17 Nisan 2012 Salı

Bakma Sen

Herkes baksın sen bakma hakeme öyle. Ernst baksın, Hilbert baksın. İsyan da etsinler. Sen ardına bile bakmadan git soyunma odasına. Formanı çıkart ve önüne koy. Düşün hele o adamlar neden sahaya atladılar acaba? Neden çıldırdılar ve kendilerini kaybettiler? Haksızlığa tahammül edemedikleri için mi acaba? Pekiyi sen dönüp kendine baktın mı hiç? Senin bu performansın haksızlık değil mi? Artistliğin on numara futbolun dört buçuktan beş. Dün hakemin kırmızısından yırttın belki ama tribün yapıştırdı anında.

Kağıt üstünde kıskanılası isimlere sahip, masa başında esamesi okunmayan bir takım. Deplasmanlarda kıyım kıyım kıyılan, kendi sahasında yok sayılan bir takım. Şampiyonluktan kopunca bonkörleşen bir takım. Ve bu takımı bu hallere getirip de kayıplara karışan bir yönetim. Dün gece belki de bardağın taştığı son damla gibiydi. Hani iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırmak lazım ya; bizim her yerimiz iğnelenir olmuştu epeydir. Dün de batırdık işte. Her anlamda.

Sabote etmemek lazım zira hala kovalanan bir UEFA Avrupa Ligi var. Dördüncü olup da alttan gelenle oynanacak final maçına işi bırakmamak için kazanmaya başlamalıyız. Birilerini, puanları ve değerlerimizi...

15 Nisan 2012 Pazar

Direnaj Mucizesi

Dün o kadar ıslandık ki, daha yeni kendime geldim diyebilirim. En son yanılmıyorsam 2002 sezonuydu Gençlerbirliği ile oynanan Türkiye Kupası maçında bu kadar ıslanmıştım. Cezaymış gibi yağdı yağmur tüm öğleden sonra. Bahtsız takımız bu konularda alışığız ne diyelim.
Erken giren taraftarların şemsiyelerini içeri sokmalarına izin vermediler, bu yağmurda bu kadar aptalca bir uygulama nasıl oluyor hala anlamıyorum.
Sahanın hali, eskiliği, yıpranmışlığı maalesef içler acısı. Belde belediyesi zihniyetiyle tahta sopalarla, paspaslarla suyu dışarı atmaya çalıştık diyecek bir şey bulamıyorum. Gerçekten durumumuz vahim bu sahayı bir an evvel yenilemek gerekiyor bakalım ne olacak.
Prosedürü bilmiyorum fakat bu maçın oynanamayacağı maçın başlamasına iki saat varken de gayet belliydi. Bazıları kesin iptal edilir diyerek gittiler, biz inatla bekledik beklenen oldu. Neden daha önceden iptal etmediler bilmiyorum, maç saatine kadar beklemek gerekiyor sanırım kurallara göre.
Biletli gelen ve bileti atanlar nasıl itiraz edecek veya iptal edip biletlerini alabilecekler bilmiyorum ama o konuda da epey sıkıntı çıkacak gibi gözüküyor bu iki gün içerisinde.


Bir de şu kare var aklımdan çıkmayan. United Colors of Beşiktaş! Kimse alınmasın arkadaşlar "yağmur vardı ne yapalım" deyip kendilerini savunmasınlar. O kadar atıp tutmaya benzemez işte "erkek adam renkli takım tutmaz" diye. Adama böyle giydirirler! Sarı, kırmızı, lacivert, yeşil, mavi, mor ne ararsan vardı. Kartal Yuvası'ndan yağmurluk mont almazsan, hadi onu almadın alamadın yağmurluğun da en azından siyahını ya da beyazını bulmazsan o sarı-lacivert, yeşil-beyaz, sarı-kırmızı yağmurlukları giyersin. Bir tanesi de dememiş ki ulan bu renk giyilir mi diye.
Demek ki neymiş önce can sonra cananmış!
Sallamasınlar boşa.

10 Nisan 2012 Salı

Şampiyon Beşiktaş ya da Ölme Eşeğim Ölme



BJK-GS:1-0
FB-TS:0-0

1-GS:39
2-FB:35
3-BJK:31
4-TS:29

GS-FB:0-0
TS-BJK:0-1

1-GS:40
2-FB:36
3-BJK:34
4-TS:29

TS-GS:1-0
FB-BJK:0-1

1-GS:40
2-BJK:37
3-FB:36
4-TS:32

GS-TS:0-0
BJK-FB:1-0

1-GS:41
2-BJK:40
3-FB:36
4-TS:32

TS-FB:0-1
GS-BJK:0-0

1-GS:42
2-BJK:41
3-FB:39
4-TS:32

FB-GS:1-0
BJK-TS:1-0

1-BJK:44
2-FB:42
3-GS:42
4-TS:32

9 Nisan 2012 Pazartesi

Bu Nasıl Fikstür? Yanılıyorsam Düzeltin Dostlar!

Bizi okuyan tüm arkadaşlar, bir futbol cahili olarak soruyorum bildiğim doğru mu yanlış mı?

Avrupa kupaları dahil tüm dörtlü finallerde grup maçları başladığı sıranın tersine doğru biter. Yani şunu demek istiyorum; A - B - C şeklinde oynadıysan ikinci tur dönerken C - B - A şeklinde döner ve o şekilde bitirirsin.

Fakat burada bir farklılık var.

Beşiktaş - Galatasaray
Trabzonspor - Beşiktaş
Fenerbahçe - Beşiktaş

Bu maçların rövanşı
Beşiktaş - Fenerbahçe
Beşiktaş - Trabzonspor
Galatasaray Beşiktaş şeklinde olmalıydı.

Ama son haftaya final bırakmak zihniyeti ile son maçların yeri değiştirilmiş. Şampiyon son maçta belli olsun diyerek Fenerbahçe - Galatasaray maçı en son haftaya atılmış.
Fikstürün belirlenmesindeki düzende yanılıyor muyum bilmiyorum ama burada da yine bir dolaplar dönmüş. Herhangi bir açıklama da yazmıyor federasyonun sitesinde. Tempo, heyecan ayaklarına Lig TV'ye bir kıyak daha çekilmiş. Bir iddiamız yok eyvallah ama bu kadar da saman altından su yürütür hareketlerde bulunmayın arkadaş.

Yine de ben yanılıyor olabilirim, okuyan arkadaşlardan da yorum bekliyorum.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Çakal Olmayan Carlos


Hasbel kader getirdiler İstanbul'a. Hiç bir vaatte de bulunmadı. Okey masasında çiş molası veren adamın yerine bakar gibi geçti takımın başına. Bok yoluna gitti zaten esas adam. Bizimki bir zaman sonra yancı olacağını bile bile oynadı taşları. Okeyi vardı, onu da kullanamadı. Ya da okey yalancıydı, biz bilemedik. Elde o kadar çok Portekizli vardı ki çifte gidesi gelirdi insanın ama o hep ara taşları buldu. Gollere en az bizim kadar sevindi, yani tribünde olsa iki üç sıra aşağıdaki adamın sırtında bulabilirdi kendini... Altı ay önce bu cümlelerle anlatmaya çalışmışız Carlos Carvalhal'i. Sezon sonunda bir sürpriz yapıp omuzlarda bulur mu kendini diye düşünmüşüz ama olmadı. Normal sezonun son maçından önce görevine son verildi. Sorun çıkardığını da şaşırdığını da zannetmiyorum.

Bu ülke de başarıya giden her yol mübahken, başarının kıstasları da çok farklı. Kendisini başarılı bulduğumu söyleyemem ama bu onu sevmemi engellemiyor. Sevaplarıyla, günahlarıyla gönlümüze yazdırdı adını ve kendi rızasıyla olmasa da siyah-beyaz hikayesinin noktası kondu. Yolun açık olsun Carlos...

1 Nisan 2012 Pazar

Beşiktaş Off


Eskiden ligin normal şekilde, 34. hafta maçlarıyla bittiği sezonların son maçında skor beklentisi olmayan taraftarlar önünde oynardı Beşiktaş. Yine de "İstanbul'da bu son maç, sevindirin bizleri" tezahüratları ile takıma ricada bulunulurdu . Kaç kaç olduğuna bakmaksızın, bütün bir yazı Beşiktaş'sız nasıl geçireceğini düşünerek izlerdi tribündeki sevdalıları. Maç biter gönül dostlarıyla bir süreliğine vedalaşılır ve semtten hüzünle ayrılınırdı.

Bugünkü maç bu havada değildi. Play off denen icat sebebiyle son değildi çünkü. Hocamızın garantilediğimiz için mesut olduğu bu mini lige şansımızı da taşımak adına puanlar almalıydık ama nafile. Takım sadece adını yazdırmakla kalacak gibi. O altı maç sonunda herhalde  "Önemli olan katılmaktı" diyerek ayrılacak Carvalhal. Zaten son kaç maçtır eskisi gibi sevinç gösterilerinde bulunacağı bir gol de atamıyoruz.

Tribünler bugünün özelliği sebebiyle latife yaparak yönetimi daha ilk maçında istifaya davet edip hemen akabinde bunun şaka olduğunu belirten tezahüratta bulundu. Lakin bu işin şakası kalmadı. Beşiktaş'ın ağırlığını taşıyacak futbolcular görmek istiyoruz sahada. Tabi ki onların başında da hedefi katılımdan çok atılım olacak bir hoca.

Tribün de adam seçip ıslıklamaktan, iki hareketle baş tacı yapıp sonra bir hatada taca atma huyundan vazgeçmeli artık. "Ahmet Dursun, Seba gitsin" dendiğinde pişman olanlar bugün 'kim gitsin?' diye sorduğumuzda yine liste çıkarır. Kalan biziz, olan da bize oluyor. Beşiktaş takımdır. Yine takım olduğunda karşısında kimse duramaz.

Eskiden küme düşen takımlara 'on' tane atarken bugün onlar karşısında hep 'off' modundayız. Samsun'un yok olmaya yüz tutmuş ümitlerini yeşertip, Antalya'nın ahını aldık yok yere. Bazen yükselmek için dibe vurmak lazım. Geçen seneki Galatasaray gibi puan cetvelinde diplere demir atmadık diye şükredecek değiliz. Biz zaten son iki senedir dipteyiz, sondayız, depresyondayız. Play off''da başroller kapılmış bence biz figüranız. Kötü adam mı oluruz, sürpriz sonla mı bitiririz bilemiyorum. Önümüzdeki maçlar Avrupa'ya gidebilmek için önemli ama biz esas daha genişçe önümüzdeki yıllara bakalım.