30 Eylül 2011 Cuma

Klişe Ama Doğru: Maç Seçiyoruz

Dedikleri kadar gürültücüymüş tribünleri. Tv başından takip edenler de anlamışlardır kolay bir deplasman olmadığını. Bir de Stoke City'nin geleneksel İngiliz futbolu oynadığını düşünürsek Avrupa'nın kalburüstü takımlarının bile zor anlar yaşayacağı bir deplasman olduğunu kabul edebiliriz. Tüm bunlara rağmen oyunun bazı bölümlerinde Stoke City'e top göstermeyerek daha kaliteli bir takım olduğumuzu kabul ettirdiğimizi düşünüyorum. Oyunun geneli duran toplarla belirlense de oldukça tempolu ve zevkli bir karşılaşma izledik. Beşiktaş'ın galibiyet alması oynadığı oyunla kıyaslandığında biraz güdük kalabilir ama Stoke City'nin galibiyeti ile terazi koyduğumuzda hafif kalacağını da söyleyemeyiz. Carvalhal'in yerden yere vurulduğu bir maç gördüğüm kadarıyla ama o kadar da kötü seçimler yapmadığını maç esnasında gördük. Genç Edu:) dışında sahada etkisiz bir diğer isim Simao'nun kronikleşmiş etkisizliğini sorgulayabiliriz ama onlara güvendi diye Carvalhal'i eleştiremeyiz. Olsa olsa bu kadar sabrını masaya yatırabiliriz.
Beşiktaş'ın kendine güvenen bir oyun yapısı olduğunu ne yazık ki böyle önemli maçlarda görebiliyoruz. Çok klasik olacak belki ama bu maçın gösterdiği en önemli şey ise bu takımın maç seçiyor olması. Bazı isimler maçına göre konsantre oluyor. Önemsedikleri maçlarda daha iyi oynuyorlar.

Bu sanırım bütün bir sene böyle devam edecek. Örneğin Gaziantep deplasmanında hepimiz tanıyamadık bu takımı diyeceğiz. Sözün kısası Yılmaz Erdoğan'ın Vizontele'de güvercinlerle olan diyaloğu gibi: Aranızda takla atmayan güvercinler var.  

26 Eylül 2011 Pazartesi

Kabız


Hasbel kader getirdiler İstanbul'a. Hiç bir vaatte de bulunmadı. Okey masasında çiş molası veren adamın yerine bakar gibi geçti takımın başına. Bok yoluna gitti zaten esas adam. Kabızlık ikisinde de değil. Bir türlü sonuca varamayıp hala onu orada tutanlarda. Bizimki bir zaman sonra yancı olacağını bile bile oynuyor taşları. Okeyi var onu da kullanmıyor. Ya da okey yalancı biz bilmiyoruz. Elde o kadar çok Portekizli var ki çifte gidesi gelir insanın ama o hep ara taşları buluyor. Gollere en az bizim kadar seviniyor, yani tribünde olsa iki üç sıra aşağıdaki adamın sırtında bulabilir kendini. Sezon sonuna kadar esas adam dönemez de o masada kalırsa omuzlarda da bulur mu acaba? Hani bundan yirmi sene önce Yugoslavya'nın yerine apar topar çağırıldığı turnuvaya katılıp kupayı kazanan Danimarka misali...

23 Eylül 2011 Cuma

Yüzüklerin Efendisi: Burs-A-nkara Brotherhood


Dün Bursa'daydım. Ne maça ne skora diyecek lafım yok, futbolun cilvesi işte. Ama Forza güzel yazmış: "Siz 85 dakika anamıza söversiniz. Biz 5 dakikada babanızın kim olduğunu hatırlatırız."
FB - GS maçında bu kadar küfür olmuyordur buna eminim. Zaten Egemen Korkmaz'ın oyundan alınmasına sebep olacak kadar küfür edilmesi buna bir örnek. Çıkarken de sahaya yabancı madde attılar bakalım ceza gelecek mi?

