14 Ağustos 2010 Cumartesi

Teşekkürler Volkan Kamber


Volkan Kanber yayımlanmasını istediği bir yazı hakkında mail atmış. Kusura bakmasın çok geç gördüm. Noktasına virgülüne dokunmadan 2008 yılında yazdığını belirttiği yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Ayrıca bu kadar güzel bir yazı için blogumuzu tercih etmesi de çok mutlu etti. Teşekkür eder devamını bekleriz.
***
Beşiktaş'ı hiç bir zaman bir spor kulübü olarak görmedim ben... Başarılı olsun olmasın, takip ettiğim ilgilendiğim branşlarda mücadele etsin etmesin hep yanında ve arkasında oldum. Kutu kolayla takım değiştirmeyi, boynuma -milletin keyfine göre- atkı takmasını engellediğim çocukluk kuşağımın son yıllarından beri Beşiktaş'lıyım. İyi ki de olmuşum.
Orta halli bir hayat gibi Beşiktaş. Arzuladığın her şeyin gerçekleşmediği, sevincinin kursağında kaldığı, vaatlerin gerçekleşmediği, kavga dövüş bir hayat işte. Mutluluklarımız kısa sürdü, tekrar mutlu olabilmek ise yıllar aldı. Millet geldi geçti ağzım açık baktım. Kimisi paramızı yedi gitti, kimisi dalga geçti. Dünyaca ünlü topçular geldi bizim tanımadığımız dünyalardan; çok ünlüydüler, harikalardı. Çok para verdik hatta çok yüz verdik çekti gittiler. Ne kulüpçülüğü, ne yöneticiliği anlayamadım bunca yıldır, anlamaya çalışmayı bıraktım bu koca adamların Beşiktaş'lılığını...
Yağmurda bekledim epey, karda kulaklarım üşüdü. Ama hep beraberdik, hep de beraberizdir. Futbol izlemeye gitmedim uzun yıllardır, maç izlemeyi tercih edersem evde oturup televizyondan izlerim prensibimdir. Sıkı taraftar dediler önce, sonra okulda meşale yakıp, slogan atıp, gazetelerde spor sayfalarına çıkınca adım holigana çıktı. Hiç dinlemedim, umursamadım. Param o kadar azdı ki bazen, bir haftalık tokluğa değişmedim tribünü. Ekmek yedim sadece. Yine de geldim. Gelirim.
İnönü'ye ilk geldiğimden beri seviyorum buraları.
Üniversite yıllarında bir kaç arkadaşımla beraber farkettik ki insanlar arasında konuşma, paylaşma, tartışma oldukça sınırlanmış durumda. Fakülte tiyatro kulübü sosyal bir faaliyet düzenliyor; örneğin giysi yardımı başlatıyor Allah'ın kulu iştirak etmiyor. Fotoğrafçılık kulübü bir yardım başlatıyor kimse faaliyete destek vermiyor. Bu dönemde Marmaralı Kartallar grubunu Bahçelievler İİBF'de kurmuştuk. Maça gidiş gelişleri organize ediyor kendi içimizde eğleniyorduk. Öyle bir gruptu ki içinde İmam Hatip mezunu, farklı mezhepten olanı, etnik kökeni ayrı olanı... grubumuz sadece maça gidip gelen bir topluluk olmaktan çıkmış, beraber tiyatroya giden, film izleyen, akşam yemeklerine giden, her düşüncenin paylaşıldığı-tartışıldığı fakat son söz olarak Beşiktaş ile noktalanan bir yapı almıştı. Sosyal faaliyetlerin katılımsız sürdüğünü görünce kitap toplama kampanyalarını, durumu iyi olmayan öğrencilere yardımı bizzat biz başlattık. Ne güzeldir ki Beşiktaş adı altında bir çok güzel olaya beraberce imza attık.
Sevgilimin yanına gider gibi gittim yıllarca maça. Formam hep temiz, ütülüdür. Sabahında kalkıp hazırlanırdım. Herkes sevgilisini beklerken, biz siyah-beyaz giyenleri bekler buluşurduk. Nevizade'de Vera'da başlardı öğlenimiz. Sonra Kazan veya Büyük Beşiktaş Çarşısı'nın önünde devam ederdik. Gümüşsuyu yokuşunda yerlerde otururduk. Beşiktaş eserdi yüzümüze. En güzel arkadaşlarım oradadır hala...
Ne yaparsam yapayım hayatta canımı sıkan irili ufaklı şeylerden aklımı çekmek, kaçırmak mümkün olmazdı. Bir tek haftada bir gün 90 dakika dünyadan kopup gidiyordum. Sevinmeyi de üzülmeyi de bilerek isteyerek kabulleniyorduk. Hep diyor ya "sevinmek için sevmedik" diye, işte öyle...
İçimde yaşadığım, izah edemediğim bir çok duygu var Beşiktaş'lılığımda. Rahmetli dayımın kendisi, ruhu ve Beşiktaş'lılığı da üstümdedir.
Ne başkanı, ne parası, ne pulu, ne de arsız futbolcusu hiç birisi umrumda değil. Semtini de renksizliğini de sıradanlığını da seviyorum. Gözümde sönmeyen bir parıltı Beşiktaş... Bir ömür içimde dışımda yaşayacağım. En çok sevdiklerimden, en vazgeçemediklerimden. Rahmetli Optik Başkan'ın da dediği gibi;
"ÇOK SEVDİK BE ABİ!!!"

Hiç yorum yok: