3 Temmuz 2009 Cuma

AKP, CHP, MHP, DTP ya da Tribün

1960’larda 70’lerde ya da 80’lerde gençliğin kafa yorduğu siyasi söylemlerin yerini, bugün 3 büyüklerin tribün grupları rakipleri için ortaya koydukları koreografilerle ve yaratıcı pankartlarla dolduruyor. Fenerbahçe’nin Yunanistan temsilcisi Panathinaikos karşısında açtığı “since 1453” pankartı ya da Galatasaray’ın Alman Bayer Leverkusen karşısında “AB’ye el öptüren Galatasaray kaşkollü Godfather” koreografisi siyasi göndermelerde bulunurken, bugünün partilerinin itici gücü olması gereken gençlik kolları, ocakları, grupları vs. bu gibi organizasyonları düzenleyemiyor, uzak duruyor. Hatta eylemlerde ya da mitinglerde genç zihinlerden çıkmış bu gibi etkin söylemlere hiç ama hiç rastlanmıyor. Türkiye’de bugün siyasilerin sık sık vurguladığı apolitik gençlik söylemi tribün gruplarına bakıldığında onları belki de haksız çıkarıyor. Ortada belki de düpedüz bir başarısızlık bulunuyor. İdeolojilerini gençlere anlatmak isteyen siyasi partiler şu an için siyah-beyaza, sarı-kırmızıya ya da sarı-laciverte yenik düşüyor. Uzun saatler harcanan emek, 5 kuruş para cebe koymadan, gönülden çalışma sonucu ortaya çıkan bu koreografiler ve pankartlar tribün gruplarının siyasilere çıkardığı kırmızı kart belki de.

Her mayıs ayında ekranlarda boy gösteren “Bizim kuşağımız böyleydi” ağabeyleri bugün gelinen noktayı mutlaka ibretle izliyordur. Ne oldu da gençlik bu bahsettiğimiz kulüplerin neferleri haline geldi?

Beşiktaş tribünlerini uzun süre tribün ağzıyla “kovalayan”, Beşiktaş Çarşı’nın yine tribün ağzıyla “sete çıkan”, ağabeylerinden biri gelinen noktayı “Bizi buna zorladılar. Sağ sol bitti. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray başladı” diyerek özetliyor durumu. Türk gençliğinin bugün harcadığı enerjinin yönünü gösteriyor bu açıklama. Desteklenen takımların deplasmanlarına onlarca otobüs gidilirken siyasi partilerin eylemlere ya da parti mitinglerine gençlik olarak gittiği otobüs sayısı mukayese dahi kabul etmez. Bu sadece İstanbul için sınırlı değil elbette. Kocaeli, İzmir, Eskişehir, Ankara, Adana… Sonuç Türkiye’nin her yerinde aynı.

Hatta durum öyle bir noktaya dayanıyor ki bazı kulüplerin tribün grupları solcu ya da sağcı olarak anılıyor. Türkiye’de futbolla ve tribünlerle yakından ilgilenen kişilerin nasıl bir yapıdan bahsettiğimi anladıklarını düşünüyorum. Örneğin, varoşları simgeleyen tribün grubu bahsettiğimiz konuya güzel bir örnek. Tribünlerinde otobüs zamlarına ilişkin açılan pankartlarla toplumsal sıkıntılara dikkat çeken tribünlerimiz mevcut. Siyasi partiler içerisinde ayak oyunlarından bezmiş, samimiyetsiz ilişkilerden sıkılmış, kendi görüşlerini açıklayıp uygulama şansı bulamamış gençliğin seçimi anlatmaya çalıştığımız. Kararı vereninde, uygulayanında kendisi olduğu tribünlerde bir pankart açmak daha cazip geliyor artık. Gençliğin seçimi diyoruz ama belki de bilerek tribünlere itilip siyasetten uzak tutulmaya yönlendirildiler. Dünyada bu sistemi açık açık söyleyen diktatörler belki de ilk kez uyguladılar ve başarılı oldular.

Şayet bu düşüncelerimiz doğruysa çok yakın bir zaman içerisinde değişikliklerle de karşı karşıyayız. Yenilenecek stadyumlarla bu gruplarında etkinliklerinin eskisi gibi olmayacağı söyleniyor. Artık tribünlerde daha pahalı kombinelerin çıkması, taraftarı kulüplerin müşteri olarak görmesi sonucu bahsettiğimiz gençlik ateşi, tribünlerde kendini istediği şekilde gösteremeyecek. Bugün futbola siyasilerin müdahalesi kirli minderden kaçan gençliği tribünlerde yakalamak amacını taşıyor belki de. Bu şekilde bir nüfuz yaratma isteği baş gösteriyor. Önce gençliği siyasetten uzaklaştırıp sonra futbol üzerinden bir sempati yaratmak ilginç gibi gözükebilir ama şu anki durum bundan ibaret… Milletvekillerinin illerinin takımına yaptıkları yardımlar, belediyelerin şehrin en büyük markaları arasında yer alan şehir takımlarına ilgisi başka nasıl açıklanabilir ki.

Hiç yorum yok: