28 Eylül 2008 Pazar

İBB Spor: 1 - 1 :Beşiktaş

Saat 3 sularında Beşiktaş'ta Çarşı'nın kurucularından Cem'in Çarşı Cafe'sinin önünde toplanmıştı Beşiktaş tayfası. Kimi büyük kimi küçük grupların oluşturduğu kalabalık ağır ağır yola koyuldu. Stada vardığımızda yani 5 30 gibi neredeyse kimse yoktu etrafta. Arabayı park edecek yer ararken yanımıza İspark'ın görevlilerinden biri yanaştı. Bir sigaranız var mı burası mahremiyet bölgesi varsa bir tane sigaranızdan alalım dedi bizde kırmadık. Ardından soğuk havanın ve dağ başına gelmenin siniriyle a.k takımı inşallah küme düşerde bizi buraya dikmezler seneye diye söyleniyordu. Biletlerimizde güney tarafı yazıyor ama öyle bir yoldan geliyorsun ki neren güney neren doğu çıkartabilmen mümkün değil. Yine karşımıza çıkan ilk İspark görevlisine sorduk. Abi dedik güney tribün neresi? Hangi takımın taraftarısınız diye sordu. Herkes güldü tabii sanki ortalıkta İBB Sporlu taraftar varmış gibi. Neyse sora sora bulduk tribünü. Girsen bir türlü girmesen bir türlü. Hava soğuk, sanki maça değil işe gelmişiz gibi bir hava var üstümüzde. Birazdan biri gelecek alın şunları şuraya götürün diyecek. İftara yakın girdik tribüne abartsız 300-500 kişi açık tribünde bir o kadarda kapalı tribünde yer alıyordu. Bomboş statta umudumuz başlayan yağmurla birlikte kapalı tribüne geçebilmekti. Neredeyse hepimiz kesin kapalıda izleriz diye düşünüyorduk maçı ama biraz geç kaldığımız için giremedik kapalıya. Maçın başlamasına 10 dakika kala tribün yavaş yavaş dolmaya başladı. Yani 1000 kişiye ulaştı açık tribün. Bir yağmur başladı ki bardaktan boşalırcasına. Hemen sığındık kolonların altına. Belliydi bu maç bize eziyet olacaktı. O sırada alt sıralardakiler sahaya atlayıp kapalıya geçmeye başlayınca herkes aşağılara doğru koşup kapalıya geçmeye çalıştı. Erken davrananlar geçti bizim gibi artık kanı bile donmuş olanlar polisten jop yeme korkusuna inemedi aşağı. Polis yokken rahat rahat 300-400 kişi geçti kapalıya. Boşken geçenler gittiler bizde arkalarından baktık hüzünlü hüzünlü. Gidenler geri gelsin oleeeeyyy tezahüratı ile başladı maç. Bundan sonrası tam bir işkence. Bulunduğumuz yerden maçı izlemek olanaksız bağıralım dedik sesimiz dağıldı gitti. Statta kendimiz bile duyamaz olduk. O sırada Beşiktaş gol attı. Cep telefonumuza mesaj gelmeseydi kimin attığını öğrenemeyecektik. Golden sonra maç angaryaya bağlar, bizde tribünde eğleniriz diye düşündük ve yaklaşık 1 saat boyuncada eğlendik her türlü kötü koşula rağmen. Kapalıdakilere açık diye bağırdık, karşımızdaki boş açık tribüne siyah çektik beyaz gelmeyince yuhladık. Bunun gibi şizofren hareketlerden sonra Beşiktaş gol yedi. Ondan sonra maça daha bir konsantre olduk. Maçı izlemeye çalıştık ve iki golümüzün verilmediğini gördük birde İBB'nin -belki de bize öyle geldi- direkten dönen topunu gördük. Velhasıl maçı izleyemedik ve ne oldu ne bitti anlayamadık. Arkamızdaki dev ekranda Nobre'nin pozisyonunu çok yakından gördük ki faulle uzaktan yakından alakası yokmuş. Şu belediyeyi 3 maçta da yenemedik. Br bahtsızlıktır gidiyor. Birde stat yapıpta bu kadar küfür yiyen bir mimar, müteahhit, fikir babası var mıdır onu da bilemiyorum.

Hiç yorum yok: