28 Ekim 2010 Perşembe
Yağmurlu Bir Gün
"Maç mı var bugün?"... Bir çok kişinin boynumdaki siyah-beyaz atkıyı gördüklerinde verdikleri ilk tepki bu. Sonrası bu akşam muhtemelen tribünde olacak azınlığın başına gelenlerle hemen hemen aynıdır. "Bu havada maça mı gidilir?", "Mersin maçına ne gidiyorsun oğlum?", "Açık kanal veriyormuş, ne işin var minibüs, dolmuş, motor gidip geleceksin..", "Quaresma oynuyor mu?", "En fazla beş bin kişi olur ben sana söyleyeyim.."...
Evet, bugün maç var. Hem de Şeref Bey Stadı'nda. Kiminle olduğu mühim değil, Beşiktaş'ın maçı var. Hava kötü, takım ondan kötü bu aralar. Ne yapalım; elimize çayı, kahveyi alıp ekran başına mı geçelim? Aynı havayı solumak varken, 'Gücüne güç katmaya geldik' diye mırıldanarak çayımıza şeker mi katalım evde? Elbette maruzatı olup da tribünde olamayacaklara lafımız yok. Gelenlere de madalya yok. Alkış almaya değil, alkış tutmaya gidiyoruz yine. Bol gol değil, siyahla beyazın üzerindeki armayı görmeye gidiyoruz. İlk kez İnönü'de resmi maça çıkacak olanlara üzerlerinde ıslandıkça ağırlaşan formanın manevi ağırlığının daha çok olduğunu göstermeye gidiyoruz. Beşiktaş'ı Beşiktaş'ta yaşamak varken yerimizde duramıyoruz, koşar adımlarla gidiyoruz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Kalbimin en orta yerinde...
Ah Ulen ah, orada olabilseydimde hergun kapisinda yatardim mabedin... Orada olupda kiymetini bilmeyen besiktaslilara duyurulur...
Gurbet Kartalı'na katılıyor ve bu kadere isyan ediyorum ülen...
Bir grup dingil de bana diyor ki; "kombine aldınız ya amorti edeceğiz diye bokunu çıkartıyorsunuz". Bu nasıl -arma aşkı bilmez- bir kelamdır. Babam da yine durdu durdu "sizin tribün varken Bakırköy'e ne gerek var zaten" dedi.
Hani musiki de var ya;
"söyleyemem derdimi kimseye, derman olmasın diye..." anne baba ve tüm ahval bir rahat bırakın..
Yorum Gönder