(Fotoğraflar için Premier'e teşekkürler. Maçtaydı kendisi)
Bir zamanlar Ersan Martin’in golüyle zar zor 3-2 yenmiştik Ankaragücü’nü. Ligde iddiamız yoktu o sezon. Hatta takım oldukça kötü gidiyordu ama o galibiyetten sonra İnönü’nün kapalısı yine hınca hınç dolmuş, galibiyete susamış taraftar zafer kazanmış(!) takımını İnönü’de kucaklıyordu. Hatta rahmetli Mehmet Işıklar kapalıda Er-san-Mar-tin tezahüratını başlattı diye Alen’den okkalı bir bakış yemişti.
Yine yıllar önceydi, zannediyorum Toschak zamanı, gelenin gidenin tokatladığı Beşiktaş’ı 18 yıl aradan sonra İnönü’de 2-1 yenmişti Ankaragücü. Spiker maçın sonunda “tam 18 yıl aradan sonra Beşiktaş Ankaragücü’ne mağlup oldu” diyordu. Dün gibi aklımda. Ankaragücü hakkında 8-0’ı saymazsam aklıma kazınan başka bir maç da olmadı zaten.
Sonradan sonradan Ankaragücü taraftarının bize karşı olan tutumu değişir oldu. Son 10 senede düşman oldular. Hafızamızı çok zorlamaya gerek yok. Kazan’ı bastılar, Ankara’da dönerle kovaladılar. Bunlar marifet değil elbette. Ben 2-3 sene öncesine kadar marifet zannederdim böyle işleri. Heyecanlı gelirdi ama şimdi hiçbir anlamı yok benim için.
Bugün evden izlediğim karşılaşmada LİG TV yayına bağlanır bağlanmaz anladım maçın ne kadar zor geçeceğini. Ankaragücü tribünleri hınca hınç dolmuş, süslenmiş, kalabalıklaşmış. Herşey çok güzel. Keşke her maç aynı atmosferi yaratabilseler. Bunların hepsini hazırlayan etkenlerin başında Beşiktaş’a olan kinlerinin geldiğini söylememe gerek yok zaten . Stadın dolu olması Beşiktaş’a olan nefretlerinden biraz da. Halbuki birine tarafsızca anlatsanız ve deseniz ki “Ankaragücü şampiyonluk yarışındaki bir takıma 8-0 yenilmiş ve son hafta bu farklı skor nedeniyle Beşiktaş şampiyon olamamış” ne der acaba? Yani tam bir yavuz hırsız olayı. Neyse bunlar ufak işler. Ama gerçekten şu Ankaragüçlüler Beşiktaş'tan ne ister anlamak mümkün değil.
Bu geceye gelelim. Bütün dalları budanmış bir ağaç gibi dümdüz bir takım vardı sahada. Fink, Uğur İnceman, Necip, İbrahim Toraman, Sivok gibi 5 tane birbirine çok benzeyen adamla oynamak zorunda kalan Denizli sınırlı silahlarını akıllıca kullanmasına rağmen galibiyet alamadı. Galibiyeti hak etmedi belki ama alsaydı bunda en büyük pay Mustafa Denizli’nin olacaktı. Zamanında ve yerinde değişikliklerle oyunun kaderine etki edecekti şansı olsaydı. Maçın hakemi ise sonuca doğrudan tesir etti. Yüzde 100 penaltıyı nasıl vermedi hayret. Beşiktaş için kaybedilmiş bir şey yok. Gerçekten kazanılmış 1 puan var.
Sağlık olsun. Haftaya lig yeniden şekillenir nasılsa.
Yine yıllar önceydi, zannediyorum Toschak zamanı, gelenin gidenin tokatladığı Beşiktaş’ı 18 yıl aradan sonra İnönü’de 2-1 yenmişti Ankaragücü. Spiker maçın sonunda “tam 18 yıl aradan sonra Beşiktaş Ankaragücü’ne mağlup oldu” diyordu. Dün gibi aklımda. Ankaragücü hakkında 8-0’ı saymazsam aklıma kazınan başka bir maç da olmadı zaten.
Sonradan sonradan Ankaragücü taraftarının bize karşı olan tutumu değişir oldu. Son 10 senede düşman oldular. Hafızamızı çok zorlamaya gerek yok. Kazan’ı bastılar, Ankara’da dönerle kovaladılar. Bunlar marifet değil elbette. Ben 2-3 sene öncesine kadar marifet zannederdim böyle işleri. Heyecanlı gelirdi ama şimdi hiçbir anlamı yok benim için.
Bugün evden izlediğim karşılaşmada LİG TV yayına bağlanır bağlanmaz anladım maçın ne kadar zor geçeceğini. Ankaragücü tribünleri hınca hınç dolmuş, süslenmiş, kalabalıklaşmış. Herşey çok güzel. Keşke her maç aynı atmosferi yaratabilseler. Bunların hepsini hazırlayan etkenlerin başında Beşiktaş’a olan kinlerinin geldiğini söylememe gerek yok zaten . Stadın dolu olması Beşiktaş’a olan nefretlerinden biraz da. Halbuki birine tarafsızca anlatsanız ve deseniz ki “Ankaragücü şampiyonluk yarışındaki bir takıma 8-0 yenilmiş ve son hafta bu farklı skor nedeniyle Beşiktaş şampiyon olamamış” ne der acaba? Yani tam bir yavuz hırsız olayı. Neyse bunlar ufak işler. Ama gerçekten şu Ankaragüçlüler Beşiktaş'tan ne ister anlamak mümkün değil.
Bu geceye gelelim. Bütün dalları budanmış bir ağaç gibi dümdüz bir takım vardı sahada. Fink, Uğur İnceman, Necip, İbrahim Toraman, Sivok gibi 5 tane birbirine çok benzeyen adamla oynamak zorunda kalan Denizli sınırlı silahlarını akıllıca kullanmasına rağmen galibiyet alamadı. Galibiyeti hak etmedi belki ama alsaydı bunda en büyük pay Mustafa Denizli’nin olacaktı. Zamanında ve yerinde değişikliklerle oyunun kaderine etki edecekti şansı olsaydı. Maçın hakemi ise sonuca doğrudan tesir etti. Yüzde 100 penaltıyı nasıl vermedi hayret. Beşiktaş için kaybedilmiş bir şey yok. Gerçekten kazanılmış 1 puan var.
Sağlık olsun. Haftaya lig yeniden şekillenir nasılsa.
1 yorum:
kazanı basma,dönerle kovalama lafları komik olmuş.
Yorum Gönder