25 Nisan 2010 Pazar
Benim Gördüklerim
22 Nisan 2010 Perşembe
Futbol Fahişeliği
19 Nisan 2010 Pazartesi
Düşük İhtimal
Sponsora Saygı Kuşağı'nda Bu Hafta:)
Maç Öncesi Gördüklerim ve Sezon Finali
Tribüne girdiğimde Beşiktaş tarafında ilk dikkatimi çeken şey alt kattaki taraftar sayısıydı. Önceleri tıklım tıklım olan alt taraf bu maç daha seyrekti. Bir anlam veremedim. Maç içinde son yılların adeti olan sürekli 3'lü çekme işi Fenerbahçe tribünlerinin hayli canını sıktı. Maça giden Beşiktaşlıların ağzına sağlık.
Saha içinde oyuncuların genel profiline baktığımızda bal yapmayan arı kovanını görsek de belirli bölümlerde Fenerbahçe'yi sahasına hapseden Beşiktaş'ın bu skorla sahadan ayrılması çok üzücü. En azından 1 puan almak hakkıydı gibi geliyor. Koca sezonu orta sahanın ortasında bir beyni olmadan bitiren Beşiktaş'ın bu haftaya kadar şampiyonluk için oynuyor olması bile başarı aslına bakarsanız. Sol bek Tello'nun oyun kuruculuğunda bu kadar oluyor işte. Yusuf'un sol açık oynamadığı maçta pozisyon bulmakta zorluk çekmemiz de ayrı bir komedi. Yani pozisyonsuzluğumuzu kimileri de Yusuf'un sol açık oynamamasına bağlayacak olması Beşiktaş'ın en büyük zaafı zaten. Kadro da mevkilerin karşılığını verecek isimler yok ne yazık ki. Bu sezon bitti bir şekilde. Bundan sonra çıkıp topunu oynasın Beşiktaş'ım. En azından CL'ye gitmek için bir de Bursa'yı Bursa'da yenmek için saldırsın Beşiktaş'ım.
14 Nisan 2010 Çarşamba
30.000 Tıpa:)
Bir not daha: Yetersiz ingilizce nedeniyle olayın zırt dediği yeri atlamışım tabii. Bu tıpaya rağmen kadını zorlayan abiler amacına ulaştığında bu alet dalgaya yapışıyormuş ve yalnızca hastanede doktor çıkartabiliyormuş. Hastaneye gitmeden ömür boyu bu tıpayla yaşamayı göze alamayanlar polise teslim ediliyormuş tabii. Not kısmını bana hatırlatan F.A'ya teşekkürler.
Alex De Souza Caddesi
.bn. Mevzusu Üzerine Tahliller
DEMİRÖREN: Evet, arkasındayım.
KIZIL: Başkan attığın mesajın futbolla ilgili olan kısmı önemli değil. Yanımızda olursun olmazsın, desteklersin desteklemezsin senin bileceğin iş. (.bn.) kelimesinin de arkasında mısın?
DEMİRÖREN: Ben öyle bir şey yazmadım.
KIZIL: Başkan elimde mesaj var. Kısaltılmış olarak (.bn.) yazmışsın.
DEMİRÖREN: Onu ben yazmadım.Mesajı başkasına söyledim o yazdı. O kelimeyi kendisi yazmıştır. Yanlışlık olduysa özür dilerim.
KIZIL: Madem özür diliyorsun, o zaman sorun yok.
Yukarıdaki diyaloğa sebep olan Demirören'in Mahmut Özgener'e Trabzon maçı sonrasında atmış oldu mesajmış. Mesajda "o Levent .bn.si yanında olduğu sürece bizden sana destek yok" demiş. Şu bizim gıptayla baktığımız makamlarda nasıl insanların oturduğunu dünya alem görsün. Adama .bn. diyorlar, .bn. dediğinin belgesi var. Bu arada böyle bir .bn. yazıldığını da ilk defa görüyorum:) i... orjinalidir aslında:)
Özür diledi diye affediyor. Ne mahkemeye veriyor, ne de üstüne gidiyor. O koltuklarda oturmak adına her türlü şeyden ödün veriyorlar. Demirören'e ne demeli? Yazdığın şeyin arkasında dahi duramıyor. Başkasına söyledim o yazdı demek, olaydan böyle sıyrılmak en kolayı. Ben araba kullanıyordum yanımdakine yav şu adama bir mesaj atar mısın dedim, o da yazmış atmış işte:)) Ben o adamı bulurum, sana küfür edenin bizim kulübümüzde işi yok demiyor. Bunu demediği halde Levent Kızıl tamam özür diledin ya sorun yok diyor. Başka bir yerde ben bunun acısını çıkartırım, koz olarak kullanırım diye kendine .bn. dedirtiyor. Bu hayat ne garip arkadaş.
Bir de olayın Mahmut Özgener tarafı var tabii. Senin yanındaki adama .bn. diyorlar sen de telefonu koşa koşa Levent Kızıl'a götürüp bak sana ne dediler gördün mü? .bn. yazmış aç konuş bakalım ne diyecek? Senin yanındaki adam için böyle konuşmaları seni rahatsız etmiyorsa sende de bir hata var Mahmut Özgener. Yani başkansın futbolun başındaki adamsın telefonuna küfürlü mesaj geliyor aç telefonu sen kimsin diye fırça çek Demirören'e ama yok onu yapamıyor.
Ben hiç anlamadım arkadaş bir .bn.lik var ama ben çözemedim.
13 Nisan 2010 Salı
Bir Dilek...
Yakışır
11 Nisan 2010 Pazar
Firari Asker
Trabzon Maçı Sonrası
Kapalıya girdiğimde Harun üst kattan inmiş, yüzünde tebessümle saha içine inmek üzere ilerliyordu. Evlilik yaramış epey bir kilo almış. Belki de tebessümü tribünün ricasını kırmayarak üçlü çektirmek için indiği sahadan kapalı üste tekrar nasıl çıkacağını düşündüğü içindi. Benimse o dakikalarda aklıma bundan altı sene evvel Süleyman Seba Spor Salonu'ndaki bir Galatasaray basket maçındaki üçlüsü geldi Harun'un. Askere gitmeden önceki bir maçıydı. Boynunda uzun bir kaşkol, bir ucu neredeyse parkeye değecek. Epey bir süre ufacık elleriyle salonun dört bir yanını ayağa kaldırmak için dört döndükten sonra çektirmişti üçlüyü. TRT2'nin naklen yayınında ise an be an yayınlanmıştı bu görüntüler... Bu sefer ki o kadar uzun sürmese de stadı coşturmaya yetmişti. Hayret ki üçlüden sonraki lay lay kısmının peşi sıra Fener'e sevgilerini sunmadı tribünler.
Ernst, Fink ve İnceman güzel yapmıyordu Beşiktaşı. Yusuf solda Serkan'ın hızına eşlik edemezken, Ekrem sağda kendi ekseni etrafında dönmekten başka bir şey üretemeyince pozisyon kısırlığı çekiyorduk. Mücadele var, zaman zaman tempo da aslında ama rakısı eksik sofra gibiydi maç. Maçın sonlarına doğru bizim kulübenin tamamını ayaklandıran pozisyonu biz kapalıdan süzemedik ama yan hakemin süzememesi normal değil. Mustafa Denizli'yi ilk defa bu kadar isyankar bir hal içinde gördüm. Göz göre göre penaltı gitti, maç bitti ve iki puan daha gitti, bu haftanın bitimiyle de şampiyonluk ümitlerimizin büyük bir kısmı gitti. Oysa ki maçta sıklıkla "Şampiyonluk çok yakın, saldır Beşiktaş" diye bağırıyorduk. Biz yaklaşamasak da o hep bize yakın duruyordu sanki düne kadar. Kendi göbeğimizi kendimiz kesmedik bir türlü ve göbeğimiz çatladı her Beşiktaş maçında. Diğerleri de göbek attı maçın sonunda. Bizim içinse tek yol kaldı artık o da havaya atacağımız son taşın haftaya Saraçoğlu'na düşmesi.
10 Nisan 2010 Cumartesi
Trabzon Maçı Öncesi
Dün Mustafa Denizli ile bir senelik mukavele yapılması bu senenin yegane doğru hareketiydi herhalde. Ben şu an Beşiktaş'ın başkanı olsam Mustafa Denizli bırakana kadar bırakmazdım. Hayatın değişmeyen kaidelerinden biri Beşiktaş'ta çok etkili oluyor çünkü: "Bir gün şikayet ettiğin ne varsa özleyeceksin."
Şu an Beşiktaş şampiyonluğa oynuyor diyorlar ya. Bakmayın. Beşiktaş'ın şampiyonluğu çok zor. Beşiktaş şampiyonluğu Kasımpaşa ve Ankara deplasmanlarında kaybetti.
Bugün kapalı tribünde yine kavgalar çıkacak. Maçın belirli aralıkları çıkardıkları ses nedeniyle Trabzonspor tribünlerine döneceğiz. 60. dakikada Hidro Elektrik Santraline karşı bir grup protesto yapacakmış. Böyle atraksiyonlar en çok Beşiktaş maçlarında nedense.
Mustafa Denizli Yusuf'u sol açık oynatmasın, Ernst, Fink, Necip, İbrahim Toraman, Uğur İnceman aynı anda oynamasın.İbrahim Üzülmez- Serkan Balcı eşleşmesi gecenin galibini belirler. Trabzon atarsa Serkan Balcı ve Burak Yılmaz'ın kanadından atar. Yani İbrahim Üzülmez'in önünde oynayacak adam Ekrem olmalı diyeceğim ama İbrahim Kaş'ı da sahada görmek istemem.
Hava güzel. Uzun zaman sonra böyle bir havada maç oynayacak Beşiktaş. Köyiçi ne güzel olur şimdi. Sokak arasındaki masalarda beyaz muşamba üstünde rakı.
9 Nisan 2010 Cuma
8 Nisan 2010 Perşembe
Yalnız Adamlar
Antalya'da saçma sapan bir kupa maçı sonrasında övgüler alsa da kısa sürede kaleyi Rüştü'ye kaptırdı. Kadro da kalabilirse nasıl bir kaleci olduğunu belki öğrenebiliriz.
Bu arkadaşın da kaleye geçtiği pek görülmemiş. AcıbadeM facebook'ta aratmış Che tisörtü giyen bir genç çıkmış. O mu değil mi bilemedik:)
Engin Kadıköy'deki Fener maçlarında arkasından 'şişt şişt Engin' diye bağırdığımızda nah çekerdi bize bakmadan.Eldivenle nah çekmekte zordur…
Erdem Köse
Kaleye geçtiğini hiç sanmıyorum. Yoktu böyle biri derseniz itiraz etmem:)
Fevzi Tuncay
Kendisi tarihimizin en şanssız kalecisidir herhalde. Bir Galatasaray maçında yaptığı ıska hayatının değişmesine mal oldu.
Hakan Arıkan
Aklımızda kalan 8-0'lık maç oldu. Hakan Arıkan medya tarafından yerden yere vurulan kalecilerin başında geliyor. Liverpool'dan 8 Metalist'ten 4 yedi diye forma numarasına da gönderme yapmıştı basınımız.
BakoJurkovic
Uçan çuval diyorlarmış kendisine. Abimin hafızasında bir Fenerbahçe maçından sonra gazetelerin kendisinden övgüyle söz ettiği de olmuş. Bir başka bilgi ise ilk yabancı kalecimizmiş kendileri.
Kjaer
Kısa süreli kaleyi koruyan isimlerdendi. Çok fazla şey yok aklımda kendisiyle ilgili. Ankara'da bir maçta otelde unutmuştu takım otobüsü. Taksi ile yetişmişti maça. O dönemler Dedem, gofret ve ben diye bir dizi vardı. Dedem, gofret ve Kjaer diye espri yapardık arkadaşlar arasında ne alakaysa artık.
Korcan ÇelikayBursa maçında yediği goller sonrası kalede uzun süreli şans bulması hayli zor. Belki ilerleyen yıllarda kaleyi devralabilir ama uzun yıllar gerekiyor.
Mrmıc
Listede bir numaraya koyacağım kaleci. Ama her iyi kalecimiz gibi onun da hatalı goller yemesi bizi huylandırmıştı. İyi kadronun iyi kalecisiydi.
Mehmet Ali TanmanKendisi gelmiş geçmiş en başarılı kalecimizmiş. 500 küsur gol atan Beşiktaş'ın 81 gol yiyen kalecisiymiş kendileri. Metin Akçevre
Antalya maçında gösterdiği performans sonrası büyük bir sevgiye mazhar olan Murat sezon sonu vefasızlığa uğrayarak kadroya dahil edilmedi. Beşiktaş'a karşı oynadığı karşılaşmalarda patlama beklemiştim kendisinden fakat bir türlü böyle bir performans sergileyemedi. Aumann
Ramazan'ın performansı da vasatı geçmedi Beşiktaş'ta. Hiçbir zaman birinci kaleci olamadığı Beşiktaş'ta bir iz bıraktı dersek yalan söylemiş oluruz.
(Fotolar ve yazılar Acıbadem ve 1903)
7 Nisan 2010 Çarşamba
3 Nisan 2010 Cumartesi
Avrupa'nın En Az Gol Yiyenleri Tam Liste
1. Moldova-FC Sheriff: 24/6-0.25
2. Galler-The New Saints: 29/11- 0.37
3. Çek Cumhuriyeti-Sparta Prag: 22/9-0.40
4. İsrail-Maccabi Haifa: 28/12-0.42
5. Hırvatistan-HNK Cibalia: 22/10-0.45
6. Azerbaycan-Khazar Lankaran: 13/6-0.46
7. Gürcistan-Olimpi Rustavi: 26/13-0.50
8. Portekiz-Benfica: 24/12-0.50
9. Sırbistan-Kızılyıldız: 21/11- 0.52
10. Yunanistan-Paok: 28/15-0.53
11. Ukrayna-Dinamo Kiev: 22/12-0.54
12. Danimarka-FC Kopenhag: 24/13-0.54
13. Slovakya-MSK Zilina: 25/14- 0.56
14. Romanya-CFR Cluj: 24/14-0.58
15. Karadağ-FK Rudor Pljevlia: 24/14-0.58
16. Polonya-L.Warszawa: 22/13-0.59
17. Bosna Hersek-Borac Bonja Luka: 20/12-0.60
18. Gürcistan-Gyori ETO FC: 20/12-0.60
19. Luxemburg-AS Jeunesse Esch: 20/12-0.60
20. Bulgaristan-Litex Lovech: 21/13- 0.61
21. Kıbrıs-Apollon Limasol: 27/17-0.62
22. İspanya-Barcelona: 29/18-0.62
23. Hollanda-Ajax: 29/19-0.65
24. Türkiye-Beşiktaş: 28/19-0.67
25. İskoçya-G.Rangers: 30/21-0.70
26. Andorra-Santa Coloma: 20/14-0.70
27. Andorra-Santa Coloma: 20/14-0.70
28. Arnavutluk-KS Besa: 25/19-0.76
29. Makedonya-Metalurg Skopje: 21/16-0.76
30. Avusturya-Salzburg: 27/21- 0.77
31. Almanya-Schalke: 28/22-0.78
32. İngiltere-Man.United: 32/25-0.78
33. Fransa-Auxerre:30/24-0.80
34. Slovenya-FC Koper: 28/25- 0.89
35. İtalya-İnter: 31/28-0.90
36. Kuzey İrlanda-Linfield FC: 33/35-1.06
37. İsviçre-Young Boys: 27/30-1.11
2 Nisan 2010 Cuma
Ankaragücü Bizden Ne İster?
Yine yıllar önceydi, zannediyorum Toschak zamanı, gelenin gidenin tokatladığı Beşiktaş’ı 18 yıl aradan sonra İnönü’de 2-1 yenmişti Ankaragücü. Spiker maçın sonunda “tam 18 yıl aradan sonra Beşiktaş Ankaragücü’ne mağlup oldu” diyordu. Dün gibi aklımda. Ankaragücü hakkında 8-0’ı saymazsam aklıma kazınan başka bir maç da olmadı zaten.
Sonradan sonradan Ankaragücü taraftarının bize karşı olan tutumu değişir oldu. Son 10 senede düşman oldular. Hafızamızı çok zorlamaya gerek yok. Kazan’ı bastılar, Ankara’da dönerle kovaladılar. Bunlar marifet değil elbette. Ben 2-3 sene öncesine kadar marifet zannederdim böyle işleri. Heyecanlı gelirdi ama şimdi hiçbir anlamı yok benim için.
Bugün evden izlediğim karşılaşmada LİG TV yayına bağlanır bağlanmaz anladım maçın ne kadar zor geçeceğini. Ankaragücü tribünleri hınca hınç dolmuş, süslenmiş, kalabalıklaşmış. Herşey çok güzel. Keşke her maç aynı atmosferi yaratabilseler. Bunların hepsini hazırlayan etkenlerin başında Beşiktaş’a olan kinlerinin geldiğini söylememe gerek yok zaten . Stadın dolu olması Beşiktaş’a olan nefretlerinden biraz da. Halbuki birine tarafsızca anlatsanız ve deseniz ki “Ankaragücü şampiyonluk yarışındaki bir takıma 8-0 yenilmiş ve son hafta bu farklı skor nedeniyle Beşiktaş şampiyon olamamış” ne der acaba? Yani tam bir yavuz hırsız olayı. Neyse bunlar ufak işler. Ama gerçekten şu Ankaragüçlüler Beşiktaş'tan ne ister anlamak mümkün değil.
Bu geceye gelelim. Bütün dalları budanmış bir ağaç gibi dümdüz bir takım vardı sahada. Fink, Uğur İnceman, Necip, İbrahim Toraman, Sivok gibi 5 tane birbirine çok benzeyen adamla oynamak zorunda kalan Denizli sınırlı silahlarını akıllıca kullanmasına rağmen galibiyet alamadı. Galibiyeti hak etmedi belki ama alsaydı bunda en büyük pay Mustafa Denizli’nin olacaktı. Zamanında ve yerinde değişikliklerle oyunun kaderine etki edecekti şansı olsaydı. Maçın hakemi ise sonuca doğrudan tesir etti. Yüzde 100 penaltıyı nasıl vermedi hayret. Beşiktaş için kaybedilmiş bir şey yok. Gerçekten kazanılmış 1 puan var.
Sağlık olsun. Haftaya lig yeniden şekillenir nasılsa.