29 Eylül 2009 Salı

Tut Ki Tutunalım

Sarıyer çoğumuzun çocukluğunuzdan kalma bir takım. Tıpkı bizden büyüklerin de 'Vefa' için söylediği gibi. Yıllarca eski adıyla 1. ligde boy gösterirken şimdilerde ne yaptıklarını ancak bakan görebiliyor. Geçen hafta yine eski günlerini arayan Göztepe ile oynadıkları maç için üç otobüs (yaklaşık 150 kişi) gitmişler İzmir'e. Toplamda beş bini aşkın biletli seyircinin izlediği maç bir 2. Lig Klasman müsabakasıydı. Yine geçtiğimiz hafta sonu oynanan Kayserispor-Kasımpaşa maçında ise büyük boşluklar vardı tribünlerde.

Oysa ki daha geçen sene maçlarda takımlarını yalnız bıraktıkları iddialarına karşı çıkmıştı Kayserispor Taraftarlar Derneği. Aradan bir sene geçmesine karşın değişen bir şey olmayınca Avrupadaki Kayserisporlular Dernekleri kampanya başlatmış ve mektup tarzında yayınlanan bir bildiriyle Kayserisporluları, Kayseri'de yaşayanları tribünlere çağırmış. Yazıdaki şu sözler ilginç; "...Kayseri'de yaşayan bir Kayserilinin ne gibi ortak noktası olabilir İstanbul takımıyla. Bu İstanbul takımlarını tutanlar Galatasaray Lisesi mezunumu? Yoksa Kadıköy doğumlu mu? Veya Beşiktaş çarşısında mı ekmeğini kazanıyor?... Hadi Kayserilim, kendi şehrinin değerlerine sahip çık. Çocuklarımız artık doğuştan İstanbullu değil, Kayserili, Kayserisporlu doğsun."

Elbette ki İstanbul takımlarını tutmanın yazıdaki sebeplerle bir bağı yok. Bir takıma sevdalanmanın, peşinden koşmanın sebebinin, şeklinin, şemalinin açıklanması oldukça güçtür. Gönüll verilen takımın maçında kendine ayrılan kısımda bulunmak bir adiyetlik ve alınan hazzın tarifi mümkün değildir. Mektupla, bildiriyle olmaz bu iş.

Hiç yorum yok: