alırım bir G.Antep tarafı oturur maçı izler ertesi günde işime gücüme bakarım diye düşündüm. Düşündüğümden uzun sürünce yolculuk maça gitme hayalimde suya düştü. Kamil Ocak stadının ışıklarına baka baka kalacağım yere doğru yürümeye başladım. Maçın skorundan haberim yok, çevrede bir Allah'ın kulu yok, soracak kimse yok. Stadyumdan uzaklaşırken stadın ışıklarının sönmeye başladığını görünce bekleyip belki bi Galatasaray otobüsünün fotosunu çekerim de öksüz kalan bloga oradaydım tadında bir yazı attırırım dedim ama bu beklentim de boşa çıktı. Bir tane otobüs göremeden döndüm otele. Galatasaraylı Sezgin ve yanında da iki kaşkollu bir de tanıdık bir sima oturmuşlar uçaklarını bekliyorlar havaalanında. Rötar yapınca uçaklar muhabbet tellendi. Kulak kabartıyorum... Sabri nasıl orta yapamaz bu kadar senedir çalışır da diye tartışıyorlar... Aralarından biri Arif'e ben öğrettim orta yapmayı biliyorsun değil mi diye konuşmaya başlayınca tanıdık simanın kim olduğunu arkadaşla tartışmaya başladık. Kafayı yiyoruz ama bulamıyoruz. Ben öğrettim Fulya'da diyor. Belli ki eski futbolcu. Sonra yanlarına biri daha katılıyor. Sezgin bir türlü çıkaramadığımız kişinin Mustafa Yücedağ olduğunu söylüyor sonradan katılana. O da ismi biliyor ama tiple uyuşmadığı için hangisi diyor. Papen Mustafa da hani 90. dakika da gol atmıştım diye bir maçı anlatıyor. Gaziantep'ten dönerken yaşananlar bunlar. Deplasman dönüşü havaalanında resmen nostalji.
Sivas Şampiyon? Beşiktaş Şampiyon? Kocaeli Kümeye?
Bu hafta Körfez'e gidiyoruz. Kafamda hep aynı soru Kocaelispor Sivasspor'u şampiyon yapar mı? Hem onları şampiyon yapıp hem kendini dipten almaz mı? Kocaelispor böyle maçları çok seviyor. Kazanırsa Sivasspor ile aramızdaki puan farkı 4 olacak kalan 7 haftada. Gaffar Okan ölünce Diyarbakır Süper Lige çıkmıştı. Muhsin Yazıcıoğlu vefat edince Sivas şampiyon olur mu? Olursa midem bulanmaz, adamlar 12 haftadır lidermiş. İyi gidiyorlar. İçeride Antalyaspor sonra Konyaspor... Konyaspor bu sene şampiyon Anadolu'dan diye bağırıyordu. Bu hafta Kocaeli maçı çok önemli almak lazım. Alırsak Kocaeli'de iyiden iyiye 1. ligde hisseder kendini. Bu hafta çok şeyi belirler. Haydi bakalım 700 bilet peşine...
5 Nisan 2009 Pazar
Biber Gazı, Meşale ve İnönü Stadyumu
Maç öncesi Kadıköy'de de kalabalık vardı. TKP ağırlıklı grup siyah beyaz taraftarla karşılıklı tezahürat yaptı. Görülmeye değerdi o da. Tanka karşı taş, tanka karşı taş, Savaşa karşı Büyük Beşiktaş" Sol cenahta büyük bir sempati var Beşiktaş'a. Ezilenlerin takımıyız ondan mı acaba:)95-96 sezonunda Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu Kadıköy Bağdat Caddesi'nde gördüm göreli aradan neredeyse 14 sene geçmiş ve bu gözler bugüne dek Gs UEFA, Süper Kupası, Fenerbahçe CL çeyrek Finali, Türkiye'nin Avrupa Kupası ve Dünya Kupası performanslarıyla dolan caddelere de tanık olmuştu ama en objektifinden söylüyorum "Ben böyle bir karşılama, kutlama görmedim." Fenerbahçe'nin 95-96 sezonundaki şampiyonluk kutlamalarıyla kıyasladığımda sadece daha ateşli olduğunu söyleyebilirim dünkünün. Ama onun da ötesine geçildi dün akşam. Meşaleler ve kalabalık yaşanmaya değerdi. Polisin biber gazını saymazsak sonu kötü olsa da yaşanmak güzeldi. Gelmeyenler çok şey kaybetti. Bacak kadar çocuklara biber gazı ve tazyikli su sıkan emniyet güçlerimizi de ayrıca tebrik ediyorum. Dolmabahçe Sarayı tarafından gaz nedeniyle düşüp kaldırımda kalan birçok taraftarı da kustuktan sonra kaldırdığımı söylemeliyim. Orantısız güç dedikleri tarif dün akşam Dolmabahçe Caddesi'nde köküne kadar yaşandı. Polise bira şişesi fırlatan taraftarın öcünü bacak kadar çocukların ortasına biber gazı sıkarak almalarını anlayamıyorum. Maç için birşey yazmayacağım, çünkü maçın önüne çok çok fazla geçmiş bir olaydı dün akşamkiler. Ama illa birşey yazılacaksa Nobre ve Yusuf'un istekli oyunu sayesinde kazandığımızı söyleyebilirim. Gol yollarında stresimiz devam ediyor. Bu arada stadyumda dikkatimizi çeken bir başka olaysa Türk Telekom'un çıkışlara branding yapmasıydı. 3. ayakta tamamlanmış oldu böylece.
3 Nisan 2009 Cuma
Olmuyor Olmuyor: Suadiye: 2 – 12 :Erzincan SK
Gruptaki ikinci maçımıza çıktık. Hüsran oldu yine. Ama bir önceki 9-1 yenildiğimiz karşılaşmadaki kadar ezilmedik. Nasıl olur 10 fark yemişiniz diyenlere cevabım aşağıdadır. Salona vardığımızda maç saatlerinin sarktığını öğrendik. Oturup Yalova-Sakarya maçını izledik. Sakarya bir önceki maç bizi perişan eden takım, Yalova ise söylenenlere göre grubun en güçlüsü. Allah bizi sınıyor sanırım. Böyle bir grup olamaz. Ölüm grubu dedikleri bu olsa gerek. Yalova’da bir 9 numara var. Adı Gökhan “Var mısın Yok musun” da yarışmış bizim çocuklardan bazıları lan bu o falan dedi de öyle haberimiz oldu. Arkadaş, ben çıplak gözle bu kadar bileklerine hakim bir insan evladı seyretmedim. Pendik Kurtköy Spor Salonu yakın bir yer olsa gidin izlerim derim bu adamı. İnanılmaz tek kelimeyle. Ama futsal başka bir oyun, hızlı oynanıyor, basket-futbol karışımı, takım oyunu bol pas trafiği, adam adama ve inanılmaz bir yetenek istiyor. Bizde hepsinden az biraz var ama kondisyon yok tabii. Bu 9 numara Gökhan’a rağmen yenildi Yalova. Sakarya Yalova’ya iteleyince bizde “Ya kardeşim biz de boş takım değiliz bak Sakarya’ya koydu çocuğu” diyip soyunma odamızın yolunu tuttuk. Aramızda hesap yapanlar bile oldu. Şimdi Sakarya 3’te 3 yapsa bizde bu maçı alsak son maç Yalova’yla diye böyle böyle muhabbeti tellendirdik. Hayal kuranı bir kere, kurmayanı bin kere. Sonra Erzincan’ı gördük koridorda. Çoluk çocuk… Gaza geldik, sert oynarız, döve döve alırız… Sahaya çıktık yukarıdaki fotoğrafı çektirdik ilk iş. Ben de oradakilerden biriyim işte. Neyse maç başladı. Deli savunma yapıyoruz. İlk 4 dakika 0-0 geçti. Top onlarda. 90’lı yıllardaki anadolu takımı gibiyiz. Hızlı çıkıcaz gol atıcaz başka yolu yok. Adamlar geliyorlar ama etkili değiller. Orta sahada düşürüyorlar, alıyorum topu, düdüğü beklemeden takımımızın o ana kadarki en golcü ismi 1 golle Berat’a uzatıyorum sola. O da bekletmeden Gürsel’e o da koyuyor çocuğu 1-0 öndeyiz. Yok böyle bir sevinç. İnanıyoruz, koyucaz bunlara diyoruz. Moralleri de bozuluyor rakibin. Önceki maç 9 tane yemiş takım 1-0 önde ve iyi kapanıyorlar. Düşün… Maçta bizim attığımız gol dışında değişik bir şey yok topla oynama 90’a 10J Evirip çeviriyorlar sonunda da buluyorlar golü. 1-1. Kondisyon olmayınca rotasyona gidiyoruz. 2-3-4-5. İlk yarı 5-1 öndeler. Soyunma odasına gidiyoruz. Moraller bozuk tartışıyoruz aramızda hatta. İkinci yarı moralsiziz üstüne yorgun. Rakip farkı daha da açıyor. Sinirleniyoruz basıyoruz yine tekmeyi. İnadına topu kaleden alıp koşarak santraya koyuyorlar. Saniyeler işliyormuş gibi sanki. Al eve götür diyesin geliyor. Ya da vereyim eline ayağını diyorsun. Yapıyorum da terbiyesizliğimi, sonra neden yapıyorum diye sorarken hoca hayvan herif gel kenara diyor. Kulübede tabelaya bakıyorum 10-1 yazıyor. Soruyorum neden girdik futsala diye. Rezil olsak ne olur ki diyorduk ama bu kadarını beklemiyorduk heralde. Takım faulleri doluyor penaltı kazanıyoruz. Berat kardeşim geliyor vuruyor gol oluyor. Çıta yükseltiyoruz 2. golle. Maç bitiyor. Hesap yapan yok ama saçmalayan var. Biz bunlara büyük sahada koyarız diyor. La havle çekiyoruz. Grupta matematiksel şansımız devam ediyor. Son maçı 30-0 alıp Sakarya’nın galibiyetini bekliyoruz.
1 Nisan 2009 Çarşamba
Yine Olmadı
Maça İspanya gibi bol bol pas yaparak başladık. 3 dakika 50 saniye boyunca top çevirerek başladığımız maça taraftarda zaman zaman oley ile destek verdi. Burada amaç rakibe bizde sizin kadar yetenekliyiz demekti. Ama arada büyük bir fark vardı. Onlar top ayaklarındayken biz ise sadece kendi sahamızda pas trafiğini yukarılara taşıdık. Kötü oynamadığımız her iki maçı da kötü bir şekilde kaybettik. Yine son maçlara bıraktık işi. Bir de şu Ali Sami Yen'deki taraftarı anlamak mümkün değil. Galatasaray ağırlıklı tribün durmadan Arda'ya seslendi. Semih anılmadı tribünde. Bunun yanında Nihat'ta tribündekilerden farklı değildi. Kendi kendini tatmin etmek Marca'ya başlık olmak için bencilliğin zirvelerinde dolandı. Herkes kendini göstermenin peşinde. Tribündekilerde öyle sahadakilerde. İspanya takım olmuş biz onlar kadar olamamışız ne yazık ki.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)