Evden çıkıp Beşiktaş’a geçerken Selimiye’de bir amatör maçın oynandığını gördüm. “Müsait bir yerde” diyerek indim dolmuştan ve stadyumun mütevazı tribünlerine kuruldum. Tepebağ ve İdealtepe spor kulüplerinin minibüslerini stadın önünde görmesem kim kiminle oynuyor onu da öğrenemezdim herhalde. Tribünlerde 25-30 kişi toplanmış pazar günü futbolun mutfağını izlemeye koyulmuşlar. Tribünlerdeki bu futbol sevdalıları aralarında konuşurlarken süper amatör maçı olduğunu öğrendim. Siyahlar Tepebağ, turuncu beyazlar İdealtepe… Maç başladı. İki takımın oyuncuları da sertliğiyle meşhur amatör maçlara nazaran oldukça düşük sertlikte oynuyorlar. Sadece futbol oynuyorlar. Hakeme itiraz yok, ayağa tek top, ters kanada top açmalar, pozisyonlar, kanat bindirmeleri, ters kademeler… Bu güzellikleri sahaya yansıtan siyahlar yani Tepebağ… Yine öğrendim ki maçın ikinci yarısıymış ve maçın skoru 2-0… Tepebağ önde sanıyorum. Öyle oyuncuları var ki yıllardır birbirleriyle oynuyor gibiler. Rakiplerini eziyorlar. Bacak araları, rakibi üçgene almalar… İdealtepe öndeymiş ve siyahlar küme düşmeyi garantilemişler. Nasıl olur diye düşünüyorum tabii… İdealtepe ilk yarıda iki tane atmış ama maçı izleseniz turuncular, siyahlara iki tane nasıl atmış diye düşünürsünüz. Maçın bitmesine yakın çıktım Selimiye’den. Muhtemelen öyle de bitmiştir. Şu futbolun adaleti yok.
Selimiye’den Üsküdar’a oradan da Beşiktaş’a… Üsküdar’da motorların oraya doğru yürürken “seni beeeeen değişmem hiçbir şeyeeee, tat vermiyor inaaaaaan, sensiz geçen saniyeeeee” tezahüratını hani şu Nilüfer’in içime işlerken şarkısına uyarlanan bestemizi duydum uzaklardan. Beşiktaşlılar Üsküdar’dan başlamışlar tezahürata diye düşünürken bestenin başındaki “Trabzonum”u duymamışım. Yaklaşık 40 kişilik bir grup Trabzonsporlu grup iskelede bağırıyorlar. Aynı motora bindik Trabzonlu kardeşlerimizle… Marmara Üniversiteli, Gurbetçi Gençler ve bilumum aklı başında Trabzonsporlu. Adamların pislikle işi olmaz belli. Maç izleyecekler, gidecekler... Gider yapmak, Beşiktaş'a sallamak yok. Trabzonlular motorun üstüne çıktılar bizde alta indik. Beşiktaş’a gidene dek tepemizde horon, kolbastı… Ne biliyorlarsa oynadılar gönüllerince. Motorda 10 Beşiktaşlı ya varız ya yokuz. İsteseler bizi karşıya kadar dövebilirler. Dostluk kardeşlik diyoruz:) Yanımda oturan Beşiktaşlılar ellerinde biralarla içe içe geçiyorlar Beşiktaş’a. İçlerinden biri telefonda arkadaşına Trabzonlularla geliyoruz. Bir karşılama hazırlarsınız artık diyip kahkaha atıyor. Ciddiye almıyoruz tabii hiçbirimiz. Motor yanaşmaya yakın çıkıyorum motorun baş tarafına 3-5 Beşiktaşlı velet Kabataş iskelesinde elleri arkalarından bağlı bekliyorlar. En önce ben atlıyorum motordan arkamdan Trabzonlular, Beşiktaşlılar derken bir hurra oluyor. Taşlar sopalar, etraf Beşiktaşlı kaynıyor. Trabzonlulara girişecek halim yok çekiliyorum kenara. Gördüğüm kareler arasında kürek vardı bir Beşiktaşlının elinde Trabzonlulara sallıyor. Benim arkamdan ya iki ya üç Trabzonlu iniyor kafaları gözleri yarılmadan tekrar binmeye çalışıyorlar. Motor biraz uzaklaşıyor iskeleden, bu kez taş yağmuru başlıyor motora. Motordan inmek isteyen Beşiktaşlılar ve Trabzonsporlular Kabataş’a inemeden uzaklaşıyorlar iskeleden. Şöyle bir yuvarlak çizip tekrar yanaşmaya çalışıyor motor. Trabzonlular bir önceki çıkartmada kendilerine atılan taşları atmaya başlıyorlar. Ama daha büyük bir karşılık buluyorlar. Caminin yanındaki taşların hepsi denize fırlatılıyor. Beşiktaşlı sayısı da her saniye daha da artıyor. Motor yanaşmaktan vazgeçiyor ve yan taraftaki şehir hatlarının iskelesine yanaşmaya çalışıyor. Oraya da yetiştiriyor Beşiktaşlılar taşlarını. Yetmiyor o iskeleye doğru koşuyorlar. Bende izlemeye koyuluyorum olayları. Yaklaşık 10 dakika kimse çıkmıyor iskeleden dışarı. Bir ekip otosu bir de ambulans geliyor. Ambulans muhtemelen bir Trabzonluyu alıp hastaneye götürüyor. Beşiktaşlılar da dağılıyor.
Selimiye’den Üsküdar’a oradan da Beşiktaş’a… Üsküdar’da motorların oraya doğru yürürken “seni beeeeen değişmem hiçbir şeyeeee, tat vermiyor inaaaaaan, sensiz geçen saniyeeeee” tezahüratını hani şu Nilüfer’in içime işlerken şarkısına uyarlanan bestemizi duydum uzaklardan. Beşiktaşlılar Üsküdar’dan başlamışlar tezahürata diye düşünürken bestenin başındaki “Trabzonum”u duymamışım. Yaklaşık 40 kişilik bir grup Trabzonsporlu grup iskelede bağırıyorlar. Aynı motora bindik Trabzonlu kardeşlerimizle… Marmara Üniversiteli, Gurbetçi Gençler ve bilumum aklı başında Trabzonsporlu. Adamların pislikle işi olmaz belli. Maç izleyecekler, gidecekler... Gider yapmak, Beşiktaş'a sallamak yok. Trabzonlular motorun üstüne çıktılar bizde alta indik. Beşiktaş’a gidene dek tepemizde horon, kolbastı… Ne biliyorlarsa oynadılar gönüllerince. Motorda 10 Beşiktaşlı ya varız ya yokuz. İsteseler bizi karşıya kadar dövebilirler. Dostluk kardeşlik diyoruz:) Yanımda oturan Beşiktaşlılar ellerinde biralarla içe içe geçiyorlar Beşiktaş’a. İçlerinden biri telefonda arkadaşına Trabzonlularla geliyoruz. Bir karşılama hazırlarsınız artık diyip kahkaha atıyor. Ciddiye almıyoruz tabii hiçbirimiz. Motor yanaşmaya yakın çıkıyorum motorun baş tarafına 3-5 Beşiktaşlı velet Kabataş iskelesinde elleri arkalarından bağlı bekliyorlar. En önce ben atlıyorum motordan arkamdan Trabzonlular, Beşiktaşlılar derken bir hurra oluyor. Taşlar sopalar, etraf Beşiktaşlı kaynıyor. Trabzonlulara girişecek halim yok çekiliyorum kenara. Gördüğüm kareler arasında kürek vardı bir Beşiktaşlının elinde Trabzonlulara sallıyor. Benim arkamdan ya iki ya üç Trabzonlu iniyor kafaları gözleri yarılmadan tekrar binmeye çalışıyorlar. Motor biraz uzaklaşıyor iskeleden, bu kez taş yağmuru başlıyor motora. Motordan inmek isteyen Beşiktaşlılar ve Trabzonsporlular Kabataş’a inemeden uzaklaşıyorlar iskeleden. Şöyle bir yuvarlak çizip tekrar yanaşmaya çalışıyor motor. Trabzonlular bir önceki çıkartmada kendilerine atılan taşları atmaya başlıyorlar. Ama daha büyük bir karşılık buluyorlar. Caminin yanındaki taşların hepsi denize fırlatılıyor. Beşiktaşlı sayısı da her saniye daha da artıyor. Motor yanaşmaktan vazgeçiyor ve yan taraftaki şehir hatlarının iskelesine yanaşmaya çalışıyor. Oraya da yetiştiriyor Beşiktaşlılar taşlarını. Yetmiyor o iskeleye doğru koşuyorlar. Bende izlemeye koyuluyorum olayları. Yaklaşık 10 dakika kimse çıkmıyor iskeleden dışarı. Bir ekip otosu bir de ambulans geliyor. Ambulans muhtemelen bir Trabzonluyu alıp hastaneye götürüyor. Beşiktaşlılar da dağılıyor.
Stada giriyorum, biraz daha kalabalık ortalık. İyi maç olunca doluyor tribünler. Kemik taraftarlar rahatsız:) Maç başlıyor saldırıyor bizimkiler, sürekli yan top ama kolpadan. Kimse yok çıkıp vuracak şu toplara. Denk de gelmiyor şansı da yok biraz ama Trabzon korkak oynuyor besbelli. Çıkamıyorlar. Yarı sahada oynanıyor maç. İnanamıyoruz. Kesin aldık diyoruz. Dakikalar ilerliyor, Trabzon yok ortalıkta ama biz de basiretsiziz. Olmuyor olmuyor derken Tello bir anlık hatasının bedelini ödetiyor Beşiktaş’a. Beşiktaş’tan kuşkumuz yok. Böyle devam ederse döner bu maç diyoruz. Trabzon golden sonra iyice siliniyor sahadan. Türkiye’de şampiyonluk kazanmış hiçbir takım şampiyon olduğu sezon bu kadar kötü bir maç oynamış mıdır? Sanmıyorum. Beşiktaş korner rekoru kırıyor, Trabzon’a koca maç pozisyon vermiyor. Ersun Yanal’ın böyle bir takımı olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Oluyormuş demek ki. Hücum futbolu, yerini bu kadar mahkum bir futbola nasıl bırakır inanamıyoruz. Çift forvetle 90 dakika kapandı Trabzon. Unutulmaz maçtı. Beşiktaş hiçbir takımı kendi sahasın bu kadar ezmedi ezemedi. Trabzon için iyi sinyal diyenlerde çıkacaktır. Bu kadar kötü oynadığın maçta yenilmiyorsan helal olsun diyenler de çıkacaktır tabii. Gün sonunda şu hayatın adaleti yok diyorum. Selimiye’de, Kabataş’ta, İnönü’de…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder