Dedikleri kadar gürültücüymüş tribünleri. Tv başından takip edenler de anlamışlardır kolay bir deplasman olmadığını. Bir de Stoke City'nin geleneksel İngiliz futbolu oynadığını düşünürsek Avrupa'nın kalburüstü takımlarının bile zor anlar yaşayacağı bir deplasman olduğunu kabul edebiliriz. Tüm bunlara rağmen oyunun bazı bölümlerinde Stoke City'e top göstermeyerek daha kaliteli bir takım olduğumuzu kabul ettirdiğimizi düşünüyorum. Oyunun geneli duran toplarla belirlense de oldukça tempolu ve zevkli bir karşılaşma izledik. Beşiktaş'ın galibiyet alması oynadığı oyunla kıyaslandığında biraz güdük kalabilir ama Stoke City'nin galibiyeti ile terazi koyduğumuzda hafif kalacağını da söyleyemeyiz. Carvalhal'in yerden yere vurulduğu bir maç gördüğüm kadarıyla ama o kadar da kötü seçimler yapmadığını maç esnasında gördük. Genç Edu:) dışında sahada etkisiz bir diğer isim Simao'nun kronikleşmiş etkisizliğini sorgulayabiliriz ama onlara güvendi diye Carvalhal'i eleştiremeyiz. Olsa olsa bu kadar sabrını masaya yatırabiliriz.
Beşiktaş'ın kendine güvenen bir oyun yapısı olduğunu ne yazık ki böyle önemli maçlarda görebiliyoruz. Çok klasik olacak belki ama bu maçın gösterdiği en önemli şey ise bu takımın maç seçiyor olması. Bazı isimler maçına göre konsantre oluyor. Önemsedikleri maçlarda daha iyi oynuyorlar.
Bu sanırım bütün bir sene böyle devam edecek. Örneğin Gaziantep deplasmanında hepimiz tanıyamadık bu takımı diyeceğiz. Sözün kısası Yılmaz Erdoğan'ın Vizontele'de güvercinlerle olan diyaloğu gibi: Aranızda takla atmayan güvercinler var.