Durumu özetleyen bir pankarttır şu fotoğraftaki. Yeni de değildir, eskidir. Hangi dönemde açılmıştı hatırlamıyorum ama stadyumun pankart mezarlığına dönen depolarından aranıp bulunsa yine açılır, 'cuk' diye de oturur. Laf güzeldir de ilk kelime yanlış yazılmıştır. Daha doğrusu bir harfi eksiktir. O harf 'N' olduğu hemen fark edilir, Beşiktaş'ta eksik olan nedir bir türlü bulunamaz...
'Umut sadece eziyetin süresini arttırır' demiş Nietzsche. Cenk bilir belki. Beşiktaş da bize eziyet çektirmeye devam ediyor. Schuster bize dedi mi demedi mi bilmem ama bu eziyeti çekemeyenler ardına bakmadan gitsin tribünlerden. Mazoşist değiliz elbet, halimizden ötürü memnuniyetsiziz hepimiz. Topçulara, hocaya, yönetime ve hakemlere kızsak hatta ileri gidip sövsek bile sonuç değişmeyecek.
Dünkü maç da Beşiktaş için muhtemel mağlubiyetle sonuçlanması gereken bir maç gibiydi aslında. Rakibe verilmeyen penaltı, attığımız ilk golün ofsayt kokması ve kişisel beceri-beceriksizlik (Guti-Ömer) sonucunda gelen ikinci gol skoru belirledi. Bir de Rüştü'nün kurtarışları. Quaresma ilk kez belki de bu kadar takıma oynamış olsa da 'al da at' paslarını auta bile atacak ayaklar yoktu dün akşam. Tatlı su kurnazlığıyla ikinci sarıdan kırmızı kart gören Necip Trabzon maçında oynasa ne olur oynamasa ne olur bu saatten sonra...
Dilerim Galatasaray Antep'i eler de kupa da final yolumuz daha aydınlık olur bizim için. Geleceği aydınlatmak adına en azından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder