16 Eylül 2009 Çarşamba

Bir Gol Yeter

Ligdeki kötü gidişat hafızalardan silinmiş, yüreklerde bambaşka bir heyecan ve umut dolu bir bekleyişle yerimizi aldık dün İnönü Stadı’nda. Karşımızda geçen senenin finalisti, İngiltere’nin Kırmızı Şeytanları. Biz ise beyaz formalarımızla bu sezona yeni bir sayfa açmak için sahadaydık. Tıpkı Galatasaray maçı öncesi olduğu gibi gerek televizyonlarda, gerek bahis sitelerinde gerekse sokaktaki vatandaşın dilinde hiç şansımız yok. Hatta maçın farklı kaybedileceğinden bahsediliyor. Ya biz başka takım seyrediyoruz ya da futbol hakikaten basit bir oyun. Futbolun basit olan kuralı; gol atan kazanır. İşte Beşiktaş’ın da tek eksiği bu. Şu golü bir bulsak bütün havamız değişecek. Bir önceki yazımızda bazı istatistikler vermiştik. Dün akşamki maçın skoruna baktığımız zaman bu istatistiklerin devamlılığı olduğunu görüyoruz. Yine gruptaki ilk maçımızı ve aynı zamanda ilk golü yediğimiz bir maçı kaybetmiş oluyoruz. Şampiyonlar Ligi’ne evinde galibiyet ile başlamak önemliydi. Üstelik de grubun lideri olacağına kesin gözle bakılan takımdan alınacak puanlar çok daha önemliydi ve buna da yaklaşmıştı Beşiktaş. Kora kor geçen mücadelede zaman zaman rakibe pozisyon verse de kalesini gole kapamıştı son çeyreğe kadar. Manchester United Rooney’i ileride tek başına bırakıp, defanstan kanatlara aktarılan toplarla çıkmaya çalıştı maç boyunca. İbrahim Üzülmez’in ilk yarıdaki mücadele gücü ikinci yarı biraz düşünce daha sık gelmeye başladılar. Mustafa Denizli’nin kurmaylarının bile anlamadığını düşündüğüm oyuncu değişiklikleriyle de skor lehimize değişmedi. Tabata henüz sorumluluk almıyor ve ona atılan her pasta “biz daha o konuları görmedik” diyen öğrenci havasında geri gönderiyor. Yaşlı delikanlı Yusuf sonradan girdiği oyunda sol koridoru kullanmaya çalışıyor ama Türk takımlarına karşı telefon kulübesinde attığı çalımlar İngiltere’nin o meşhur kırmızı telefon kulübelerine yemiyor. Serdar Özkan toptan hızlı, el ele verip koşturmayı, zamanı gelince de veda etmesini bir öğrense.. Sonuç olarak yine de takımda herkes elinden gelenin en iyisini sahaya yansıtmaya çalıştı dün akşam. Defansta Ferrari’nin özellikle hava hakimiyeti Manchester’ın golünü anca geciktirebildi. İyi oynadığımız bir maçta daha golü bulamadığımız için sonuca razı olmak zorunda kaldık. Manchester United ‘1-0 olsun, bizim olsun’ mantalitesi ile çıktığı maçtan tek golle istediğini alarak döndü. Tribünlerde de golsüzlüğe karşın tempo bir an olsun düşmedi ve yediğimiz golden sonraysa sadece tezahüratların sözleri değişti; “Bitmesin dertler..” Önümüzdeki maç Kayseri ile evimizde. Arife günü son iftardan sonra. Bu maçta her şeyin değişeceğini ve Beşiktaş’ın gol orucuna son verip galibiyete kavuşacağını biliyorum. Sonrasında on günlük bir ara olacak (Ankaraspor’un küme düşmesi kesinleşirse). Bu aradan sonra da Beşiktaş grupta kaderini belirleyecek olan Moskova deplasmanına gidecek. Bazıları iyi oynamadan gol atıp kazanırken, Beşiktaş iyi oynayıp kaybediyor. Bu böyle devam etmeyecek çünkü unutulmasın ki iyiler daima kazanır.

Beşiktaş JK : 0 Man UTD : 1
AcıbadeM

2 yorum:

siyahbeyazkardesligi.blogspot.com dedi ki...

Bobo olayına bir açıklık getirilmesi şart.Bobo'yu kaybetmek yapılacak en kötü hareket.O zaman satılması imkansız hale gelir.Fink'te yolcular listesine girecek sanırım.Ocak ayında Delgado gelince Fink yolcu gibi.

Dem Coetzee dedi ki...

Eğer Beşiktaş bu maçtan puan çıkarsaydı işte o zaman Futbolun adaleti yok derdim .Bilmem anlatabildim mi?Bir Fenerbahçe ve Galatasarayın sağ bek ve eönünde oynayan adamlarına bakın bir de Beşiktaşın.