 
 28 Şubat 2009 Cumartesi
Sus Soru Sorma...
 
 27 Şubat 2009 Cuma
Beşiktaş Adama Yatarak Koyar
26 Şubat 2009 Perşembe
Ey Ruh! Geldiysen...
 
 Beşiktaş Bahane Herkes Cukka Peşinde
 Yılmaz Erdoğan’ın şiirinde tarif ettiği gibi sevimli bir çocuk yüzü o. Her basket maçında Beşiktaş’ın tribündeki yegane takipçisi. Adı Murat… Tek muradı var salonda Beşiktaş’ı başarılı görmek. “Haydi Beşiktaş” diye bağırışlarıyla salonu gaza getiren, elleri ağzında Beşiktaş’ın koçuna, hocasına, saha içindeki hakeme akıl veren basketbol hastası. Voleybolda da, hentbolda da… Arma hangi salondaysa o orada. Uçarı kaçarı yok. Kimsenin adamı değil o. Beşiktaş’ın adamı. Kimseden bir çıkarı, kimselere gebeliği yok onun. Bunları düşünecek akıla ihtiyacı –insan aklı böyle çalışıyor işte, insan dediğin ne ola ki- sevigisine kara sürecek kalbe de sahip değil o. Normal olan o aslında ama hepimiz onu anormal görüyoruz. Kaçımız onun kadar sevebiliyoruz Beşiktaş’ı. Gittiğim her salonda o. Maç öncesi şovuyla, sessizlik anında narasıyla salonu ayağa kaldıran o. Salako Ferhat ile birlikte Beşiktaş’ın renkleri onlar… Derbi maç öncesi bileti olmayanlara konuşan tribün büyükleri “sizde basket maçına gidin kardeşim o da Beşiktaş bu da Beşiktaş” diyor. Ama o söz orada kalıyor. Galatasaray-Beşiktaş maçına bilet bulamayanlar tıpış tıpış evine koyuluyor. Sözde deli gibi seviyoruz Beşiktaş’ı… Tribündeki çoğu adam için Beşiktaş bahane, herkes cukka peşinde… Deli gibi sevenler Muratlar, Ferhatlar bu alemde… (Fotoğrafta boynunda atkı olan)
Yılmaz Erdoğan’ın şiirinde tarif ettiği gibi sevimli bir çocuk yüzü o. Her basket maçında Beşiktaş’ın tribündeki yegane takipçisi. Adı Murat… Tek muradı var salonda Beşiktaş’ı başarılı görmek. “Haydi Beşiktaş” diye bağırışlarıyla salonu gaza getiren, elleri ağzında Beşiktaş’ın koçuna, hocasına, saha içindeki hakeme akıl veren basketbol hastası. Voleybolda da, hentbolda da… Arma hangi salondaysa o orada. Uçarı kaçarı yok. Kimsenin adamı değil o. Beşiktaş’ın adamı. Kimseden bir çıkarı, kimselere gebeliği yok onun. Bunları düşünecek akıla ihtiyacı –insan aklı böyle çalışıyor işte, insan dediğin ne ola ki- sevigisine kara sürecek kalbe de sahip değil o. Normal olan o aslında ama hepimiz onu anormal görüyoruz. Kaçımız onun kadar sevebiliyoruz Beşiktaş’ı. Gittiğim her salonda o. Maç öncesi şovuyla, sessizlik anında narasıyla salonu ayağa kaldıran o. Salako Ferhat ile birlikte Beşiktaş’ın renkleri onlar… Derbi maç öncesi bileti olmayanlara konuşan tribün büyükleri “sizde basket maçına gidin kardeşim o da Beşiktaş bu da Beşiktaş” diyor. Ama o söz orada kalıyor. Galatasaray-Beşiktaş maçına bilet bulamayanlar tıpış tıpış evine koyuluyor. Sözde deli gibi seviyoruz Beşiktaş’ı… Tribündeki çoğu adam için Beşiktaş bahane, herkes cukka peşinde… Deli gibi sevenler Muratlar, Ferhatlar bu alemde… (Fotoğrafta boynunda atkı olan)Şampiyonluk Kemeri Ankaragücü'nde
 Artık spor medyasına mesafeli durduğumdan bu yana eski dergileri karıştırıyorum. Ne kadar güzel haberler yapmışız da duyan, gören, duyuran, takdir eden pek az olmuş. Yine dergileri karıştırırken muhteşem bir uyarlama gördüm. Okumuşum daha önceleri ama unutmuşum zamanla. Tarihini de hatırlayamıyorum. Yanılmıyorsam Deniz Arslan'ın bir yazısıydı. Şampiyonluk ünavıyla ilgili. Boksta kemer nasıl değişirse futbolda da öyle değişir:) Bunun da kendi içinde bir mantığı var elbette. Galatasaray 2008-2009 sezonunda şampiyonluk kemerini 5 hafta taşıyıp Bursaspor'a devretmiş Bursa'da. Bursa bu kemeri ertesi hafta Eskişehirspor'a, Eskişehirspor ise tam 3 hafta boyunca kemeri Fenerbahçe ve Galatasaray'a kaptırmaktansa Ankaraspor'a veririm diyerek taşımış ve 10. haftada kemer Kocaman'ın öğrencilerinde kalmış. Fenerbahçe, Eskişehirspor'dan alamadığı kemeri bir hafta sonra Ankaraspor'dan almış ve bu sezon bu kemeri en çok taşıyan takım olma ünvanını da kazanmış: 9 hafta. Uzun süre Aragones'de kalan kemeri İBB Spor almış 19. haftada ve kemeri sadece 2 hafta taşıyabilmiş ve kendi evinde Ankaragücü'ne teslim etmiş. Şampiyonluk kemeri bu hafta Ankaragücü ile Hacettepe arasında olacak. Tabii futbol boks olsaydı eğer.
Artık spor medyasına mesafeli durduğumdan bu yana eski dergileri karıştırıyorum. Ne kadar güzel haberler yapmışız da duyan, gören, duyuran, takdir eden pek az olmuş. Yine dergileri karıştırırken muhteşem bir uyarlama gördüm. Okumuşum daha önceleri ama unutmuşum zamanla. Tarihini de hatırlayamıyorum. Yanılmıyorsam Deniz Arslan'ın bir yazısıydı. Şampiyonluk ünavıyla ilgili. Boksta kemer nasıl değişirse futbolda da öyle değişir:) Bunun da kendi içinde bir mantığı var elbette. Galatasaray 2008-2009 sezonunda şampiyonluk kemerini 5 hafta taşıyıp Bursaspor'a devretmiş Bursa'da. Bursa bu kemeri ertesi hafta Eskişehirspor'a, Eskişehirspor ise tam 3 hafta boyunca kemeri Fenerbahçe ve Galatasaray'a kaptırmaktansa Ankaraspor'a veririm diyerek taşımış ve 10. haftada kemer Kocaman'ın öğrencilerinde kalmış. Fenerbahçe, Eskişehirspor'dan alamadığı kemeri bir hafta sonra Ankaraspor'dan almış ve bu sezon bu kemeri en çok taşıyan takım olma ünvanını da kazanmış: 9 hafta. Uzun süre Aragones'de kalan kemeri İBB Spor almış 19. haftada ve kemeri sadece 2 hafta taşıyabilmiş ve kendi evinde Ankaragücü'ne teslim etmiş. Şampiyonluk kemeri bu hafta Ankaragücü ile Hacettepe arasında olacak. Tabii futbol boks olsaydı eğer.25 Şubat 2009 Çarşamba
Bu Kez Olsun
 İBB maçları Beşiktaş için hep kader maçları oluyor. Geçen sene Liverpool’u İnönü’de 2-1 yendiğimiz haftanın ardından ligde İBB ile karşılaşmıştık ve golsüz beraberlikle ayrılmıştık. O maç ligde zorlanacağımızın işaretlerini veren ilk maçlardandı geçen sezon. Sonra Olimpiyat yolları tutuldu. Şampiyonluk için konvoylar, stadyumu dolduracağız naraları… Ama Bobo’ya çıkan kırmızıyla şampiyonluk ve liderlik de elimizden kayıp gitmişti. Stadyum dolmamış, tribünlerin şampiyonluk beklentisi azalmıştı.Bu sezon Ramazan ayında çıktığımız İBB maçı soğuk havada, tatsız oyunla, ıssız statta oynanmış, sonuçta geleneksele bağlamıştı. O Olimpiyat stadı ki yolumuza hep taş koydu bizim. Beşiktaş ki en sevmediklerimize hep kıyak geçmiştir bugüne dek... Biz ne kadar belediye takımları kahrolsun desek o hep dağıtmıştır puanları haketmeyenlere, olmaması gerekenlere... Kendimi bildim bileli böyledir Beşiktaş. Bu özelliğidir belki de başarılı olmasını hep çok istememizin... İBB Spor lige çıktığından bu yana galibiyet alamadık. Her maçımız beraberlikle sonuçlandı. Cuma günü tahminen tıklım tıklım tribünler önünde yenmeye çalışacağız onları. Umutluyuz cuma günü. Şampiyonluk havasına girmiş bir takım soğuk terler dökecektir İnönü’de. Olası puan kaybı şampiyonluğun uçup gitmesi anlamına gelmiyor. Birilerinin tribünlerin gazını alması gerekiyor. Alınacak bir puan bizi şampiyonluk yolundan alıkoymayacaktır. Bu lig daha çok şey görür. Ama biz de görmek istiyoruz artık şu gereksiz kulüplere karşı 3 puan...
İBB maçları Beşiktaş için hep kader maçları oluyor. Geçen sene Liverpool’u İnönü’de 2-1 yendiğimiz haftanın ardından ligde İBB ile karşılaşmıştık ve golsüz beraberlikle ayrılmıştık. O maç ligde zorlanacağımızın işaretlerini veren ilk maçlardandı geçen sezon. Sonra Olimpiyat yolları tutuldu. Şampiyonluk için konvoylar, stadyumu dolduracağız naraları… Ama Bobo’ya çıkan kırmızıyla şampiyonluk ve liderlik de elimizden kayıp gitmişti. Stadyum dolmamış, tribünlerin şampiyonluk beklentisi azalmıştı.Bu sezon Ramazan ayında çıktığımız İBB maçı soğuk havada, tatsız oyunla, ıssız statta oynanmış, sonuçta geleneksele bağlamıştı. O Olimpiyat stadı ki yolumuza hep taş koydu bizim. Beşiktaş ki en sevmediklerimize hep kıyak geçmiştir bugüne dek... Biz ne kadar belediye takımları kahrolsun desek o hep dağıtmıştır puanları haketmeyenlere, olmaması gerekenlere... Kendimi bildim bileli böyledir Beşiktaş. Bu özelliğidir belki de başarılı olmasını hep çok istememizin... İBB Spor lige çıktığından bu yana galibiyet alamadık. Her maçımız beraberlikle sonuçlandı. Cuma günü tahminen tıklım tıklım tribünler önünde yenmeye çalışacağız onları. Umutluyuz cuma günü. Şampiyonluk havasına girmiş bir takım soğuk terler dökecektir İnönü’de. Olası puan kaybı şampiyonluğun uçup gitmesi anlamına gelmiyor. Birilerinin tribünlerin gazını alması gerekiyor. Alınacak bir puan bizi şampiyonluk yolundan alıkoymayacaktır. Bu lig daha çok şey görür. Ama biz de görmek istiyoruz artık şu gereksiz kulüplere karşı 3 puan...24 Şubat 2009 Salı
Fenercell&Aragones&Şampiyonluk
 Bir önceki postta Galatasaray'ın belki de Guardiola'sını bulduğunu yazmıştık. Gelenlerin gidenleri arattığı kulüplerden biri muradına ererken diğeri Fenerbahçe Aragones ile hala devam ediyor. Hatırlıyorum sezon başında hangisi önce gönderilir diye anketler açılıyordu. Ertuğrul gideli çok oldu, Skibbe gönderildi. Aragones hala duruyor. En sabırlı yönetim, istikrara inanan yönetim Fenerbahçe diyebilir miyiz? Bir de bu göndermelerin ekonomik boyutu var tabii. Aragones'i getirmekte .öt isterdi, göndermekte .öt ister. Bakıyorum da Fenerbahçe yönetimi hala Fenercell ile uğraşıyorlar. Spor kulübü değil de ekonomi kulübü olmuş Fenerbahçe. Sezon başında sorulan soruların yanıtı Aragones oldu. Beşiktaş'ın ve Galatasaray'ın da taraftarı şimdi umutlu şampiyonluk hala kaçmış değil. Ancak Fenerbahçeliler öyle düşünmüyor. Aragones ile zor diyorlar. Olsun Fenercell var:)
Bir önceki postta Galatasaray'ın belki de Guardiola'sını bulduğunu yazmıştık. Gelenlerin gidenleri arattığı kulüplerden biri muradına ererken diğeri Fenerbahçe Aragones ile hala devam ediyor. Hatırlıyorum sezon başında hangisi önce gönderilir diye anketler açılıyordu. Ertuğrul gideli çok oldu, Skibbe gönderildi. Aragones hala duruyor. En sabırlı yönetim, istikrara inanan yönetim Fenerbahçe diyebilir miyiz? Bir de bu göndermelerin ekonomik boyutu var tabii. Aragones'i getirmekte .öt isterdi, göndermekte .öt ister. Bakıyorum da Fenerbahçe yönetimi hala Fenercell ile uğraşıyorlar. Spor kulübü değil de ekonomi kulübü olmuş Fenerbahçe. Sezon başında sorulan soruların yanıtı Aragones oldu. Beşiktaş'ın ve Galatasaray'ın da taraftarı şimdi umutlu şampiyonluk hala kaçmış değil. Ancak Fenerbahçeliler öyle düşünmüyor. Aragones ile zor diyorlar. Olsun Fenercell var:)23 Şubat 2009 Pazartesi
Galatasaray'ın Guardiolası Olur Mu?
 Galatasaray Gerets'i, Fenerbahçe ise Zico'yu yana yakıla arıyor... Biz kimi arıyoruz derseniz, bunca sene gidenlere bakınca aklımda keşke gitmeseydi diyeceğim iki teknik direktör var: Del Bosque ve Tigana... Ama bunlarda göreceli tabii...
Galatasaray Gerets'i, Fenerbahçe ise Zico'yu yana yakıla arıyor... Biz kimi arıyoruz derseniz, bunca sene gidenlere bakınca aklımda keşke gitmeseydi diyeceğim iki teknik direktör var: Del Bosque ve Tigana... Ama bunlarda göreceli tabii...Galatasaray ani bir kararla Bülent Korkmaz'a yöneldi ve anlaştı. 1 buçuk yıllık anlaşmaya vardıkları Bülent Korkmaz Galatasaray'ın Guardiola arayışıdır... Başarılı olur mu? Bu zamana dek takımları nasıl bir futbol felsefesini sahaya yansıttı derseniz o konuda da net bir bilgim olduğunu söyleyemem ama Bülent Korkmaz Galatasaray'ın özüne dönüşünün sinyalidir. Galatasaray her buhran döneminde içine yönelir ve çoğunlukla da başarılı olur? Bunu o kadar çok gördük ki. Yabancısız oynamalar, Fatih Terim dönemi, yaşlı oyuncuları ağabeylik uğruna kadroda tutarak gelen başarılar... Daha neler neler. Elimizde oynatacağı sistem üzerine bir veri, oynattığı takımlar üzerinden sağlıklı bir argüman olmadığı için nedenlerini, nasıllarını, olurlarını söylemek zor ama ben Bülent Korkmaz'ın Galatasaray'da Galatasaraylılar'ın görmek istediği havayı yakalayacağını düşünüyorum...
22 Şubat 2009 Pazar
Gülleri'n İçinden
 Haftanın görünümünde Taner Gülleri 4 büyüklere attığı 4 golü 5'e çıkarabilir mi diye düşünmüştük. İnanılmaz bir performansla Taner Gülleri attığı kadarını daha attı Galatasaray'a. Geçen sene Kocaelispor Teknik Direktörü Kayhan Çubuklu "Çok yetenekli bir oyuncu. Bu zamana kadar, bu yaşına kadar nasıl ön plana çıkamamış hayret ediyorum" demişti.
Haftanın görünümünde Taner Gülleri 4 büyüklere attığı 4 golü 5'e çıkarabilir mi diye düşünmüştük. İnanılmaz bir performansla Taner Gülleri attığı kadarını daha attı Galatasaray'a. Geçen sene Kocaelispor Teknik Direktörü Kayhan Çubuklu "Çok yetenekli bir oyuncu. Bu zamana kadar, bu yaşına kadar nasıl ön plana çıkamamış hayret ediyorum" demişti. 21 Şubat 2009 Cumartesi
Siyasilerin Atkıları
 
  
 Hakkaniyet
20 Şubat 2009 Cuma
Vay vay vay...
 
  Fenerbahçe Avea'yı safında tutarken, Türk Telekom'u da safına çekmeyi başardı. Toplantı da Türk Telekom Genel Müdürü Paul Doany'nin Türkçe konuşması şaşırttı. Metni İngilizce anlatmak yerine önündeki kağıttan Türkçe okudu. Aziz Yıldırım, Mahmut Uslu, Tahir Perek, Murat Özaydınlı ve Ali Koç toplantıda yer aldılar. Değişik bir şov oldu. Avea forma-bayrak dikmenin bokunu çıkarmış ve sonunda gereksiz bir dünya rekorumuz daha olmuş. İşin ilginci bu toplantıda Göksel Gümüşdağ da yer alıyor. Ne işi vardı acaba? Türk Telekom Fenerbahçe'ye 10 milyon dolar verecek mi gerçekten? Verecekse bunun adı haksız rekabet... Trabzon'un ana sponsoru Türk Telekom, Galatasaray'ın stadının adı Türk Telekom Arena. Hani Beşiktaş'a. Yok... Adamlar tribünlerini pazarlıyorlar. Biz bakınıyoruz etrafımıza. Makas gitgide açılıyor. Fulya Projesi'ne bak şu Fener'in tribünlerinden gelen paraya bak. Anlayana sivrisinek saz...
