30 Mayıs 2010 Pazar

Saraydan Kız Kaçırma

Biraz buna benziyor bu transfer mevzusu. Biraz da başlık parasını bastırıp kızın gönlünü yapmadan babasından rıza almaya. Saray güzel, başlık parası da, kız da öyle. Gel gelelim kızın gönlü olmayınca bu evlilikten hayır gelecek mi acaba?
.
Kızın bacakları sütun, 90-60-90 bir vucuda sahip. Saçları o biçim ama biraz şımarık. Ne ev işinden anlar, ne eşine sadakatten. Memleketinde huzurlu ama başka evlerde kafasına göre takılıyor 'şen dul'. Koynumuza girecek diye biz kırk takla atıyoruz atmasına da onun bir adım attığı yok bize doğru. Ne anladım ben bu saatten sonra atılacak imzadan. Sarayı bırakıp köyden helal süt emmiş bir kız alsak daha hayırlı olacak sanki...

28 Mayıs 2010 Cuma

90 + One Minute

Sekiz şehir ve dokuz muhteşem stat. Biri yeni Kayseri Kadir Has Stadyumu, biri hazır ama yenilenecek olan Olimpiyat Stadı, biri bitmeye yakın Türk Telekom Arena. Diğer altı ilde çıkan sonuca göre devlet güvencesiyle yeni stat inşaatlarına başlanacak. Bunlar da Ankara, Eskişehir, Bursa, Antalya, İzmir ve Konya.
.
Dikkati çeken nokta son iki şehrin daha bu sezon bitiminde Süper Lig'e temsilci göndermeleri. Elbette amacım komplo teorisi üretmek değil; Bucaspor'un iki sene üst üste bulunduğu ligden bir yukarı sıçrama başarısı göstermesi alkışı hak eden bir performans. Konyaspor'un da bir sene aradan sonra tekrar geri dönmesi olağan bir başarı. Beni düşündüren, yıllardır Süper Lig'de temsilcisi olmayan İzmir'in makus talihi devam etseydi ve Konya'nın yerine Adana gelseydi ne olurdu?
.
Dilerim ev sahipliğini kazanırız da kırkımız çıkmadan canlı şahit olarak bir Avrupa Şampiyonası görmüş oluruz. Gelirse İskoçlar 'ne olursa olsun' Konya'da dönerler eteklikleriyle, İngilizler Antalya'da güneşten yanar ve süt beyaz vücutlarını kırmızıya çevirirler. Hollandalılar İstanbul'da lalelerin kralını görüp kıskanırlar, Almanlarsa Bursa'da birayla iskenderleri götürüp mide fesadı geçirirler. İzmir'e gelen İspanyollar Karşıyakalıların tacizlerine maruz kalabilir renkleri yüzünden. Kayseri'de konaklayan Fransızların pazarlıktan canı çıkarken, Eskişehirdeyse İtalyanlar Porsuk'taki gondollarla tura çıkar. Milli Takımımız Ankara'daki bir maçta müthiş geri dönüşüyle uzatmanın ilk dakikasında öne geçer ve "90 + one minute" pankartı açılır...

Ev sahipliğini kazanamazsak da kendi aramızda hakara kukaraya devam ederiz.

Not: Oylama sonunda bir oy farkla (7-6) Fransa ev sahipliğini kazandı.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Kartal Yuvası Havlu (s)Atsın

Sezon bitince taraftarın gündeminde üç şey olur; transfer,kombine ve yeni sezon için çıkacak formalar. Geçen sene Adidas ile anlaşılması sonrasında hepimizi büyük bir heyecan sarmıştı. Büyük bekleyişin sonrasında belki bizlerdeki beklentinin had safhalara ulaşması sebebiyle çıkan formalar ilk başta sınıfı geçemedi. Ne çubuklu istenilen gibiydi ne de baklavalıya gözler alışık. Arzu edilen düz beyaz forma yerine üzerinde kartal pençesi motifli olanı üçüncü dizayn olarak en makulü gibiydi. Bir zaman sonra TFF'nin resmi sitesinde yayınlansa da düz beyaz formayı göremedik bir türlü. Yeni sezonda formalardan iki tanesi taraftarın isteğine yanıt verecek şekilde; klasik çubukluya yakın ve mutlaka bir düz beyaz forma olur inşallah. Formaların çıkmasını beklemeden yaz tatilinde üzerimizde sevdamızı yansıtan renklerden oluşan bir iki parça tişört olsun diyerek Kartal Yuvası'nın internet sitesinde dolanırken çok az şeye alıcı gözle bakabiliyor insan. Bu kadar güzel renkleri nasıl kombine edip de ortaya alınası güzellikte ürünler çıkaramıyorlar onu da kimseciklerin aklının aldığını sanmıyorum.


Dün dolana dolana gözüm bir polo yaka tişörtte kalarak sadece aşağıdaki plaj havlusunu satın aldım ve bu sabah Forza'da bizim çocukların kendi dizaynlarından oluşan ve oylamaya sunulan ürünleri gördüm. Haydi formaları Adidas yapıyor ve anlaştıkları ilk sene de çıkardıkları formalar tam olarak geçerli not almadı, yeni sezonda bunu telafi edecekler diyelim. Pekiyi yıllardır aynı ürünleri satmaya çalışan ve hala ateş pahasına fiyatlarla estetistik yoksunu ürünleri sunan Kartal Yuvası sorumlularına ne demeli? Ya havlu satmaya devam etsinler ya da artık havlu atsınlar. Burası Beşiktaş all i in a g-there...

25 Mayıs 2010 Salı

LCD TOTO

Vestel'in bir kaç haftadır yayınladığı reklamlar dikkatinizi çekmiştir. "Dünya Kupasında Şampionu Bil, LCD'ni Bedaya Getir!" sloganı ile bir çeşit iddia oyunu çıkarmış. Alacağımdan değil ama merakımdan acaba her takım var mı diye baktım, hem her takım yok hem de doğal olarak takımlara göre LCD boyutları ve fiyatları da farklı. Euro 2008'i kazanan İspanya'yı favori gören Vestel'in belirlediği, bahisteki oran mantığına tam oturmayan bir şekilde LCD televizyonların temsil ettiği takımlar ve fiyatları şu şekilde;

İspanya; 46-52'' (2.843-3.513 TL)

Brezilya; 40-42'' (2.353-3.003 TL)
İtalya; 40-42'' (2.006-2.113 TL)
Almanya; 40-42'' (1.646-1.916 TL)

İngiltere; 37'' (1.616-1.703 TL)

Arjantin; 32'' (1.316 TL)
Fransa; 32'' (1.116-1.176 TL)
Portekiz; 32'' (1.029 TL)
Hollanda; 32'' (979 TL)

Fildişi Sahili; 22-26'' (809-993 TL)
Şili; 22-26'' (809 TL)
Meksika; 22-26'' (519-699 TL)

Fildişi Sahili; 19'' (519 TL)

Paraguay; 19'' (454,90 TL)
.
Acaba Milli Takım'ımız katılabilseydi bu kampanyada LCD ekranlardan birine karşılık mı gelirdi yoksa 200 küsür liralık LCD monitörlere mi denk düşerdik anca diye de düşünüyorum...

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Bülent Uygun Değil

Bülent Uygun'la daha önce anlaşan Gaziantepspor aralarında sorun çıktığı sebebiyle yollarını ayırmış kendisiyle. Tıpkı Batuhan'ın geçen seneki Antep hikayesi gibi oldu bu transfer de. Ümit Özat'ın yerine Ankaragücü'ne gitmesini bekliyorum Bülent Uygun'un. Orası uygundur.

Çağdaş Atan Tutan

Bir dönem Beşiktaş'ta oynamış futbolculardan Çağdaş Atan da Basel formasıyla bu sezon şampiyonluk sevinci yaşayanlar arasında. Bizde oynadığı dönemde ne o takıma ısınabilmişti ne de biz kendisine.

Doğup büyüdüğü Ege kıyılarından Beşiktaş'a gelip, iki sezon sonra gittiği Trabzonspor'da da tutunamadı. Alman ekiplerinden Energie Cottbus'ta oynarken belki de kariyerinde dönüm noktası olan bir transferle İsviçre'nin yolunu tuttu.
Beşiktaş forması altında attığı ilk golü net bir şekilde anımsıyorum. Ligden kopmuş, İstanbulspor maçı için (sanırım cezalıydık) İzmit İsmetpaşa Stadı'na gitmiştik. Sol kanattan rakibini vücut çalımıyla ekarte edip kaleciyle karşı karşıya kaldıktan sonra golü bulmuştu. Ne o gol ne de oynadığı diğer maçlarda Beşiktaş'a pek bir şey kazandıramadığı gibi o golden bir sene sonra Malatya maçından sonra yaptığı açıklamalarla formanın yüzünü bile görme şansını da kaybetmiştir.
"On sene daha şampiyon olamaz" dediği Beşiktaş sadece üç sene sonra şampiyon olurken kendisi de şampiyonluk sevincini bir sene sonrasında İsviçre'de yaşadı. Aslında amacım onun hakkında bir şeyler yazmak değildi sadece şu aşağıda linki mevcut olan tribün şovunu paylaşmaktı ama sabah sporx'te onunla ilgili bir röportaja denk gelince iki satır ekledim.
Basellilerin değişik kareografisini izlemeden geçmeyin;
www.timsah.com/Basel-taraftarinin-muhtesem-sovu/CTrP0E0UYl2

Tata & Q7

Sezon ortası 'dünya starı alacağız' diyerek yola çıkan yönetimimiz milyon dolarları Tabata için saçıp kendisini takıma katmış fakat istenilen verim alınamamıştı. Tabata'nın büyük takım topçusu olup olmadığı tartışılsa da kötü topçu olmadığında herkes hem fikirdi. Gerek Mustafa Hoca'nın oyun planında kendine yer bulamamasından gerekse yaşadığı sakatlıktan ötürü fazla forma şansı bulamadan ve iz bırakamadan sezonun ikinci yarısını sessiz sedasız tamamladı o da. Şimdi daha Beşiktaş forması altında maçlarda 100 km koşmadan kiralanma formüller aranıyor. 8 milyon Euro'ya yangından mal kaçırırcasına alınması ama oynatılmaması yönetimin transfer fiyaskolarından sadece biri. Verilen bonservis bedelini bir sene geçmeden hiçe sayarak elden çıkarmaktansa kiralama yöntemine gidilmesi bu ayıbı örtmeyecek olsa da en azında yabancı transferi için kulübün önünü açacak ve yönetim de sözünü verdiği ve haftalardır peşinden koştuğu Quaresma'yı İstanbul'a getirecek. Hem de yine aynı bonservisi bedelini gözden çıkartarak...

Tata'ya çok para verildi, adam akıllı kullanılmadığı için ederi ölçülemedi. Q7'ye de çok para verilecek ve eğer rotamızı Avrupa yollarında tutamazsak, ülkenin asvaltı bozuk yollarına fazla gelecek belki de. Geçtiğimiz günlerde Denizli'nin Quaresma'yı istemediği şeklinde çıkan haberler dün 'Quaresma'dan sonra yabancı transfer yapılmayıp yerli oyunculara yönelineceği' şekline dönü. Hatırlayan çıkar mı bilemiyorum ama Mustafa Denizli Galasararay'ın başındayken ekibi için 'Ligin Mercedes'i...' benzetmesi yapmış ve yaratıcı Beşiktaş taraftarı yerinde durmayıp, ertesi günlerde bir pankartla kendisine cevap vermişti;
"Sayın Denizli, Mercedes'i bırak yerli malı Kartal'a bak"...

23 Mayıs 2010 Pazar

Rakamla 10, Bekarlığa Son

Dün akşam atılan imzalar sonrasında Rakamla10 blogunun sahibi 1903 de evliler kervanına katılmış oldu. Çifte ömür boyu mutluluklar diler, nikahta çalınan Beşiktaş marşının kendisinin tribünden kopmayacağına bir işaret olarak algılandığını belirtiriz.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Serdar Özkan, Arda Turan ve Beşiktaş Taraftarı

Youla, Çağdaş, Tümer gibi giderken verdi veriştirdi. Mustafa Denizli'ye şans vermedi diye, yöneticilere menajerlere para kazandırıyorlar diye, taraftara futboldan anlamıyorlar diye. Gittiği takım Galatasaray, en yakın arkadaşı Arda Turan. Galatasaray taraftarının Arda'ya olan tepkisi ortada, Arda'nın düşüncesi malum.

"Ben Beşiktaş'ta oynasaydım Çarşı'nın ortasına heykelimi dikerlerdi."

Şimdi Serdar Özkan efendi en yakın arkadaşına bir sorsun bakalım. Türkiye'de hangi tribünler önünde oynamak istermiş Arda Turan.

Daha sezon başlamadan listeye kendisini ekledi Serdar Özkan. Beşiktaş-Galatasaray maçında sahaya çıktığında neler duyacağını şimdiden düşünsün bakalım. Pascal Nouma'yı bu taraftar neden bu kadar sevdi hala anlayamamış yazık.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Kelebek Ömürlü Ütülü Tişörtler

Geçtiğimiz hafta Cumartesi günü bir iş dolayısıyla Karşıyaka'daydık. Çevre yolundan Karşıyaka'ya girer girmez ortanca karavan-midibüs gibi bir araç gözümüze çarptı. Karşıyaka ürünleri satan bu araçtan atkı almaya niyetliyken kayınbiraderin Karşıyakalı eşi için bir tişört alıp döndüm Play Off şehri İstanbul'a. Süper Lig'e bir kez daha çok yaklaşan KSK şampiyonluğu beklemeden bu inancını 'O Gece Bu Sene' yazılı tişörtlere yansıtmış ve 10TL'den satışa sunmuş. Tişörtler güzel birer hatıra mı olacak yoksa ömrü Pazara kadar mı sürecek göreceğiz.

-Tişörtün önü ve arkası (KAFKAF yazan da torbası)-

Tişörtü alıp dönerken aklıma futbolcuların kupa kazandıktan veya şampiyon olduktan sonra giydikleri yazılı tişörtler geldi. Genelde bu tişörtler maç biter bitmez kupa seramonisine çıkmadan önce giyilir ve ertesi günlerde taraftar ürünleri satan dükkanlardan temin edilir. Peki ya bunun tam tersini düşündünüz mü hiç? Sonuçta kupa maçına çıkan iki takım var. Birileri kazanıp tişörtüyle ortalarda cirit atarken diğer tarafta hazırlanan tişörtler ne oluyor acaba? Slogan bulunuyor, tasarım yapılıyor, belirli bir sayıda tişört basılıyor ve sonuç hüsran. KSK'nin bu tişörtü son maçı beklemeden çıkarması inancının göstergesidir aslında. Pazar akşamı Cristian'ın şutu gol olsa Bursasporluların 'İnandık Başardık' tişörtleri hiç katı bozulmadan geri dönecekti Sütlüce Tesislerine. Olmayınca Fenerbahçe'ninkiler ütülü kaldı. Bu kimbilir kaçıncı hazırlanış ve çabaların boşa gidişiydi. Bir hafta önceki Türkiye Kupası için "Emaneti Geri Aldık" gibi bir slogan yazılı tişörtler vardı belki de. Acaba Pazar akşamı için giyilmesi planlanan da ne yazıyordu?

18 Mayıs 2010 Salı

Serdar Özkan İmzaladı


Yok yahu ne Newcastle United'ı, Galatasaray'la... Hem de üç senelik. Ama Allah için benzemiyor mu?..

Kimin Lan O Sütyen?

Dün Chelsea de üstü açık otobüsle şehirde şampiyonluk turu atan takımlardandı. Bir ara otobüsün ön kısmında kupanın bir ucundan tutan Drogba'nın taktığı sütyen gözlere çarptı. Kazanılan çifte kupaya dikkat çekmek amacıyla bunu yapan o değilde kupanın diğer kulbundan tutan Terry olsaydı, otobüstekiler 'kimin lan o sütyen?' diye kıllanmaz mıydı acaba?

14 Mayıs 2010 Cuma

Altın Dişli Topçu

Sağ elinde kazandığı altın madalya sol elinin işaret parmağıyla altın dişini gösteriyor Nile Ranger. Acaba Newcastle United formasıyla yaşadığı şampiyonluğu 'dişimizle tırnağımızla' hak ettik mi demek istiyor?

13 Mayıs 2010 Perşembe

Piyon

Bundan tam on beş sene önce bu aylarda çizilmiş bir karikatür. Daum o sene son üç harfi de yazarak kelimeyi tamamlamıştı, bakalım şimdi ne olacak? Bu karikatürü bugüne uyarlasak, sadece Daum'un formasını değiştirmek yetmez bence. Bu seneki antrenörlüğüyle 'piyon' yazmış ilk üç harfi tamamlamayı bekleyen bir tipleme daha uygun olur.

Madrid Balı ve Forlan'ın Sağı

Biri taa Şampiyonlar Ligi'nden beri sadece iki galibiyetle finale gelmiş, diğeri kimleri kimleri eleyerek. Yine de isme bakınca kağıt üstünde favori onlardı. Dün akşamki maça göre de hak ettiler aslında. Velhasıl kelam gelene kadar ki geçtikleri yolda hakem hatalarının yanısıra şans da biraz yanlarında oldu. Dereyi görmeden sıvamadıkları paçalarından damlayan balla geldikleri finalde yine Forlan sayesinde kazanıp kupaya uzandılar. Zaten penaltılara kalsa da kesin şans yine onlara gülerdi.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Kalkmıyoruz Ulan!!!

Dün eve yorgun argın gelmişim her gün olduğu gibi. Tv'de izlenecek ne var diye bakınıyorum. O sırada FB TV'de Galatasaray-Fenerbahçe maçının olduğunu söylüyor abim. Ben de açıp bakıyorum. Fenerbahçe'nin Bayan Basketbol takımı şampiyon oluyor.

Maç sonrası Aziz Yıldırım basketbolcuları tebrik ederken telefonum çalıyor:

"Aç bak Fenerbahçe TV 'ye, üstünde yeşil t-shirt olan adamı tanıdın mı?"
"Yok abi valla tanımadım."
"Nasıl tanımazsın iyi bak bakalım."

Bakıyorum ve hatırlıyorum. Bu adam Şanlıurfa'da bize tribünde dayak yedirecek kişinin ta kendisi. İyi ama orada ne işi var? Şimdi kendisiyle Şanlıurfa'daki tanışmamızı anlatayım.

Fenerbahçe-Trabzonspor Ziraat Türkiye Kupası maçı için Şanlıurfa'dayız. İşimizle alakalı Salı, Çarşamba çalışıp durmuşuz. İşlerimizi ancak yoluna koyup maça koyulmuşuz. Stadyum güzel ama eksikleri var. Girişte büyük sıra var. 20 dakika kuyrukta bekledikten sonra ancak girebiliyoruz. Saat 15:25. Maçın başlamasına 20 dakika var. Elimizde numaralı tribün biletleri yerimizi arıyoruz. Merdiven boşlukları dahi dolu. Güç bela çıkıyoruz yerimize. Bizim biletimizin yer aldığı koltuklarda 3 kişi var. "Pardon yerimiz burası geçebilir miyiz?"

Ben de bazen böyle yerini arayanlara uyuz olurum. Hele hele Beşiktaş'ın kapalı tribününde yerini arayanlara güzel bir dille "Amca burada yer yok. Burada kimse yerine oturmaz. Gel sıkışalım" derim. Ama bırakın bize izlenecek bir kafa yer ayırmayı, öyle bir konuşuyorlar ki sanki biz onların yerine oturmuşuz. "Hadi çocuklar bu saatte olmaz" diye üst frekans giriyorlar. "Nasıl olmaz, yerimize geçeceğiz elimizde biletlerimiz var" dediğimiz anda spiker arkadaşın arkasında duran 50-55 yaşlarında kır saçlı bir amca elimdeki biletleri alıp yere attı. “Ne diyorsunuz lan, başlarım biletinize” diye bize posta koydu. Hani ilk kez maça gitmedik, yol yordam biliriz, merdiven boşlukları dahi dolu, ya maçı yerimizde izleyeceğiz ya da izleyemeyeceğiz. FB TV spikeri ve arkadaşları yanımdaki arkadaşı bir güzel itip kakıyorlar. Benim de şalterler atıyor, el kaldırıyorlar, vursunlar diye bekliyoruz. Derken çevreden alkollü oldukları her halinden belli tipler “Ne var lan, ne diyorsunuz” diye ortaya çıkıp bizi dövmek için koltukların üzerinden uça kaça geliyorlar.

FB TV spikeri ve arkadaşlarına polis çağırmak zorunda kalmayalım:) -evet geri vites yapıyoruz ama bak kime yapıyoruz FB TV spikerine- yerinize geçin biz de yerimize geçelim diyoruz. Oralı da olmuyorlar, git kimi çağırırsan çağır diyorlar. Organizasyon komitesinde çalışıyoruz. İstesek GERÇEKTEN karga tulumba attırırız ama bizden daha soğukkanlı insanların sözünü dinleyip uğraşmamayı seçtik. Uğraşmaya değmez dedik. Sebebi de çok açık. Tribünde kavga etmek için yer arayan taraftar tipi ile uğraşmaya değmezdi. Maçı koridordan seyrettik. Sadece yarı sahayı görebiliyorduk, blog için fotoğraf çekip paylaşayım diye çok hevesliydim ama sinirimden hiçbir şey yapmak da gelmedi içimden.

Ben zannediyorum ki gerçekten beş para etmez insanlar bunlar. Ama bakıyorum da Fenerbahçe TV’de spikerlik yapacak kadar içinden Fenerbahçe’nin, spiker olacak kadar donanımlı. Sporda şiddet bitsin di mi? Atın bakalım işkembeden, kanallarda, sağda solda. En büyük holigan sen değil misin şimdi? Numaralı tribünde yerimize oturtmuyorsun daha ne olsun.

Taraftarla Dalga Geçiyorsunuz


Transferde harikalar yaratan yönetimimiz pazarlama konusunda da taraftarın gönlünü fethetmeye devam ediyor. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle Kartal Yuvası'nda kampanya başlatılmış. Galatasaray'a giden Gökhan Zan, Bursalı Zapo, EsEsli Erkan, Antepli Serdar, % 51 GS'li Serdar, Ankaragüçlü Aydın, Marsilyalı Cisse ve muhtemelen takımdan gidecek bir kaç futbolcunun daha isimlerinin bulunduğu geçen sezon sonu çıkan şampiyonluk tişörtüyle çifte kupa anısını taşıyan atkıların başı çektiği, mug, anahtarlık ve çıkartmalarla zenginleşen bir hediye seti oluşturulmuş. Üşenilmemiş, toplam değeri hesaplanmış ve 70TL'ye mal olan bu sete hediye mahiyetinde ücret ödemeden sahip olunması için minimum 100TL'lik alış veriş yapılmasını şart koşmuş. Üstelik transferdeki gibi şartlar kademeli; bu 100TL'lik sınır Adidas ürünleri dışında olursa. Yani forma alayım desen sayılmıyor; o zaman sınır 150TL'ye çıkıyor.
.
Bir de güttükleri amacı şu satırlarla açıklamışlar; 'Kartal Yuvası bu kampanya ile taraftarlarımızın kendi çocuklarına, mahallerindeki Beşiktaşlı gençlere, kulübümüzün ürünlerine sahip olmak isteyip de alamayanlara, kısacası etrflarındaki tüm Beşiktaşlılara lisanslı ürünlerimizi hediye edebilmelerini amaçlamaktadır.'
.
Türkiye Kupasına daha gruplardan çıkamadan veda ettiğimiz, ligi ya üçüncü ya dördüncü bitirdiğimiz bir sezonda iki kupalı atkılar, üzerinde yarısı başka takımlarda oynayan adamların isminin yazılı olduğu tişörtler hediye edilmesi, Bursa yöneticilerinin "Şampiyonluğu garantileseydik son maça çağıracaktık" demesi kadar abestir bence.
.
Olayın minimum alışveriş tutar kısmı ise apayrı bir boyut...

11 Mayıs 2010 Salı

Gitti Gidiyor

Batuhan Karadeniz 2 milyon Euro karşılığında Eskişehirspor'a verilmiş. Dileriz kontenjan fazlası yabancı oyuncularımızı da bu kadar kolay satabilir yönetimimiz. Aydın Karabulut'tan sonra bir genç milli oyuncumuzu daha verdik ellere. Bir yandan otuz küsür yaşındakilerle sözleşmeler imzalanıyor, diğer yandan gençlik gitti gidiyor...

O Başlattı


'Yassah Hemşerim!' başlıklı yazıda kaleme aldığımız senaryonun tam tersi bir durumda başrol el değiştirirken finali yine aynı oldu. 'Bursa'daki maça Beşiktaş seyircisi alınmayacak' kararı herhalde hiç kimse için sürpriz olmamıştır. Sürpriz olmamasına karşın bu karşılıklı 'Önce o vurdu, o başlattı' tarzındaki ilkokul öğrencileri gibi serzenişlerin sona ermesi ve deplasman yasağının kalkması gerekiyor. Bursa Vali Yardımcısı Vedat Müftüoğlu eğer Bursaspor'un şampiyonluğu kesin olsaydı bu maça Beşiktaş taraftarının bir jest (!) olarak alınmasını düşündükleri ama şu şartlarda bunun mümkün olmadığını açıklamış. Şampiyonluğunu kutlayacak bir takımın stadında bir avuç renktaşınla köşede buna seyirci kalmanın nasıl bir jest olduğunu merak ettim doğrusu. Seneye artık ilk kimin sahasında olursa maç, deplasman seyircisine davetiye çıkar. Hoş ve boş mu gelir, yoksa deli dolu mu gelir bakılır. Tabeladan bağımsız galip çıkan ya futbolseverler olur ya da yine Muammer Güler'in ne dediği anlaşılmayan konuşmalarına şahit oluruz her Bursa maçımızdan önce.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Yıllarca Ekmeğini Yediğin Takım Derler Ya

Daha önce de Wolfsburg'un waffle makinesiydi sanırım burada paylaşmıştık. Bunlarda tost ve kızartma makinesi.

Senin Gibisi Gelmedi "Ciao"

1966-İngiltere-Willy
1970-Meksika-Juanito

1974-Batı Almanya-Tip&Tap

1978-Arjantin-Gauchito
1982-İspanya-Naranjito

1986-Meksika-Pique
1990-İtalya-Ciao
1994-ABD-Stryker
1998-Fransa-Footix
2002-G.Kore-Japonya
2006-Almanya-Goleo VI
2010-Zakumi- Güney Afrika

9 Mayıs 2010 Pazar

2010 Dünya Kupası Teknik Sponsorları

Dünya Kupası yaklaştı. 2 sene önce yaptığım bir çalışmanın benzerini buraya taşıyıp gelenek haline getireyim istedim. Kimi inanır kimi inanmaz ama bu kalibrede şampiyonalar bir bakıma markalarında yarışına şahitlik eder.
Geçmişten günümüze dek tüm uluslararası şampiyonalarda hangi markalar ipi göğüslemiş diye araştırırken Dünya Kupası’nda 1982 yılına kadar geri gidebilmiştim.
1982'den önce formalarda markalara rastlamak oldukça zordu. 1982 yılında İspanya’da oynanan finalde Almanya adidas ile finalde markasız İtalyanlara yenilmiş ve kupanın Adidas ile bütünleşmesine izin vermemişti.
1986 yılından itibaren kupaya ulaşan her takımın teknik sponsorlarını aşağıda bulabilmek mümkün.

1986-Arjantin- Le Coq Sportif
1990-Batı Almanya-adidas
1994-Brezilya-Umbro
1998-Fransa-adidas
2002-Brezilya-Nike
2006-İtalya-Puma

Bu sene 2010 Dünya Kupası’na katılmaya hak kazanan takımlardan 12 tanesi adidas’ı, 9 tanesi Nike’ı, 7 tanesi Puma’yı, Erke, Brooks, Umbro ve Joma’yı ise 1’er takım temsil edecek.

2010 Dünya Kupası’nda hangi takım hangi teknik sponsorluklara imza atmış diye bakınırken ilk gözüme çarpan Danimarka oldu. Yılların Hummel’ine sırt çevirmişler. 1992 yılının hatrına hiç değilse Hummel ile çavuş gibi sahada görseydik onları. Bir diğer göze çarpan ise Puma. Yine Afrika Kıtası’na saldırmış ama Nijerya'yı listeye katamamışlar.
Kuzey Kore komünist rejimden midir bilinmez yüksek ihtimal kendi ürünleri olan Erke markasını tercih etmiş. Şili de pek farklı değil zira daha önce adını duymağım Brooks markası ile sahada olacaklar. Genellikle İspanya ve Almanya liglerinde karşımıza çıkan Joma ise Honduras ile şampiyona da görünürlük sağlamayı başarmış. Umbro’dan bahsetmeye gerek yok. Tek barutu birçok kişinin turnuva favorisi İngiltere’ye ayırmış.

Ha unutmadan bir kaç güne kalmaz Ceyhun Kuburlu alır bunu Hürriyet’te yayınlar altına da imzasını atar. Yapmadığı şey değil!

adidas: Güney Afrika, Arjantin, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, Japonya, İspanya, Slovakya, Paraguay, Nijerya, Meksika
Nike: Kore Cumhuriyeti, Hollanda, Yeni Zelanda, Portekiz, Sırbistan, Slovenya, ABD, Brezilya, Avustralya
Puma: Kamerun, Fil Dişi Sahilleri, Gana, İtalya, Cezayir, İsviçre, Uruguay
Brooks: Şili
Umbro: İngiltere
Erke: Kuzey Kore
Joma: Honduras

7 Mayıs 2010 Cuma

Mehmet Uzun (Şifo) Mutlu Gitti


SSPE bir tür kızamık virüsüydü ve düne kadar hiç rastlamadığımız bu hastalık yapışmıştı yakasına Şifo lakaplı Mehmet'in. Her şeyi unutturan bu hastalık Mehmet'e bir tek Beşiktaş'ı unutturamamıştı. Sıkı sıkıya sarıldığı Beşiktaş aşkından dolayı da hepimizin gönlünü fethetti, buruk bir şekilde... Bir ay kadar önce en büyük dileğini gerçekleştirerek, o dönemlere yetişemediğinden Şifo'nun olmasa da İbrahim Toroman'ın elinden tutarak İnönü Stadı'na hem de üzerinde o çok sevdiği forma ile çıkmıştı. Ömrü yetmediği için bir daha o stadyuma ayak basamayacak belki ama taht kurduğu bu gönüller sayesinde, Temmuz'da gidişlerine alışılan diğer Beşiktaş aşıkları gibi hep o tribünlerde olacak o da...
.
Başımız sağolsun.

Edouard Cisse


"Fransa'da doğdu, Edouard Cisse, On birinci hafta, Fener'i bi çizse, Fener'i bi çizse.. Oooo Oooo"
Maçlarda tribünlere bu tezahürat eşliğinde çağırılan Cisse, Fener'i çizen zencilerden biri olamadığı için midir, Pascalvari bir havası olmadığından mıdır bilemiyorum, bir türlü tribünlerin sevgilisi konumuna erişemedi. Sağlam ve istikrarlı oyunu sahada üretken veya daha doğru bir deyişle skora etken olmadığı için göze de batmadı hiç. Sağda solda da gözükmedi saha dışında. Oynadığı dönem içerisinde futboldan başka bir şey ile konuşulmadı, oynadığı iki sene içerisinde hem şampiyonluk hem de kupa sevinci yaşadıktan sonra sessiz sakin bir şekilde ülkesinin yolunu tuttu.


İstanbul'daki gibi şaşalı bir karşılama yapılmamıştı kendisine ama eski hocasının da güvendiği isim, Marsilya gibi bir takımda yer buldu kendisine. Orada da skora katkısı pek yoktu ve bir gol atabildi koca sezonda ama takım oyunundaki önemli yeri ve defansın hemen önündeki sağlamlığı sayesinde hem hocasının, hem basının, hem de Marsilyalı taraftarların saygısını kazandı. Şampiyonluk maçında tüm futbolcular heyecan ve mutluluk içerisinde sağa sola koştururken o rakip takım oyuncusuyla formasını takas edecek kadar centilmendi hala.

32 yaşındaki futbolun işçilerinden Edouard Cisse sessiz sakin bir şekilde iki sene üst üste şampiyonluğun keyfini sürüyor... Beğenilse de beğenilmese de...

6 Mayıs 2010 Perşembe

...UEFA'ya Gidelim!

İki sezon önce yine bu günlerde İnönü Stadı'nda ligin son maçına Manisa karşısında çıkıyordu Beşiktaş. İki sene içinde değişen çok şey oldu ama yarın yine evimizdeki maçta Manisa karşısına çıkarken değişmeyen şey amacımızın UEFA oluşu. Kazanıp ligi bir üst basamakta bitirmenin önemi farkedilemese de oldukça büyük. Geçen sene lige erken başlayıp form tutan Galatasaray'ın hali ortada. Manisa'nın başında Vestel olduğu 2008 Mayısındaki maç 1o dakika içinde sonucunu belli etse de doksan dakikalık müsabakada sahadan çok tribünlerde hareketlilik vardı. Takımı motive etmekle sabote etmek arasındaki ince çizgi siyahla beyazı ayıramadı ama bir çok kişinin yerinden ayrılmasına sebep olmuştu tribünde.

Beklentim maç garantiye alınınca bu sefer demode tezahüratlarla nostalji havasına bürünülmesidir. Her ne kadar yazın Beşiktaş'sız geçen günlerin sıkıntısı sezonun ilk maçında "Sensiz geçen günlerin..." diyerek dile dökülse de bu günleri kısa tutarak UEFA Avrupa Ligi'ne Temmuz'un sıcağında başlamanın da alemi yok.

4 Mayıs 2010 Salı

Sağlı Sollu Ataklar


O zamanlar sadece forma reklamları aynıymış, belki şimdi aynı forma altında top koşturacaklar...

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Küme Düşmenin Matematiği

1960'ların başından 2008-2009 yani geçtiğimiz sezona kadar kim nasıl küme düşmüş, kim nasıl yırtmış aşağıda bulabilirsiniz. 1 haftadır boş zamanlarımı bu istatistik ile doldurdum diyebilirim. 1 haftadır yazı giremememin sebebi de budur. Küme düşmekten son anda kurtulanları yeşil renkte, o sezon küme düşenleriyse kırmızı renkte görebilirsiniz.
Ruh hastası işi oldu biraz ama uğraştığıma değdi. Bir başka yerde böyle bir istatistik olmadığını da peşinen belirteyim. Sıralama tamamen puan/maç üzerinden yapılmıştır.

Bu gece küme düşmesi kesinleşen Diyarbakırspor'dan maç sonunda yıkılan ve dakikalarca boş boş bakan Abdullah Çetin'e hediyemiz olsun bu post.
Bir de Bursa'nın düştüğü sezon dilinden düşürmediği "40 puanla küme düştük yazık, günah, şike var" diye bas bas bağırdıklarını da göz önünde bulundurarak göz atmanızı isterim.


Bolu 45 puan/ 1,32 ortalama/1989-1990/34 maç
Malatya 44 puan/1,29 ortalama/1989-1990/ 34 maç
Rize 46 puan/ 1,21 ortalama/1987-1988/ 38 maç
İstanbul 41 puan /1,20 ortalama/2003-2004/ 34 maç

Denizli 45 puan/1,18 ortalama/ 1987-1988/ 38 maç
Bursa 40 puan/1,17 ortalama/2003-2004/ 34 maç
Ç.Rize 40 puan/1.17 ortalama/2006-2007/ 34 maç
Antalya 39 puan/1,14 ortalama/2006-2007/ 34 maç
Altay 41 puan/1,13 ortalama/1988-1989/ 36 maç
E.Şehir 41 puan/1,13 ortalama/ 1988-1989/ 36 maç
G.Birliği 38 puan/ 1,11 ortalama/ 2008-2009/ 34 maç
Konya 38 puan/ 1,11 ortalama/ 2008-2009/ 34 maç
Adana 38 puan / 1,11 ortalama/1998-1999/ 34 maç
Samsun 38 puan/ 1,11 ortalama/2001-2002/ 34 maç
G.Antep 38 puan/1,11 ortalama/1997-1998/ 34 maç
Kayseri 38 puan /1,11 ortalama/1997-1998/ 34 maç
K.Erciyes 37 puan/1,08 ortalama/2006-2007/ 34 maç
Denizli 37 puan/1,08 ortalama/2005-2006/ 34 maç
Ç.Rize 37 puan/ 1,08 ortalama/2001-2002/ 34 maç
Antalya 37 puan/ 1,08 ortalama/2001-2002/ 34 maç
İstanbul 37 puan/1,08 ortalama/1999-2000/ 34 maç
Altay 37 puan /1,08 ortalama/1999-2000/34 maç
Şekerspor 36 puan/1,05 ortalama/1997-1998/ 34 maç
Malatya 36 puan/1,05 ortalama/2005-2006/ 34 maç
Samsun 36 puan/1,05 ortalama/2005-2006/ 34 maç
Bursa 36 puan/ 1,05 ortalama/2002-2003/ 34 maç
Ç.Dardanel 36 puan/1,05 ortalama/1996-1997/34 maç
Antalya 36 puan/1,05 ortalama/2000-2001/ 34 maç
Altay 35 puan/ 1,02 ortalama/2002-2003/ 34 maç
Sakarya 35 puan/1,02 ortalama/1998-1999/ 34 maç
Denizli 35 puan/ 1,02 ortalama/1994-1995/ 34 maç
Altay 35 puan/ 1,02 ortalama/ 1989-1990/ 34 maç
Denizli 34 puan/1 ortalama/1995-1996/ 34 maç
Sarıyer 34 puan/1 ortalama/1996-1997/ 34 maç
Diyarbakır 34 puan / 1 ortalama/2004-2005/ 34 maç
G.Birliği: 35 puan / 0,97 ortalama/2007-2008/ 34 maç
G.Antep 33 puan/ 0,97 ortalama/1990-1991/ 34 maç

Rize 35 puan/0,97 ortalama/1988-1989/ 36 maç
Bolu 29 puan/0,96 ortalama/ 1980-1981/ 30 maç
Rize 29 puan/0,96 ortalama/1980-1981/ 30 maç
Sakarya 32 puan/0,94 ortalama/2004-2005/ 34 maç
Dardanel 32 puan/0,94 ortalama/1998-1999/ 34 maç
G.Antep 32 puan/ 0,94 ortalama/1991-1992/ 34 maç
Kayseri 32 puan/ 0,94 ortalama/1995-1996/ 34 maç
E.Şehir 32 puan/ 0,94 ortalama/1995-1996/34 maç
G.Antep 28 puan/0,93 ortalama/1979-1980/ 30 maç
G.Antep 30 puan/0,93 ortalama/1981-1982/ 32 maç

Bolu 31 puan/ 0,91 ortalama/1991-1992/ 34 maç
E.Şehir 29 puan/0,90 ortalama/1981-1982/ 32 maç
A.Demir 27 puan/ 0,90 ortalama/1978-1979/ 30 maç
Hacettepe 29 puan/0,90 ortalama/1966-1967/ 32 maç

Göztepe 27 puan/0,90 ortalama/1979-1980/ 30 maç
Kocaeli 34 puan/ 0,89 ortalama/1987-1988/ 38 maç
Karşıyaka 30 puan/0,88 ortalama/1992-1993/ 34 maç
Z.Burnu 30 puan/0,88 ortalama/1994-1995/ 34 maç
Z.Burnu 30 puan/ 0,88 ortalama/1993-1994/ 34 maç
Şeker 28 puan/0,87 ortalama/ 1967-1968/ 32 maç

Hacettepe 28 puan/ 0,87 ortalama/1967-1968/ 32 maç
İstanbul 28 puan/ 0,87 ortalama/ 1966-1967/ 32 maç
Bursa 31 puan/0,86 ortalama/1985-1986/ 36 maç
Bolu 26 puan/0,86 ortalama/1978-1979/ 30 maç
Göztepe 26 puan/ 0,86 ortalama/1975-1976/ 30 maç
Ankaragücü 26 puan/0,86 ortalama/1973-1974/ 30 maç

Mersin İdman Yurdu 29 puan/0,85 ortalama/1982-1983/ 34 maç
V.Manisa 29 puan/0,85 ortalama/2007-2008/ 34 maç
Kocaelispor 29 puan/ 0,85 ortalama/ 2008-2009/ 34 maç
Antalya 29 puan/0,85 ortalama/1982-1983/ 34 maç
D.Bakır 29 puan/0,85 ortalama/2005-2006/ 34 maç
Antalya 29 puan/0,85 ortalama/1983-1984/ 34 maç
A.Demir 29 puan/0,85 ortalama/1983-1984/ 34 maç
Z.Burnu 29 puan/ 0,85 ortalama/1990-1991/34 maç
Ç.Rize 29 puan/0,85 ortalama/2007-2008/ 34 maç
Petrol Ofisi 29 puan/0,85 ortalama/ 1994-1995/ 34 maç
Bakırköy 29 puan/0,85 ortalama/1992-1993/ 34 maç
Denizli 29 puan/0,85 ortalama/1984-1985/ 34 maç
K.Paşa 29 puan/0,85 ortalama/2007-2008/ 34 maç
Kayseri 25 puan/0,83 ortalama/1979-1980/ 30 maç
A.Demir 25 puan/ 0,83 ortalama/1977-1978/ 30 maç
Adana 25 puan/ 0,83 ortalama/1976-1977/ 30 maç

Göztepe 25 puan/ 0,83 ortalama/1976-1977/ 30 maç
Ankaragücü 25 puan/ 0,83 ortalama/1975-1976/ 30 maç
Balıkesir 25 puan/ 0,83 ortalama/1975-1976/ 30 maç
Göztepe 25 puan/0,83 ortalama/1974-1975/ 30 maç
PTT 25 puan/ 0,83 ortalama/1969-1970/ 30 maç
İstanbul 25 puan/ 0,83 ortalama/ 1965-1966/ 30 maç

İzmir 25 puan/ 0,83 ortalama/1966-1967/ 32 maç
Şeker 25 puan/ 0,83 ortalama/ 1964-1965/ 30 maç
Karabük 28 puan/0,82 ortalama/1993-1994/ 34 maç
Samsun 28 puan/0,82 ortalama/1982-1983/ 34 maç
Bolu 28 puan/0,82 ortalama/1984-1985/ 34 maç
Samsun 24 puan/ 0,80 ortalama/1977-1978/ 30 maç
Samsun 24 puan/ 0,80 ortalama/1974-1975/ 30 maç
Bolu 24 puan/ 0,80 ortalama/1971-1972/ 30 maç
Altınordu 24 puan/0,80 ortalama/1968-1969/ 30 maç
Şekerspor 24 puan/ 0,80 ortalama/ 1965-1966/ 30 maç
Beykoz 24 puan/ 0,80 ortalama/ 1965-1966/ 30 maç
Altınordu 24 puan/ 0,80 ortalama/ 1964-1965/ 30 maç
İstanbul 27 puan/ 0,79 ortalama/2004-2005/ 34 maç
Samsun 27 puan/ 0,79 ortalama/1989-1990/ 34 maç
Y.Yozgat 27 puan / 0,79 ortalama/2001-2002/ 34 maç
Karşıyaka 27 ortalama/0,79 ortalama/1995-1996/ 34 maç
Karşıyaka 27 puan/0,79 ortalama/1993-1994/ 34 maç
Aydın 27 puan/0,79 ortalama/1992-1993/ 34 maç
Adana 27 puan/0,79 ortalama/1983-1984/ 34 maç
Beykoz 27 puan/ 0,79 ortalama/ 1963-1964/ 34 maç
G.Antep 27 puan/0,79 ortalama/1982-1983/ 34 maç
G.Birliği 30 puan/0,78 ortalama/1987-1988/ 38 maç
Bursa 28 puan/ 0,77 ortalama/1986-1987/ 36 maç
Göztepe 26 puan/ 0,76 ortalama/1999-2000/34 maç
Sarıyer 26 puan/0,76 ortalama/1993-1994/ 34 maç
Karşıyaka 26 puan/0,76 ortalama/1990-1991/ 34 maç
Adana 26 puan/0,76 ortalama/ 1990-1991/ 34 maç
D.Bakır 23 puan/0,76 ortalama/1979-1980/ 30 maç
Karagümrük 26 puan/0,76 ortalama/ 1983-1984/ 34 maç
Sakarya 27 puan/0,75 ortalama/1985-1986/ 36 maç
Göztepe 26 puan/0,74 ortalama/2002-2003/ 34 maç
Ankaragücü 22 puan/ 0,73 ortalama/ 1977-1978/ 30 maç
Vefa 22 puan/ 0,73 ortalama/1972-1973/ 30 maç
Şekerspor 22 puan/0,73 ortalama/1972-1973/ 30 maç
Vefa 22 puan/0,73 ortalama/1970-1971/ 30 maç
Mersin İdman Yurdu 22 puan/ 0,73 ortalama/1973-1974/ 30 maç
G.Birliği 22 puan/0,73 ortalama/1969-1970/ 30 maç
Karşıyaka 22 puan/ 0,73 ortalama/ 1966-1967/ 32 maç
Ankaragücü 22 puan/ 0,73 ortalama/1967-1968/ 32 maç
Feriköy 22 puan/0,73 ortalama/1967-1968/ 32 maç
Zonguldak 27 puan/0,71 ortalama/1987-1988/ 38 maç
Siirt 24 puan /0,70 ortalama/2000-2001/34 maç
Beyoğlu 24 puan/ 0,70 ortalama/ 1963-1964/ 34 maç
Mersin İdman Yurdu 21 puan/0,70 ortalama/1977-1978/ 30 maç
Kasımpaşa 21 puan/ 0,70 ortalama/ 1963-1964/ 34 maç
İstanbul 21 puan/ 0,70 ortalama/1971-1972/ 30 maç
Şekerspor 21 puan/0,70 ortalama/1968-1969/ 30 maç
Mersin İdman Yurdu 21 puan/0,70 ortalama/1980-1981/ 30 maç
Ordu 20 puan/ 0,70 ortalama/1980-1981/ 30 maç
Vanspor 24 puan/0,70 ortalama/1997-1998/ 34 maç
A.Demir 24 puan/0,70 ortalama/1991-1992/ 34 maç
K.D.Ç Karabük 23 puan / 0,67 ortalama/1998-1999/ 34 maç
A.Demir 23 puan/ 0,67 ortalama/1989-1990/ 34 maç
Samsun 20 puan/ 0,66 ortalama/1978-1979/ 30 maç
Kayseri 20 puan/ 0,66 ortalama/1974-1975/ 30 maç
PTT 20 puan/0,66 ortalama/1972-1973/ 30 maç
Karşıyaka 20 puan/ 0,66 ortalama/1971-1972/ 30 maç
İzmir 20 puan/ 0,66 ortalama/ 1968-1969/ 30 maç
Antalya 24puan/0,66 ortalama/1986-1987/36 maç
Adana 22 puan/0,64 ortalama/2003-2004/ 34 maç
Hacettepe 22 puan/ 0,64 ortalama/2008-2009/ 34 maç
Elazığ 22 puan /0,64 ortalama/2003-2004/ 34 maç
Sakarya 22 puan/ 0,64 ortalama /2006-2007/ 34 maç
Kocaeli 22 puan/0,64 ortalama/2002-2003/ 34 maç
K.Maraş 23 puan/ 0,63 ortalama/1988-1989/ 36 maç
Erzurum 21 puan/ 0,61 ortalama/2000-2001/ 34 maç
Ordu 22 puan/0,61 ortalama/1985-1986/ 36 maç
Altay 21 puan/ 0,61 ortalama/1982-1983/ 34 maç
Sakarya 21 puan/0,61 ortalama/1989-1990/ 34 maç
Kırıkkale 18 puan/0,60 ortalama/1978-1979/ 30 maç
A.Demir 18 puan/0,60 ortalama/1970-1971/ 30 maç
Denizli 20 puan/0,58 ortalama/1996-1997/ 34 maç
Vefa 17 puan/ 0,56 ortalama/ 1973-1974/ 30 maç
Altınordu 17 puan/ 0,56 ortalama/1969-1970/ 30 maç
A.Sebat 19 puan /0,55 ortalama/2004-2005/ 34 maç
Giresun 16 puan/ 0,53 ortalama/1976-1977/ 30 maç
Kayseri 19 puan/0,52 ortalama/1985-1986/ 36 maç
Vanspor 18 puan /0,52 ortalama/1999-2000/34 maç
Samsun 18 puan/ 0,52 ortalama/1991-1992/34 maç
Göztepe 16 puan/0,50 ortalama/ 1981-1982/ 32 maç
Antalya 17 puan/0,50 ortalama/1984-1985/ 34 maç
PTT 15 puan/ 0,50 ortalama/1970-1971/ 30 maç
Adana 16 puan/0,47 ortalama/2000-2001/34 maç
Konya 16 puan/ 0,47 ortalama/ 1992-1993/ 34 maç
A.Demir 15 puan/0,44 ortalama/1994-1995/ 34 maç
D. Bakır 15 puan/0,41 ortalama/1986-1987/ 36 maç
D.Bakır 11 puan/0,34 ortalama/1981-1982/ 32 maç
Z.Burnu 11 puan/ 0,32 ortalama/1996-1997/ 34 maç
Samsun 19-Trafik kazası nedeniyle lige devam etmedi ve ligden düşmedi/1989-1990