Neyse şu kardeşlik olayına bir giresim var. G.tümden uydurmayayım diye teksasgillerin sitesine girdim. Mardin'de şehit düşen kardeşimizin mekanı cennet olsun Allah rahmet eylesin, cenazesi için Ankaragücü taraftarı da seferber olmuş gitmişler. Tamam çok güzel, bunun bir çok örneği var bu ülkede. Söylenen böyle başlayıp perçinlendiği.

Ama şimdi teksasın kendi forumundan aldığım iki cümle var ki enteresan. İkisini toplarsak şöyle bir sonuç çıkıyor, "Türkiye'de kalkınma politikalarına ve zenginlik bölüşümünün İstanbul merkezli oluşuna tepki olarak, Anadolu'da yükselen sesin içerisinde oldu. BursAnkara Bizans takımlarına karşı oluşturulan ortak cephedir." Şimdi be adam, Türkiye'nin kalkınma politikalarını 1903'ten beri Beşiktaşlılar mı çiziyor? Tam tersine senin kulübünün taraftarından sağladığı gelir Beşiktaş'ın taraftarından sağladığından çoktur. Yani Türkiye'nin kalkınma politikasını çizen siyasetçiye isyan etme, gel bize zınar! Niye? Çünkü siyasi erke laf söylemek karşı çıkmak g.t ister de ondan. O g.t de sizde olmadığına göre sorun yok demektir. Burada haybeden hikaye yazıyorsunuz.
Neymiş Bizans takımlarına karşı ortak cepheymiş. Bak hele, kelamlara gel!

Bu ortak logo, ortak forma yaptırmak ne acayip iştir kardeşim. Tamam sevin sayın birbirinizi, kol kola maça da gidin de bu nedir yani? Ne olduğunuz belli değil. Ben taraftarım diyen adam nasıl olur da bu kadar başka kulübün formasını, atkısını sahiplenir anlamıyorum.

Bir de kardeşsiniz de hani bir laf vardır "ne skime merhem oluyorsun" diye, ne hayrınız var birbirinize onu da merak ediyorum. Okul mu, çeşme mi yaptırdınız? Bir fakirin karnını mı doyurdunuz? Bakıma muhtaç hayvanlara mı ilgi gösterdiniz... Yapıyorsanız da haberimiz yok! Anca 6 da 16 da beygir gibi bağırın bursankaragüçlüyüz diye.. O da nasıl bir tezahüratsa....

O kadar sevişiyorsunuz madem kapatın o zaman iki kulübü bir tane kulüp yapın ya Bursa'ya ya Ankara'ya taşının olsun bitsin bu iş.

Bizi de iki kere yormayın tek postada bitirelim!

22 Eylül 2011 Perşembe

Futbol Sen Nasıl Bir Oyunsun Allahsız!!!

90 dakika sinirimden kudurduğum bir maçı mutlu sonla kapatmak futbolun mucizesiydi. Yazacak bir şey bulamıyorum. Rezalettik kazandık. Bursaspor hiç haketmediği bir mağlubiyet aldı. Üzüldüm mü? Hayır:)
Beşiktaş içeride başka kadroyla dışarıda başka kadroyla oynamalı dedi Mustafa Denizli. Beşiktaş için en doğru yorum bu.

21 Eylül 2011 Çarşamba

İki Gerçek İki Geyik


Şimdi, biliniyor ki biz Beşiktaş'lıyız. Neredeyse anlımıza yazmadığımız kaldı. Yine de yiğidi öldürüp hakkını yemeyeceksin.
Dün Fenerbahçe'li bir arkadaşım beni aradı ve şunu sordu: "Elini vicdanına koyup söyle, bir Şampiyonlar Ligi maçı biletini karaborsadan yarı fiyatına maç saatinde bulup girebildiğin bir takımın taraftarı olarak şu görüntülere ne diyorsun?"
Ne diyeyim?! Hiç bir şey diyemiyorum.

İlk gerçek şu; bırakın cezalı olmayı, biz henüz tüm taraftarımızla hafta içi maçında sahayı dolduramıyoruz. Gel gör ki Fenerbahçe kadın /çocuk 41.000'den fazla kişi vardı dün tribünde. Beşiktaş'ın maçı bedava olsa bile tam dolar mı hafta içi şüpheliyim. Çünkü kapıların açıldığı, biletlerin 5,00 TL olduğu maçlar da gördük ama tribün dolmadı. Yine olsa yine dolmaz diye tahmin ediyorum. Helal olsun demekten başka diyecek bir şeyim yok.

İkinci gerçek ise, Fenerbahçe taraftarının gerçekten 'camia' oluşunun bir göstergesidir bu. Yani insanlar ailece Fenerbahçe'liler demek ki... Kocasının, babasının, abisinin, oğlunun gelmediği yerde karısı, eşi, kızı, annesi gelebiliyor. Bence biz Beşiktaş'lılar olarak sevgimizi sadece stadyumdakilerle bireysel olarak paylaştığımız için tribün asla böyle dolmaz. Bizim için tek aşk Beşiktaş ve aslında tek başına Beşiktaş! Ama dün gördüm ki bu insanlar için Fenerbahçe ailece Fenerbahçe. Biz anne babayı, sevgiliyi hep farklı yere koyuyoruz. Önce Beşiktaş diyoruz. Başka hangi tribünde o bilindik "dün gece sevgilim aradı birden..." tezahüratı yapılabilir ki? Herkese isyan alayına karşı sadece Beşiktaş kültürünün sonucu ailelerin ve kadınların tribünümüzden uzak kalması sanırım.

Geldim geyiklere...
İlki, dün ofsayt olan golden sonra Fenerbahçe'li bayanlar sevinmeye 30 sn - 1dk arası devam ettiler. Ben bu esnada arabadaydım. Maçı anlatan spikerin söylediklerini birebir yazıyorum: "Evet sayın dinleyiciler, bayrak havada hakem golü iptal etti. fakat Fenerbahçe'li kadın seyirciler hala sevinmeye devam ediyor. Maçın başında da söyledim, ortasında da söyledim şimdi de söylüyorum şu an tribünleri dolduran bayan seyirciler futbol bilgisi anlamında biraz zayıf oldukları için, golün iptal olduğunu algılamayıp bu şekilde davranmaları gayet normal..." :)

İkincisi, bunun üzerine iki sene öncesine gönderme yapmam lazım: kadınlarınız eleştirmeyin Fenerbahçe'li kardeşlerim. İki sene evvel şampiyonuz zannedip 3-5 dk hoplayıp zıplayan, sahaya inip timsah yürüyüşü yapan sizlerdiniz. 30 saniyenin lafını etmeyin...

:)

Şaka bir yana yine de hepsine helal olsun!

20 Eylül 2011 Salı

Helal Olsun!

Duydum ki seni Kulüpler Birliği Başkanı yapmışlar. Helal olsun. Sonunda Beşiktaş dışında da zirveye oynuyorsun. Seni şimdi eleştiriyorlar ama ben arkandayım arkadaş.

Çünkü bu ülkede iktisatçıdan Anayasa Başkanı yaptılar. Senden de Kulüpler Birliği Başkanı pekala olur. Tebrikler.

Ormanda Ter Olmaya Geldi

Tık Tık Tık

Sıkışık takvim ve sakatlarımızın fazlalığı sebebiyle sahaya çıkan her kadro aslında Beşiktaş bu değil düşüncesini çakıyor kafamıza. Evet Beşiktaş bu değil ama sezon başladı ikinci haftayı bitirdik ve UEFA'da da 3. maçımıza çıktık. Yani sezon dediğimiz şey başladı ve yavaş yavaş sezonun gidişatının belirlenmesine şunun şurasında bir ay kaldı. Bizim elimize kağıdı ve kalemi aldığımızda kurduğumuz takımların hiçbirisi ev ile çarşı hesabı uymuyor.

Zaten bizim çok iyi ve geniş bir kadro dediğimiz şey sezon içerisinde yaşayacağımız sakatlıklar ve formsuzluklar nedeniyle bu kadar kabarık. Peki Beşiktaş için tam anlamıyla ne zaman yorum yapılabilir? Eskişehir gibi 2-3 maç daha oynadıktan sonra anlaşılabilir bir durum ortaya çıkacak diyebiliriz.

Fakat şu kısa zamanda Carvalhal'den kaynaklı bazı kadro seçimleri dikkati çekiyor. 1 ay sonrasını beklemeye gerek kalmadan Guti ve Ernst'in artık Carvalhal'in gözdelerinden olmadığını açıkça görüyoruz. İşin gözde olma ya da olmama kısmı her ne kadar klişe gibi dursa da bir mantığının olduğunu söyleyebiliriz. Kötü giden maçı çevirme noktasında alacağı kararlar içerisine Ernst ve Guti'yi katması topla tüfekle kendisine saldıracak basına büyük bir imkan sağlayacak ve yine bir klişe ile vurulacak Carvalhal: "O kadar hafta oynatmadın zor da kalınca sahaya sürdün."

Bu eleştirilerin haklılığı ya da haksızlığı ancak o şartlar altında karar verilecek durumlar olsa da bugünden o günleri görerek ahkam kesmek mümkün olabilir. Beşiktaş'ın orta sahasında Necip'e yer verilmesi iyi güzel. Bu seçimi yaptığı için alkışlamalıyız Carvalhal'i. Necip'in yanına alınacak isimlere gelince Fernandes, Aurelio ve Ernst hepimizin malumu. Bunların arasında Fernandes ve Aurelio'nun sürekli şans buluyor olması ve Ernst'in sürekli kenarda oturması ufak sakatlıkların da buna bahane gösterilmesi yukarıda çizdiğimiz durumlar için eksiyi hanesine yazıdıryor Carvalhal'in.


(Burayı okumadan da geçebilirsiniz zira yazar Edu'yu genç sanmıştır. Edu'yu genç zannettiği için bokladığı taraftardan da özür diler.)Tüm bunların dışında aslında üzerinde mutlaka konuşulması ve bir taraftar bilinci yaratılmasının şart olduğu konu Edu. Sahada yer aldığı dakikalarda etrafımda birçok insan kim aldı bu kazmayı diye söyleniyor. Adamın yaşından haberi olmadığını biliyorum eleştirenlerin ama Mustafa Pektemek ile Mehmet Akyüz gibi adamlarla rekabet halindeyken kötü oynama lüksünün olmadığını hisseden bir adamın sahaya kendisini vermemesi mümkün olamaz. İşte bunu da bilmiyorlar ne yazık ki. Edu gelecekte bir yıldız olabilir. Hep olmuş olgunlaşmış isimler yerine gelecek vaadeden oyuncuların da şans bulması gerekiyor Beşiktaş'ta.

Dün oynanan karşılaşma ile ilgili söylenecek çok şey yok. Mustafa Pektemek ve Simao arasında görev değişikliği bu kadro içerisinde onlarca kombinasyon yapılabileceğinin sadece bir kanıtı. Sezon boyunca Carvalhal'in bir dama oyunundaki gibi her taşını damaya dönüştürebilecek bir kadroyu elinde tutuyor.

Daha önce de bahsetmiştik rakipler zayıf diye. Hala zayıf hala Beşiktaş'ın üzerine budur diyeceğimiz tespit yapmak zor ama bu takım bu kadroyla bu kadar diyecek birlükse sahip değil. Böyle bir tespiti yapamayacak bir kadromuz olması da bu sezonun bizim için en büyük avantajı tabii.

Ermeni Beşiktaş


Yukarıda gördüğünüz bayrak Ermenistan'ın 10. Yüzyılda kullanmış olduğu bayraklardan biridir. Şimdi ne alaka diyeceksiniz?

Dün Beşiktaş - Ankaragücü maçında Ankaragüçlü'ler daha doğrusu kendi deyimleriyle BursAnkaragüçlü'ler "Ermeni Beşiktaş" diye tezahürat yaptılar. Herhalde bu arkadaşlarımız dünya tarihini çok iyi biliyorlar. Öyle ki geçmişte kullanılan bu bayraktaki kartalı kastederek ve bunu Beşiktaş'la örtüştürerek bu söylemi gerçekleştirdiler.

Amigomuz Alen Markaryan'ın Ermeni olması sebebiyle bunu aşağılayıcı bir terim olarak kullanmış olamazlar herhalde. Başkent'in bu güzide topluluğu, bu elit kesimi, bu beyninin cevizden (muhtemelen!) daha büyük olduğunu düşündüğüm güzel insanları bu lafı bu kasıtla etmemişlerdir...

Bir de, arkadaşlar Ankaragücü'ndeki hece sayısına göre bestelerinizi organize etseniz daha iyi olur. Her yere gitmiyor, dandik oluyor.
Sizin gibi.


18 Eylül 2011 Pazar

Cezanın Adı Kadın ve Çocuk

Kadınların ve çocukların maçlara gelmesini teşvik etmek için illa bir takımın ceza mı alması gerek. Ceza alan takımın tribünlerine kadın ve çocukların girişini ücretsiz yaparak takımların cezasını veriyorsunuz. Yatacak yeriniz yok ulan sizin. Ceza olarak verdiğiniz kararı gelişmiş ülkeler teşvik ediyor diyeceğim ama sizin bildiğiniz tek teşvik akçeli olan olduğu için anlamayacaksınız.

16 Eylül 2011 Cuma

Zayıf Takımla Oynamak

Beşiktaş'ın geçtiğimiz sezon Portekiz ağırlıklı kadrosunun tavan yaptığı, Simao ve Almeida'nın da takıma katıldığı, devre arasında tüm futbol yorumcularının domine eder dediği kadronun Buca ve Trabzonspor maçlarını hepimiz anımsıyoruz. Üzerinden bir yıl bile geçmedi.

Buca'yı 5-1 yenen kadronun Trabzon karşısında görülmesi gerektiği ve Trabzon karşısında alacakları ve oynayacakları oyunun gösterge olarak kabul edilebileceğini dillendirmiştik.

Trabzon'u da tıpkı dün olduğu gibi saman alevi gibi parlayıp parlayıp yenen Beşiktaş'ın Maccabi karşısında gördüğümüz Beşiktaş ile elbette farkı var ama bu bizleri tatmin ediyor mu orasının altını çizmek lazım.

Peşin peşin söylemek lazım. Beşiktaş kendisine karşı kora kor savaşan takımlara diş geçirecek görüntü dün yine veremedi. Rakibimizin büyük hatalarının yanında kadrosunda yer alan usta ayakların anlık marifetleriyle kazanıyor Beşiktaş. Hala bir sistemin takımı olamadık. Bunun da en büyük sebebi orta sahada iki senedir hiç bir sistemin arkasında durmayışımız. Guti, Fernandes, Ernst, Necip ve Aurelio beşlisinden güzel bir üçlü kombinasyon hala bulamadık. Örneğin dün Necip, Fernandes ve Aurelio 30 metrelik yuvarlak içerisinde ne yapacaklarını, hangi görevi üstleneceklerini bilmez durumda oynadılar.

Bir diğer sırıtan ama ikinci dereceden müdahale gerektiren yerimiz ise sağ bek seçimlerimiz. bir hafta önce İbrahim Toraman, dün Ekrem Dağ yarın Hilbert sonra tekrar tekrar değişim.

Dün oynanan karşılaşmadan sonra güzel şeyler yazmak isterdim ama bu kadronun artık bir iskeletinin olması gerektiğini ve bu iskelet etrafından rotasyonun sezon içerisine maçlık değil dönemlik yayılması tarafını savunmamız gerektiğini düşünüyorum.

Quaresma, Simao ve Almeida zayıf rakipler karşısında oyunu domine edebiliyorlar. Daha mücadeleye dayalı futbol oynayan takımlara karşı sahada varolmak için savaşan ve daha iyi yardımlaşan bir takımın kurulması şart.

Uzun süredir kapalı tribün hakkında iyi bir şeyler yazdığımı hatırlamıyorum fakat dün İsrail takımıyla oynayan bir Türk takımının taraftarı hem takımına destek verip hem de tepkisini en güzel bu şekilde gösterebilirdi. 45. dakika itibariyle hem tv'ye hem de sahadaki İsrail takımına gösterilen tepki zamanlaması ve sloganıyla gayet yeterliydi.

Maçtan sonra hiçbir blogu okumadım. Mutlaka Beşiktaş taraftarının yeterli tepkiyi göstermediğini söyleyenler de çıkacaktır. Fakat bu ülkede Beşiktaş'ın kapalı tribünü dışında sivil toplum kuruluşu yok mu? Her gündem maddesinin içerisine Çarşı'nın bakış açısını monte etmek olsa olsa Türkiye'de sivil toplum kuruluşlarının beceriksizliğidir. Bu boşluğu Çarşı doldurmak zorunda değil. Bu nedenle gösterilen tepki için tekrar tekrar tebrikler.

11 Eylül 2011 Pazar

Bizim Blog Daha Güzel Yeminle...


Her şeye b.k atarım huyumda vardır. Yani güzele güzel diyeyim de bu olmuş mu şimdi? Bizim siteden güzel dizaynı olan yüzlerce blog var, sayabilirim. Kişisel sayfaları olmasına rağmen insanlar daha çok özenerek yapıyor yemin ediyorum.
Tamam rakiplerinki daha mı güzel tartışılır ama illa kendi ülkemizden örneklere mi bakmak zorundayız. Dünya futbolundan çok güzel web sitesi örnekleri var.

Yani akşam akşam canım sıkıldı. 2-1'di, 3-1 oldu.

Birileri bizi fena ütüyo bu kulüpte...

10 Eylül 2011 Cumartesi

Sezon Başı Deneme 1-2

Geçen senenin takımından kadro olarak pek farkı yoktu. Egemen ve Veli dışında tek değişiklik daha önce de defalarca denenmiş İbrahim Toraman'ın sağ bek oynamasıydı. İkinci golü buradan yediğimizi de söyleyelim. Ne ileride ne geride olamıyor İbrahim sağ bek oynadığında.
Değişmeyen bir başka şey ise Quaresma'nın 22. dakikada 5 top kaybıyla oynamasıydı. Böyle kabul görüyor. Onun bu eksi özelliğini tartışmadan önce tartışılacak, neşter atılacak noktalar olduğu için önceliği ona vermemek lazım tabii.
Sezon içinde böyle bir kadroyu hiçbir zaman görmeyeceğimizden de emin olabiliriz. Sakatlıklar nedeniyle böyle bir kadro vardı sahada. Necip ile Fernandes'in orta sahada yardımlaşamaması en çok dikkati çeken eksiklikti. Aurelio ve Ernst gibi isimler yedek kulübesindeyken orta sahada istenileni alamamak gibi bir durum sezon boyunca yaşanmaması gerekiyor. Özellikle yabancı kontenjanını ayarlamak için burayı bozmak bana çok da mantıklı gelmiyor. Yabancı kontenjanı burasının hakkını verdikten sonra düşünülmeli.
Olumlu tek şey ise Beşiktaş'ın rakibin hatasına hesap kesebilmesi özelliğini kaybetmemiş olması. Golü de bu şekilde buldu zaten. Sezon başı, eksik çok, hoca yeni, Eskişehir zor deplasman bu nedenle kaybedilecek puanlar sezonun habercisi olmayacak.
Egemen için maçın Beşiktaş adına yıldızı dememiz 50. dakika itibariyle mümkün. Çok çabuk uyum sağlamış. Sidnei, Sivok, Ersan ve İbrahim Toraman ile gireceği forma mücadelesinde çoğunlukla galip çıkacak gibi görünüyor.
62. dakikada yapılan değişiklik Carvalhal'ın forveti çiftlemesi anlamına gelmediği gibi kadro sıkıntısı nedeniyle forvet arkasında oynatacak ismi saha içinden bulmak zorunda kalmasını gösteriyor. Mustafa Pektemek'i forvete çekip Fernandes'i daha önde oynatacağını sanmıştım. Bunlar seçim tabii ki. Carvalhal'ın ilk maçında yanlış tercih yaptığını söylemiyorum ama öylesi daha galibiyeti düşünen bir seçim olabilirdi gibi geliyor.
Bu bahsettiğimiz değişikliği 84. dakikada 2. golü yedikten sonra yapması da oyunu değiştirecek bir hamle olduğu konusunda hem fikir olduğumuzu doğruluyor sanırım.

7 Eylül 2011 Çarşamba

Allah'a Şükür Toplama Çıkartma Biliyoruz Ertunç Bey!

Yönetim Kurulu Üyesi Ertunç Soğancıoğlu transferlerin Euro olması sebebiyle kurdaki artışın kendilerini olumsuz etkiledğini bu sebeple %20 oranında zam yapmak durumunda kaldıklarını ifade etmiş.
%20 zam yapıldı demiş. Beşiktaş taraftarı için üç ana tribün var; kapalı ve açık tribünler. Bunlara yapılan zam ortalaması % 28, kapalı için bu rakam % 33 daha önce söylemiştik. Bilet satışları ile telafi edeceklerini düşünüyorlarmış. Havalar soğuduğunda göreceğim ben satışları. Kombine satışında gerçekçi olmayan küçük hedefler koyup yanlış fiyat politikası izliyorlar sonra da bu açıklamalarla kafa ütülüyorlar.
Ayrıca transferin Euro olması ne demek? Daha önce Türk Lirası ile yabancı oyuncu transfer ediliyordu da biz mi bilmiyorduk!
İyi altına endeksli değiliz Allah'tan, sezon başı Guti'ye çeyrek takar dönerdik, gerisi fıss...

Federasyon EA Sports'u İplememiş



EA Sports gelmiş Türkiye Süper Ligi'nin tamamının FIFA 12'de olması için federasyonla görüşmüş. Onlar da bizimle değil 18 takımla anlaşmanız lazım demişler. EA Sports'da sadece Galatasaray'la anlaşabilmiş. Dolayısıyla bu oyunun içinde tüm lig olacağına tek takım var.


Mesele burada Galatasaray'ın olması değil, bilişim çağında ve sporun tüm branşlarının bilgisayar oyunlarının olduğu günümüz dünyasında bu konunun ıska geçilmesi.


Çünkü hiç bir kulüp yöneticisi bu vizyona sahip değil. Bunun bir reklam olduğunun farkında da değiller. Sadece atari oyunu onlar için. Bunun için topluca imzalanmış bir anlaşma olsaydı daha doğrusu birileri bunu düşünüp akıl etseydi federasyon ayaklarına kadar gelen yapımcı şirketi başından savmazdı belki.


Ben de mi anormallik var ama garip geliyor bu tür işler bana. Bunları organize etmek, düşünmek bu kadar mı zor?

Neyse... Ben zaten PES oynuyorum...