Fenerbahçe Avea'yı safında tutarken, Türk Telekom'u da safına çekmeyi başardı. Toplantı da Türk Telekom Genel Müdürü Paul Doany'nin Türkçe konuşması şaşırttı. Metni İngilizce anlatmak yerine önündeki kağıttan Türkçe okudu. Aziz Yıldırım, Mahmut Uslu, Tahir Perek, Murat Özaydınlı ve Ali Koç toplantıda yer aldılar. Değişik bir şov oldu. Avea forma-bayrak dikmenin bokunu çıkarmış ve sonunda gereksiz bir dünya rekorumuz daha olmuş. İşin ilginci bu toplantıda Göksel Gümüşdağ da yer alıyor. Ne işi vardı acaba? Türk Telekom Fenerbahçe'ye 10 milyon dolar verecek mi gerçekten? Verecekse bunun adı haksız rekabet... Trabzon'un ana sponsoru Türk Telekom, Galatasaray'ın stadının adı Türk Telekom Arena. Hani Beşiktaş'a. Yok... Adamlar tribünlerini pazarlıyorlar. Biz bakınıyoruz etrafımıza. Makas gitgide açılıyor. Fulya Projesi'ne bak şu Fener'in tribünlerinden gelen paraya bak. Anlayana sivrisinek saz...Haftanın Tahmini (2)
19 Şubat 2009 Perşembe
Yorum
 Geçenlerde Genç Fenerbahçeliler'in güçlendiğini en azından dışarıdan bakan biri olarak Aziz Yıldırım'ı kendileriyle muhatap bir hale getirdikleri için güçlü gibi göründüklerini yazmıştım. Tribünü kovalayan arkadaşlarımdan biri "Atma lan prim yaptıkları falan yok" diye kafa göz girişince "Ne peki olay söyle öyle yazalım" dedim. "Genç Fenerbahçeliler prim yaptı demişsin prim yaptıkları falan yok. Zaten güçlüler bu adamlar. Tribünü kovalayan herkes Aziz Yıldırım'a düşman, başkan biz staddan çıkarken ışıkları söndürüyor koridorlarda kapkaranlık iniyoruz. Bizim deplasmandaki maçların biletlerini kendi istiyor rakip kulup başkanlarından. Biz deplasmana gitmeyelim diye herkese ceza veriyor, verdiriyor. Haklı haksız… Eskişehir'de meşale yakıldı diye şimdi önümüze koyup ceza veriyor. Meşaleleri sen dağıttın diyor. Belge yok, kanıt yok… Cezalara, hak mahrumiyetlerine ve paranın gücüne… Kafa tutulan şey bu ve tüm bunlar Aziz Yıldırım'ın emriyle oluyor Şükrü Saraçoğlu'nda. Genç Fenerbahçeliler prim yapmadı bu işlerden… Primden kastın güç kazanmaksa zaten güçlülerdi bu insanlar…"
 Geçenlerde Genç Fenerbahçeliler'in güçlendiğini en azından dışarıdan bakan biri olarak Aziz Yıldırım'ı kendileriyle muhatap bir hale getirdikleri için güçlü gibi göründüklerini yazmıştım. Tribünü kovalayan arkadaşlarımdan biri "Atma lan prim yaptıkları falan yok" diye kafa göz girişince "Ne peki olay söyle öyle yazalım" dedim. "Genç Fenerbahçeliler prim yaptı demişsin prim yaptıkları falan yok. Zaten güçlüler bu adamlar. Tribünü kovalayan herkes Aziz Yıldırım'a düşman, başkan biz staddan çıkarken ışıkları söndürüyor koridorlarda kapkaranlık iniyoruz. Bizim deplasmandaki maçların biletlerini kendi istiyor rakip kulup başkanlarından. Biz deplasmana gitmeyelim diye herkese ceza veriyor, verdiriyor. Haklı haksız… Eskişehir'de meşale yakıldı diye şimdi önümüze koyup ceza veriyor. Meşaleleri sen dağıttın diyor. Belge yok, kanıt yok… Cezalara, hak mahrumiyetlerine ve paranın gücüne… Kafa tutulan şey bu ve tüm bunlar Aziz Yıldırım'ın emriyle oluyor Şükrü Saraçoğlu'nda. Genç Fenerbahçeliler prim yapmadı bu işlerden… Primden kastın güç kazanmaksa zaten güçlülerdi bu insanlar…"17 Şubat 2009 Salı
Beşiktaş'ın Eto'osu
 Beşiktaşlı Fercani Bey... Belki de Beşiktaş'ta oynayan ilk çikolata renkli futbolcu. Beşiktaş'ı şampiyon yapan forvet oyuncusu. Soner Yalçın'ın "Siz Kimi Kandırıyorsunuz" adlı enfes kitabının futbola ayrılan sayfalarında buldum. Bilmeyen Beşiktaşlılar varsa ismiyle google'da aratırlarsa mutlaka daha ayrıntılı bilgi sahibi olacaklardır. Beşiktaş'ı İstanbul Ligi'nde şampiyonluğa ulaştıran Fercani Bey'in asıl olayı ise şu: Türkiye ilk kez olimpiyatlara katılacaktır. Futbolda Çekoslavakya ile eşleşilir. Ama Fercani Bey takıma alınmamıştır. Vala Somalı yıllar sonra gider sorar Fercani Bey'e: "Bu söylenenler doğru mu? Renginden dolayı mı almadılar seni?".... Fercani Bey cevaplar: "Bana böyle açıkladılar." Vala Somalı sonrasında araştırır ki olay doğrudur. Fercani Bey'i rengi yüzünden almadılar diyen Vala Somalı hala yaşıyor. Bilenler bilir:)
Beşiktaşlı Fercani Bey... Belki de Beşiktaş'ta oynayan ilk çikolata renkli futbolcu. Beşiktaş'ı şampiyon yapan forvet oyuncusu. Soner Yalçın'ın "Siz Kimi Kandırıyorsunuz" adlı enfes kitabının futbola ayrılan sayfalarında buldum. Bilmeyen Beşiktaşlılar varsa ismiyle google'da aratırlarsa mutlaka daha ayrıntılı bilgi sahibi olacaklardır. Beşiktaş'ı İstanbul Ligi'nde şampiyonluğa ulaştıran Fercani Bey'in asıl olayı ise şu: Türkiye ilk kez olimpiyatlara katılacaktır. Futbolda Çekoslavakya ile eşleşilir. Ama Fercani Bey takıma alınmamıştır. Vala Somalı yıllar sonra gider sorar Fercani Bey'e: "Bu söylenenler doğru mu? Renginden dolayı mı almadılar seni?".... Fercani Bey cevaplar: "Bana böyle açıkladılar." Vala Somalı sonrasında araştırır ki olay doğrudur. Fercani Bey'i rengi yüzünden almadılar diyen Vala Somalı hala yaşıyor. Bilenler bilir:) En Etkileyici Tribünler Galatasaray'da!
 Milan Baros, Liverpool'da, O.Lyon'da, B.Ostrava'da, Portsmouth'ta, Aston Villa'da ve Galatasaray'da forma giydi. "Hayatımdaki en etkileyici iki taraftar grubu Liverpool ve Galatasaray tribünleri oldu" demiş. Geçenlerde de buna benzer bir açıklamayı Lincoln yapmıştı. O da Galatasaray tribünlerini gördüğü en iyi tribünler olarak nitelemişti. Bugün Avrupalılara sorsak Türkiye'deki tek cehennem de Ali Sami Yen değil mi zaten. Galatasaray tribünlerinin 90'ların ikinci yarısından bu yana hiçbir zaman iyi olduğunu görmedim. Sezonun geneline bakıldığında 3 büyüklerin hatta Anadolu'nun bazı tribünlerinin bile gerisinde kaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama ne hikmetse Ali Sami Yen cehennemi diye anılmayı da başardılar onlar. İnönü cehennemi, Saraçoğlu cehennemi nasıl da sırıtıyor Sami Yen'in yanında. Türkiye'nin en iyi atmosfere sahip statlarından biri sandı Avrupalılar yıllarca. Oysa işin aslı öyle değil. Galatasaray tribünleri koreografi alanında -ki çok iddialılar- dahi rakiplerine üstünlük sağlamış değil. Yaratıcılık anlamında rakiplerinin yanına dahi yaklaşamaz. Takıma bağlılıkta birçok tribünün ardında kalır. Galatasaray taraftarının dahi en iyi tribün bizde dediğine, bunu dese de buna inandığına inandıramaz kimse beni. Etkileyicilikte sonlarda gelir Galatasaray. Saygı duyulacak tribünler sıralaması olsa Beşikaş'ı, etkileyici tribünler sıralamasında da Galatasaray'ı sonlara saklardım. Bu sezon hiçbir maçı kapalı gişe oynamamış Galatasaray tribünlerini etkileyici diye haberlerde görünce bu yazıyı da yazmak farz oldu kardeşim.
Milan Baros, Liverpool'da, O.Lyon'da, B.Ostrava'da, Portsmouth'ta, Aston Villa'da ve Galatasaray'da forma giydi. "Hayatımdaki en etkileyici iki taraftar grubu Liverpool ve Galatasaray tribünleri oldu" demiş. Geçenlerde de buna benzer bir açıklamayı Lincoln yapmıştı. O da Galatasaray tribünlerini gördüğü en iyi tribünler olarak nitelemişti. Bugün Avrupalılara sorsak Türkiye'deki tek cehennem de Ali Sami Yen değil mi zaten. Galatasaray tribünlerinin 90'ların ikinci yarısından bu yana hiçbir zaman iyi olduğunu görmedim. Sezonun geneline bakıldığında 3 büyüklerin hatta Anadolu'nun bazı tribünlerinin bile gerisinde kaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama ne hikmetse Ali Sami Yen cehennemi diye anılmayı da başardılar onlar. İnönü cehennemi, Saraçoğlu cehennemi nasıl da sırıtıyor Sami Yen'in yanında. Türkiye'nin en iyi atmosfere sahip statlarından biri sandı Avrupalılar yıllarca. Oysa işin aslı öyle değil. Galatasaray tribünleri koreografi alanında -ki çok iddialılar- dahi rakiplerine üstünlük sağlamış değil. Yaratıcılık anlamında rakiplerinin yanına dahi yaklaşamaz. Takıma bağlılıkta birçok tribünün ardında kalır. Galatasaray taraftarının dahi en iyi tribün bizde dediğine, bunu dese de buna inandığına inandıramaz kimse beni. Etkileyicilikte sonlarda gelir Galatasaray. Saygı duyulacak tribünler sıralaması olsa Beşikaş'ı, etkileyici tribünler sıralamasında da Galatasaray'ı sonlara saklardım. Bu sezon hiçbir maçı kapalı gişe oynamamış Galatasaray tribünlerini etkileyici diye haberlerde görünce bu yazıyı da yazmak farz oldu kardeşim.15 Şubat 2009 Pazar
Adaletin Terazisi 1-1 Şaşarken
 Evden çıkıp Beşiktaş’a geçerken Selimiye’de bir amatör maçın oynandığını gördüm. “Müsait bir yerde” diyerek indim dolmuştan ve stadyumun mütevazı tribünlerine kuruldum. Tepebağ ve İdealtepe spor kulüplerinin minibüslerini stadın önünde görmesem kim kiminle oynuyor onu da öğrenemezdim herhalde. Tribünlerde 25-30 kişi toplanmış pazar günü futbolun mutfağını izlemeye koyulmuşlar. Tribünlerdeki bu futbol sevdalıları aralarında konuşurlarken süper amatör maçı olduğunu öğrendim. Siyahlar Tepebağ, turuncu beyazlar İdealtepe… Maç başladı. İki takımın oyuncuları da sertliğiyle meşhur amatör maçlara nazaran oldukça düşük sertlikte oynuyorlar. Sadece futbol oynuyorlar. Hakeme itiraz yok, ayağa tek top, ters kanada top açmalar, pozisyonlar, kanat bindirmeleri, ters kademeler… Bu güzellikleri sahaya yansıtan siyahlar yani Tepebağ… Yine öğrendim ki maçın ikinci yarısıymış ve maçın skoru 2-0… Tepebağ önde sanıyorum. Öyle oyuncuları var ki yıllardır birbirleriyle oynuyor gibiler. Rakiplerini eziyorlar. Bacak araları, rakibi üçgene almalar… İdealtepe öndeymiş ve siyahlar küme düşmeyi garantilemişler. Nasıl olur diye düşünüyorum tabii… İdealtepe ilk yarıda iki tane atmış ama maçı izleseniz turuncular, siyahlara iki tane nasıl atmış diye düşünürsünüz. Maçın bitmesine yakın çıktım Selimiye’den. Muhtemelen öyle de bitmiştir. Şu futbolun adaleti yok.
Evden çıkıp Beşiktaş’a geçerken Selimiye’de bir amatör maçın oynandığını gördüm. “Müsait bir yerde” diyerek indim dolmuştan ve stadyumun mütevazı tribünlerine kuruldum. Tepebağ ve İdealtepe spor kulüplerinin minibüslerini stadın önünde görmesem kim kiminle oynuyor onu da öğrenemezdim herhalde. Tribünlerde 25-30 kişi toplanmış pazar günü futbolun mutfağını izlemeye koyulmuşlar. Tribünlerdeki bu futbol sevdalıları aralarında konuşurlarken süper amatör maçı olduğunu öğrendim. Siyahlar Tepebağ, turuncu beyazlar İdealtepe… Maç başladı. İki takımın oyuncuları da sertliğiyle meşhur amatör maçlara nazaran oldukça düşük sertlikte oynuyorlar. Sadece futbol oynuyorlar. Hakeme itiraz yok, ayağa tek top, ters kanada top açmalar, pozisyonlar, kanat bindirmeleri, ters kademeler… Bu güzellikleri sahaya yansıtan siyahlar yani Tepebağ… Yine öğrendim ki maçın ikinci yarısıymış ve maçın skoru 2-0… Tepebağ önde sanıyorum. Öyle oyuncuları var ki yıllardır birbirleriyle oynuyor gibiler. Rakiplerini eziyorlar. Bacak araları, rakibi üçgene almalar… İdealtepe öndeymiş ve siyahlar küme düşmeyi garantilemişler. Nasıl olur diye düşünüyorum tabii… İdealtepe ilk yarıda iki tane atmış ama maçı izleseniz turuncular, siyahlara iki tane nasıl atmış diye düşünürsünüz. Maçın bitmesine yakın çıktım Selimiye’den. Muhtemelen öyle de bitmiştir. Şu futbolun adaleti yok.
Selimiye’den Üsküdar’a oradan da Beşiktaş’a… Üsküdar’da motorların oraya doğru yürürken “seni beeeeen değişmem hiçbir şeyeeee, tat vermiyor inaaaaaan, sensiz geçen saniyeeeee” tezahüratını hani şu Nilüfer’in içime işlerken şarkısına uyarlanan bestemizi duydum uzaklardan. Beşiktaşlılar Üsküdar’dan başlamışlar tezahürata diye düşünürken bestenin başındaki “Trabzonum”u duymamışım. Yaklaşık 40 kişilik bir grup Trabzonsporlu grup iskelede bağırıyorlar. Aynı motora bindik Trabzonlu kardeşlerimizle… Marmara Üniversiteli, Gurbetçi Gençler ve bilumum aklı başında Trabzonsporlu. Adamların pislikle işi olmaz belli. Maç izleyecekler, gidecekler... Gider yapmak, Beşiktaş'a sallamak yok. Trabzonlular motorun üstüne çıktılar bizde alta indik. Beşiktaş’a gidene dek tepemizde horon, kolbastı… Ne biliyorlarsa oynadılar gönüllerince. Motorda 10 Beşiktaşlı ya varız ya yokuz. İsteseler bizi karşıya kadar dövebilirler. Dostluk kardeşlik diyoruz:) Yanımda oturan Beşiktaşlılar ellerinde biralarla içe içe geçiyorlar Beşiktaş’a. İçlerinden biri telefonda arkadaşına Trabzonlularla geliyoruz. Bir karşılama hazırlarsınız artık diyip kahkaha atıyor. Ciddiye almıyoruz tabii hiçbirimiz. Motor yanaşmaya yakın çıkıyorum motorun baş tarafına 3-5 Beşiktaşlı velet Kabataş iskelesinde elleri arkalarından bağlı bekliyorlar. En önce ben atlıyorum motordan arkamdan Trabzonlular, Beşiktaşlılar derken bir hurra oluyor. Taşlar sopalar, etraf Beşiktaşlı kaynıyor. Trabzonlulara girişecek halim yok çekiliyorum kenara. Gördüğüm kareler arasında kürek vardı bir Beşiktaşlının elinde Trabzonlulara sallıyor. Benim arkamdan ya iki ya üç Trabzonlu iniyor kafaları gözleri yarılmadan tekrar binmeye çalışıyorlar. Motor biraz uzaklaşıyor iskeleden, bu kez taş yağmuru başlıyor motora. Motordan inmek isteyen Beşiktaşlılar ve Trabzonsporlular Kabataş’a inemeden uzaklaşıyorlar iskeleden. Şöyle bir yuvarlak çizip tekrar yanaşmaya çalışıyor motor. Trabzonlular bir önceki çıkartmada kendilerine atılan taşları atmaya başlıyorlar. Ama daha büyük bir karşılık buluyorlar. Caminin yanındaki taşların hepsi denize fırlatılıyor. Beşiktaşlı sayısı da her saniye daha da artıyor. Motor yanaşmaktan vazgeçiyor ve yan taraftaki şehir hatlarının iskelesine yanaşmaya çalışıyor. Oraya da yetiştiriyor Beşiktaşlılar taşlarını. Yetmiyor o iskeleye doğru koşuyorlar. Bende izlemeye koyuluyorum olayları. Yaklaşık 10 dakika kimse çıkmıyor iskeleden dışarı. Bir ekip otosu bir de ambulans geliyor. Ambulans muhtemelen bir Trabzonluyu alıp hastaneye götürüyor. Beşiktaşlılar da dağılıyor.
14 Şubat 2009 Cumartesi
Irkçılık Bu Olsa Gerek
"Ne tür Yahudi bu?
Bu Yahudi Amsterdam'dan!
Kendi çocuğunu düzer
Danny Blind bu!"
"İşte Ajax treni geliyor Auschwitz'ten"
"Tıssssssssssssssssssssssss" (Gaz sızıntısı sesi)
"Sieg sieg sieg" (Bu sözlere Hitler selamı eşlik ediyormuş)
Antiazizcilik...
13 Şubat 2009 Cuma
Yenilgi
 "Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır." Bu kadar güzel bir söz uzun süredir duymamıştım. Az kelimeyle çok şey anlatan, bu kadar güzel bir cümleyi şiirinde kullanan şair Sezai Karakoç... Sürekli başarısız sonuçlar alan bir teknik direktörün ağzından çıkması muhtemel bir cümle aslında. Bunu diyen teknik direktör, kaybedilmiş bir şey yok, hayat devam ediyor, uzun bir maraton diyen teknik direktörden daha revadır kuşkusuz.
 "Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır." Bu kadar güzel bir söz uzun süredir duymamıştım. Az kelimeyle çok şey anlatan, bu kadar güzel bir cümleyi şiirinde kullanan şair Sezai Karakoç... Sürekli başarısız sonuçlar alan bir teknik direktörün ağzından çıkması muhtemel bir cümle aslında. Bunu diyen teknik direktör, kaybedilmiş bir şey yok, hayat devam ediyor, uzun bir maraton diyen teknik direktörden daha revadır kuşkusuz.Basketbolda Dolu Tribünler
 Basketbolda yoğun haftasonu. Beşiktaş-Efes Pilsen Akatlar'da olacak. Bizde orada olmaya çalışacağız. Anadolu Yakası'ndaysa çok ilginçbir maç ar. Fenerbahçe-Galatasaray bayan basket maçı. Hocalar gitti geldi. KFY 96 bekliyoruz diye gönderme yapmış. Salon ufak önce Caferağa sonra da Saraçoğlu diyorlar. Enteresan bir hafta olacak Beşiktaş ve Fenerbahçe taraftarları için.
Basketbolda yoğun haftasonu. Beşiktaş-Efes Pilsen Akatlar'da olacak. Bizde orada olmaya çalışacağız. Anadolu Yakası'ndaysa çok ilginçbir maç ar. Fenerbahçe-Galatasaray bayan basket maçı. Hocalar gitti geldi. KFY 96 bekliyoruz diye gönderme yapmış. Salon ufak önce Caferağa sonra da Saraçoğlu diyorlar. Enteresan bir hafta olacak Beşiktaş ve Fenerbahçe taraftarları için.
Fatih Akyel
 "Güiza şu an daha oturaklı" demiş Fatih Akyel. Biz de soralım "peki ya sen?" Fenerbahçe'den ayrıldığında Galatasaray'dan ayrıldığından daha çok üzüldüğünü söylemişsin. Peki ya sen Fatih? Sen şimdi oturaklı mısın? Hala eski hesaplardasın. Kocaeli'de oynadığının bile kimse farkında değil. Bence sen oturaklı olamayacaksın, ayakta yolcu olarak kalacaksın. Hatırlanmayacaksın...
"Güiza şu an daha oturaklı" demiş Fatih Akyel. Biz de soralım "peki ya sen?" Fenerbahçe'den ayrıldığında Galatasaray'dan ayrıldığından daha çok üzüldüğünü söylemişsin. Peki ya sen Fatih? Sen şimdi oturaklı mısın? Hala eski hesaplardasın. Kocaeli'de oynadığının bile kimse farkında değil. Bence sen oturaklı olamayacaksın, ayakta yolcu olarak kalacaksın. Hatırlanmayacaksın...Haftanın Tahmini
12 Şubat 2009 Perşembe
Deriniz Derin...
11 Şubat 2009 Çarşamba
Atsuto Uchida
 Kardeşimiz Mustafa Taha yorumculuk yapınca ben de 90 dakika oturup izleyeyim dedim ama hakikaten çok sıkıcı bir maçtı. Dünya Kupası Elemeleri için karşı karşıya gelen bu iki devin mücadelesi fare doğurdu. Avustralya artık Asya'dan mücadele edecekmiş. Kendi kıtasında bu kadar zorlanmıyordu ama Japonya gibi güçlü ekiplerle daha sık karşılaşacaklar artık. Maçta Mustafa Taha ve Caner Eler'in özellikle dikkat çektikleri Japon Uchida transfer edilesi bir oyuncu. Sağ bek, sağ açık hiç farketmiyor. İnanılmaz bir ciğerle oynuyor. Sıkıcı maçın tek keyifle izlenen ismi Atsuto Uchida. 1988 doğumlu, Kashima Antlers takımında oynuyor. Fiyatı 2 milyon 700 bin avro.
Kardeşimiz Mustafa Taha yorumculuk yapınca ben de 90 dakika oturup izleyeyim dedim ama hakikaten çok sıkıcı bir maçtı. Dünya Kupası Elemeleri için karşı karşıya gelen bu iki devin mücadelesi fare doğurdu. Avustralya artık Asya'dan mücadele edecekmiş. Kendi kıtasında bu kadar zorlanmıyordu ama Japonya gibi güçlü ekiplerle daha sık karşılaşacaklar artık. Maçta Mustafa Taha ve Caner Eler'in özellikle dikkat çektikleri Japon Uchida transfer edilesi bir oyuncu. Sağ bek, sağ açık hiç farketmiyor. İnanılmaz bir ciğerle oynuyor. Sıkıcı maçın tek keyifle izlenen ismi Atsuto Uchida. 1988 doğumlu, Kashima Antlers takımında oynuyor. Fiyatı 2 milyon 700 bin avro. 10 Şubat 2009 Salı
Budur Abiler...
Şişli'ye İki Yeni Stadyum
 Mustafa Sarıgül'ü izliyorum Kanal 1'de. O da futbol hastası malûm. Feriköy Stadyumu'nu ve Ayazağa Stadyumu'nu yenileyecekmiş. Feriköy Stadyumu'nu çok sevdiği Monaco stadına benzetmek istiyormuş. Maketini de gösterdi. Seneye bu stadı diker bu adam. Ayazağa Stadyumu'nun altına alışveriş merkezi yapacakmış. Maketinden anladığım kadarıyla alışveriş merkezinin çatısı saha olacakmış. Allah akıl fikir versin.
Mustafa Sarıgül'ü izliyorum Kanal 1'de. O da futbol hastası malûm. Feriköy Stadyumu'nu ve Ayazağa Stadyumu'nu yenileyecekmiş. Feriköy Stadyumu'nu çok sevdiği Monaco stadına benzetmek istiyormuş. Maketini de gösterdi. Seneye bu stadı diker bu adam. Ayazağa Stadyumu'nun altına alışveriş merkezi yapacakmış. Maketinden anladığım kadarıyla alışveriş merkezinin çatısı saha olacakmış. Allah akıl fikir versin.9 Şubat 2009 Pazartesi
Ormanlara yazık
 Hiç gazeteciyim diye tanıtmadım kendimi, tanıttıysam da buna kendim hiç inanmadım. Gazetecilik öyle oldum demekle olmuyor çünkü. Bir dergide, gazetede, internet sitesinde karalayıp bırakmak ve sonrasında da gazetecilik yapıyorum demek kolpalıkla eşdeğer gözümde. Bu kadar kolay olmamalıydı. Buna inandığım için mi böyle oldu onu da bilemiyorum ama yazı yazarak para kazanma dönemim bitti artık. Kader beni bambaşka bir noktaya itti şimdilik. Medyada bir yerlere gelmek hele hele babanız, amcanız, abiniz hayli zor. Bugüne dek yaptığım işle alakasız bir departmanda çalışacağım artık. Bir yandan da hem bu bloga yazarım hem de dışarıdan yazı gönderirim diyorum. Kafa karışık yani. Bunları neden anlattın derse okur, bundan sonrasını da okusun derim. Sabah aldım elime gazeteyi açtım ne var ne yok diye. Karşıma Ercan Saatçi'nin yazısı çıktı. Yazı değil aslında bu, bildiğin karalama yapıyor abi köşesinde. 3 başlık atıyor köşesindeki yazıya. Böylece daha az yazı yazmış oluyor. Bu üç yazıdan birinin başlığı aynen şu: "Kimsenin bunlara hakkı var mı?" Lan bu nasıl başlık. Sen o köşede yazıp para kazanıyorsun, biz bu işi bırakmak zorunda kalıyoruz ya o koyuyor adama. Yazık senin yazın için kesilen ağaca.
Hiç gazeteciyim diye tanıtmadım kendimi, tanıttıysam da buna kendim hiç inanmadım. Gazetecilik öyle oldum demekle olmuyor çünkü. Bir dergide, gazetede, internet sitesinde karalayıp bırakmak ve sonrasında da gazetecilik yapıyorum demek kolpalıkla eşdeğer gözümde. Bu kadar kolay olmamalıydı. Buna inandığım için mi böyle oldu onu da bilemiyorum ama yazı yazarak para kazanma dönemim bitti artık. Kader beni bambaşka bir noktaya itti şimdilik. Medyada bir yerlere gelmek hele hele babanız, amcanız, abiniz hayli zor. Bugüne dek yaptığım işle alakasız bir departmanda çalışacağım artık. Bir yandan da hem bu bloga yazarım hem de dışarıdan yazı gönderirim diyorum. Kafa karışık yani. Bunları neden anlattın derse okur, bundan sonrasını da okusun derim. Sabah aldım elime gazeteyi açtım ne var ne yok diye. Karşıma Ercan Saatçi'nin yazısı çıktı. Yazı değil aslında bu, bildiğin karalama yapıyor abi köşesinde. 3 başlık atıyor köşesindeki yazıya. Böylece daha az yazı yazmış oluyor. Bu üç yazıdan birinin başlığı aynen şu: "Kimsenin bunlara hakkı var mı?" Lan bu nasıl başlık. Sen o köşede yazıp para kazanıyorsun, biz bu işi bırakmak zorunda kalıyoruz ya o koyuyor adama. Yazık senin yazın için kesilen ağaca.Konya Deplasmanı
Gece Taksim'den çıktık yola. Konya'ya vardığımızda saat 11'di önce Mevlana'yı ziyaret ettik ardından etli ekmek... Etli ekmek ve Konya birleşince muhteşem bir yemek yiyeceğiz sanmıştık ama yanıldık. Bildiğin lahmacun bu. İstanbul'da daha güzelini yapıyorlar. Ama Konya çok güzel bir şehir. Tertemiz... Stadyumlarıysa iddia ediyorum Türkiye'nin en kötü stadyumu. Stadyumun tribünlerinde simetri adına hiçbir şey yok. Bizim üstümüz yarı kapalı yanımızdaki rakip tribün tamamen açık. Sanki onlar deplasman takımı. Nalçacılar da fos. Biz seslerini duymadık. Sahadaki Konyaspor ise Serhat Akın ve Giray Bulak ile havasını bulmuş durumda. Çok iyi oynadılar. Özellikle defansta hatasızdılar. Beşiktaş ise bu defansı nasıl açacağını bir türlü bilemedi. İbrahim Üzülmez takımın ne yazık ki en iyisiydi. Biraz da Ernst güzel işler yaptı. Gerisi tatsız tuzsuz... Bobo'nun karşı karşıya kaldığı pozisyon dışında bir heyecan yaşamadık. Dedik ya bu takım gereksiz maçları almayı çok seviyor. Konyaspor karşısındaki Beşiktaş kupa maçlarındaki Beşiktaş değildi. Maçın 85. dakikasından sonra Konya tribünleri "Şampiyonluk adayı aldı babayı" diye bağırınca çok güldük. Maç 0-0 bitince Konya stadında Konyalım yürü şarkısı çalar diyorduk yanılmadık. Yanıbaşımızdan tel örgülerin ardından evinin yolunu tutan Konyalılar elleriyle 5 işareti yapıyorlardı. Bunu da anlayamadım:) ve çok sayıda Fenerbahçe formalı arkadaşımız Konya tribünlerinde boy gösteriyorlardı. Biz de Konya kümeye diye bağırdık. Onlarda Şampiyon Trabzon diye bağırdılar. Saha içinden yazacak birşey bulamadım. Sıkıldık izlerken işte. Teptiğimiz yola çektiğimiz eziyete değmez.





 
7 Şubat 2009 Cumartesi
Boğaz'da Yoğun Haftasonu
 Gece menemenimiz tuttu. Nerede güzel olur diye düşünürken Çengelköy'e Fiko'nun kahveye gidelim dedik. Oldum olası sevmişimdir Çengelköy'ü. Kasaba gibi havası var. Herkes birbirini tanıyor. Ufacık, güzel, insanları rahat... Sitelere, resortlere, residencelara değişmem böyle bir semti. Sözü uzatmadan yukarıdaki fotoğrafa bırakayım. Yukarıda gördüğünüz karton bildiri Çengelköy'de her ağaca asılmış durumda an itibariyle. Böyle takımlara ihtiyacı var futbolumuzun. Belediyesporlardan ziyade böyle kartona yazı yazarak semtin sakinlerini toplamaya çalışan futbol sevdalısı insanların takımlarına çok ihtiyacımız var... Gelmeyen Beykozlu olsun demişler. Boğaz'ın bir başka rekabeti işte...
 Gece menemenimiz tuttu. Nerede güzel olur diye düşünürken Çengelköy'e Fiko'nun kahveye gidelim dedik. Oldum olası sevmişimdir Çengelköy'ü. Kasaba gibi havası var. Herkes birbirini tanıyor. Ufacık, güzel, insanları rahat... Sitelere, resortlere, residencelara değişmem böyle bir semti. Sözü uzatmadan yukarıdaki fotoğrafa bırakayım. Yukarıda gördüğünüz karton bildiri Çengelköy'de her ağaca asılmış durumda an itibariyle. Böyle takımlara ihtiyacı var futbolumuzun. Belediyesporlardan ziyade böyle kartona yazı yazarak semtin sakinlerini toplamaya çalışan futbol sevdalısı insanların takımlarına çok ihtiyacımız var... Gelmeyen Beykozlu olsun demişler. Boğaz'ın bir başka rekabeti işte... Bu da aynı gün Çengelköylülere bir başka çağrı. Ama ben burada gönül koyuyorum çocukluğumun geçtiği mor menekşelerden, Gebzespor'dan yana kalbim. Gebzespor'un Mekansızlar'ı gelir mi? Konya'da olamazsam bu maçta olacağım...
Bu da aynı gün Çengelköylülere bir başka çağrı. Ama ben burada gönül koyuyorum çocukluğumun geçtiği mor menekşelerden, Gebzespor'dan yana kalbim. Gebzespor'un Mekansızlar'ı gelir mi? Konya'da olamazsam bu maçta olacağım...6 Şubat 2009 Cuma
Sık Sık Sık Sık...
 Beşiktaş'ın Kurtlar Vadisi karakterlerinden Abdülhey'e bir bestesi vardı: "O baron bu baron farketmez bize- Kılıç'ın ipini çekicez yine- 30 sene hizmet ettin sen bu devlete-İnleyecek her yer Abdülhey diye." Bunun üzerine kendisine de beste istemişti. Şimdi yakınıyormuş... Şu Memati'ye de yaranılmıyor:) Beşiktaş maçlarına gidemiyorum demiş. "Beni gören Memati hakemin ayağına sık" diyor demiş...
Beşiktaş'ın Kurtlar Vadisi karakterlerinden Abdülhey'e bir bestesi vardı: "O baron bu baron farketmez bize- Kılıç'ın ipini çekicez yine- 30 sene hizmet ettin sen bu devlete-İnleyecek her yer Abdülhey diye." Bunun üzerine kendisine de beste istemişti. Şimdi yakınıyormuş... Şu Memati'ye de yaranılmıyor:) Beşiktaş maçlarına gidemiyorum demiş. "Beni gören Memati hakemin ayağına sık" diyor demiş...
 














