30 Ağustos 2008 Cumartesi

Zafer Bayramı


Endüstriyel Futbol Öldürür

Gece yarısı öğrendim Ümit Özat'ın yere yıkıldığını. Bir daha futbol oynayamayacak duruma gelmez inşallah. Her sene 1-2 futbolcunun sahada yere serilmesi normal mi? Bu futbolculara yüklenen antrenman programları her bünyede aynı etkiyi vermiyor işte. Yorgunluk, stres sürekli kadro da yer almak için çalışmak, daha güçlü olmak için kullanılan vitaminler, doktor tavsiyeleri... Henüz neden Ümit Özat'ın maçı sedyeyle terk ettiği net olmasa da futbolun artık eskisi gibi bir oyun olmadığınıın göstergelerinden biridir bu yaşananlar. Olacağı varmış demekle geçiştirilmemesi lazım. 2000'li yıllar öncesinde kaç tane hatırlıyoruz ki hayatını kaybeden futbolcu?

29 Ağustos 2008 Cuma

Set Kavgası

Beşiktaş'ın Siroki'yi 4-0 yendiği karşılaşmada maç içinde yaşananları değilde dışında yaşananları anlatmak daha doğru olacak. Maçtan 1 buçuk saat öncesinde kapalının karşısında, kaldırımlarda EA ile bekliyoruz. Her zamanki gibi semtten bir grup Beşiktaşlı yolu kapamış stada geliyor. Stadın etrafı epey kalabalık bizde birilerini bekliyoruz, ama gelen giden yok. Yavaş yavaş etraf tenhalaştı o kalabalık dağıldı. Tribünün hatırı sayılır abileri, etrafında pek de apaçi diyemeyeceğiz 10-15 kişiyle bizim önümüzde durdular. Kafa abi sigara içiyor diğerleri eller arkadan bağlanmış etrafında dikiliyorlar. Aynı türden bir grup da hemen onların 30 metre uzağında bekliyor. Kimse konuşmuyor belli ki can sıkıcı bir durum var. Meşhur A takımı ile Çarşı'nın mücadelesi bu. Ama bu bahsettiğim iki grup da Çarşı'nın saflarında orası belli. Çarşı, çiçeği burnunda A takımına karşı havası yaratılan Beşiktaş kapalısında bu maç çok enteresan olaylar gerçekleşiyor.

Stada girdik. Futbolcular ısınıyor. Kutu isteyen gider hiç fark etmez bu alemde Çarşı diyor. Ortalıkta iki grubunda lider dediği isimler yok. Derken bir anda Amigo musun kebapçı mısın gürültüsüyle Alen giriyor tribünler galeyana geliyor böyle bir tezahürat olamaz adeta yıkılıyor. 9 aydır yok amigo tribünde ilk maçı bu... Olacak o kadar. Hemen Alen sahaya 3'lü çektir kartala... O da kırmıyor. Maçın başlamasına 5 dakika var ama daha kimseler sete çıkmış değil. Set kutunun önündeki demir parçası ama çok önemli. A takımı halen piyasada yok. O sırada bir polis setteki kalabalığı indiriyor. Tribün galeyanda tabii. Birşeyler anlatıyor benim olduğum yere 5-10 metre ama anlamak mümkün değil dediklerini. Derken Çarşı'nın meşhur anarşi işaretli pankartı polislerin eline geçiyor bezi elli kere dolayıp alıyorlar ve götürüyorlar.

Ne oluyorsa bu dakikadan sonra oluyor. Bir Alen çıkıyor sete bir de sima olarak tanıdığım ama adını bilmediğim biri çıkıyor. Alen çıkıyor kutu coşuyor diğeri çıkınca büyük bir sessizlik. İnanılır gibi değil. Bu sırada alt kat olayları izliyor. O an kapalı üst kattaki o demir parçası İstanbul'un en pahalı metrekaresi oluyor. Para versen alamazsın, canını koyman gerek yani o derece. Öyle bir itişme ve çekişme. Polislerin tribünde oluşu olayları yumruğa götürmüyor. Son olarak bu mücadeleyi Alen kazanıyor. Bu mücadele esnasında yanımda sağımda solumda herkes tetikte. Çıktı çıkacak, büyük olay çıkacak diyorlar. Hiçbiri olmuyor. Alen çıkıyor sete çıktığı yerden aşağı Çarşı anarşi işaretli pankart sarkıtılıyor. Bu kez alt katta coşuyor üst katta. Bu anlattığım olaylar en fazla 5 dakika sürüyor. A takımını tribünde destekleyenlerin sayısı çok az gibi geldi bana. Bir ara alt kattan maçın sonlarına doğru tribünde siyaset istemiyoruz tezahüratı geldi. Bunun sebebi çarşı pankartıydı heralde. Bunun dışında gündoğdu da söylendi, yumruklarda kalktı, bu alemde çarşı da dendi. Yapılmayacak denilen herşey yapıldı.

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Kim Demiş Ne Demiş (6)

Kazım Koyuncu:
"Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti.”

Tıklım Tıklım Olur

Bu hafta tribünlerin doluluk oranı artacak diye düşünüyorum. Hatta bu hafta uzun yıllardır neden tribünlerimiz boş diyenlerin özlemini dindirecek maçlara sahip olacak. Ankaragücü, Bursa, Kocaeli, Fenerbahçe, Beşiktaş, Eskişehir, Kayseri bu hafta maçlarını iç sahada oynayacaklar. Ankaragücü dışında kaybeden yok.

26 Ağustos 2008 Salı

Habere Bak

Kartalhaber.com'dan

Antalya maçı öncesi geçen sezon tribünleri bıraktığını belirten Alen Markaryan'ın yanına gelen bir grup Beşiktaşlı taraftar yanağından makas alarak "Bizler artık tribünlerde terör ve kavga istemiyoruz. Her şeyin sonu var. Sakın İnönü'de ortaya çıkarak kahramanlık yapma. Kavgasız ve gürültüsüz bir sezon geçirelim" diyerek uyarıda bulunmuş. Alen Markaryan ve Ayhan Güner'in canı sıkılmış bu duruma. Yöneticiler ise kapalı tribünde sert önlem alacaklarını belirterek güvenlik güçlerini arttıracaklarını söylediler.

Noluyo Lan?


25 Ağustos 2008 Pazartesi

Dakika 1




Deplasman olsun dedik ama bu kadarı da fazla tabii. Başkanın kafasına atılan çakmak, Beşiktaşlı ve Antalyasporlu taraftarların bıçaklı kavgası, Antalyaspor'un İstanbul macerasını şimdiden zorlu yapacak gibi. Gaziantep-Fenerbahçe maçında taraftarların taşlı sopalı birbirlerine girdiklerini biliyoruz. Turkcell Süper Ligi ilk haftasından iyi sinyaller vermiyor. Bu arada bu haftanın en güzel karesini bulamadım. Hep kötülüklere çevrilir zaten kameralar. Menderes Türel'in eşiyle birlikte halkın arasına karışarak maçı seyretmesi bulan varsa yollasın. Tabii okuyan varsa...

23 Ağustos 2008 Cumartesi

Yüzde 5 Meselesi

Beşiktaş ilk deplasmanına çıkıyor. Antalya sıcak, rakip heyecanlı, taraftarı öfkeli. İki sene önce İnönü Stadı'nda takıma, Antalya şehrine, futbolcularına satılık kelimesi kullanılmış. Antalya başkanı geçenlerde İstanbul takımlarına karşı yüzde 5 kontenjan uygulayacaklarını söylemiş. Antalya'nın 07 Gençlik gibi gruplarından biri olan Red Soldiers bir açıklama yapmış. Galatasaray maçında bu kontenjanın aşılması nedeniyle maça girememişler. Beşiktaş maçında başkanın açıklamalarının arkasında durmasını istemişler. Bu grup hep iyi niyetleri dolayısıyla zararlı çıktıklarını söylüyor. Beşiktaşlı taraftarların yüzde 5'i aşmaları halinde dışarıya çıkartılmalarını istiyorlar. Haklılar. İnşallah stadı Antalyasporlular doldururlar. Antalya çekinilen bir deplasman olur. Böyle bir lig daha keyifli olacak elbette.

Kemikleşmiş Salaklık: Lades

Sonunu bile bile lades olmak buna denir işte. Kombine kartımı aldım kapalı alt kattan. 975 YTL gibi bir meblağnın altına imzamı attım. Hayırlı olur inşallah ama... 510'u peşin çekiliyor. 975'i 5'e bölmüyorlar yani. Evdeki hesap hiç çarşıya uymuyor. Tek çekim yapıyorlar yarısından fazlasını. İyi de yapıyorlar bizim gibilerine aslında. Bu zamanda takımı için 975 YTL'nin altına imza atacak 8 bin kişiden biriysen eğer bu salaklığa bile bile imza atmışsan söyleyeceğin birşey olamaz.

Bir başka dikkat çeken şey ise sözleşmedeki 11. ve 12. maddeler. Bunu da Serencebey Gazetesi'nden (ç)alıntı yaptım.

Futbol Sezon Kart Sözleşmesi

Madde 11. Sezon kartı BJK İnönü Stadyumu’nun yıkılıması durumunda Beşiktaş Jimanstik Kulübü’nün belirleyeceği başka bir stadyumda ev sahibi sıfatıyla oynayacağı karşılaşmalarda geçerli olacaktır. BJK’nin ev sahibi sıfatı ile karşılaşmalarını yapacağı yeni stat için yeni kartlar verilecektir. Müşteri bu değişikliği peşinen kabul eder ve bu değişiklik için herhangi bir itirazda bulunamaz ve hak talep edemez.

Madde 12. Beşiktaş Jimnastik Kulübü adına Biletix’ten 2008-2009 futbol sezonu için BJK İnönü Stadyumu’ndan sezon kartı alan MÜŞTERİ arasında yukarıda belirtilen maddelere kesinilkle uyacaklarını peşinen kabul ve imza etmişlerdir. Yukarıda 11. madde uyarınca BJK’nın maçlarının başka bir sahada oynaması durumu ortaya çıkar ve müşteriye yeni kart verilirse, müşteri işbu sözleşmenin tüm hükümlerinin yeni stat için de geçerli olacağını ve sözleşme şartlarına uyacağını kabul, beyan ve taahhüt eder.


Herhalde bu konuda farklı söylenen sözler 10’u buldu. Gerçeği öğrenmek için sezonun başlamasını beklemek ve süreci gözlemekten başka çare yok.

22 Ağustos 2008 Cuma

Tarihte Bugün

Özal Hükümeti 1987 yılında Bursaspor, Antalyaspor, Kocaelispor ve Diyarbakırspor'un yeniden Türkiye 1. Ligi'ne alınması için emir vermiş. Bu kararın, siyasal yasakların kaldırılması için yapılacak referandumda 'hayır' oylarını arttırmak amacıyla alındığı söyleniyor. Türkiye'nin en son referandumuna spor alet edilmiş. Özal belki de Evren'in Ankaragücü hamlesine özenmiş. Konulan siyasi yasakların kaldırılması konusunda 6 Eylül 1987'deki referandumda, siyasi yasaklar yüzde 50,1 oyla kıl payı kalkmış. Bu illerin 1. Lige çıkmasına rağmen.

21 Ağustos 2008 Perşembe

Soner Yalçın'dan

1890 yılında İzmir Ligi yabancı takımlar ligiymiş adeta. Panianios, Apollon, Pelops, Evangalis, Midilli, Karavokiri, İskoş, Garibaldi. Futbol maçları kıran kırana geçermiş. Başpapaz HrisostomosHer maça gelip rahiplerle tribünlerden ilahiler okurmuş. Rum Evangelidis Okulu’nun bando takımı maçlar boyunca durmadan çalarmış. Türkler ise İzmir’de Ermeni Melikyan sayesinde bir futbol takımı kurmuşlar. Bu takımın ismi “İzmir Sultanisi Futbol Takımı”. İzmir’deki ilk Türk kulübüyse “Karşıyaka Gençlerbirliği”. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin İzmir il binasında doğmuş. 1912 yılında kurulması bir rastlantı değilmiş. Balkan Savaşı bitip Rumlar yavaş yavaş İzmir’i terk edince Türkler Rum takımlarının boşluğunu doldurmuşlar. Kısa bir süre sonra bu kez Hilal kulübü kurulmuş. Bu kulübün renkleri siyah beyaz sonrasında bildiğimiz Altay adını almış. Altay kulübünün kurucuları arasında Nejad Evliyazade varmış. 1905 yılından bu yana futbol oynuyormuş Nejad ama baskıcı II. Abdülhamid yüzünden futbol hayatını Belçika’da sürdürmüş hem de 2 yıl. Nejad futbol tüzüğünü Türkiye’ye kazandıran isim olmuş. Altay ve Karşıyaka ittihatçıların takımıdır. Altay ilk seneler fırtına gibi esmiş. Karşıyaka, Midilli ve Trablusgarp takımları arasında şampiyon olmuş. Aynı yıl Altay Ermeni takımı Armenion’u yenmiş. İngilizleri 4-3. Rum takımlarını ise 2-0 yenmeyi başarmış. O seneler bir maç akıllardan hiç çıkmamış. Evliyazade Nejad’ın da oynadığı maçta İtalyan Garibaldi’yi 10-0 yenmişler. Bu maçtan sonra İtalyan konsolosu İtalyan Milli Kahramanı Garibaldi küçük düşürüldü diye takımı kapatmış.
Altay’ın futbolcuları kulüplerine o kadar bağlıymış ki soyadı kanunu çıkınca hepsi soyisim olarak Altay istemişler. 9 Eylül 1922’de Fahreddin Paşa İzmir’i işgalden kurtarınca Altay soyadını o almış. Şerif Eraltay olmuş, Basri ÖzAltay Cemil ise Tuğaltay. Öylesine bir Altay sevgisiymiş ki bu Basri Özaltay bir Altay kongresinde konuşurken heyecanlanıp kürsüde vefat etmiş.

19 Ağustos 2008 Salı

Kim Demiş Ne Demiş (5)

Vladimir Nabokov Demiş ki:
"En büyük tutkum kalecilikti. Rusya’da ve Latin ülkelerinde bu soylu sanat her zaman özel bir itibar sağlar. Kaleci, rolü nedeniyle kenarda, tek başına, geçit vermez olduğu için, coşkulu çocuklar sokakta peşinden ayrılmaz. Tapınma nesnesi olarak boğa güreşçisi ve usta pilotla yarışır. Bluzu, kasketi, dizlikleri, şortunun cebinden gözüken eldivenleri onu takımın diğer oyuncularından ayırır. O, yalnız kartal, esrarengiz adam, son kurtarıcıdır. Kalenin önünde, parmaklarının ucuyla bir saldırıyı yıldırım gibi defetmek için gösterişli bir dalış yaptığında, bu anı yakalamak isteyen fotoğrafçılar saygıyla diz çöker...”

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Tribünler Çökerken

Fenerbahçe yönetim kurulu uzun süredir taraftarının isteklerine cevap veremiyordu. Bu istekler Genç Fenerbahçeliler maratona geçsindi. Öyle de oldu geçtiler. Ama çıkan bir kavga nedeniyle TFF tarafından 25 kişiye 1 senelik ceza geldi. Bu 25 kişi de sanırım tribünün abileri. İşin diğer enteresan tarafıysa bu 25 kişiden bazılarının, olayın çıktığı maraton tribününde hiç bulunmamış olmaları. Yaşananlar bildiğimiz kadarıyla böyle. Olayın altında elbette Aziz Yıldırım ve tribündeki insanlar arasındaki anlaşmazlıklar var. Yoksa kavga, TFF bahane. Bir başkan tribünlerdeki olayları engellemek için elbette çalışmalıdır. Bu yönde açıklamalar yapıp bunun arkasında dursalardı amenna. Ama yeni açıklamaları hayli enteresan. Diyorlar ki Reis yok, Fenerbahçelilik var. Nihat Özpolat (Sefa) için bu tabir kullanılıyor. Fakat bildiğim kadarıyla o kafa kadro içerisinde gerçekten reis sıfatına uyacak siyasi görüşte insanlarda var. Buna nasıl engel olacak Aziz Yıldırım, onu anlayamadım. Çıkıp stadyumda tribündeki insanlara reis diye bağırılabilir. Bunu engelleyemezsin. Bir diğer noktaysa bu insanların Fenerbahçeli olmadıklarıyla ilgili. Burada haklı olabilir. Sefa'nın Sebo'nun hep BJK tribünlerinden yetiştiklerini biliyoruz. Birde Bursaspor amigosu Selim o da BJK tribünlerinden gitme. Bu zamana kadar sesiniz çıkmıyordu da şimdi mi dert oldu. Sefa neresinden bakılırsa bakılsın 15 seneye yakın FB tribünlerinde. Çok enteresan tabii. Sebep bu da değil yani. Birde alt kimlik üst kimlik muhabbetine girilmiş yazıda. Tek kimlik Fenerbahçelilik denmiş. Başka bir üst kimlik yok denmiş. Türkiye'nin bir dönem gündemine oturan kimlik meselesi gibi saçma sapan bir benzetmeye gidilmiş. Fenerbahçelilik Şükrü Saraçoğlu'nda fahiş fiyattan kombine almak, takımı iyiyken alkışlayıp kötüyken tıpkı bir müşteri davranışı gibi stadı terketmek, Fenerbahçe kart alanların önceliklerine sahip olmak, sadece iç saha maçlarında destek olmak -ki bu çok komik şöyle bir açıklama yapılmış: "Taraftarımız iyi bilmelidir ki kulübümüzün gençlik örgütlenmesi ya da deplasman organizasyonu yoktur."- demek mi?
Son olarak noktayı koymuşlar: Yüz yıllık bir çınar olan Fenerbahçe Spor Kulübü bunları muhatap almaz, bunlarla bilek güreşi yapmaz.

Bunlar dediği insanların sayısına bakıp aldanmayın. Ya da sayıları örnek gösterenlere aldanmayın. Her zaman sayısal çokluğu arkanıza alıp yaptıklarınızın birşeyleri değiştirmeyeceğini sanmayın. Azınlıkları da mutlu etmek zorundasınız, ki bu öyle kemikleşmiş bir durum değildir. Yarın kimin nerede duracağı hiç belli olmaz. Takım kötü giderken, şemsiye ters çevrilirken küçük denen şeyler başa bela olur.

Bu konuyla ilgili en başında yazmak istediğimi de en sonun yazayım öyleyse. Bu durumun sarı-laciverti, sarı-kırmızısı, siyah-beyazı olmaz. Bu aslında basbayağı "Modern Futbola Karşı" bir duruştur. 3-4 milyar verip de maçı rahat rahat seyredemeyecek taraftar profili ile yılların "Tribünün yükünü Maraton çeker" sloganının sahipleri arasında bir seçimdir. Elbette yöneticiler paradan yana tavır alacaklar. Bugünün dünyası böyle çünkü. Haksızsın ama şimdilik. Bu düzende haksızsın, ama bu düzenin doğrularına göre. Tüm tribün kültürüne sahip gruplar, birleşmeliler. Böylece özlenen birliktelik bu yolla sağlanmış olur. Türkiye'de bir taraftar birliğinin tam da sırasıdır.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz.

17 Ağustos 2008 Pazar

Kombine almak ya da almamak

Sezonun başlamasına az kaldı, halen kombine kart almadım. Baktım fiyatlarda almış başını gidiyor. Geçen yıl ödediğim ücretin 3'te birine yakınını daha üstüne koymam gerekecek. Almamaya karar verdim. Derken sezonun ilk resmi maçı geldi çattı. Uzun yıllar sonra yeniden semtin kıraathanesinin yolu tutuldu. Beşiktaş rakip karşısında ne yapar diye değilde bakalım kahve beni kombine almaya itecek mi diye gittim aslında. Fenerbahçe MTK maçındaki kalabalığın yarısı yoktu rahat rahat geçtim sandalyelerin arasından... Maç başlamaya yakın kahveci geldi topladı 5 YTL'yi. Sağlık olsun diyerek geçiştirdim ki sahaya Beşiktaş çıktı bir alkış, bir tufan, millet ayağa kalkıyor, baktım şöyle bir milletin üstüne, o sıcakta atkı forma sanki maça gelmiş. Alkışlar kesilip maç başlayınca saçma sapan teşhislerde peşi sıra gelmeye başlıyor, arada ekranın altındaki reklamlarla ilgili kanalın anası bacısı haklı olarak .ikiliyor. Neyse tam rahat rahat maçı seyredicez dedik kahveci elinde çay tepsisi habire önümden geçiyor, bir iki eskrimle sıyrılıp maçı izliyorum ama sabır taşı olsa çatlar. Bu ne istek arkadaş bir çekil maç seyredelim, uyarsan lafı koyar ne de olsa mekan sahibi. Bu arada Beşiktaş rezalet oynuyor yine. Maç seyredilecek gibi değil. Düşünüyorum kombine alsam mı almasam mı? Futbolun boku çıkmış arkadaş kulüp kalkınacak diye illa herkes imkanları doğrultusunda mı sınıflandırılacak. Eski açık almak, bir bakıma mantıklı gibi ama bunun yağmuru var, soğuğu var. Deplasman takımının sesini duymak var. Ben Beşiktaş'ı kapalısı yüzünden sevmişim, bedelini ödemek gerek elbette ama biraz daha insaflı olsalardı ya şu zam konusunda. Şimdi it kahvede otur sandalyeye fosur fosur dumanın içinde, abuk sabuk yorumlara köle izle maçları. Yok öyle değil eve al lig tv izle dersen amaç uzanıp maçı izlemek değil zaten. Tribünden izlemek maksat. Yine imkanlar zorlanacak, taksitler hesaplanacak. Söylesen tesiri yok, sussan gönül razı değil.

Unutulmasın!

17 Ağustos 1999

15 Ağustos 2008 Cuma

Oktay Derelioğlu

Karagümrük, Trabzon, Siirt Jetpaspor, Gaziantepspor, Las Palmas, Trabzonspor, Fenerbahçe, FC Nürnberg, Samsunspor, Akçaabat Sebatspor, İstanbulspor, Yalovaspor, Lenkeran... Son olarak Karagümrük’e vefa borcunu ödemek için bu kulübe geri döndü ve 2008-2009 sezonu öncesinde futbolu bırakma kararı aldı. Eşinin ölümü, Gallere attığı 4 gol, Belçika maçında yaptığı slalomlarla akıllarda yer etti. Yarın son kez İnönü'ye çıkacak, bir zamanlar beraber oynadığı Ertuğrul'un hocalık yaptığı takımla son maçına çıkacak. 11 numaralı formanın hakkını veren oyunculardan biri daha sahalardan silinecek. Sessiz sedasız gitse daha iyiydi, çünkü bizler vefasızız, gitmeyiz jübile maçına.

Tarih Tekerrür Eder

15.08.1975
Dünya Uluslararası Atletizm Yarışması'na katılan Türk atleti Rıza Maksut, New York'ta 3 bin metrede ikinci oldu.

15.082008
Türkiye atletizmde olimpiyat tarihinin en büyük başarısına Elvan Abeylegesse ile ulaştı. Milli atlet, Pekin'de 10 bin metre finalinde ikinci olarak gümüş madalya kazandı.

Siroki:1 - 2:Beşiktaş

Takımın ayakkabısının içerisindeki taş sayısı azalmış, safralar atılmış, illallah dedirtenlerden sadece Ali Tandoğan kalmış. Ortasahada yer alşan Uğur İnceman ve Cisse sanki ufacık alana sıkışmışlardı. Uğur İnceman bu alanda haybeden yer işgal etti. Birbirlerine uyumu da zaman alacak gibi. Gökhan Zan ise Euro 2008'de oynadığı gibi oynamıyor, takımının yıldızı gibi davranıyor, fantazi paslar deniyor. Siroki maçında en çok dikkat çekense tartışmasız Sivok ve Aydın. Taraftarın yürekten oynayacak oyunculara ilgisini düşününce bu isimlerin tribünlerden büyük bir sevgi göreceğini düşünüyorum.

14 Ağustos 2008 Perşembe

İstanbul

Atasına ejdadına saygı göstermeyen bir devlet başkanı için halkına bu kadar sıkıntı çektiren bir başka ülkeye yeryüzü tanıklık etmişmidir acaba?

7 Ağustos 2008 Perşembe

çArşı

Geçen sene son maç Vestel Manisaspor maçıydı. Kapalı tribünün Yıldırım Demirören ve yönetimine nasıl bir tavır takınacağını çok merak etmiştim. O ana dek gerçekten kendi doğrularıyla hareket ediyorlar sanıyordum. Kapalı tribünün kutu diye anılan yeri dışında hemen hemen stadyumun tümü Yıldırım Demirören yeteeeer diye bağırıyordu.
Suskun kalsalar bir derece anlaşılabilirdi ama bunun yerine Beşiktaş'ın Vestel Manisa'ya 10 dakikada 3 tane atmasına rağmen takıma destek vermek gibi abes bir işle meşgul oldular. Dernekler istifa diye bağırdılar, Yıldırım Demirören yeteeeer diye bağıranları fişlediler adeta.
Bundan önce de yara almıştı Beşiktaş kapalısı. Bu yaralardan en büyüğü yine geçtiğimiz sezon Alen ve kapalı alt katta yer alan Hüseyin'in ve daha tanımadığım, görmediğim birçok ismin özür dilemesi yanlışlık oldu geri vitesiydi.
Bunlarla yara alan Çarşı Grubu'na bugün bir daha bakalım. Bırakmışlardı geri dönüyorlar, eskisinden daha güçlüler... İyi mi oldu kötü oldu bunu zaman gösterecek, şimdi iddialar dolaşacak Asi Ruh için bir pazarlama yöntemiydi diyecekler, yönetim kombine satamayınca Çarşı'ya çullandı "geri dönüyoruz derseniz insanlar kombine alır" tembihlerinde bulundular, Çarşı'da boyuın eğmek zorunda kaldı diyecekler.
Çarşı'nın Yıldırım Demirören ve yönetiminden bir farkı olacak mı insanların gözünde, Çarşı karizması bir kalemde çiziği yiyecek mi? Yılların emeği ile saygınlık kazanmış Çarşı'nın geleceği merak konusu...

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Fenerbahçe: 5 - 0 :MTK Budapeşte

Öyle bir maç oldu ki Fenerbahçe turu ilk dakikalarda garantiledi zaten. Maçtan akılda kalanlar Kazım Kazım'ın 30-40 metreden gelen topa ayağının dışıyla havada dokunup Güiza'yı pozisyona sokma düşüncesi, Semih'in topla buluştuğu rahat pozisyonları golle sonuçlandırması ve Fenerbahçe'nin 1 numaralı forveti olduğunu kanıtlamasıydı. Bir başka dikkat çeken noktaysa Alex'in eskisi kadar etkili olamaması takımın serbest oyuncusu tanımının dışına çıkıp artık oyun içerisinde önemli görev alan bir yapıya bürünmesiydi. İlk yarıda Alex'in, önce Güiza sonra Semih ile yaptığı ikiye birlerse maçın en keyifli saniyeleriydi şüphesiz. Bir sözde şeytan Rıdvan'a. Euro 2008'de Bülent Tulun ve Selçuk Yula'dan sonra kıymeti daha bir anlaşılıyor.

5 Ağustos 2008 Salı

63 Yıl Önce Hiroşima


Kapıları çalan benim

Kapıları birer birer

Gözünüze görünemem

Göze görünmez ölüler

Hiroşima'da öleli

Oluyor bir on yıl kadar

Yedi yaşında bir kızım

Büyümez ölü çocuklar

Saçlarım tutuştu önce

Ellerim yandi kavruldu

Bir avuç kül oluverdim

Külüm havaya savruldu

Benim sizden kendim için

Hiçbir şey istediğim yok

Şeker bile yiyemez ki

Kağıt gibi yanan çocuk

Çalıyorum kapınızı

Teyze amca bir imza ver

Çocuklar öldürülmesin

Şekerde yiyebilsinler

Joseph Ngwenya

Bu sene 4 büyükler kadar dikkat çeken transferlere imza atan kulüp sayısı hiç de az değil. Son olarak Antalyaspor, Klinsmann'ın Bayern Münih antrenmanına davet ettiği fakat sonra transferinden vazgeçtiği Joseph Ngwenya ile anlaştı. Bu oyuncunun kariyerine bakıldığında dikkati çeken şey MLS kökenli olması. MLS olunca sorduk hemen ilgilisine "Çok sağlam topçu almışlar" dedi. Beşiktaş da Antalya'ya gidiyor ilk hafta. Haydi hayırlısı.

Futsaldan Futbolcu Çıkarmak

Öncelikle Bucaspor armasının bana, Boca Juniors armasını çok fazla anımsattığını söyleyerek başlayayım. En az bu kadar garip bir başka olayda yine Bucaspor imzalı. Fransa Futsal Ulusal Takımı'nda oynayan Bülent adında bir oyuncu eklemişler kadrolarına. Kadrolara futsalcı eklemek Brezilyalılara has bir durum aslında. Türkiye'de ise ikinci örnek bu. Hollanda Futsal Ligi'nde oynayan Cihan, Türkiye Futsal Takımına davet edilince Ankaragücü Futbol Takımı ile antrenmanlara çıkmak için de davet almıştı.

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Demirören Bizimle ......

Diatta geldi gitti, Seric geldi görmedik gitti, Higuain geldi gitti, Schidenfeld'in gözlerinde görme sorunu varmış geldi gidemedi. Atilla Özmen alındı diyeceğim o kim diyeceksin alınmış işte geçen sene ne ara gitti bilemedim, belki hala bizdedir. Birde Tomas Jun vardı o neden geldi ki zaten. Ondan önce de Volkan Ünlü geldi, sonra gitti Sivas'ı yaktı. Güven Kocabal geldi oynadı mı hiç hatırlayamadım. Aynı sezon Ahmet Dursun tekrar gelmiş valla şaka yapmıyorum gelmiş. Demirören bizimle ........ Ama haklı valla. Bir Allah'ın kulu da çıkıp adayım demiyor, diyemiyor. Eee öyle saça böyle tarak.

Yaratıcı Taraftar




Kapalı-Maraton-Numaralı

Kapalı ya da Maraton diye adlandırılan tribünlerin hep batıya bakması ile ilgili bir yazı okumuştum. Sebebi stadyumlardaki numaralı tribünlerin ayrıcalığının olmasıymış. Stadyumların yapıldığı yıllarda gündüz maçlarının oynanması ve güneşin maraton ya da kapalı tribünlere vurması numaralıyı daha da ayrıcalıklı yapıyormuş. Numaralıdan maç izleyenlerin elleriyle güneşi engellemesi söz konusu değilmiş dünyanın hiçbir yerinde. Belki doğru belki yanlış bilemiyorum ama hayli enteresan geldi bana. Paylaşmakta yarar var tabii.

3 Ağustos 2008 Pazar

Karakola Kaçarken

Haberde anlatılmayan kısım Beşiktaşlıların Dereağzı tesislerini basmaya gittikleri ve olayların bunun üzerine çıktığı. Bir ayrıntı da isimlerden. Ayakta tedavi görenlerden birinin adı Muzaffer Şirin. Yani Galatasaray'ın Sebo lakaplı amigosu.

Süleyman Seba Heykeli

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal yaşayan efsanenin hakkını veriyor. Süleyman Seba'nın heykelini dikiyor Beşiktaş'a. Açılışını da Deniz Baykal yapacakmış. Ne alaka di mi? Siyasi gösteriye dönüşmemesi dileğiyle.

Yaser Yıldız

Kartalspor'un Beşiktaş'tan aldığı Yaser Yıldız için epeydir kulaklarımıza ne kadar iyi bir futbolcu olduğu ile ilgili haberler geliyordu. Trabzonspor 1988 doğumlu Kartalsporlu Yaser Yıldız'a kancayı fena takmıştı. Kartalspor o dönemler sıkıntılı bir dönem geçirirken kadrosundan Yaser gibi bir yıldızı da kaybetmek üzereydi. Kartalspor'dan o dönem yapılan açıklama hayli enteresan “Bize hemoroid olduğu ile ilgili bir doktor raporu göndermiş, Trabzonsporla anlaşmış olsa da Yaser Yıldız sezon sonuna kadar Kartalspor'dadır" yazısı konulmuştu sitelerine. Türk Futbolu'nun Sakaryalı yıldız adayı Yaser'in durumu ne olacak diye merak ediyorduk. Genç yeteneklerin en güzel işlendiği kulübe gitti Yaser. Şimdi Galatasaray forması giyecek. Anlatılanlara göre Trabzonspor dizlerini dövecek. 1988 doğumlu Yaser Yıldız bugüne dek Beşiktaş, Kartalspor, Mersin İdman Yurdu, Denizlispor ve Uşakspor'da oynamış.

2 Ağustos 2008 Cumartesi

GFB

Fenerbahçe tribünleri açıktan maraton üst tribüne geçince eski Fenerbahçe tribünleri yeniden oluşacak sanmıştık. Ama tribünlerde grupların eskisi gibi kendilerini kabul ettirmesi o kadarda kolay değil. Bundan 10-15 sene öncesine hiç benzemiyor artık kulüplerimiz. Onlar artık bir imparatorluğun ismi. Özellikle de Fenerbahçe ve Beşiktaş. Galatasaray tribünlerinin pes ettiği tribün kültüründe Adnan Polat'ın payı büyük. Kadınların, ünlü yazarlarımızdan birinin değimi ile baba parası yiyen obezlerin doldurduğu tribünlere Fenerbahçe'de çok geçmeden dahil oldu. Son kale Beşiktaş'tı. O da çok sallandı. Fenerbahçe Stadı'nda oynanan 90'lı yıllardaki Ankaragücü Beşiktaş maçında tribünlerin "yönetim uyuma kapalıya dokunma" sloganları hep bu değişime karşıydı. Zamanla Beşiktaş'ta büyük yara aldı. Çarşı'da yok artık.

Şimdi Fenerbahçe bir efsaneyi canlandırmayı o eski maraton havasını solumayı istiyor. Kolay değil. Artık tribünler başkanlar için eskisinden çok daha önemli. GFB'nin açıklaması da çok önemli tabii. Bize karşı başka bir grubu destekleniyor diyorlar. Çarşı'ya karşı A Takımı, GFB'ye karşı bir başkası. Bu sezon tribün kültürü, kulübün istediği müşteri taraftar ve atanmış amigo gruplarının mücadelesine tanık olacağız. Tribün kültürü birleşirse hiç şaşırmam.

1 Ağustos 2008 Cuma

Gerçek Deplasman: Belgrad

İkinci foto bir sutopu maçından olsa gerek. Armanın peşinde dedikleri de böyle birşey heralde.



Yapma Bunu

Eskişehir almış Youla'yı. Allah sabır versin Eskişehirlilere. O değilde bu Youla İnönü'de ne küfür yer belli değil. Giderken Beşiktaş taraftarına, Fenerbahçe taraftarını örnek göstermiş biri için İnönü macerası pek bir eğlenceli geçer zaten. Rıza Çalımbay'ın marifeti bu transfer. Bakın 2005 yılında Youla için ne demiş: "“Avrupa’da Youla gibi oyuncu bulmak zor. Kontratak oyuncusu olduğu fikrine de katılmıyorum. Youla, fuleleri olan bir futbolcu değil. Dar alanda yapılan paslaşmalarla başarılı olan bir oyuncu. Nasıl oynayacağını herkes görecek. Kendisi gerçekten değişik bir forvet oyuncusu

Rıza Hocanın gidişinin sorumlularından hatta baş aktörlerinden biri Youla ama Rıza Çalımbay Beşiktaş'tan sonra Ankaraspor'u çalıştırırken bile ikna olmamış Youla'nın başarısızlığına: "Youla 24 yaşında ve çok yetenekli bir oyuncu. Geleceği parlak. Ancak sakatlıkları sebebiyle bir türlü kendisini gösteremedi. Kim ne derse desin Avrupa'nın üst düzey futbolcularından biri olacak. Eğer Beşiktaş onu göndermek niyetindeyse, devre arasında hemen alırım. Bunu Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'e de ilettim. Bana, Tigana'nın kesin bir rapor vermediğini ve bu yüzden takımdan gidecek futbolcuların henüz belli olmadığını söyledi. Ancak tekrarlıyorum: Youla'yı bıraksınlar hemen alırım"
Rıza Çalımbay'ın Youla'da ne bulduğunu anlayan varsa beri gelsin... Youla 2005 yılından bu yana tam 5 gol atmış.