29 Ekim 2010 Cuma

Günü Guti Kurtardı

" Beşiktaş seninle donmaya geldiiiik, Beşiktaaaaşş.." diye bağırarak yürüyordu Dolmabahçe'nin ağaçlı yolundaki bir grup. Hava hakikaten de dondurucuydu ve kapalı tribünde bile alt katta yüzümüze zaman zaman yağmur damlacıkları vuruyordu. Beşiktaş da dondurucudan çıkan oyun kurucusu Yusuf'la çıkmıştı Mersin karşısına. Sahada gençler ve yaşlılar vardı, arasındakiler de kulübede. Maç için ite kaka iki gol bulur, formalite gibi görünen bu maçı da rafa kaldırırız diye düşünüyordum. İlk yirmi dakika sonrasında fikrim değişti ve tribündeki herkes gibi '1-0 olsun bizim olsun' , geç olmadan evimize gidelim zihniyetine büründüm.

İkinci yarı başladığında susmak bilmeyen kalabalık, işin b.kunun çıktığının farkına vararak sahaya bu mesajı ileten tezahüratlarla desteğe devam ederken sanki sahadakilerin maçın uzatmaya gideceğinden haberi yok gibiydi. Nitekim hakemin doksan dakikanın bittiğini gösteren düdüğüyle tribündeki zihniyet "penaltılara kalmasa bari" moduna döndü. Kimse turdan şüpheli değildi de neredeydi bu tur. Rakip on kişi kalmış, golü atmaya niyeti yok. Mersin'den gelen ve şaşırtıcı şekilde kale arkasını dolduran taraftarlarının bile ümidi yok belki de. Zaten o kadar rüzgar ve yağmur yedikler ki; "Ulan gruplara kalır da bir İstanbul takımı ile daha eşleşirsek, bu yol çekilmez. Bitse de gitsek sıcak memleketimize" diye düşündüklerinden bile şüpheliyim.

Sahada ayakta kalan nadir futbolculardan Guti kaleyi bulmayan şutunda (!) kilidi açan isim olarak bu fırtınalı gecenin mutlu sonla bitmesine de ön ayak oldu. Peşi sıra iki gol daha bularak geç ve güç bir şekilde maçı çeviren Beşiktaş gruplara kalmayı başardı. İlk kez İnönü'de ilk on birde çıkan Fatih Tekke golü bulamadan oyundna çıkarken oyuna sonradan dahil olan Holosko Fifa oyunlarındaki gibi gol atma niyetinde olmalıydı ki sürekli topla birlikte kalecinin içinden geçmeye çalıştı durdu. Guti ve Tabata'nın yanında görünce "Sahi bir Yusuf vardı değil mi?" demekten alamadık kendimizi. Son bit not; "Beşiktaş'ın çocuğu Allen Iverson" tezahüratı hem bir hoşgeldin hem de o sıfatın sahibine güle güle mi demekti çözemedim şahsen.

28 Ekim 2010 Perşembe

Yağmurlu Bir Gün



"Maç mı var bugün?"... Bir çok kişinin boynumdaki siyah-beyaz atkıyı gördüklerinde verdikleri ilk tepki bu. Sonrası bu akşam muhtemelen tribünde olacak azınlığın başına gelenlerle hemen hemen aynıdır. "Bu havada maça mı gidilir?", "Mersin maçına ne gidiyorsun oğlum?", "Açık kanal veriyormuş, ne işin var minibüs, dolmuş, motor gidip geleceksin..", "Quaresma oynuyor mu?", "En fazla beş bin kişi olur ben sana söyleyeyim.."...

Evet, bugün maç var. Hem de Şeref Bey Stadı'nda. Kiminle olduğu mühim değil, Beşiktaş'ın maçı var. Hava kötü, takım ondan kötü bu aralar. Ne yapalım; elimize çayı, kahveyi alıp ekran başına mı geçelim? Aynı havayı solumak varken, 'Gücüne güç katmaya geldik' diye mırıldanarak çayımıza şeker mi katalım evde? Elbette maruzatı olup da tribünde olamayacaklara lafımız yok. Gelenlere de madalya yok. Alkış almaya değil, alkış tutmaya gidiyoruz yine. Bol gol değil, siyahla beyazın üzerindeki armayı görmeye gidiyoruz. İlk kez İnönü'de resmi maça çıkacak olanlara üzerlerinde ıslandıkça ağırlaşan formanın manevi ağırlığının daha çok olduğunu göstermeye gidiyoruz. Beşiktaş'ı Beşiktaş'ta yaşamak varken yerimizde duramıyoruz, koşar adımlarla gidiyoruz.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Bergkamp'a Kamil Koç Sponsor Olmuş

Ülker basketboldan çekileceğini açıklamış. İyi yapmışlar. Bu ülkede basketbola yatırım yapmak toprağın altına yatırım yapmakla aynı anlama geliyor. Kaç kişi basketbol liginde ilk 3'ü sayabilir ki zaten. Bir de THY'den örneklerle Barcelona ve Manchester United'a yapılan sponsorluklara dikkat çekip kendilerinin yaptığı sponsorlukları kıyaslamışlar. Neresinden bakılırsa bakılsın strateji değişikliğidir bunun adı.

Yurtdışına açılmak, yurtdışıyla bağlantılı şirket işlerini doğrudan destekler, prestijini arttırır. Bir Türk firmasının prestij sorunu olmadığını da kimse iddia edemez herhalde. Ülke ekseni de zaten yurtdışı ile iş yapmayı buyuruyor. Bunu ilerleyen günlerde kendileri için argüman olarak kullanacakları da aşikar.

Yurtdışına açılmak, imaj düzeltmek, yeni bir Türkiye modeli yaratmak gibi bir iddiaya sahip hükümetin açılımlarını destekler hareketlerden ufak bir modeldi THY. Ülker de bunun peşinde. Bence doğru olan da Ülker'in yurtdışı pazarındaki uzun vadeli hesaplarını destekler sponsorluklarla taçlandırması.

Bu bir furya gibi görünse de birçok çakışanın olduğu mantıklı bir iş modeli. Örneğin yine spora büyük bir yatırım yapan Türk Telekom'un Wirofon markasını gurbetçilerin çok büyük yoğunlukla yaşadığı Almanya'da Köln gibi bir takımla buluşturması, sponsorluk anlaşması imzalaması akla mantıklı geliyor. Hem de THY Barcelona'ya ve Manchester'a kabul edilebilir paralar öderken Köln'ün isteyebileceği meblağ ne ola ki?

Neresinden bakarsak bakalım global oyunculuğa Beko'yu saymazsak geç kalındı. Geç kalınsa da bugün yaşananlar spor pazarlaması açısından takdire şayan. Bunda da adımlarını doğru atan THY'yi bir kez daha alkışlamak boynumuzun borcu.

Olayın ne kadar büyük bir hamle olduğunu bundan 15 sene önce aşağıdaki kurmaca hikayeyle taçlandırırsam bende oluşan THY-Barcelona ve ManU sponsorluğunu daha doğru açıklayabilirim.

Arsenal'in Hollandalı yıldızı biz çocukken uçakla seyahat edemezdi. Uçağa binemeyen bu adam için uzak deplasmanlara gidemiyor denirdi. Ne kadarı doğru, ne kadarı şehir efsanesi bilmem ama. Bergkamp'a Kamil Koç'un sponsor olması zamanında düşünülseydi ve bu benim deli saçması fikrim gerçek olsaydı...

Bu dünyada bundan daha abes o kadar çok haber okuyoruz ki olmaması için hiçbir neden yok. Kaldı ki olmasa bile şuyuu vukuundan beter, isteyenin bir yüzü vermeyenin..., reklamın iyisi kötüsü olmaz, taş attın da kolun mu yoruldu gibi atasözlerimiz mevcutken bu topraklarda iş yapar bir fikir olduğu kesinmiş.

Neyse bir başka kuşak, bir başka fikri alıp yedi düvele taşır heralde.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Halkın Takımı Kazandıracak Mı?

Yıllardır dillere pelesenk olan ''Halkın Takımı Beşiktaş'' deyimi sanırım artık gerçek oldu. Spor kulüplerinin halka arzının ardından bir çok yatırımcının ilgi odağı olan BJKAS hisse senetleri son yıllarda yaptığı çılgın yükselişlerle yatırımcıların gözdesi oldu. Bu yükselişlerle sesini duyuran ve artık halkın her kesiminden insanın haberdar oldup, aldığı bir hisse senedi olan BJKAS tabiri caizse artık halka kadar indi ve Beşiktaş'ın gerçek bir halk takımı olduğunu kanıtladı.

Her ne kadar spor ve futbolla yatıp kalkan bir millet olsak da bu işin ekonomik yönüne son yıllara kadar hep ilgisiz kalmıştık. Ancak özellikle 2009 yılında ki Beşiktaş şampiyonluğundan önce elinde BJKAS hissesi bulunduranların paralarını 3'e 4'e katlamalarını neredeyse hepimiz duymuşuzdur. Bunun bir benzerini yine geçtiğimiz ay BJKAS bizlere yaşattı. Temmuz ayında 1 lot'u (hisse senedi) 5TL civarlarında olan BJKAS hissesi Eylül ayında bu fiyatı 2'den fazlaya katlayarak, 12TLlere kadar çıkardı. Gerek transfer haberlerinde ki beklentiler, gerekse Beşiktaş'ın Avrupa Kupalarında ki tek temsilcimiz olması hisse senedinin yukarı yönlü hareketinin temel nedenleri arasındaydı.

Ancak gerek Trabzonspor malubiyeti gerekse kısa vadeli beklentilerin azalmış olması nedeniyle aşşağı yönlü bir hareket sergileyen BJKAS hisse senetlerinin önümüzde ki günlerde nasıl bir yön izleyeceği herkes tarafından merak edilen bir soru haline geldi. Hisse düşmeye devam mı edecek yoksa bu sene ki büyük şampiyonluk beklentisi ve avrupa macerasıyla birlikte yukarıya doğru mu hareket edecek.

Bu sorunun cevabını maalesef bizler veremeyiz, her ne kadar BJKAS halkın takımı olsa da bizler bu takımın ortakları olmuş olsak da burası İMKB, burada kararlar duygusallıkla verilmiyor, burada kararlar büyük yatırımcılar tarafından kapalı kapılar ardında veriliyor. Duamız onlarla aynı gemide olmak, onlarla aynı anda almış ve aynı anda satmış olmayı dilemekten başka yapacağımız birşey yok. Çünkü ünlü Wall Street yatırım danışmanı Roger Altman'ın dediği gibi, ''Herkesin borsada neler olup bittiğini bildiği yönünde sağlam bir inancı vardır ama işin aslı, kimsenin birşey bildiği yoktur.İşte borsayı böylesine büyüleyici kılan budur''. Herkese bol kazançlı haftalar.

Umur Koçhan

23 Ekim 2010 Cumartesi

Nasıl FB'li Nasıl GS'li Oldum - Bir Futbol Projesi

Türk Telekom'un Futbol Sen Bizim Herşeyimizsin sloganına sahip futbol temalı çalışması geçtiğimiz günlerde Mehmet Ayan'ın Lig Radyo'da yer alan programında ete kemiğe büründü.

Herkesin bir hikayesi vardır noktasından hareketle ortaya çıkan proje neticelendiğinde yüzlerce mail ve sms alındı. Mehmet Ayan'ın en çok begendiği hikayeler derbiye bilet kazandılar.

Aşağıda gelen hikayelerin yalnızca bir kısmını ve benim hoşuma gidenleri bulabilirsiniz. Kazanan hikayelere ise www.futbolsenbizimherseyimizsin.com sitesinden ulaşmak mümkün. Ben favorimi kırmızı ile işaretledim.

1990 yılların başlarıydı. aileden gs liyiz. kadıköy s.cedid semtinde oturuyorduk. bildiğiniz gibi bu semtte arnavutlar da çoktur. eşim de arnavut. ben de sarışın bir çocuktum. birgün babam beni apar topar gs forması giydirip bir yere götürdü. gititiğmiz yer Özel Göztepe hastanesiydi. hastane açılışına beni götürmüştü. çok kalabalıktı. babam gs forması giydirdiği için 2 adam yanıma gelip, ''Vay küçük aslan'' diye başımı okşayıp sevdiler. o günden sonra babam da beni küçük aslan diye sevdi. daha sonra babamdan öğrendim ki, bu kişiler o zamanın gs li futbolcuları Erhan ve Cüneyt Tanman mış. Daha sonra öğrendik, Cüneyt Tanman ın ortak olduğu hastaneymiş. açılışta tek gs formalı çocuk ben olduğumdan çok mutlu oldular ve Cüneyt bey babamla beni GS-ROMA maçına davet etti. çok mutlu olmuştum. ilk kez maça gitmiştim ve o maçtan sonra GS li oldum. halen de fanatik GS taraftarıyım. Öncelikle babama ve sonra GS li Erhan ve Cüneyt Tanman a çok teşekkür ediyorum. İyi ki beni GS li yapmışlar. çok mutluyum. inanılmaz zaferler bize yaşattıkları için, tüm futbolculara ve emeği geçen herkese müteşekkirim. herşeyimsin Galatasaray.

sabri karahan-Küçük Aslan
------------------------------------------------------------------------------------------------- Ben abim Fenerbahçe' yi tutuyor diye Fenerbahçe' li oldum. Abimi küçüklüğünde babaannemler alıp büyütmüştü. Bizde her hafta sonu annem ile birlikte abimi görmeye gidiyorduk. Gittiğimiz yerde Fenerbahçe Stadından gol sesinin rahatlıkla duyulduğu Hasapanpaşa' ydı. Bende bu dönemde içimde duyduğum ama yaşamadığım kardeşlik duygusu nedeniyle abimin tuttuğu takım olan Fenerbahçe' yi tuttum.
Stadın dibinde maç yapan abim ve arkadaşlarını izlerken, bende birgün bu çimlerde top oynarım hayali ile Fenerbahçe' li oldum.
Stat kapılarının maçın sonlarına doğru açılmasını bekleyip, içeri girdiğimde bir Ankaragücü maçında Schumacher' i Rıdvan' ı gördüğümde Fenerbahçe' li oldum.
Fenerbahçe'liliğimi bu dönemlere aynı sevgi ile taşıdım ki, 2007 yılında 5 ay sonrasına düğün günü almaya gitmeden önce fikstüre bakıp ona göre 31. hafta Beşiktaş ve 33. hafta Galatasaray maçını es geçerek 32. hafta Trabzon maçından feragat etmiştim. 12 Mayısta da evlenip, 13 Mayısta şampiyonluğu görüp çiftçe mutluluk yaşamıştım.

Serkan Kılınç
-------------------------------------------------------------------------------------
Yaşım ya yedi ya sekiz di, haftalardır babamın bana söz verdiği gibi Bakırköy'deki Galleria'nın Atari parkı 'Fame City' ye gitmeyi bekliyordum... Hemen öncesinde de oraya bizimle beraber gelecek olan bir aile dostumuzun hatırı için beşiktaş'ın bir maçına inönü'ye gittik babamla... Beşiktaş gol atınca, bende gool diye bagırdım tabi. Neticede inönüdeyiz, heycana geldim herhalde, bilmiyorum... Babam ise, bana Galatasaraylı üç jenerasyondur ailece olduğumuzu hatırlatmak için o akşamki tek hevesim, ve haftalardır beklediğim, o yaşta her çocuğun hayali olan (!) 'fame city' programını iptal etti, beni ofise götüüp tüm akşam fotokopi ve fax çektirdi bana... Biraz travmatik bir olaydı, ama GS li olduğumu da bir daha hiç unutmadım.

Károly ALIOTTI
-------------------------------------------------------------------------------------
Nasıl Galatasaraylı oldum,

Yıl 1973 Altı yaşım bitmiş Galatasaray üst üste 3.kez şampiyon olmuş rahmetli babam futbolla pek ilgili değil,ağabeyim çok seviniyor,gazetelerden derlediği şampiyonluk maçlarından hazırladığı ve her gün yeni bir şeyler eklediği bir defteri var.Teyzemin eşi eniştem Sami Bey Galatasaray üyesi, maçlara gidiyor, o zamanın koşullarında deplasman dahi kaçırmıyor.Oturduğum semt Kuruçeşme.Ağabeyim Metin ve teyzemin oğlu Cem yeni sezon açılışına gitmek için bizim evde buluşuyorlar.Beni de götürün ne olur diyorum.Yok diyorlar sen küçüksün,çok kalabalık olacak ezilirsin diyorlar.Israr ediyorum nafile ama olmuyor beni götürmüyorlar.O zaman şart koşuyorum onlara bana G.S arması ve 8 numara getirin diyorum.O zaman forma satılmıyor.Maç önlerinde yazları kağıt yada önü şeffaf plastikten bez şapkalar satılıyor.
Bana kızıyorlar ,
-sana arma ve numarayı nereden bulacağız şimdi, zaten geç kalıyoruz..Ve gidiyorlar.Aynı gün karşı komşumuz adaşım Çetin amcalardan her Salı aldığım daveti yine alıyorum.Hadi Çetin bize gel televizyonda savaş filmi var.O dönemler televizyon yayını yeni başlamış,çoğu evde Tv yok bende film izlemeyi çok seviyorum.Hadi gel sana ayrıca bir sürpriz var diyorlar.Gidiyorum ama aklım açılışa götürmemelerinde hala..Eve giriyorum suratım asık, ne oldu diye soruyorlar,anlatıyorum..Boşver diyorlar hem bak biz sana neler aldık.Önce bir futbol topu geliyor renklerini görümce yüzüm ekşiyor, sonra paket açılıyor sarı-lacivert forma-şort-konç takım..Hadi sen Fenerli ol diyorlar.Ağlamaya başlıyorum, elimden paketi atıyorum yerde duran topa hınçla vuruyorum neyi kıracağını bilmeden ve kaçıyorum oradan.Eve geliyorum Annem soruyor,Babam soruyor cevap vermiyorum.Ve ağabeyimin dönüşünü bekliyorum.Saatler geçmiyor bir türlü,dualar ediyorum getirsin diye..Ve nihayet ağabeyim geliyor.Yapışıyorum yakasına aldın mı? Aldım dedim de diye yalvarıyorum.Cebinden önce bez oval zemin üzerine nakışla işlenmiş muhteşem armamız çıkıyor, sonra istediğim sekiz numara..Yalvarıyorum o gece anneme evdeki kırmızı tişörtüme bunları dik diye.Kadıncağız üşenmeden dikiyor.Ve giyiyorum işte benim de bir Galatasaray formam var artık hem de sekiz numara..Ben Çetin amcalara gidiyorum diyorum , gecenin ilerleyen saatlerinde..Koşarak kapılarını çalıyorum üzerimde kendi üretimim formamla ve başlıyorum dilim döndüğünce “ re re re ra ra ra Gassaray Gassaray CimBom Bom” ve bir daha kapılarını çalmıyorum uzun yıllar daha televizyonumuz olmasa bile..

Çetin Özkan
-------------------------------------------------------------------------------------
Benimde fenerbahçeli oluşum volkan ballı sayesinde olmuştur. Babam göztepede bayan kuaförü ve Volkan Ballıda aynı sokakta oturuyor eskiden bildiğiniz gibi fenerbahçedeki siyahi oyuncuların tercümanlığını yapıyordu uche mosheu okacha gibi futbolcuların bigün nişanlısı saçını yaptırmaya geldiğinde bana volkana söyleyeyimde seni antremana götürsün dedi bende beşiktaşlıyım ama o sözünden sonra içimde tam inanç olmasada çok heveslenmiştim sonra nişanlısını almaya geldiğinde söyledi volkan abiye bende 11 12 yaşlarındaydım beni hafta içi sabah antremanına götürmüştü dereağzı tesislerine orda en çok rüştü abi ilgilenmişti ve herkez yanağımı kafamı okşuyordu kemalettin vardı hatırladığım murat yakın vardı boliç vardı ve ben inanılmaz heyecanlıydım okadar mutluydumki ogün bugündür fenerbahçe aşığıyım şuan 25 yaşındayım.

Berkin Teoman

-------------------------------------------------------------------------------------
Benim FENERBAHÇELİ oluşum AYKUT KOCAMAN sayesinde olmuştur okul zamanlarında çok futbolla alakalı bir kişi değildim ne zamanki Aykut hocanında ortak olduğu kadıköydeki dersaneye yazıldım ve her hafta Aykut hoca ile sohbet ederdik ve ben onu hayranlıkla dinlerdim bana FENERBAHÇE aşkını enjekte etti şimdi çok fanatik bir FENERBAHÇELİYİM Allah razı olsun Aykut hocadan.
Sizi keyifle dinliyorum iyiki varsınızi

Volkan ARIK
-------------------------------------------------------------------------------------
BU HİKAYE BANA DEĞİL AMA ABİME AİT OLDUĞUNDAN VE COK İÇ İCE OLDUĞUMUZDAN ANLATMAKTA SIKINTI GÖRÜMÜYORUM.FENERBAHCELİ DOĞUP BÜYÜYEN BİR AİLEM VAR.ANCAK İLK ETAPTA FENERBAHÇELİ DAHA SONRA TANJU COLAK SEVGİSİNDEN GALATASARAYLI OLAN BİR ABİM VAR.
FENERBAHCELİ İKEN GALATASARAYIN BİR MACINDA TANJU ÇOLAK 2 GOL ATMISKEN 1 GOL DAHA ATSIN GALATASARAYLI OLACAĞIM DEDİĞİ ANDA TANJU COLAKTAN BİR GOL DAHA GELİNCE GALATASARAYLI OLAN BİR AĞABEYE SAHİBİM.ANCAK 1 SENE KADAR SONRA HALA TANJU SEVGİSİ YOĞUN OLAN ABİM HULYA AVSARLA İLİŞKİSİNİ ÖĞRENMİŞ VE TELEVİZYONA TUKURMEK SURETİYLE TEKRAR FENERBAHCELİ OLMUSTUR.SUAN HER SENE KOMBİNE ALAN Bİ AİLEYİZ.
ABİMİN FENERBAHCELİ OLMASINA EN COK SEVİNEN ANNEM OLMUSTUR.SEBEBİ ABİM GS Lİ KALSAYDI BİR BİRİMİZİ ÖLDURECEĞİMİZDEN COK KORKUYORDU:)

CAN DELİKANLI
-------------------------------------------------------------------------------------

Merhabalar,

Öncelikle Türk Telekom’a böyle güzel bir konsept ile bizleri geçmişi hatırlama fırsatı verdiği için teşekkürler.Taraftar olma hikayesine ilişkin benim anlatacaklarım aslında abim ve babamı da içeriyor, biraz da 1970’lerin o darlık içinde ama bir o kadar da saf ve sıcak günlerini. O yıllarda ne store, ne fenerium ne de kartal yuvası vardı, yalnızca pazarların içinde leğenlerde satılan kalın çubuklu siyah-beyaz, sarı-kırmızı, sarı-lacivert fanilalar vardı. Benim hala da (Allah Uzun ömür versin) Fenerbahçeli olan babam pazardan iki fanila alıp eve geldi bir gün; biri siyah-beyaz, biri sarı-kırmızı ama sarı-lacivert değil. Abime renklisi bana renksizi düştü. Babamın demokratlığı işte o denlidir siz hesap edin artık. Bizim takım düşümüz de işte o günde başladı. Evet ben bu hafta derbinin tarafı değilim Babamla Abim taraf. Lakin konu gündeme gelince paylaşmadan edemedim. Layık görülürse bu bileti babama yada abime veririm. Görülmezse de canınız sağolsun. Bu vesile ile her ne kadar ben de çok zaman soğukkanlı olamasam da futbol taraftarlığını yaşarken arada durup; bunda aslında 1970’lerin ortalarında bugün muhtemelen esamesi bile kalmayan bir fabrikada üretilmiş, kimsenin bugün yüzüne dahi bakmayacağı ama benim dokunabilmek için milyonlar vereceğim o fanilaların da payı olduğunu anımsamakta fayda var.


Çağatay Arslan

-------------------------------------------------------------------------------------
Ben Fenerbahçe alt yapısında futbola başlayan bir Fenerbahçeliyim. Ancak takım tutma olayım çok daha eskiye dayanır.
İlkokul sıralarındayken babam beni Mithatpaşa Stadı’na götürdü. İki maç oynanıyordu.
Fenerbahçe İstanbulspor’a 2-1 yenildi, hatta gollerden birini o dönemin büyük golcüsü
Kasapoğlu atmıştı. Beşiktaş da Beykoz’a 3-0 yenildi.

Maçtan sonra babama sordum. Şimdi ben İstanbulspor umu yoksa Beykoz umu tutayım diye.
Babam da dedi ki :

Sen bilirsin istediğin takımı tut. Ama küçük takımları tutarsan böyle bir gün güler ancak on gün ağlarsın. Büyük takımları tutarsan da on gün güler bir gün ağlarsın.
Bu sözler hiç kulağımdan gitmedi. Babam ve dayımın da Fenerbahçeli olması beni etkiledi ve Fenerbahçeli oldum. Ancak hiçbir şekilde herhangi bir baskı yapmadılar.

Güngör Korktak
-------------------------------------------------------------------------------------
Bu vesileyle Fenerbahçe taraftarı olma hikayemi de paylaşayım. 1975 Almanya doğumluyum. 1983 yılına kadar da orada yaşadım. Çocukluğumda o dönemin Paul Breitner’li, Rummenigge’li efsanevi kadrosuyla sıkı bir Bayern Münih taraftarıydım. Türkiye’ye döndüğümüzde de bu devam etti. “Hangi takımı tutuyorsun?” diye sorduklarında “Bayern Münih” derdim. Türk Takımı diye sorduklarında tutmuyorum derdim. Taa ki unutulmaz 4-3’lük maça kadar. O güne kadar herhangi bir Türk takımına sempati duymayan ben, biraz da mahalledeki koyu Fener’li amatör futbolcu ağabeylerimizin telkiniyle maçtan önceki hafta sonu Fener’li oldum. Ortaokul yıllarımdı ve okuldan çıkarken maç 3-0 GS lehineydi. GS’li arkadaşların alaylarına maruz kalmıştım. Acaba tekrar Bayern’e mi dönsem diye düşünürken ertesi gün doğru takımı tuttuğum artık kesinleşmişti. O gün bugündür İslam Çupi’nin “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz" sözlerine tüm kalbimle inanıyorum.

Gökçin KABASAKAL
-------------------------------------------------------------------------------------
Rüyamda George Hagi'yle maç yapmıştım, bir mahelle maçıydı. Kale direkleri yerine taş konulmuştu . Hagi nin pasını gole çeviremedim ben galiba üzülmüştüm Hagi de bana üzlme, problem değil tarzında bir şeyler söylemişti. Bu rüyayı hiç unutmam. İyi günler kolay gelsin.

Mustafa Egül
-------------------------------------------------------------------------------------
Aşağı yukarı sizinle aynı yaşlarda sayılırım. Bursalıyım. Babam ise Bursaspor taraftarıdır ( Bursaspordan önce Fenerbahçeli imiş. ). Babam hiçbir zaman tutacağım takım için bana herhangi bir telkinde bulunmamıştır. İlkokul yıllarımda Trabzonspora sempatim oldugunu hatırlıyorum. Tam bir takıma tam anlamıyla meyil etme dönemimde ise hiç unutmam, ilkokul sonrası girilen Anadolu Liseleri giriş sınavının oldugu günden bir önceki gece rahmetli dayım Mustafakemalpaşa’dan bize geldi. Beraberinde bir futbol topu ve Fenerbahce forması ile... Pazar günü Bursa’da Bursapor ile Fenerbahce’nin maçı var ve beni de maça götüreceğini söyledi. Ben de bu maça gideceğim için çok heyecanlı idim ve yarınki sınav tamamen aklımdan çıkmış idi, dayımla maça gitmek için sözleştik. İlkokulda başarılı bir ögrenci idim ve bu sınav da benim hayatım için önemli bir dönüm noktası olabilecek bir sınavdı. Fakat ben sınava girip maç heyecanı ile birlikte ve bir an önce maça yetişebilmek için ilk yarım saatten sonra sınavdan çıktım ve dayımla buluşup maça gittim. ( malum o dönemler maçlara girebilmek için saatlarce beklemek gerekirdi ). Bu olayı anlattığım arkadaşlarım hala benimle dalga geçerler ve ailem buna nasıl izin verdiklerine şaşırırlar... fakat ben hiçbir zaman bu hareketimden dolayı pişman olmadım, artık tam bir Fenerbahçeliydim. Sınavın telafisini ise daha sonra Fen liseleri sınavında Türkiye derecesi yaparak ve özel bir okulda burslu okuyarak gerçekleştirdim. İTU Makina mühendisliğini de biritip Allah’a şükür iyi sayılabilecek bir hayata da kavuştum. (Anadolu lisesi mezunu olsaydım belki daha iyi İngilizcem olabilirdi  Ama o gün o maça gidemeseydim belki hayatımda Fenerbahçe bu denli olmayacaktı ya da başka bir takım olabilecekti...

Murat Erdem
-------------------------------------------------------------------------------------
YAKLAŞIK 6 YAŞLARINDAYDIM VE O YAŞIMI AŞMIŞ BİLMİŞLİĞİMDEN ÖTÜRÜ ERKEN 1. SINIFA BAŞLATILMIŞDIM.FAKAT O YILLARDA FUTBOL BİZİM ÇEVRE EŞRAFINDA PEK DİLLENDİRİLEN BİR OYUN DEĞİLDİ..(EE TABİ REKLAM VE İZLENME ORANIDA OLMADIĞINDAN MALUM..)
1978 DOĞUMLU BİRİ OLARAK BİZİM ZAMANLARIMIZIN EN BÜYÜK EĞLENCESİ GÜLHANE PARKINDA BİR HAFTA SONU AİLEMLE BİRLİKTE DOLAŞIP PARKIN KEYFİNİ ÇIKARIYORDUK.
BİRDEN YERDE BULUNAN BİR TEZGAHTA GÖZÜME (HALEN PİYASADA BULUNAN) SİYAH BEYAZ BİR TOP ÜSTÜNDE , KANATLARINI HEYBETLİCE AÇMIŞ BİR KUŞ GÖZÜME ÇARPTI,HEMEN BABAMIN SURATINA BAKIP ALMASINI İSTEDİM FAKAT KAŞLARINI HAVAYA KALDIRIP ALMIYACAĞINI BELLİ ETTİ.YANI BAŞINDA ONDAN EPEY KÜÇÜK EBATLARDA DURAN SARI VE MAVİ RENKLİ KUŞA ELİMİ ATTIM ÇOK DAHA SERT BİR İFADEYLE KAFASINIDA SALLAYARAK OLMAZ DEDİ.KENDİMİ PARALADIM, YERLERE ATTIM ,AĞLADIM ZIRLADIM AMA NAFİLE.O BENİ HİÇ KIRMAYAN HER İSTEDİĞİMİ ALAN DAMA NE OLMUŞTU BİR TÜRLÜ ANLIYAMIYORDUM.ANNEMİN GÖZLERİNE ACINDIRARAK BİR UMUTLA BAKTIM FAKAT ONDANDA HAYIR GELMİYECEĞİ ÇOK BELLİYDİ.ANNEM HİÇ KARIŞMADI BİLE ..
O GÜN BANA ZEHİR OLDU.AĞLAMAKTAN ARTIK GÖZ KAPAKLARIMA AĞIRLIK ÇÖKTÜ.
EVE DÖNDÜK..!!!
BABAMA KÜSMÜŞTÜM VE BİR DAHA KONUŞMAMAYA KARALIYDIM. AKŞAM BABAM EVE GELDİĞİNDE KUCAĞINDA KAHVERENGİ KOCAMAN BİR ASLAN VARDI. BANA BU ASLANIN TUTTUĞU TAKIMI TEMSİL ETTİĞİNİ VE BİZİM AİLEMİZİN KULÜP TARİHİNDEN İTİBAREN GALATASARAY TARAFTARI OLDUĞUNU UZUN UZUN ANLATTI.BEN İLK TARAFTARLIĞI VE GALATASARAYI İŞTE BÖYLE AĞLIYA AĞLIYA ÖĞRENDİM.
(O GÖZ YAŞLARI SONRA FAZLASIYLA SEVİNÇ VE GURUR OLARAK BANA GERİ DÖNDÜ)))))))))
GÖNLÜMÜ O AKŞAM ALMAYI BAŞARDI.BENDE O GÜNDEN BERİ BU ASLANIN SEMBOLİZE ETTİĞİ TAKIMIN TARAFTARIYIM.

TUGAY MERT ÜSTÜNDAĞ
-------------------------------------------------------------------------------------
Beş erkek kardeşin en küçüğü olarak 1955 yılında İstanbul Şehremini'nde doğdum. Ağbeylerimin üçü Fenerbahçeli, benim model aldığım ağbeyim Beşiktaşlı idi. Ancak ben 5 yaşına kadar ne Fenerbahçe, ne de Beşiktaş tarafyarı idim. Kendimi bildiğimde " Karagümrüklü" olduğumu, bunun nedenin de canım annemin nurlu elleriyle ördüğü siyah-kırmızı çizgili kazağı çok sevmemdi. Bu nedenle ağbeylerim de biraz da ironi yaparak beni " Karagümrüklü" yaptılar. Bundan elli yıl önce 12 Aralık 1960'da oynanan Fenerbahçe - Galatasaray lig maçını o gün radyodan dinlediğimi çok iyi hatırlıyorum. O gün O'nun gibi bir futbolcu olabilmeyi çok istediğim rahmetli Metin Oktay'ın 3 golü ile 10 kişilik Galatasaray, Fenerbahçe'yi 5-0 gibi farklı bir skorla Mithatpaşa'ya gömmüştü. O maçı dinlerken yaşadığım sevinci unutamam. Henüz daha 5 yaşında idim ve rahmetli Metin Oktay'a olan sevgim beni Galatasaraylı yapmıştı.

Mustafa Erkan
-------------------------------------------------------------------------------------
Babam çok fanatik Galatasaray taraftaydı ve beni de galatasaraylı yapmak istiyordu. Fakat apartmanda oturan çok sevdiğim bir ağabeyim vardı oda fenerbahçeliydi ve beni babamdan önce Fenerbahçeli yapmıştı. Babam bunun üstüne bir gün maç öncesinde gazetelerin dağıttığı kartondan şapkaların ikisini de önüme koydu ve bak bakalım hangi renk daha güzel diye sordu. Ben ısrarla sarı laciverti gösteriyordum babamda ısrarla sormaya devam ediyordu. Ama yılmadı beni maçlara götürdü, gidemediğimiz maçları oturup bana izletti ve en sonunda içimde bir Galatasaray aşkı doğmaya başladı.

Duygu Öztürk
-------------------------------------------------------------------------------------
Abi ozamanlar ufağım ve fenerbahçe jay jay okocha yı almış ve o ünlü KIRMIZI Krampomları ülke gündeminde. Babam hasta fenerbahçeli fakat annem de bir okadar beşiktaşlı, ben bir takım tutamaz haldeyim karar verme aşamasındayım hangi tarafı tutucam :D
Neyse babam okochayı izlemek için kadıköye gitti sanırım galatasaray maçı yada beşiktaş maçıydı hatırlamıyorum.neyse efendim fenerbahçe yenmiş babamda bunun şerefine alkol almış :D ve eve geldi bende evde yatıyorum.uyku arasında evde sesler duymaya başladım bağıran babamdı ve aynen şöyle diyordu jayyyy jayyyy okocha kırmızı papuçlu okocha.getir Öpeyim o ayakları harikasın süpersin gibilerinden bağrınıyor nara atıyor.. NOT : (babam trakya göçmeni olduğu için ayakkabıya PAPUÇ Der :D:D:D neyse efendim babam beni uykudan kaldırdı hafif çakır keyif fenerbahçe harika oynamış okocha harika kırmızı kramponlar falan . BENDE BU DURUM KARŞISINDA ÇOK ŞAŞIRDIM ÇÜNKÜ İLK DEFA babamı böyle mutlu görüyordum onu mutlu görünce bende mutlu oldum bir evlat olarak . yanıma geldi ve dediki EVLAT bu mutluluğu yaşamak istiyorsan FENERBAHÇELİ OLMALISIN . İŞTE O GÜN BU GÜNDÜR FENERBAHÇELİYİMDİR.. .

Zafer Öngücü
-------------------------------------------------------------------------------------
sene tahminim 1980-1982 yani 8-10 yaslarindayim ve almayadayiz. o zamanlar fanatik Bayern Munchen taraftariyim. kendimde almanyanin bir koy takiminda 8 li yaslar grubunda oynuyordum. babam ve abim de acikcasi futbol la pek alakalari yoktu takim tutmazlardi. birgun babam ne icin oldugunu bilmiyorum yalniz turkiyeye gitmis ve geri dondugunde cok iyi hatirliyorum hurriyet gazetesi ile geri gelmisti. olay nedir bilmiyorum ama galatasaray o gun mansete idi. ya bir galibiyet ya yine buyunku olaylat gibi birsey bilemeyecegim. ama simdi anliyorum ki gercekten insan renklere asik olabilirmis ve ben olmusum o zamanlar.
o gunden sonra ne kadar zorladiysam da bir daha bayern taraftari olamadim ikinci takim olarakta. simdi allahima bin sukur ki galatasary taraftariyim ve gururlu ve mutluyum.

Altan Kose
-------------------------------------------------------------------------------------
Rahmetli babam 1994 yılında vefat etti.Çok iyi bir Beşiktaşlı idi.

Bana hep kötü Gassaraylı derdi.Ben de ona Gel Beşiktaşı bırak Galatasarlı ol derdim. Bir tartışmamızda (futbolla ilgili ) Galatasaray Avrupa Şampiyonu olsun o zaman Galatasaray lı olurum demişti.Rahmet olsun vefat ettikten 6 yıl sonra UEFA' kupasını aldığımızda kabrini ziyaret ettim söylediğim ilk şey Babacığım bugün Galatasaray lı oldun dedim.

Uğur MUTLU
-------------------------------------------------------------------------------------
Ben 5 6yaşında iken fanatik galatasaraylı amcam ve fenerbahçeli olan babam ve diğer amcalarım beni kendi takımlarına çemek için bayağı uğraşmışlardı. O kadar uğraşma sebepleri ilk çocuk ve ilk yiğen olmamdı. O zanmanlar amcam vesilesi ile galatasaraylı olum. Hatta Uefa ve Super kupa sevincini yaşadım. Daha sonra çok sevdiğim kız arkadaşım vesilesiyle de Fenerbahçe taraftarı oldum Ozamandan beri Fenerbahçe taraftarıyım... Ama içimde bir Galatasaray düşmanlığı yoktur sebebide önceden bu takıma da sempati duymamdır.

Mustafa Aşan

------------------------------------------------------------------------------------
Orta 1. Sınıfta 4 kafadar arkadaş okulu kırıp gezmeye gittik ve bir arkadaşın aklına uyarak sandal kiralayıp açıldık, ben fenerbahçe taraftarıydım, diğer 3 arkadaşımda galatasaraylıydı..Sandalda şakalaşırken ben denize düştüm yaklaşık 1 dk çırpındım ciddi bir boğulmak tehlikesi yaşarken, arkadaşım ferhat elindeki galatasaray atkısını bana salladı ve ona tutunarak hayatta kalmayı başardım…Galatasaray benim hayatımı kurtardı o günden sonra arkadaşlaırmında gazı ile galatasaraylı oldum ve bundan dolayı büyük mutluluk duyuyorum.

Mehmet Çiçekçi
-------------------------------------------------------------------------------------
Ben 45 yaşında Fanatik bir Fenerbahceliyim benim fenerbahceli oluşum çok ilginç benden yaşça büyük Beşiktaşlı arkadaşım beni Beşiktaş – Galatasaray maçına götürdü o zaman stad taraftarları yarı yarıya idi kapalı türübünden maçı izlerken yandaki Galatasaraylılar horoz gibi Beşiktaşlılarla hırlaşıyorlardı bu hırlaşmalar hoşuma gitti içimden bu maçlar o kadar zevkli ise bizim fenerin maçlarıda öyle zevklidir diye içimden geçirdim ogün bugündür Fenerbahçeliyim.
Maçlara gitmek için paramız yoktu maça gelen ağabeylerimize yanaşır arasına bizi alır içeri sokarlardı bir kere giremedim İnönü stadının işıklandırma direğinin saçı açılmıştı içinden tırmanıp eski açık türübününe atladığım olmuştur.ne mutluyumki Fenerbahçeliyim .

Zemen Yurdakul
-------------------------------------------------------------------------------------
RAHMETLİ DEDEMİN YANINDA BÜYÜDÜM DEDE DERKEN O ZAMAN 30 LU YAŞLARDAYDI BENDE 4 YAŞINDAYDIM VE BİZ HER HAFTA TRT DE CUMARTESİ PAZAR MAÇLARI SEYREDERDİK BEN ÇOCUK OLARAK PEK HOŞNUT OLMAZDIM BU DURUMDAN TAKIM FALANDA TUTMAZDIM AMA ONDANDA HİÇ AYRILMAZDIM BABAM FENERBAHÇELİDİR DEDEM GALATASARAYLIDIR VE BEN GALASARAYIN NEUCHATEL XAMAX MAÇI RÖVANŞ GECESİNDE O COŞKUYU YAŞADIKTAN SONRA O GÜNDEN BU TARAFA GALASARAYLIYIM BABAMLA TAKIM KONUSUNDA HİÇ ANLAŞAMADIK AMA İYİKİ DEDEM VARMIŞ BENDE GALATASARAYLI OLMUŞUM.
HASAN KILINÇ
-------------------------------------------------------------------------------------
Henüz 2.5 yaşında ayrılmışım babamdan..çocukluğumda sokaklarda koştururken çok eğlenirdim...sadece haftasonları çok kırılırdım ben..çünkü en sevdiğim arkadaşımı,canımı, ciğerimi oyunun en güzel zamanlarında alıp maça götürürdüi babası..üzüle üzüle dönerdim evime..birgün sordum anneme?anne dedim? ben ne zaman babamla maça gideceğim..? ne zaman gelip beni alacak maça götürecek?peki hangi takımlı benim babam dedim?sadece fenerbahçeli olduğunu söyledi..cevapsız sorulardan sonra yıllar geçti..Ve ben buldumbabamı..şimdi işte o babamla beraber hayatımda ilk defa bir fenerbahçe maçına gitmek istiyorum:) 25 yıllık hayalimi gerçekleştirmek istiyorum.

FATİH DİZDAR
-----------------------------------------------------------------------------------
Kongre üyesi Fenerli bir babanın oğlu olarak 4 yaşına kadar Fenerbahçeliymişim. Annem ve dedemin koyu Galatasaraylı olması ve sürekli hediyeler alarak beni ayartmaya çalışmalarına rağmen babamın takımını tutmaya devam edermişim. Bir akşam babam amcamlarla kağıt oynarken, babama atacağı kağıdı göstermesini söyledim ki ben atabileyim. Babam da büyük ihtimalle yeniliyordu ve sinirliydi, "çekil git başımdan" demişti. Ben de "sen görürsün Galatasaray'lı oldum" demiştim. Şimdi ise her sene sürekli olarak kombine alacak, gs bonus, forma alacak kadar Galatasaraylıyım. Tabii tuttuğumuz karakterli ve duruşu olan Galatasaray'dan son 8 senedir pek bize birşey bırakmadılar.

Selim Cemşit
-------------------------------------------------------------------------------------
1969 yılıydı ankara da yaşıyorduk 6 yaşındaydım.Abimler herhafta maça giderlerdi. o hafta Galatasaray PTT maçı vardı.Abimlere yalvardım beni de maça götürün diye
Büyük abim Beşiktaşlı olusan maça götürürüm demişti.Bugün gibi hatırlıyorum Galatasaray maçı 7 - 1 yenmişti. O gün Galatasararaylı oldum Ailemiz çok kalabalıktı Herkes Beşiktaşlıydı benim için çok zor oldu.

Uğur MUTLU
-------------------------------------------------------------------------------------
1961 hatay doğumluyum.5 kardeşiz.1971 yılında istanbula göç ettik.Babam ben ve kızkardeşim galatasaray'lıydık.Bir ağabeyim Fenerbahçe'li,Diğer Abim ile ablam Beşiktaş'lıydı.
1970-1973 yıllarında galatasarayın 3 yıl üstüste şampiyonluğu döneminde fenerbahçeli ağabeyim ile sürekli atışırdık. ve sürekli bizim şampiyonluğumuz onu çıldırtıyor,ve sürekli bana baskı yapıyordu.bende baskılara dayanamayıp 3 yıllık şampiyonluğun son senesinde fenerbahçeli oldum.ilginçtir o yıldan sonra 13 yıl boyunca galatasaray şampiyon olamadı.iyiki fenerbahçeli olmuşum.şimdi 17 yaşında bir oğlum ve 13 yaşında bir kızım var.ve ikisi de fenerbahçeli.

Mehmet Çeken
------------------------------------------------------------------------------------
Hayatımın 0-18 yılları arasında GS liydim tabiki babamdan dolayı ilginç olan altı yıl Fenerbahçe lisesinde okudum ve ayrıca Fenerbahçe nin yıldız ve genç takımlarında voleybolcu olarak oynadım .
Fakat gözlerimdeki ve kalbimin derinliklerindeki fener ışığını gören Muhittin arkadaşımın yardımları iile 18 yaşımdan itibaren fenerbahçelim oldum şuan yaşım 38 ve hayatımda çok mutluyum.

Resul Kızılgedik
-------------------------------------------------------------------------------------
Henüz ilkokul 1.sınıfa giderken sınıfta fenerbahçe galatasaray ağırlıkda idi ben galatasaraylıydım ailem galatasaraylı olduğu için başka bir takım adı duymadığımdan sanırım..
1.sınıfda Fenerbahçe ile galatasaraylı arkadaşlar 2 gruba ayrılır ve maç yapardık ve fenerbahçeli grup bizi hep yenerdi ve ben buna hazmedemiyordum, bir gün dedim ki kendi kendime bundan sonra bende fenerbahçeli olucam bende kazanmak istiyorum dedim ve o gün bugündür fenerbahçeliyim:))

ÜMİT GÜVEN
-------------------------------------------------------------------------------------Hepinize iyi yayınlar dilerim. Benim GS lı olmamda en buyuk pay Monaco dakı muhtesem mactır. Biz o maçı dayımlarla izlerken 6 yasında birisi olarak hatırladıgım en guzel olay Prekazinin muhtesem golunden sonra kollarını onunde sallayarrak yaptıgı gol sevincinin aynısını dayımın senkronize olarak bizim salonda tv onunde yapmasıdır. Maç sonrası bir erenkoylu olarak kutlamamızı fenerlısı galatasaraylısı olarak bagdat caddesinde yaparken benim Mustafa Denizli gibi sag kolumu arşa uzatarak gece boyunca omuzlarda gezmemi hicbir zaman unutamam. O gunden beri deplasmanda yasayan bir GS lı olarak bu ask hıç bitmez.

Ihsan Çoltu
-------------------------------------------------------------------------------------
"Fenerbahçeli olmak, Fenerbahçelilik nasıl bir duygu" diye başlasaydı soru cilt cilt fasikül çıkartırdım. Ama o meşhur "Fenerbahçeli olunmaz, Fenerbahçeli doğulur." sözünün doğruluğunun adetâ tastik edildiği bir aile mesclisinde, nesilden nesile günümüze kadar ulaşan bir gelenek neticesindedir benim Fenerbahçeli oluşum... Kendimi bildim bileli Fenerbahçeli'yim. İyi ki de Fenerbahçeli'yim. Ne mutlu bana!
Çok kısa tutmaya çalışıyorum ama olmuyor... Daha önce de söylediğim gibi, söz konusu Fenerbahçe olunca içim içime sığmıyor, yazdıkça yazasım, konuştukça konuşasım geliyor...

34 yaşındayım. Ben, doğuştan Fenerbahçeli'yim bu anlamda hikâyem yukarıdaki gibi, ama bunu asli görevim olarak gördüğüm üzere, bu yaşıma kadar bir Beşiktaş'lıyı bir de Galatasaraylı'yı Fenerbahçe camiasına kazandırdım. Biri çok kolay oldu, diğeri oldukça zor. Ama başardım.

Lise son sınıfa giden üniversiteye hazırlanan bir kız kardeşim var. Evet, bizde FB'lilik gelenek babadan oğula anadan kıza geçen. Nasıl olduysa kız kardeşim ilkokul ve orta okul dönemlerinde, sınıftaki arkadaşlarının etkisiyle, sınıfında GS'li olanların çokluğu ve öğretmeninin de GS'li olması sebebiyle bir gün geldi "ben Galatasaray'lıyım" artık dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Günlerce uyuyamadım. Yalvar, yakar oldum. Yapmadığım kalmadı. Nuh diyor, peygamber demiyor. Kafama koymuştum. Tekrar o FB duygusunu, içindeki o uyuyan Fenerbahçeliliği tekrar geri kazandırmalı, kendi öz kimliğine ulaştırmalıydım. Fenerbahçe'nin tarihini, stadını, gollerini, derbileri, taraftarlarını, her bir şeyini anlatan bir slayt hazırladım. 21 Eylül doğum günüydü. Özellikle o güne denk getirmiştim. Ona sarı-lacivert bir atkı eşliğinde hediye ettim CD'yi. Açtı paketi izledi slaytı. Gözleri doldu... Hiç tereddütsüz atkıyı aldı eline. Taktı boynuna. Aman Allah'ım dünyalar değil, tüm evren, tüm kâinat benim olmuştu.

Beşiktaşlı'yı da Kadıköy'ün mabedi, Şükrü Saracoğlu'nda Fenerbahçeli yaptım:
Ağabeyimin iş arkadaşları ile birlikte yılını hatırlamıyorum ama pazar günü gittiğim, havanın hafif yağmurlu ve soğuk olduğu bir Eylül maçına gittim. Ertesi gün okullar açılacaktı. Pierre van Hooijdonk'un olduğu dönem... Gaziantep maçı. Stat, tıklım tıklım... Yanıma da Beşiktaş formasını giyip gelmiş bir bayan arkadaşı denk düşmüştü. İlk defa geliyor Şükrü Saracoğlu'na... Şaşkın, ürkek, heyecanlı, etrafına hayran hayran bakıyor...Tabii en hayran baktığı kişi benim. İlk golü Gaziantep atıyor. Önce bir sessizlik. Ardından yine o coşku. Maçı izlerken Beşiktaşlı arkadaşım bayağı bir inceden inceye süzüyor beni ve taraftarları bu arada. 0 - 1 den sonra, FB korner kullanacak. Topun başında Pierre van Hooijdonk. Kalede Ömer. Korner atışını kullandı Pierre. Direkt kaleye... Ve golllllll:) Stad yıkılıyor; tepinenler, bağıranlar, yere düşünler. Neredeyse 3 dakika duruyor maç o derece... 1- 3 kazanmıştık maçı... Ve kolumda sarı- lacivert çubuklu bandana vardı. Çıkardım hatıra olsun diye ona hediye ettim. Çok uzatmayacağım, yanımdaki Beşiktaşlıyı; ben, stad, Fenerbahçe, taraftarlar ve özellikle bütün gece kolunda taktığı bandana öyle etkilemişisiz ki, o gün bugündür Fenerbahçeli...

Huzurlu ve mutluyum tabii bu anlamda. Fenerbahçe'ye "2" kişi kazandırmak öyle kolay bir iş değildir ha! Yani, benim çevremde en azından:) Şimdi çalışmalarım var. "Fenerbahçeliysen hayata 1 - 0 önde başlarsın" dan yola çıkarak bir kişi daha var beni hedefime ulaştıracak:)

Yine de doğuştan Fenerbahçeli olmak, en güzeli tabi...

Perihan Karakışla
-------------------------------------------------------------------------------------
Benimkisi tam satis hikayesi. Dayim cok ugrasti ve beni galatasarayli yapti.
Formalar, toplar, hediyeler. Babama karsi buyuk bir zafer dayiminki. 3-5 hafta koyu bir galatasarayli idim. Ta ki oynanan fenerbahce-galatasaray macina dek. Karsi komsumuzun 18 yasindaki kizi Sevtap ablayi televiyon karsisinda "fener, fener" diye bagirirken gorunce hayatimin hatasini yaptigimi anladim ve elbette aninda tornistan ve sevtap abla askina 33 yildir koyu bir fenerbahce taraftariyim.

Burak Tezcan
-------------------------------------------------------------------------------------
Ben 1980 doğumluyum Rahmetli babam fernerbahçeliydi benim, 1987-88 sezonunda bir fenerbahçe maçına götürdü biz maçı tribünün en alt kısmında tellere yakın bölgede izliyorduk.
Korner direğine yakın bir kısımdaydık maçın sonlarına doğru fenerbahçe bizim bulunduğumuz köşeden bir korner kazandı ismini net hatırlamamak ile birlikte erdi demir in korneri kullanmadan hemen önce babamın şenola at şenola diye bağırdığını duyunca bende aynı şekilde bağırmaya başladım şenola at şenola, Erdi topu şenola attı ve şenol gelen topa yükselip gol yaptı herkes biranda çılgınlar gibi bağırırken şenol erdiye koştu erdi de babamın ve benim bulunduğum bölgeye doğru koşunca tüm futbolcular oraya doğru koşmaya başladı erdi tellerden doğru bana yaklaştı ve uzanabildiği kadarı ile başımı okşadı.
İşte zaten içimde bir fenerbahçe duygusu ve aşkı olan ben ogünden sonra tamamen Fenerbahçeli oldum. Bu da benim hikayem mail ile katılabiliyormuyuz bilemiyorum ama katalamasak bile ben sizinle paylaşmak istedim.

Sertaç SARI
-------------------------------------------------------------------------------------Benim babam galatasarylıydı, Ablam Fenerbahçeli. Ablamın nasıl Fenerbahçeli olduğunu bilmiyorum açıkçası kendiside bilmiyor..
Ben ve ikizim henüz 6-7 yaşlarındayken seneyi söylemeyeyim, ablam bizimle oyun oynarken size bir şey soracağım, sizi bir köpek kovalasa nereye saklanırsınız?
Beşiğemi girersiniz, Sarayamı yoksa Bahçeyemi dedi. Bende hayalimde canlandırdım hemen bahçede ağaca falan çıkarım diye düşündüm ve bahçeye girerim demiştim. İkizimde Saraya giderim demişti.
Ablamda, ozaman sen Fenerbahçeli sende Galatasaraylısın demişti. O güne kadar takımlar hakkında hiçbirşey bilmiyorduk. Ne anlama geldiğinide bilmiyorduk ama o günkü sonuca sağdık kaldık.
Babam ve ikizim Galatasaraylı, ablam ve ben Fenerbahçeliyiz. Babamda bizi değiştirmek için hiç uğraşmadı.Renkler konusunda da çok sağdığımdır, gardrobumda kırmızı kıyafet bulamazsınız ağırlıklı olarak laciverttir.

Yeliz Vayni
-------------------------------------------------------------------------------------
Tum ailenin Galatasarayli olduğu bir yerde ve 1989 yılında Adanademirspoun 10-0 yenildiği macın rövanşında beni Adana 5 Ocak Stadı'na götüren sevgili dayıma teşekkürler ederim. O gün dayım bana , ayağının arkasındaki düğmeye basınca kanatlanan bir Kartal oyuncağı almıştı ve o gün bugundur besiktasliyim.

Can Selim Kurteric
-------------------------------------------------------------------------------------
Bizim geniş aile tamamen Galatasaraylı. Sebebi babamın babası olan dedemin agabeyi Ramazan Cetin. Kendisi bundan yaklasık 30 yıl once Ali Sami Yen stadında gorevli malzemeciydi. Babama getirdiği forma, top ve kramponlar sayesinde babam Galatasarayın yıldız takımında oynama sansını ve basarısını elde etmis. Fakat cok talihsiz bir sekilde bacagı kırılınca futbola cok erken yasta veda etmis. Belki babam profesyonel futbolcu olarak Galatasarayda devam etseydi ben suan Galatasaray taraftarı olabilirdim ama degilim. Fenerbahceli olmamın sebebi ise Halamın oglunun ben 5 yasında iken Fenerbahce altyapısında olmasıdır. Bir gun dereagzına idmana gittim ve o gun bu gundur Fenerbahceliyim. Dedigim gibi cok rahat Galatasaraylı da olabilirdim ve bu durumdan sikayetci olmazdım. Suan Sarı Lacivert renklerden bezendiğim için çok memnunum. En büyük hedefim ileride FB-GS derbi maçı yönetmek çünkü ben aynı zamanda bir hakemim. Tabi yeni başladım HİF (Herkes İçin Futbol) hakemiyim. Hayatımın bu kısa özetini sizinle paylaşmamın amacı sadece maç bileti değil. Sizin hakemlerle ilişkilerinizin oldugunu biliyorum. Belki ileride ben hedeflerimi gerçekleştirisem bu durum aramızda güzel bir anı olabilir. Tabiki maç biletine de talibim

Sefa Çetin
-------------------------------------------------------------------------------------
Benim 1984 senesini yazmamın nedeni siz demiştiniz ya babadan oğul’a geçen hikayeler vardır diye ben size durumu biraz detay anlatıyım.rahmetli babamla rahmetli dayım çok birbirlerine takılırlarmış ben de dünyaya geldiğimde babam Libya da şantiyede kaynakçı olarak çalışıyormuş.o senelerde yurtdışından bildiğiniz gibi cep telefonu yok insanlar mektupla ve teyp kasetine çektikleri seslerini göndererek yapıyorlarmış bana dayım o teyp kasetlerinde hangi takımlısın dediklerinde ben ilyas’ın takımını tuttuğumu söylüyormuşum tabi İlyas tüfekçi fenerli olduğu için dayım babama takılıyormuş bak senin oğlunuda fenerli yaptık sende fenerli ol ).tabi babam geri geldikten sonra İlyas ta zannedersem 1986 yılında Galatasaray’a geçince bende Galatasaraylı olmuşum.mevzu bu şekilde.daha sonradan selcuk yula da galatasaraya gelince kadro tamamlanmış oldu.zaten benim yaşımda şuan 31 anca 1987 yılını tam hatırlıyorum.

Sinan YILMAZ
-------------------------------------------------------------------------------------------------
4 yada 5 yaslarindaydim babam suan benim oldugumdan daha fanatik bir 6s li o zamanlar .. O zamanlar her erkek cocugu gibi yasim kucuk olmasina ragmen araba tutkum vardi ve de annem fenerbahceliydi. Babam direksiyonda kucagina oturtmak icin 6s li olmazsan olmaz derdi ve ikna ederdi o zamanlar benim icin en buyuk mutluluktu bu ve kabul ederdim. İnince vazgecerdim :) sora bigun babam bir fenerbahce macina gitmisti ve geri geldiginde cok uzgun bitkin ve raki iciyordu annemi tersliyor hatta bana kucuk bi cocuga bile aglaticak kadar kotu davraniyordu. Hayatimda herseyinle onu taklit ettigim babami ilk kez oyle gormustum tabiku yasim geregi idrak konusunda zorluk cekiyordum. Annem babamin mactan geldigini ve fb nin kazandigini yani bizim kazandigimizi soyledi bende babam nerdeyse aglicakken biz neden sewiniyoruz demistim ve annem biz sevinmek icin deil sadece aglasakta sevinsekte biz onlar gibi deiliz fenerbahceliyiz biz farkliyiz demisti ertesi sene okula baslamistim serviste futbol muappeti ve sarkilar herkes 6s li ve fenerbahceye laf soyluyorlardi macin ertesi gunuydu ve yenilmistik iste o gunden beri annemin soledikleri aklimda ugrunda uzuntu yasamak adina bile olsa bu sevgiyi icimde yasatiorum ve fenerbahceliyim

Oytun Çelik
-------------------------------------------------------------------------------------

Benim Fenerbahçeli olmam duygusal temellere dayanır. Babam ve Annem almanyada çalışırken ben babaannemin yanında büyüdüm. 7 yaşında babamı kaybettiğimde onu pek az tanımanın verdiği üzüntü ve babaannemden daha sonraları babamın nasıl Fenerbahçe yi sevdiğini anlatmasıyla Fenerbahçeli oldum.

Bununla hep gurur duydum....

Ersun Can
-------------------------------------------------------------------------------------

Ben Besikta taraftariyim. Hikayesi de su... Ben cok kucuk yastan beri babasizim, yani onumde takim tutmak icin bir ornek te yoktu. Ilk baslarda fenerbahceli oldugumu hatirliyorum. Ilyas Tufekci fenerden galatasaray'a gecince ben de Besiktasli oldum. Neden galatasarayli olmadim derseniz, sanirim Ilyas'I verene de alana da yar olmadim :)) simde 3 yasinda bir oglum var ve benim sahip olamadigim modeli ona vermek icin elimden geleni yapiyorum. Tam 3 tane galatasarayli dayisina karsi, tek basima onu Besiktasli yapabilmek icin ugrasiyorum. Bakalim basarabilecek miyim?

Necati Özdeniz
-------------------------------------------------------------------------------------

1989 Yılında Bulgaristan’dan - Türkiye’ye göç esnasında, 8 yaşında bir çocukken henüz, “Orada hangi takım var baba?” diye sormuştum ve o zamanlardaki Galatasarayı da hatırlarsınız muhakkak!
Babam da tok bir sesle GALATASARAY demişti. Bir çocuğa isminin kulağına okunması misali o ses kulağımdan hiç kaybolmadı o gün bu gündür Mehmet Bey...

Babam ise Bg’da Levski, “Mavi takımı” tuttuğu için şimdi Fenerli, kendi eliyle GALATASARAYLI yaptı beni ...

Gökhan Hatipoğlu
-------------------------------------------------------------------------------------
70'li yillardi. Renkli televizyon yoktu ve biz tum renkleri siyah ve beyazin tonlariyla izlerdik. O ekrana bakarken, Sari ve Lacivert renklerin farkini siyah-beyaz ekranda hissettigim andan itibaren Fenerbahce'liyim.

Ismet YAZICI
-------------------------------------------------------------------------------------
1960 lı yıllarda 40 saat tren yolculugu yaparak İstanbula Fenerbahce maclarına giden bir dedenin torunu olarak bende Fenerbahceli oldum.

Eren Şengün
-------------------------------------------------------------------------------------

15 Ekim 2010 Cuma

Türk Telekom Arena ve Deplasman Tribünü

Yukarıda çevrili alan deplasman tribünü olacak. Türkiye'nin en güzel deplasman tribünü de burada olacak. Bence oranın ömrü pek uzun değil. Çok içiçe ve tahriğe açık. Üst katında deplasman takımına ayrılacağı ve ortada yer alan lounge alanının GS taraftarına açık ancak film camla kaplanacak olması da ayrı bir sıkıntı konusu. Türk Telekom Arena inanılmaz bir stadyum olmuş.

An itibari ile Türk Telekom Arena'da son durum.

14 Ekim 2010 Perşembe

Allah Razı Olsun

Dünyada sadece İngiltere’nin Manchester United takımı tarafından uygulanan "Taraftar Sigortası" Türkiye'de neredeyse tüm kulüplere sunuldu. Yıl 2008... Taraftarını güvence altına almak isteyen kulüpler, maç sırasında çıkabilecek şiddet olayları, deprem, kalp krizi veya herhangi bir kargaşaya karşı kişi başı 1,5 TL sigorta bedeli ödeyeceklerdi.

Fakat aldıkları fahiş bilet fiyatlarından 1,5 TL ayırmayan, binlikler ödediğimiz kombinelerden 1,5 TL ayırmayan yönetim bugün kalkmış: "Hastaneye bedava ulaşım. Ambulansa para ödemeyeceksiniz" diyor.

Açılış sayfasında kendinizi nerede güvende hissediyorsunuz diye bir soru vardı bugün. Meğer habercisiymiş bizimkilerin yaptığı işin. Ben İnönü'de bireysel olarak kendimi güvende hisssetmiyorum. Çünkü özgür değil tribünü. Daha üzerinden bir yıl geçmeden unutuldu tabii. İstifa diyen taraftarların yediği dayaklar:) Bir sene geçmeden kendinizi nerede güvende hissettiğini sormazlar mı bir de. Pes...

12 Ekim 2010 Salı

Marsilya&PSG&FFF - Beşiktaş&Bursa&TFF

PSG ile Marsilya taraftarları arasında geçtiğimiz sezon yaşanan olaylar nedeniyle Fransa Futbol Federasyonu bir karar almış ve bu sene oynanacak karşılaşmaya Marsilya taraftarını almayacakları yönünde açıklamada bulunmuşlar. Bunun üzerine Marsilya kulübü çok mantıklı bir açıklama yapmış: "Taraftarımız için güvenlik koşulları sağlanamıyorsa, kulüp olarak bu şartların teknik ekibimiz, oyuncularımız ve yöneticilerimiz için de sağlanamadığını farz ediyoruz.” Marsilya tarafında maça çıkılmayacak. Tribün ve kulübü birbirinden ayırmıyor adamlar. Onlar yoksa biz de yokuz diyorlar. Helal olsun.
Anlayan sivri sinek saz...

O Adamlar


Böyle amigolara rastlamak şimdilerde mümkün değil. O kılıkta biri çıksa sete, tribün .aşşak geçer şimdi. Sene kaç belli değil. Kimin maçı o da belli değil. İnönü Stadyumu olduğu, futbolun sadece futbol olduğu, tribünde rantın dönmediği, endüstriyel futbolun icat edilmediği seneler olduğu kesin. Hababamın maça gidebildiği, insanların en büyük sosyal aktivitesinin futbol olduğu, internetin, cep telefonun keşfedilmediği, toparlanmanın, organize olmanın belli mihrakların elinde olduğu zamanlar.

Saçların kulaklara kadar uzatılmasının moda olduğu, sıradan bir maç için saatlerce tribünde pineklemenin normal olduğu, plastik torbalarda suların dağıtıldığı, kağıttan şapkanın en popüler tribün malzemesi olduğu yıllar. İngilizlerin henüz oturarak maç izleme kültürünü aşılamadığı, kombine kartın hayalinin bile kurulmadığı, takım forması bulmanın imkansız olduğu, tribüne tırmanarak çıkmanın marifet sayıldığı, maçı kalabalıktan ayrı özel bir yerde izleme gibi bir ihtiyacın henüz fark edilmediği 70'ler mi 60'lar mı artık neyse.

Yaşadıkları dünyanın sürekli değiştiğini düşünmeyen böyle kalsa da olur, bu da bana yeter zihniyetinin egemen olduğu, elindekiyle yetinmeyi bilen, başkasının hakkını gasp etmenin kolay olmadığı bir düzende yaşayan insanların oluşturduğu topluluğu görüyorum ben yukarıda.

Tribünde belli bir gruba ait olmayan sadece o takımın taraftarı olduğu için orada maç izleme şansını bulabilen şanslı kalabalık yukarıda. 10 kişi bir araya gelip tribünde adam dövmeyen, kalabalığın içinde biz ayrılalım düşüncesinin neye yarayabileceği, bunun ranta dönüşebileceğini hayal edemeyecek temiz adamlar yukarıdakiler.

5 Ekim 2010 Salı

Comandante

Comandante ordusuna selam çakarken.

Trabzon Deplasmanı

Trabzonspor'un yağmurlukları... Sanırım tribünde en güzel yaptıkları iş bu. Yağmur yağmaya başladığı anda bütün tribünler masmavi oldu. Gerçekten müthiş. Fransa-İrlanda maçında buna benzer bir organizasyon yapılmıştı. Yağmurluk giyen Fransızlar tribünde emin olmamakla beraber bienvenue yazmışlardı. Yanılıyor olabilirim ama böyle bir iş yapmışlardı.
Efendim bizim tribünler için söylenecek şeyler de yok değil tabii. Klasik deplasman tayfası gelmiş işte. Yorgunluktan mıdır, oynanan oyundan mıdır çok ses çıkmadı. Bunda Trabzonspor taraftarının Beşiktaş tribünleri hangi besteyi söylerse söylesin onun Trabzonspor versiyonunu yüksek sesle söylüyor olmalarının da payı var. Metraj olarak da .öt kadar tribün olmasının da etkisini katarsanız eğer anlaşılabilir bir durum aslında.
Uzak deplasman zor deplasman Trabzon. Bir buçuk senedir Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarını takip ediyorum. Hiçbiri bağıramadı nedense. Enteresan hakikaten. Bu deplasman tribünü Marsilya'nın deplasman tribününe çok benziyor yoksa ben mi atıyorum:)

Yık Yap

Fi-Yapı İnönü Stadyumu oldu ya. Dur lan bir bakayım şu Fi-Yapı'ya ne yazdılar acaba bu isim sponsorluğuyla ilgili dedim. Sponsorluklar sekmesinde gözükenler yukarıda gördükleriniz. Biri Turkcell Kuruçeşme Arena. Fi Yapı Yaz Konserleri var. Konserlerinin Turkcell Arena'da yapılacağı yazıyor. Hemen yanında Mehmet Ali Erbil ve Çarkıfelek. Burada da yarışmacılara apartman dairesi veriyorlar sanırım. İnönü Stadyumu'nun kurgusu nasıl acaba? Yık, yap mı?

Bizimkiler

Guti 2 hafta, Quaresma 1 ay yok. Bu konu üzerine aklıma gelen 5 ihtimal var. Bu sakatlıkların sebebi olabilecek 5 şey.
  • Bizimkiler narin
  • Bizimkilere sert oynuyorlar,
  • Bizimkiler iyi antrenman yapmıyorlar,
  • Futbolun içinde sakatlıklar var,
  • Küçük adamlar birlik olup büyük adamları sindiriyorlar

Bunlardan hangisi olduğunun çok önemi yok aslında. Herkes inandığı şeyin peşinden gidecek artık. Kimi konuyu biraz daha ileri götürüp "Bu adamlar sakat geldiler zaten" bile diyebilir.

Ben bu maddelerden 5'incisine inanıyorum. Gerçekten hayatın her yanında bu böyle be arkadaş. Bize özel sanırım. Bu toprakların ürünü kumpas, sindirme, götüm götüm sonuca gitme, yıldırma.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Bir Siyah Beyaz Ödül


Aşağıdaki linki 10 dakikalık vaktiniz varsa tıklayın derim. Kısa film yarışmasında 4 dalda ödül toplayan "Beni Yıka" çok sevdiğimiz tribünümüzün bağrından yetişmiş, Köyiçi'nde içmiş, kapalıda sevinmiş bir arkadaşımızın kafasında şekillenip ete kemiğe bürünmüş. İyi de olmuş ama kahvedeki Fenerbahçe posterini saymazsak:)

iyi ve kötü yanlarını yorum kısmına bırakanlara şimdiden teşekkürler. Yerden yere vurmak da göklere çıkarmak gibi serbest:)

http://ajanda.tv/index.php?option=com_hwdvideoshare&task=viewvideo&Itemid=96&video_id=608&lang=tr

1 Ekim 2010 Cuma

Ne Top Geçer Ne Adam


Öyle bir orta sahamız oldu ki, hani 'top geçer adam geçmez' derler ya bizimkinden ikisi de geçemiyor.

Bir Fedakar Bir Bencil


Sen ne kadar fedakarsan

O da o kadar bencil

Beşiktaş'ın oyunun belirli bölümlerinde rakibinin yarı sahasına yerleşmesi ve ölümcül pas trafiği gecenin en dikkat çekici yanıydı. Schuster, "Benim oyun felsefem oyunun rakip alanda oynanmasına dayanır. Bol bol, büyük bir sabırla ayağa pas oynar benim takımım" mesajını çok net veriyor bize.

Mustafa Denizli'nin ne oynadığı belli değil diye eleştirilen takımından bu kadar kısa sürede ne yaptığını bilen takım yaratmak Schuster'in olduğu kadar bu kadar kaliteli isimleri kadroya katan yönetimin de eseri şüphesiz. Bugüne dek tarihin en kötü yönetimi olmayı başaran ve uzun yıllarda bu bayrağı taşıyacak olan yönetimden beklenmeyen bir kadro çıktı işte. Bu da kaderin cilvesi heralde.

Bu arada şu ana kadar her ne kadar en etkili silahlarımız Q7 ile Guti gibi gözükse de hakkını teslim etmek lazım ki Ernst de inanılmaz işler yapmaya devam ediyor. Oynadığı mevkideki başarısının üstüne ekstra işleri de ortaya çıkaran Ernst'i ayakta alkışlıyoruz.

Geçenlerde nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama Beşiktaş tribünlerinin artık sonuç ne olursa olsun umut taşıdığı yazılmıştı. Kesinlikle doğru bir teşhis. Hatta bir adam daha öteye götürerek maçın ilk yarısı sonrasında yazı yazıp bırakmayı, yazıda da bu maçtan beraberlik de çıksa oynanan oyun itibariyle gönül hanemde galibiyeti Beşiktaş'a yazmayı istedim.

Beşiktaş'ın Avrupa Kupalarında bu kadar rahat bir deplasmanını seyretmedim. Rakip de rakip değil diyenler için artık futbolda deplasmanın kolayı olmadığını bir kez daha hatırlatmak lazım. Wien öne geçtikten sonra yaşananlar ise bizim için ibretlik. Rakip mi açıldı biz mi saldırdık ben pek anlayamadım. Ortada aman aman bir oyuncu değişikliği de yok. Herkes yerli yerinde ama Wien savunmasının da yardımıyla çok kolay pozisyonlar bulduk. Bunlardan birçoğunun golle sonuçlanmaması için insanın yüksek bir egosu olması gerekiyordu o da Holosko'da fazlasıyla varmış.

3 pozisyon hatta ofsayt olan pozisyonu da sayarsak 4 pozisyonda kaleyi vurmayı seçen Holosko ne derece zor durumda olduğunu da anlattı bizlere. Kendini göstermek için pozisyona girmenin yetmediğini, bunu golle sonuçlandırmanın esas olduğunu, bizim skor camiamızın tabelacı olduğunu anlamış ama bir noktada hata yapıyor.

O da kendisinin atmasının önemli olmadığı kısmı. Arkadaşına attırmanın Beşiktaş için önemli olduğunu Ernst'in geçen hafta tribünler tarafından çılgınca destek görmesinden anlaması lazım. Velhasıl Holosko zorda. Acil gol atıp kendimi göstermem lazım düşüncesinde.

Gecenin bir diğer kahramanı ise Hakan. Allah yürek vermiş adama. Beşiktaş'ın kalesinde olmanın ne derece önemli olduğunu biliyor. İşini çok severek yapan ve kıymetini bilen bazı yurdum insanıyla aynı DNA'da olması, kriteri yüzeysel olmayan adamlarca değerlendirilirse eğer sıkıntı yaşamayacaktır.

Son olarak İbrahim Üzülmez'e bir paragraf açıp bitirelim. Maçın bazı anlarında komedi tadında ekranda yer aldı. Kah korner olmayan pozisyonda gösterdiği tepkiler, kah ayakkabısını bağlarken rakibin topu kapması. Korner köşesinde topu ararken korner yaptırması, hava topuna çıkıp bir anda yere düşmesi. Bu adama önceleri nefret duyardım. Ne oldu da sevgi besliyorum ben de bilmiyorum. Allah seni bu takımdan eksik etmesin. Saçına kurban.