Bu kadar zamandır maç izliyorum, (lütfen yazılarımızı takip eden arkadaşlar bilgileri varsa yorum yapıp beni de aydınlatsınlar) maç bitmemişken golden sonra sahaya koşup oyuncuların üstüne atlayan, böylesine bir sevinç yaşayan antrenör görmedim.
Gol sevinci tam eski açık tribününün numaralıya komşu olan köşesinde yaşandı. Gözlerimin önünde. Eğer bu gol sevincine katılmak için sahaya girmemize izin verselerdi eminim bir uçtan diğerine ancak bu kadar hızlı koşabilirdik.
Takıma sarılmak için koşan, tribünden inen birisi miydi Beşiktaş takımının antrenörü Carlos muydu başka biri görse belki de anlayamazdı. Zaten Holosko sırtını döndüğünde hocanın kendisine doğru koşarak geldiğini görünce bir an o da gözlerine inanamadı, sonra kucaklaştılar. Videoyu defalarca kez izledim, izlemeyenler baksınlar ne demek istediğimi anlayacaklar.
1903 http://rakamla10.blogspot.com/2011/11/garip.html yazısında hocanın 'egosuz' bir insan olduğunu söylemişti. Çok doğru ve gerçekten samimi bir adam. Sanki bu öğlen gitsem yanına benimle çay içip tavla oynar, akşama rakı-balık yapalım desek 'tamam ben balıkları ayıklatır getiririm' der. Şu zamana kadar bir çok yabancı antrenörümüz oldu, bir çoğunu çok sevdik ama dün akşam bu adamın takımı sahiplenmesi ve sevince - üzüntüye ortak oluşundaki duygusallığı gözümde onu bambaşka bir yere taşıdı.
Bir maçtan sonra temsili olarak karşılıklı koşup birbirimize sarılalım mı Carlos Hocam?
Yanımda beraber ıslandığım, hiç tanımadığım, golden sonra sarıldığım adam kadar Beşiktaşlı'sın, harikasın Hocam.
Lütfen hep böyle kal.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder