27 Mart 2009 Cuma

Yenildik: Suadiye G.S.K: 1 - 9 :Sakarya

Yaklaşık bir senedir üzerine kafa yorduğumuz, katılmak uğruna her türlü ameleliği göze aldığımız Efes Pilsen Futsal Ligi'nde ilk maçımıza çıktık. Sonuç hüsran olsa da oyun oynamaya ve bundan zevk almaya çalıştık. Rakibimiz Sakarya Çark bağrından Hakan Şükür ve Bülent Uygun gibi iki büyük ismi çıkarmış sonrasında kepenkleri kapatmış, küçük bir kulüp. Uzun yıllar kapalı kalan bu efsane kulübün yeniden sahalara pardon salona dönüşü Efes Pilsen Futsal Ligi ile ve bize karşı olunca kaderde ağlarını bizim kalemize ördü tabii. Öncesinde 4 aylık bir antrenman sürecini salona bir kere bile adımını atmayan Suadiye Gençlik S.K'dan bahsetmek daha doğru olacak. Bu takım tamamen futbol sevdalılarının oluşturduğu bir takım. Herşeyi kendi kendilerine yapan ve yapmaya çalışan bir toplama takım maç gününe dek sahaya çıkmanın orada olmanın hevesiyle yanıp tutuştu. Büyük gün gelip çattığında arabası olan arkadaşlarla toparlanıp 3 araba yapıp Pendik Kurtköy Spor Salonu'nun yolunu tuttuk. Yolda ne olur ne biter diye düşünürken diğer araçlardan birinden "Oğlum kalecilerin eldivenlerini almadık" diye bir telefon gelince panikledik. Hakikaten yok kalecilerin eldiveni. O anda Allah tarafından yanımızda bir Adidas mağazası belirdi. Yeryüzünde bir kaleci eldiveni ne kadar çabuk alınırsa o kadar çabuk alıp çıktık. Maçın başlamasına 1 saat kala kalecilerinin eldiveni olmayan bu takım salona vardığında rakip takımın önünde Sakarya Çark bayrağı bulunan otobüsü ile karşılaşınca "oha lan" tepkisini verdi doğal olarak. Salon mezbelelik halinde, bize çok orası ayrı tabii. Girdik içeri, herkes giyindi, maç kadrosu açıklandı. Rakibimizi o ana kadar hiç görmedik. Bizden önce salonda oynanan karşılaşmayı izleyince umutlarımız yeşermişti, onların bizden artısı yoktu. Peki ne oldu da 9 tane yedik?
Maç başladı. Onlar bizden ama biz onlardan daha fazla korkmuştuk. Hepsi amatör kümede oynuyormuş. Aralarında 1.ligde ve 2. ligde de oynamış oyuncular var, haberleri gelince kafada geriye yaslandık ve bunu da sahada 10 numara uyguladık. Sahamızdan çıkamıyoruz. Geliyorlarda geliyorlar. Golü de buluyorlar. 1-0... Golden sonra korkunun ecele faydası yok diyoruz ama tam saha pres devam ediyor. Boğuluyor bizimkiler. Uzun bir topta korner yakalıyoruz. Direk dibine yerden kesilen topa Trabzonlu koyuyor, gol oluyor. İnanamıyoruz. 1-1
Golü yediklerine onlarda inanamıyorlar. İkinci gelişimizde gol yapıyoruz. Maç devam ediyor ama baskı dayanılacak gibi değil. Ayağa bol bol pas yapıyor Sakaryalılar. Topu koşturuyorlar paso. Bizde topun peşinden koşuyoruz. Dakikalar ilerliyor ve rotasyon gerekiyor artık. Takım koşmaktan pert. Hocamız yapıyor değişiklikleri ama tutmuyor. 1,2,3 gol yetmez oluyor. İlk yarı 4-1. Soyunma odasına koşuyoruz. Ateş çıkıyor vücuttan. Salonda koşmak, her babyiğidin harcı değil. Deli yoruyor adamı. İkinci yarı heyecanı yeniyoruz ama pas trafiği 10 üzerinden 0. Sakaryalılar anlıyorlar artık bizi. Top göremediğimiz dakikalar geliyor. Hep aynı golleri yiyoruz. Direnç kırılıyor. Sertleşiyoruz. Tekme, tokat. Hoca kenardan bağırıyor. Oğlum yavaş, napıyorsunuz. 7-1 olmuş maç napıyorsunuzu mu var. İndiriyoruz. Hakemlerde oralı değil. Onlarda insanoğlu karşılık veriyorlar. 2 tane daha yemişiz sonra. Hepimiz maç 8-1 bitti sanıyoruz. Tabelacılık mı oldu ne? Maç 9-1 diyorlar. Maç bitiyor. Moraller bozuk. Salona ilk kez çıkmışsın ne bekliyorsun tesellileri havada geziyor. Salondan çıkıyoruz. Eve dönüyoruz. Beyne oksijen gidiyor, o hezimeti biz yaşamamışız sanki. İki maç daha var diyoruz önümüzde. 4 takımlı gruptayız. İlk maç puansız kapandı. Önümüzdeki maçlara bakıyoruz. Bundesliga'nın Hoffenhaim'ı varsa, Futsalın Suadiyesi var bu alemde:)

1 yorum:

Turgay Kaygun dedi ki...

bu yazın bile yeter bana bu işteki komedi için.
sevgiler dostum