31 Ekim 2009 Cumartesi

English Defence League

İngiltere'de aşırı sağcılar holiganlarla işbirliğine girişmişler. Adını da English Defence League koymuşlar. Amaç müslümanlara rahat vermemek. Bu iş için özellikle tribünlerin seçilmiş olması hayli enteresan. Geçtiğimiz ay İngiltere'de baya gündeme gelmiş olaylar. A.K.Ç

Bana Göre

Antalyaspor-Bursaspor: üst
Beşiktaş-Ankaragücü: 1
Denizlispor-İstanbul BB: 1
Gaziantepspor-Diyarbakırspor: 1
Gençlerbirliği-Manisaspor: 1
Kasımpaşa-Eskişehirspor: üst
Galatasaray-Sivasspor: 1
Kayserispor-Fenerbahçe: 10

30 Ekim 2009 Cuma

Ulan Nasıl Bir Memleket Oldu Burası


İlhan Cavcav 74 yaşına basmış. Altyapıyla doğum gününü kutlarken bakın ne demiş: "Şu an gördüğüm güzide topluluk karşısında gözlerim kamaştı. Demek ki bizim transfere ihtiyacımız yok. Sizlerin yetişmesi için maddi, manevi her türlü imkanımızı seferber ediyoruz. Eskiden yabancı futbolcuyu getirmekten yanaydık. Artık sizler yetişiyorsunuz. Benim de sizden bir beklentim var. Ben sporcunun zeki, ahlaklı ama aynı zamanda kulübüne de bağlı olanını severim.''

Allah akıl fikir versin.

Geçmiş Zaman


Neden Fenerbahçe Stadı'nda oynamışız anımsayamadım ama Hikmet'in uzaktan attığı enfes gol çat pat gözlerimin önünde. Tek başıma gidip liseden arkadaşları görmüştüm statta. Maraton Tribün olarak geçse de bizim maç olunca alışkanlıktan mıdır 'Kapalı Tribün' yazılmış biletin üzerine. Sağ kanatta oynayan Erkan'a "Erkaaaan, Erkaaaan" diye seslenen bir grubun sürekli el sallaması ve Erkan'ın da tüm saflığıyla her seferinde onlara el sallaması da kalmış aklımda. Dün Devler Ligi'ne bakarken Erkan gibi o gün maçta oynayan Rahim ile Oktay'ı da gördüm. Toshack daha yeni yeni Nihat'ı keşfetmeye başladığından son dakikalarda forma şansı veriyordu. Biletin arkasına düştüğüm notta Hikmet, Ohen ve Oktay'ın iki golü ile karşılaşmayı 4-1 kazanmışız. Zaten genelde hep kazanıyoruz Ankaragücü maçlarını. Ümit ediyoruz ki yine zorlanmadan kazanalım ve Salı gününe morall hazırlanalım.
Not: İnternetten ertesi günün gazetelerine baktım da şöyle bir haber vardı, bu da ilginç.
"Yönetime protesto Beşiktaş- Ankaragücü maçı öncesinde taraftarlar yönetimi kapalı tribündeki numaralı bilet uygulaması nedeniyle protesto ettiler. Tribünde, "Yönetim uyuma, kapalıya dokunma" yazılı pankart açan tarafarlar, yönetimin bu konuda duyarlı olmasını istediler"

28 Ekim 2009 Çarşamba

Bunun Beşiktaşlı Olanından Var Mı?

Oğlum siz manyak mısınız? Kimin aklına geliyor böyle şeyler. Neden buralarda göremeyiz böyle yaratıcı işler. Aşağıdaki videoyu mutlaka izleyin. Yok böyle bir şey. Bildiğin masaüstü tribün çocuğu.

Yersen

Soldaki bizim Kartal Yuvası'nda satılan kurabiyeler. 10'lu paketin fiyatı 79 TL. Sağ taraftaki de Wolfsburg'un lisanslı olarak kendi mağazalarında sattığı çikolataları. 125 gramlık paketlerin fiyatı sadece 3,95 € (8,75 TL).
Hesapta halkın takımıyız...

27 Ekim 2009 Salı

Selçuk Yula'nın Maç Yazısı

Bu ülkede gazetecilik mezunu her öğrencinin ibret alması gereken örnek aşağıdadır. Böyle bir maç yazını nasıl yayımlarlar aklım almıyor. Yazan isim Selçuk Yula olunca "Ben yaptım oldu" mantığı hakim oluyor herhalde. Spor yazarı olma hayaliyle yanıp tutuşan, okulundan mezun olup iş bulamayan, bedavaya çalışmak zorunda kalan insanlardan da utanmıyorlar.

  • Kazım, boşa yaptığı koşularda, rakip savunmayla girdiği mücadelelerde topu iyi saklaması ve kullanmasıyla bence maçın yıldızıydı. Servet ve Gökhan'ı her pozisyonda rezil etti.
  • F.Bahçe, G.Saray'dan daha iyi takımdır.
  • Daum Rijkaard'dan daha iyi teknik direktördür.
  • F.Bahçeli futbolcular, G.Saraylı meslektaşlarından çok daha kalitelidir.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Büyüksün AcıbadeM-Zeko Lopove'nin Öyküsü

Araştırmacı AcıbadeM Kosovalı bir arkadaşına sormuş gelen yanıt aynen aşağıda. Aynen yayımlıyorum noktasına dokunmadan. Bu kadar olur.

Hahahahah.......Nerden buldun bunu yahu????????? .....Bu sarkiyi Partizan taraftarlari takimin genel sekreteri icin soyluyorlardi. Adam, 20 yildir gorevde bulundu Partizan takiminda ama taraftarlar takimla ilgili yurutmus olduklari transfer siyasetini begenmediler ve ISTIFAya davet ettiler. Tabi ki transferler de seffaf yapilmadi. Ama adam nedense bir turlu istifa etmedi ve tafaftarlar da maclara gitmiyordu. Ancak ona bi sarki yaptilar ve her seferinde her macta soyleyerek adami ISTIFA ETTIRDILER. SARKI nin ISMI "ZEKO LOPOVE" ya da 'ZEKO HIRSIZ"....adamin ismi Zarko ZECEVIC, takma adi ZEKO!!!!
Şarkinin sozleri soyle: "ZEKO Hirsiz, Herseyini S....oruz, Seref Trubununde de Oturan Hirsiz Arakadaslarini, A...k Arkadaslarini S....yoruz Su anda da Karini S....ruz, Ama bununla da bitmiyor, Jandarma olan Babani hem de Kolenin S..mis oldugu PIC Kizini S....oruz".......tercume boyle.....son bolum iyi duyulmuyor....ama bu sarki devamlica soylendi 2 yil zannedersem ta ki adam istifa etti..........ben de ESKI partizanliyim, soylemistim, maclara Belgrada gidiyorduk 15, 20 yil once.......ama atrik guvenlikten dolayi pek gidemiyoruz.......taraftarlari da Besiktasin Carsi gurubuna benzer.........eski yugoslavaya da en SESLI tarafra olarak biliniyorlardi.........taraftar gurubnun ismi "GROBARI" yani "MEZARCILAR"..........ZEKO'yle iligi daha cok sarkilari vardir kendilerinin........ama taraftarlar cok sorun yaratiyor..........DINAMO ZAgreb'in BAD BLUE BOYS'lariyla birlikte hen tehlikeli taraftarlar eski yugoslavya tiopraklarinda.........1 ay once belgrada Toulose maci oncesinde Toulusun bir taraftarini doverek oldurduler..........saygilar.

Zarko Zecevic

Zeko Lopove

"Zeko lopove" ne demek bilmiyorum ama bloga bir not olarak düşmek lazım Partizan tribünlerini de.

Ramos Out, Slutskiy In


CSKA Moskova'da kısa bir süre önce Zico'nun yerine Ramos getirilmişti teknik direktörlüğe. Bugün itibariyle de onun yerine 39 yaşındaki Leonid Slutskiy geçmiş. Daha önce Olimpia Volgograd, Uralan Elista, FC Moscow, Krylia Sovetov Samara gibi takımları çalıştırmış genç teknik adam. Tipi daha çok Rus holiganlara benzese de eğer takımının başında kalırsa kendisini 8 Aralık'ta İstanbul'da CSKA Moskova hocası olarak göreceğiz.

Kadıköy'den...

Ya 'Cesur Yürek ALEX' yazıyorsa?! :)


Üzerine para verseler takar mısınız?!

25 Ekim 2009 Pazar

Geriye Alınanlar

Topu daha kaleye dürtmeden sevinmeye başlamıştı Ekrem Dağ. Ivesa'nın topu ıskalamasıyla karşı karşıya kaldı koca kaleyle ve gerisinde kalan meşin yuvarlak tıngır mıngır önüne yuvarlanırken ona da dokunmak kaldı sadece. Bu golle sıkıntıdan patlatan maçın bitimine dakikalar kala öne geçip, en zor deplasmanlardan birini üç puanla atlatmış olduk.

Wolfsburg maçı öncesi olduğu gibi Eskişehirspor maçından önce de kime sorsanız maç için 'alırız' , 'yeneriz' şeklinde kesin konuşamazdı. Zaten mevcut eksikliklerle boğuşan takım bir de Almanya yorgunu olarak gelmişti bu deplasmana ve alınacak üç ihtimal de normal karşılanacaktı. Puan olarak gerilerinde kaldığımız rakiplerden uzaklaşmamak için kazanmamız şarttı. Bu tip maçlarda oyuna bakmadan '1-0 olsun, bizim olsun' mantalitesi ön plana çıkar. Tıpkı dün akşam olduğu gibi. Golü Eskişehirspor bulsaydı muhtemelen üç puanı onlar alıp kaçacaktı, Doğa'nın azizliği ile şans bize güldü. Sezonun ilk haftalarında erkenden kaybettiğimiz şansımızın biraz olsun geri döndüğünü görmek güzel.

Şampiyonlar Ligi'nde de, kendi ligimizde de üzerimizdeki ölü toprağını silkip yarışa ortak olmak için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Dün gece geri alınan saatler bize yeterli olmasa da, alınan galibiyet bir nebze olsun hayallerimizin canlanmasına sebep oldu. Maçın sonunda formasını rakibiyle değiştiren Bülent Kocabey tribünlerden gelen "at, at, at" seslerine kulaklarını tıkamak yerine, elindeki Beşiktaş formasını yere bırakmış. Beşiktaş PAF takımında o formayı üç sene ıslatan 25 yaşındaki futbolcunun bu hareketi, Beşiktaş takımını taşıyan otobüse atılan taştan daha ayıptır, cehaletin bir örneğidir.

23 Ekim 2009 Cuma

Bana Göre

Trabzonspor-Kayserispor: üst
Bursaspor-İstanbul BB: 1
Eskişehirspor-Beşiktaş: 2
Diyarbakırspor-Gençlerbirliği: 02
Sivasspor-Gaziantepspor: üst
Manisaspor-Antalyaspor: 02
Kasımpaşa-Denizlispor: 1
Fenerbahçe-Galatasaray: üst

Badem Kupon
Bursaspor-İBB: 1 (1.35)
A.Madrid-Mallorca: 1 (1.50)
Chelsea-Blackburn: üst (1.40)
Karşıyaka-Orduspor: 1 (1.45)

Toplam Oran: 4.11

Takım Şarkıları


Hafta sonu karşılaşacağımız Eskişehirspor için 3. CD hazırlanmış ve yine başrolde şehrin sevilen sanatçılarından Mithat Körler var. Maddi olarak karşılık beklemeden ve herkesin taşın altına elini koyması gerektiğini vurgulayarak EsEs'e katkı amaçlı yaptığını dile getiren sanatçının hazırladığı CD'ler kulüp yetkililerine teslim edildikten sonra ESSTORE'larda satışa sunulmuş.
Geçen sene Beşiktaş şampiyon olur olmaz alelacele hazırlanan cdler ne kadar sattı bilmiyorum. Zaten içindeki şarkılar günler öncesinden bir çok kişinin arşivine inmişti. Bir önceki albüm de yine son şampiyonluğumuzu yaşadığımız yıl çıkmıştı. Gerekli midir, değil midir veya ne sıklıkta albüm yapılmalıdan ziyade eğer taraftar için bir albüm yapılıyorsa amacına hizmet edecek nitelikte olmalı diye düşünüyorum. Tabi işi sadece bizi müşteri gibi görüp hazırlatanlar da yok değil. Eskişehirli Mithat Körler'i tanıyorum. Eskişehirspor'un 2B'lerde olduğu dönemlerde dahi takımını takip ettiğini ve EsEs sevgisini her daim ön plana çıkarttığını da biliyorum. Sordum ve kulüpten hiç bir ücret talep etmeden albümü sunduğunu da teyit ettim Eskişehirli arkadaşlarımdan. Daha önceki şarkılarını dinlemiştim, tribünlerde dilden dile dolaşan, bir çoğu da milletin cep telefonunda melodi olarak kayıtlı şarkılar. Galatasaray da bu işi tribünde söylenen tezahüratları marş stilinde düzenleyerek albüm kayıtları çıkarttı ve statta da çalıyor. Fenerbahçe'nin arak 100. yıl marşından başka bir şarkısını duymadım son zamanlarda. Bence şimdiye kadarki en orjinali de Ercan Saatçi'nin vakti zamanında yaptığıydı. Beşiktaş'ta geçen sene "Sen Benim Her Gece Efkarım" bestesiyle herkesi kendinden geçiren Birol Can'ın bu konudaki hünerinin kulüp yetkililerince daha efektif kullanılması ve Beşiktaş için gelmiş geçmiş en güzel marşlarından/şarkılarından oluşan bir albüm yapılması ne güzel olurdu. Bir ara Çarşı'nın da bestelerinden oluşan bir albüm çıkarılacağı dolaşıyordu kulaktan kulağa ama arkası gelmedi. Hala maç öncesi semtte dolaşırken en çok duyduğumuz 'Ekinler'in stüdyo kayıdı.

Dinamo Bükreş Tribünü


Yiğit Özgür'den de "Yeeeteeer"


Gerçi ben tam olarak çözemedim espriyi ama..!? :)

22 Ekim 2009 Perşembe

Demirören ACADEMY'i mi temizleyecek!!!

Bugün, internet sitelerindeki spor haberlerine bir göz atayım dedim. Bir ara da maraton.com.tr'ye baktım.
Haber başlıklarından birisi de "BEŞİKTAŞ'TA 'TEMİZLİK' BAŞLADI!" idi.
Buraya kadar bir ilginçlik yok tabi ki. İlginçlik haberde kullanılan fotoğraf ve fotoğraftaki pankarttaydı.
İşte sitede kullanılan fotoğraf!!!


Fotoğrafın yanındaki haber ise şöyle:
Sabah Gazetesi'nin haberine göre, Moskova dönüşü uğradığı yumurtalı saldırı ve İnönü Stadı'nda çıkan kavgaların ardından, "Tribünleri temizleyeceğim" şeklinde açıklama yapan Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, operasyonu Almanya'da başlattı! Başkanın sert sözleri sonrası Wolfsburg karşılaşmasına hiçbir tribün liderinin götürülmemesi dikkat çekerken, bu durum "Temizlik başladı" yorumlarına neden oldu. Başkan Demirören'in, İnönü Stadı'ndaki maçlarda da herhangi bir olay yaşanmaması için özel önlemler almaya devam edeceği öğrenildi. Bu arada başkanın temizlik operasyonuna rağmen, dün Almanya'da da Beşiktaşlı taraftarlar protestoya devam etti. Wolfsburg Arena'yı tezahüratlarıyla inleten siyah-beyazlılar, ilk yarının sonunda, "Temizlesene temizlesene Almanya'yı da temizlesene.. Yeter Yıldırım Demirören yeter.." diye bağırdılar.

ACADEMY'nin ortaya çıkışını ve bünyesindeki birkaç arkadaşı tanıdığım için önce yüzümde hafif bir tebessüm belirdi. Sonra düşündüm. Acaba fotoğrafı koyarken gazeteler hiç mi dikkat etmiyor? ACADEMY pankartını oraya koyarken "Kimdir bu adamlar?", "Ne yaparlar?", "Kime karşı, kimin yanındadırlar?" diye bakmaz bir haberci?

Uzun lafın Sayın Demirören fazla zorlamasın... ACADEMY'deki dostlarım gibi gerçek Beşiktaş taraftarlarının temizlenmeye ihtiyaçları olmadığı gibi onları temizleyecek temizlik malzemesi de henüz icat edilmedi.

Sanırım sayın Demirören temizliğe kendi koltuğundan başlamalı. Yerine gelecek başkana temiz bir koltuk bırakmış olur böylece.

Elde Var Bir

Maçın ilk dakikalarında etkili Wolfsburg atakları ile ter döktük resmen. Sağlı sollu gelen Almanlar, Alman olmayan forvetleriyle kalemizi yokladılar ama çerçeveyi bulamadılar. Mustafa Denizli'nin sahaya sürdüğü on bir en mücadeleci oyunculardan oluşuyordu fakat teknik kapasitenin eksikliği hücum organizasyonlarında sonuca gidilememesine neden oldu. Kale önüne kadar gelip kursağımızda bıraktık hep gol pozisyonlarını. Kora kor mücadelenin ilk yarısı golsüz eşitlikle bittiğinde ikinci yarıya taşıdık hep beraber umutlarımızı. Bizden önce oynanan ve Manchester'ın 1-0'lık üstünlüğüyle sona eren maç da hesaplarımıza uymuştu.


İkinci yarıya oyuncu değiştirmeden başladık ve zaman zaman yarı ciddi pozisyonlarla gole de yaklaştık. Süper Lig'de zor bulduğumuz gol Şampiyonlar Liginde kat kat değerliyken şimdiye kadar attığımız bir golün önemiyle bu maçı başladığımız gibi bitirmek bile karlı olacaktı. Bunun bilinciyle kontrollü bir şekilde oyuna devam eden Beşiktaş 75. dakikada Wolfsburg'un en etkili silahı Grafite atıldıktan sonra ekstra iki puanı kovalayarak geçirdi son dakikaları. Yiyeceğimiz golle 'tamam' diyebilirdik ama aldığımız puanla yola devam ediyoruz. Ben çoktandır kendi kendime CSKA'yı İstanbul'da yenip averajla üstlerine çıkar ve UEFA'da yolumuza devam ederiz diye düşünürken maçın spikerinin "Biz bunları İstanbul'da yener, Moskova da İngiltere'de puan alamazsa ikinci oluruz" demesiyle gruptan çıkma şansımızın da azımsanamayacak kadar olduğunu fark ettim. Her ne kadar gruptan çıkmak bize ne kazandırır ne kaybettirir emin olamasam da Sparta Prag'ın son dakika golü ile çıkamadığımız seneden daha iyi bir kadromuz olmadığı için üçüncülük daha mantıklı geliyor. İşin özeti maçın sonunda gol yemeden ve atmadan aldığımız bir puanla hesap kitaba başladık. 'Var Mısın, Yok Musun?' yarışmasındaki gibi düşünüyoruz kutumuzda ne var diye. İki hafta sonra oynanacak maçtan sonra her şey şekillenecektir.


Bir alkış da takımdan sonra Berlin Çarşı önderliğindeki gurbetçi taraftarlarımıza. Kale arkasında renk cümbüşüne dönmeyen siyah-beyaz bir tribün yaparak maçın her dakikasında seslerini duyurdukları yetmedi, 60. dakikada (şansa Wolfsburg'un etkili olduğu dakikalardı bunlar) yakılan meşalelerle uzun zamandır hasret kaldığımız görüntüleri sergilerdiler. Gerçi UEFA tarafından yasak olduğundan kulübe bir ceza gelirse pek hoş olmayacak.
Sözü sezon başında yapılan transferlerden sonra dillerde dolaşan espriyi hatırlatarak noktalayalım; Ferrari'yle Avrupa'da Fink attık, İnönü'de zaten herkes Yusuf Yusuf...

21 Ekim 2009 Çarşamba

Gökdeniz Karadeniz'den Fatih Terim'e

Ayrıca Gökdeniz gittikten sonra "Gökdeniz zaten yıldız bir futbolcu değil" diyen, Fatih Terim'in kadim dostu Sadri Şener'e ve Türk medyasına da pay düşer tabi bu kadar kapaktan...

Daum Wolfsburger Gazetesine Bizi Anlatmış


-Bjk sezona kötü başladı, sakatlıklardan çok çektiler. Ama maçtan maça daha da güçleniyorlar.

-Bjk kapalı bir takım, güçlü ve savaşçı , Ernst takımın kalbi orta sahada , defansta Sivok ve Ferrari güçlü oyuncular ve iyi organizeler.

-En zayıf yönlerı yakaladıkları gol fırsatlarını degerlendırememelerı , en ıyı ornek de Manchester macı ; baskılı oynadılar olmayacak bır gol yedıler , bu da Bjk nın ne kadar baskılı oynadıgının kanıtı.

-Denızlı Turk futbolunun en ıtıbarlı hocalarından . 3 ıstanbul takımıyla da sampıon oldu , cok basarıları var.

- Nıhat Ispanya'dan bu sene gerı geldı , askere gıttı hemen , bu yuzden hazırlık kampını kacırdı , agustosta tekrar katıldı . Nıhat rıtmını bulursa Bjk'nın en ıyı topcusu olur , ama once formunu bulması lazım.

-Wolfsburg un sansları : Kagıt uzerınde wolfsburg avantajlı . Ama Besıktas her zaman tehlıkelıdır . Hıc bır zaman guvenlıgı elden bırakmaması gerekıyr Wolfsburgun . Wolfsburg cok dıkkatlı olmalı , Bjk deplasmanda şaşırtmak ve galıbıyet konusunda cok ıyıdır.

20 Ekim 2009 Salı

Ya Wolfsburg'dur Ya da Kurtköy

Rakibi gözünüzde ne kadar büyütürseniz başarılı olma şansınız o kadar düşer. Beşiktaş’ın deplasmanda galibiyet alabilecek olması kimilerine göre imkansız olabilir. Ama biraz akıllı bir taktikle hiç umulmadık bir galibiyete uzanmak da mümkün. Rakip karşısında hangi 11’ler değil nasıl bir psikoloji ile çıkılacak olması da önemli. İbrahim Üzülmez’e geçtiğimiz sezon 8-0’lık maç sorulduğunda kendisi 2-1’lik galibiyetle gittiğimiz deplasmana rahat çıktık demişti. Duyduklarıma inanamamıştım. Keşke bir video ile sizlere de dinletebilseydim. Beşiktaş’ta zaten ya siyahtır her şey ya da beyaz. Ya çok rahat çıkar ya çok sıkıntılı rakibinin karşısına. Bu takımı maça psikolojik olarak hazırlamak için çok vakti yoktu Denizli’nin.
Takımın sezonun gidişatını bir anda tersine çevireceği maçlar vardır. Bu maçta o maçlardan biri işte. Wolfsburg dediğin nedir. Almanya şampiyonudur. Wolkswagen desteğidir. Felix Magath eseridir ki yerinde yeller esmektedir. Wolf:Kurt, Burg:Köy. Beşiktaş için rakip ya Kurtköy’dür ya da Wolfsburg. Ortasını bulursak psikolojik olarak, alırız bu maçı.

Tahir Olmak

Beşiktaşın meselesidir aslında aşağıdaki dizeler. Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da. Tahir taraftarsa Zühre de Beşiktaş. Kapama yaptılar Zühre’yi diye vazgeçmek olur mu? Olmaz.

Tahir olmak da ayıp değil

Zühre olmak da..

Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte

Yani yürekte.

Nazım Hikmet

Beach Party



Bu da yıllar önceki Rangers - Celtic maçından...

19 Ekim 2009 Pazartesi

Doping Kavgası Üzerine

Fenerbahçe'nin geçen seneki final serisinde Efes Pilsen'li Kerem Gönlüm'de doping çıkmasından sonraki açıklamaları üzerine Efes Bira Grubu'nun global markası Efes Pilsener'in, ULEB Avrupa Ligi ana sponsorluğunu 3 yıl uzatması konusuyla ilgili The Ritz Carlton Otel'de düzenlenen toplantıda, Efes Pilsen Kulübü Başkanı Tuncay Özilhan bir cevap verdi.

Buraya kadarı bir gazete haberi niteliğinde.

Şimdi Tuncay Özilhan'ın uzun konuşmasından bazı alıntılar yapalım...

-''Kerem Gönlüm konusunda hukuki sürecin devam ediyor olması nedeniyle, bugüne kadar basın bültenleriyle kamuoyunu bilgilendirmenin dışında bir açıklama yapmadık. Ancak Aziz Yıldırım'a atfen dün yayınlanan haberlere cevap verme zorunluluğunu hissediyorum. Aziz Yıldırım, çizmeyi aşmıştır. Kendisini aklı selime davet ediyorum''

-''Türk basketbolunun 33 yıldır hizmetinde olan, başarıları ve gerçekleştirdiği ilkleri ile anılan, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da ULEB Avrupa Ligi, FIBA ve NBA nezdinde itibara sahip Efes Pilsen Kulübü ile ilgili bilgilerini gözden geçirmesinde fayda görüyorum. Eğer arzu ederse, basketbol tarihimizin 100 yılını anlatan ve camia tarafından çok beğenilen kitabımızı kendisine gönderebilirim. Böylece, Fenerbahçe takımında geçmişte ve günümüzde forma giyen basketbolcuların bazılarının çocuk yaşta geldikleri Efes Pilsen Kulübü'nden yetiştiklerini, bugün NBA ve Avrupa takımlarında başarıyla forma giyen sporcularımızın Efes Pilsen'den geçtiklerini de öğrenmiş olur. Ayrıca yine Efes Pilsen Kulübü'nün altyapısından başlayarak (A) takıma kadar yükselmiş, başarılar kazanmış, sadece Türkiye'de değil, Avrupa'nın büyük kulüplerinde antrenörlük yapmış ve yapmakta isimlerden de haberi olur.''

-"Kerem Gönlüm'de tespit edilen ''Cathine'' maddesinin hangi yolla alındığı konusunda bilgileri bulunmadığını ifade eden başkan Özilhan, şunları kaydetti: ''Araştırıyoruz. Bu işi bilenlere, farmokologlara danışıyoruz. Bildiği olan varsa gelsin paylaşsın. Ne olduğunu birlikte ortaya çıkaralım. Şunu açık ve net söylüyorum, Efes Pilsen Kulübü kurumsal yapısı ve etik anlayışı ile tanınmış bir kulüptür. Organize işlerin içinde hiçbir zaman olmamıştır. Asla olmayacaktır. Ne olduğunu, nasıl olduğunu araştırıyoruz. Bulduğumuzda da gereğini yapacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Kaldı ki Aziz Yıldırım önce kulübünün basketbol, voleybol, yüzme ve kürek gibi branşlardaki doping sabıkalarına baksın. Hatırlamakta zorluk çekerse, internette yapacağı kısa bir gezinti, anılarını tazelemesini sağlayacaktır.''

-"Aziz Yıldırım'ın söylediği ileri sürülen, ''Bir salon bile yapmadılar'' sözlerine değinen Tuncay Özilhan, ''Keşke sadece salon yaparak spora katkı yapılabilseydi. Evet, Fenerbahçe Kulübü salon yapıyor, ama biliyor musunuz ki, o salon aslında yapılması planlanan alışveriş merkezinin yan unsuru. Yani yapılacak alışveriş merkezinden jenere edilecek para ile yapılacak bir yatırım. Arsası da hediye ve tahsisli. Aynı şartlarla biz de bir salon yapmaya hazırız'' cümleleriyle yanıt verdi. "

Daha başka sözler de var ama bence en çarpıcı olanları seçtim.
En çok da son iki açıklama bölümleri dikkatimi çekti. Birisi Fenerbahçe'de meydana gelen doping vakalarına gönderme, diğeri ise Fenerbahçe'nin spor salonu yaptırması ile ilgili sözler.

Seyrantepe'deki stad inşaatı, Beşiktaş'ın stad inşaatı, Beşiktaş'ın plazaları ve yine Galatasaray'ın son günlerde aldığı antreman tesisleri arazisi ile ilgili en ufak iddiaları manşetlerine taşıyan basının bu sözlerin arkasını araştırıp nasıl haberler yapacağını gerçekten çok merak ediyorum.

Ben geçmişe dönük birkaç gazete haberi (genelde küçücük yerlere sıkışmış haberler) ekleyeyim başlangıç olarak.

- "Fenerbahçe'ye Yüzmede Doping şoku: Fenerbahçeli milli yüzücü Gizem Papila’da, rekor kırdığı yarış sonrası yapılan kontrolde yasaklı klenbuterol maddesine rastlandı."

- "Fenerbahçe'de doping skandalı: Fenerbahçe forması giyen 18 yaşındaki milli atlet Anıl Şenova'nın, geçen yıl Bursa'daki Türkiye Yıldızlar Şampiyonası'nda girdiği doping kontrollerinin pozitif sonuçlandığı ve genç sporcunun 2 yıl pistlerden men cezası aldığı öğrenildi."

- "Kürekte büyük Skandal: Fenerbahçeli kürekçinin doping numunesinde "esrar" maddesine rastlanınca milli takım kadrosundan çıkarıldı. Ancak Özkan Özdek adlı sporcu İtalya'da, hem de bir başkasının yerine yarıştı. İkinci gün durumu farkeden Dünya Anti-Doping Ajansı(WADA), sporcuları organizasyondan çıkarttı. Federasyon bu sporcunun kontrolünde esrar maddesi çıktığını Fenerbahçe Kulübü'ne bildirmesine rağmen, Fenerbahçe Kulübü ilginç yollar deneyerek Özkan Özdek'i hafta sonunda gerçekleştirilen İtalya'daki Piediluco Kürek Yarışları'nda yarıştırdı."

- "Fenerbahçe'nin basketbolcusunda DOPİNG çıktı...: ULEB Avrupa Ligi'nde 13 Aralık 2006'da Fenerbahçe'nin Aris takımı ile oynadığı maç sonrası Kambala'dan alınan idrar örneğinde, doping maddesine rastlanıldığı öğrenildi. (Bu doping nedeniyle 24 ay ceza aldı.)"

- "Burak Hascan, yani Fenerbahçe'nin takım kaptanı 21 Nisan 2007'de doping yaptığı gerekçesi ile önce iki yıl men cezası almış, tahkime yaptığı itirazı sonucu da bu ceza 10 aya indirilmiş. Aynı Burak Hascan yani Fenerbahçe voleybol takımı kaptanı 29 Nisan 2008 tarihinde yani dopingli yakalandığından 373 gün sonra bir kere daha dopingli çıkıyordu.Bunun sonucunda da yukarıda verdiğimiz 9 Ekim 2008'de ömür boyu cezaya çarptırılıyordu. Burak Hascan'ın kullandığı maddenin adı da Norandros Terone'dir.
NOT: Bu haberler, bu sporcuları karalamak yada ifşa etmek amacıyla değil; Tuncay Özilhan'ın gönderme yaptığı gazete haberlerini örneklemek için konmuştur. Bu sporculardan incelemesi hala devam edenler olabilir. Ancak buradaki sorun da zaten Tuncay Özilhan'ın henüz cezası belirlenmemiş bir sporcu hakkında Fenerbahçe Kulübü başkanının açıklamalar yapmasını eleştirmesidir. Suçu sabitlendiğinde ve cezası netleştiğinde Efes Pilsen'in takınacağı tavır belli olmadan sporcuyu ve kulübü karalayıcı söylemlerin yanlışlığıdır. Nitekim bu yazıya yapılan yorumda da yapılan eleştiri henüz suçu ve cezası sabitlenmemiş bir sporcu hakkında Kürek Federasyonu başkanının yaptığı aleyhte açıklamadır. Bu yazının yazılma sebebi de sadece gazete haberlerine ve bazı kişilerin yorumlarına dayanarak sporcuları ve kurumları eleştirmenin, karalamanın, yargılamanın ve ithamlarda bulunmanın yanlışlığına dikkat çekmektir. Efes Pilsen kulübünü ya da Kerem Gönlüm'ü savunmak değil. Kerem Gönlüm örneğine çok benzeyen Kaspars Kambala olayında da oyuncu Fenerbahçe'de oynadığı dönemde doping kullandığı sebitleşmiş, aldığı ceza sonrasında Fenerbahçe kendisi ile sözleşmesini fesh etmiştir. Bu olayda da kulübü suçlamak ve Organize Doping iddiasında bulunmak kimsenin hakkı olmadığı gibi Efes Pilsen kulübü ile ilgili de henüz sonuçlanmamış bir sürecin ortasında bu tip yorumlar yapmanın yanlışlığıdır vurgulanmak istenen.

Dönülmez Akşamın Ufkun DAUM


Yıllar önce Beşiktaş'a ikinci seferiydi Daum'un. Beşiktaş kötü gidişine bir türlü dur diyemezken Daum'un ilk maçı Gaziantep deplasmanıydı. O gün kaybedilen maç sonrası Star gazetesi Yılmaz Özdil'in yaratıcı başlıklarından birini atmıştı yine. Scala sonrası enkaz devralan Daum'un kadrosu Fevzi, Ali Eren, Ümit, Bayram, Tayfur, Karhan, Mehmet, İbrahim (Ahmet), Münch, Nihat, Nouma'dan oluşuyordu. Kadro pek de enkaz sayılmaz aslında ama Daum'un Beşiktaş'ı enkaz halindeydi ne yazık ki. Günümüze olan bir başka benzerliğiyse Gaziantep maçları sonrası zorlu bir maratona girmiş olması. 2000 yılında da 2009 yılında da Gaziantep deplasmanı ile çok zor bir sürece başlamıştı. 2000'de Gaziantep, Galatasaray, Trabzon... 2009 yılında Gaziantep, Galatasaray,Kayseri deplasmanı, Beşiktaş.

18 Ekim 2009 Pazar

Bu Galatasaray Saraçoğlu'ndan Çıkamaz

Galatasaray karşısında Trabzonspor'u çok beğendim. Oynaması gerektiği gibi oynadı Trabzonspor. Halen kadro derinliklerini oluşturamadıkları için ellerinden gelen ne yazık ki bu kadar. Bu maçın seyri çok daha başka da olabilirdi aslında. Galatasaray'ın enteresan bir şekilde ileri hattında gününde olmayan oyunculara rağmen bu kadar gol bulması kaliteden değil. Bunun adı başka birşey ama haftalardır izlediğim Galatasaray'a henüz teşhisi koyamadım. Baros forvette etkisizdi, Keita bencil, Arda yine tutuk. Rijkaard'ın Galatasaray'ı SOS veriyor. Bu takımın Şükrü Saraçoğlu'nda işi çok ama çok zor. Defansı da bugün tanınmaz haldeydi. Gökhan Zan Beşiktaş'taki günlerini aratmıyor. Hakan Balta ise Euro 2008'en yiyor hala. Bu kadar oyun konsantresi düşük bir oyuncu Galatasaray'da nasıl forma buluyor hayret.

Bu sezonun 3 büyükler arasında en iyi tribünleri tartışmasız Galatasaray'da. Fenerbahçe tribüncü sayısını artırırsa dengeler değişir tabii. Birgün gelecek ve ben tribün izlemek için Galatasaray maçına gidicem. Rüyamda görsem inanmazdım ama durum bu. Bu arada yukarıdaki fotoğrafta yeni açık arkasında kırmızı bir ışık göreceksiniz. O ışık Galatasaray'ın 3. golü sonrasında binanın tepesinde bir grup manyak tarafından yakılan meşaleye ait.

Ünsal Oskay

Ünsal Hoca'nın marmara iletişim fakültesinde derslerine girmiş biri olarak anlattığı bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.Rus denizaltısı Okyanusta ağır ağır ilerlemektedir. Bir anda ters giden birşeyler olur ve olduğu yerde dibe çöker denizaltı. Rusya ile bağlantıya geçilir. Ruslar "biz bir ekip yollayacağız siz dayanabildiğiniz kadar dayanın" der. Rusya'da kurulan afet masası benzer bir masada zamanın yetmeyeceği ve Amerika'dan yardım istenmesi gerektiği görüşü öne çıkar. Gazetelere yansır olay. Rus yazarlar denizaltılarının amerikanların eline geçmesindense o denizaltıdaki askerlerin ölmesinin daha yerinde olacağını söylerler. Hikayeyi nefis bir şekilde yorumlar Ünsal Oskay: Çocuklar işte o yazarların hepsi O.Ç (bol rrrr li ağza oturan cinsiyle).Daha sonra Ünsal Hocamız Marmara iletişim Fakültesinden ayrılmıştır. Arkasında gözü yaşlı öğrenciler bırakarak. Ünsal Oskay önce insan sonra profesördür. Keşke Ünsal hocaların sayısı çok fazla olsa dedirten hoca.
Allah rahmet eylesin.

Tribün Halleri

Beşiktaş-Kasımpaşa maçı beklenenin aksine olaysız geçti. Kimilerinin günah çıkardığını bestelerinden anlamak zor değildi. Uzun süredir saha içinden Beşiktaş'ın oyun düzenini irdelemeyişimizden midir nedir saha içine bakınca çok yabancı bir takım görüyorum. Halen ezbere sayacağımız mevki oyuncuları yok Beşiktaş'ta. Mustafa Denizli'nin sahaya çıkardığı kadroda Yusuf sol açık, İbrahim Toraman ön libero olunca bütün keyfim kaçıyor tabii. Nihat biraz toparlanmış, Bobo takıma katkı yapmanın peşinde. Sivok ve Ferrari özverili olunca önceki haftalara göre izlenecek daha çok şey var sahada.
Tribünlerde ise Kasımpaşa'nın Karagümrük'e sözlü saldırısı vardı. Bir zamanlar Antalya'nın Bursa tribünlerine yaptığı halka göndermesini bu kez İnönü Stadyumu'nda gördük.

16 Ekim 2009 Cuma

Vaadlerine Yorumlarım


1-Alanlarında üst düzey tecrübe ve birikimlere sahip yönetim kurulu oluşturulacak.

Hangi sektörde bilgi sahibi olduğu daha önemli olmalı. Spor yöneticiliği anlamında başarılı olabileceğine inandığımız, kulübün üyeye katmış olduğu statünün peşinden koşmayan, oturduğu koltuğa değer katacak insanlara ihtiyacımız var.

2-Külüpte idari ve sportif yeniden yapılanma hareketi hayata geçecek.

Çok genel geçer olsa da dışarıdan görülmeyen aksaklılar olduğunu düşünerek Murat Aksu'nun bu maddesine yorum yapmamak lazım.
3-Rakipleri aşmayı hedefleyen 'Dünya kulübü Beşiktaş' sloganıyla uygun bir geçiş süreci başlatılacak.

Her yeni başkanın ağzından duyuyoruz Dünya Kulübü olma iddiasını. Ben Beşiktaş'ın Dünya kulübü olmasını istemiyorum. Olamayacağını bildiğimden belki de. Semtin takımı olsun istiyorum. Yapabilir misiniz Sayın Murat Aksu. Dünya Kulübü olmak ne demek orası da ayrı tabii. Bir dünya markası olmak mı acaba? Beko'ya fena gönderme oldu.
4-İlk olarak mevcut yönetimin bütün ısrarlara rağmen uygulamadığı kulüp bilançoları denetlenecek ve çıkan raporlar kamuoyuyla paylaşılacaktır.

Süper. İnşallah bunu yapacak bir yönetim iktidar olur Beşiktaş'ta.
5-İnönü Stadı yeniden, hem de kredi kullanmadan, bankalara borçlanmadan yapılacak. Stadı Beşiktaşlı iş adamları yapacak.

Beşiktaşlı işadamının yapmış olması benim için pek birşey ifade etmiyor. Dünyanın parası kimin banka hesabında yatacak bana ne. Bir kişi de çıksa dese: "Arkadaşlar aklınızı başınıza alın. Bu stadyum bize yeter. Yıkmıyorum. Gelirsem, başkan olursam bu stadyumu mevcut halinde düzeltmeler yaparak koruyacağım diyemiyor."
6-Stadı komple yıkıp yapmak yerine, tribün tribün yıkarak bu sürede maçları oynayacağız.

Kötünün iyisi dedikleri bu olsa gerek.
7-Rakipler arazilerine arazi katarken, Beşiktaş'a 1 metrekare kazandırmamış yönetimlerle devam ediyoruz.

Beşiktaş'a maddiyat değil, maneviyat lazım düsturuyla hareket eden Sayın Murat Aksu burada ne demek istemiş? Ben anlayamadım.
8-Beşiktaş iyi yönetilmemektedir, Beşiktaş markası küresel anlamda bir değer haline getirilecektir.

(Bknz: 3.madde) Sayın Murat Aksu burada tekrar etmiş.
9-Beşiktaş'ın iletişim ağları yeniden yapılandırılacaktır.

Dergi, web site ve tv... Çok doğru nokta.
10-Beşiktaş altyapıya gereken değeri verecektir. Barakalardan hak ettiği yere dönecektir.

Güzel sözler.
11-Her yıl yeni umut tacirliği yapmadan, sportif yönetim reformunu geliştireceğiz.

Sayın Murat Aksu önce dünya kulübü yapıcam dedi. Şimdi de "umut tacirliği yapmayacağız" diyor.


Demirören'den iyidir...
*Düzeltmeler için teşekkürler. Yanlışımız olunca düzeltmekten çekinmeyiz.

15 Ekim 2009 Perşembe

Son Kale

Her tarafı kuşatma altındayken, Beşiktaş'ın son kalesi gözüyle bakılan kapalı tribün efsanesi de bitmek üzere. Her güzel şey gibi hayatının deli dolu 27 senesinin sonuna gelmiş, 20'sinde meşhur olmuş futbolcu gibi, medyatik olmanın bedelini öder gibi, öne çıkayım farklı olayım, herkes beni yazsın çizsin derken değiştiğinin, amacından saptığının farkında olmadığı gibi, meşhur insanın etrafını saran yalancı dostu medyanın bir gün dönüp sırtından bıçaklayacağını bilmez(!) gibi gibi gibi.
Beşiktaş bahane herkes cukka peşinde anlayışının henüz esir almadığı zamanlarda kapalı tribün içindeki gruplarda önce Beşiktaşlılık gelirdi, şimdi ise adamcılık, semtcilik aşırı uçlarda gezinmekte. Aklı çok başında olmasa da bazen vicdanı, bazen bize yakışmaz düşüncesiyle yapıyı kontrol edebilecek kadar küçükken daha güzeldi bu tribünler. Kutunun içinde tanıdık yüzler ve tayfaları, kenarlarda irili ufaklı gruplar. Her maç kavga çıkma geleneği olmadan önce bu tribünler daha güzeldi. Her semt biz kimseye bulaşmayalım diye değil daha çok bağıralım diye düşündüğü yıllarda efsane oldu çarşı. Sadece tribün kovalayanların içini, dışını bildiği çarşı bugün bambaşka bir yerde duruyor. Popüler kültürün bir parçası olmuş durumda, medya kullandı, kullandı, kullandı ve şu an rüzgara bırakmış durumda. Bir kağıt parçası gibi nereye düşeceği de belli değil. İtibarı irtifa kaybetmeye hala devam ediyor. Öyle yukarılardaymış ki iki senedir üstüste yanlışlara rağmen hala çakılmadı. Olaylara bunların dışında yaklaşmak, böyle olmadığını iddia etmek koca bir yalan. Herkesin gıptayla baktığı, öykündüğü grup bugün dağılma noktasında. Nedeni nasılı sıralamak için yüzlerce, binlerce madde konulabilir buraya. Ama insanın Cem, Ankaralı Ayhan, Optik, Pembe Hasan, Sarı Murat, Yılmaz'lı tribünleri özlememesi mümkün değil. Geçenlerde gazetede bizim sete çıkan amigolardan birini iddia ekinin ekibinde görünce nasıl oluyor acaba bu işler diye epey düşündüm. Kim düşünse aklına çeşit çeşit bağlantılar gelir. Cem TV'yi basan Karagümrüklüler'i görünce de bu tribün bitmiş dedim. Haklı oldukları tek nokta var o da Beşiktaş diye bağırırlarken yuhlanmaları. Bunun dışında tribün içerisinde saygınlıklarını ne yazık ki onların da yitireceğini düşünüyorum. Delikanlılığın kitabını yazmaya aday Karagümrüklüler'in böyle bir maçta çıkardığı olaylardan sonra takındığı tavır suçlu psikolojisinden başka bir anlama gelmiyor. Dün Forza Besiktas girişindeki yazıyı okudum. Hiç şaşırmadım. Yine talimatlar gelmiş ne yazık ki birilerine. Geri adım ata ata uçurumun eşiğine geldi kapalı tribün. İşin kötüsü kapalı tribüne yön veren herhangi bir kılavuz da yok. Rüzgar nereden eserse o yöne gidiyor, kendileri de bilmiyorlar. Galiba bu bir yaşam savaşı. Bize nerede yer açılırsa o taraftayız, çünkü kendi kendimize geldiğimiz bu yolda daha fazla yalnız yürüyemeyeceğiz demek bundan sonrakiler. Son kale de yıkılıyor maalesef. İnsanların Beşiktaş'a olan sempatisinin en önemli ögelerinden biri yerle yeksan oluyor. Buradan ayağa kalmak marifet ister. Türk insanı unutkandır takım iki galibiyet alsın herşey unutulur, medya da taraftara övgüler düzülünce grubun kredisi artar diye düşünenler olduğu apaçık ortada. Ben forzadaki yazılardan sonra bunu anladım. İşin en kötü tarafıysa iki sene önce namı yedi düvele yayılmış, bayrağı en tepelerde, kimselere bırakmamış bir Çarşı elveda ederken övüneceği birşeyler vardı.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Hem Yerli, Hem Yabancı

Fatih Terim'in istifasından sonra bir tartışmadır gidiyor. Milli Takım'ın başına yabancı hoca getirmeyi düşünen Federasyon'a rağmen hem futbolcuların içinden (Arda Turan: "Ben milliyetçi biri olarak yerli hoca tercih ederim") hem de spor yazarlarından yerli hoca gelmesini isteyenler de var. En ilginç yaklaşım da Yılmaz Vural'dan gelmiş. Milli Takım teknik direktörlüğüne talip (!) olduğunu belirten hoca "Yabancı istiyorlarsa, ben aynı zamanda Alman vatandaşıyım.'' demiş. Yalan da değil. Büyük kulüp veya milli takım teknik direktörlüğü için bir kişinin arkasında cemiyet veya cemaat desteğinin olmasının şart olduğunu savunan Vural'a katılmamak da mümkün değil.

13 Ekim 2009 Salı

KartalCell


Fenercell 60 bini aşmış, GS Mobile 35 bine gelmiş, Trabzon ise 15 bini yakalamış. Hayırlısı diyelim. En az GS Mobile kadar oluruz. Yıldırım Demirören'in çaresizliğini gözlerinden okumak mümkündü onu da yazmadan edemeyeceğim.

Hangisini Daha Çok Seviyorsun?

Eskiden hep sorarlarmış çocuklara "anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?"...
Kim kıyaslayabilir ki ikisinin sevgisini? Sevgilerin hiç biri kıyaslanamaz aslında. Nevzat Demir de sevgisini kıyaslamadan, ölçmeden yaşayanlardan biri. Beşiktaş aşkını karşılık beklemeden verdiği hizmetlerden biliyoruz. Buna dayanarak ebeveynlerine karşı sevgisinin de ne kadar büyük olduğunu tahmin etmek zor değil. Bir gün arayla ikisini de kaybetmenin acısı da o denli büyük olsa gerek. Anne ve babaya Allah'tan rahmet, kendisine başsağlığı ve sabır diliyoruz.

12 Ekim 2009 Pazartesi

Lütfen "Renklilerle" Yıkamayın

AcıbadeM'in objektifine yakalanan aşağıdaki posta göndermedir. Danışıklı dövüş gibi oldu ama eklemezsem ölürdüm.

Temiz Bir Derbi Olsun

Bizim ofisin hemen yanındaki evin balkonuna takıldı gözlerim. Asılı çamaşırların arasında iki forma yanyana duruyordu. Şu abudik elbise olmasa daha net bir görüntü alabilirdim ama şimdi çamaşırları toplamaya çıkan kadına da "abla onu alınca bir kenara çekil de fotoğraf alalım" denmez.

Yabancı Çoban

Fatih Terim "yokum" dedikten sonra basında yabancı teknik adamların bir yoklaması alındı. Listenin başında Türk kulüplerinin de başı sıkıştığında akla gelen ilk isim Lucescu vardı. "İlle de yabancı olsun, ister çamurdan olsun" diyerek hemen toplantı düzenlemiş Federasyon. Ne var ki basında liste başı gözüken ismin üzerini bir kalemde çizmişler. Yıllarca Eurovision'da sıfır puan çekerken, Sertap Erener'in İngilizce şarkısıyla her türlü ayak oyunlarına karşın ilk birinciliğimizi elde etmiştik fakat hemen sonrasında gelen süper starlarımız ile yine aynı yol denense de başarılı olamadık bir türlü. Demek istediğim bir yolun her zaman aynı yere çıkması, kaptanın aracı yolda tutmasına bağlıdır. Patlak lastik, bitik benzin, tutmayan fren sizi her an yarı yolda bırakabilir. Kaldı ki Türkiye'de yağmurdan (!) bile etkilenen bir trafiğimiz var.

Konudan konuya atlayıp şanzımanı dağıtmadan toparlarlayalım. Biz Afrika'ya el sallarken, Milli Takımlar hocasının da bize el sallaması ile boşalan koltuğa birini oturtmak için acele edilmemeli. Türkiye'de kulüp takımlarının hoca sirkülasyonu zaten başımızı döndürmeye yetiyor. Milli Takım için başımızı dik tutacak bir futbol sergileten, futbolcu seçimlerinde adil ve yetkin bir ekibin seçilmesi zorunludur. Hedefler bariz, yollar uzundur Milli Takımlar için ve uzun yol kaptanlığı farklıdır. Koltuğa yerli ya da yabancı çoban değil, işinin ehli bir kaptan oturtmak ve takımı ona emanet etmek üzere şimdilik Afrika öncesi bir bardak soğuk suyumuzu içiyoruz.

9 Ekim 2009 Cuma

Metin Kurt

Haberdar eden Mustafa Taha'ya peşin peşin teşekkür edelim. Metin Kurt'un kitabının çıktığını haber verdi. Bir zamanlar dergide kendi halimizde haberler yaparken tanıştığım en enteresan adamlardan biriydi Metin Kurt. Bir zamanların tribünlerce en çok sevilen adamlardan birini gayet mütevazı Haliç'in köşesinde amatör bir takımın teknik direktörüyken tanıma fırsatı bulmuştum. Elinde yerli sigarası, yüzünde binlerce çizgi başından geçen hikayeyi anlatmıştı. Ağzım açık dinlemiştim Türk futbolunda sürgün yemiş bu adamı.

Grev, sendika, kovulma, unutulma, sürgün yeme. Kitabı futbol meraklıları mutlaka okumalı. Zeki Demirkubuz bu adamın filmini çekse muhteşem olur.

Afrika Bileti

Beşiktaş'taki akıl almaz düşüşle birlikte yönetim ve tribünde yaşanan kaos, yaklaşan Fenerbahçe-Galatasaray derbisi, Ankaraspor'un küme düşürülüşü, Bülent Başgan(!)'ın istifası derken yine bir milli maç öncesine kadar bambaşka şeyler taşındı medyada gündeme. Maça bir gün kaldı ama kimsenin ne aklında ne de dilinde bu maç yok. Ümidimizin kırılması da bu sefer büyük etken elbette. Kendi göbek bağımızı kesemeyeceğimiz ve kazanıp bekleyeceğiz Bosna'nın takılmasını.Kim oynayacak o da belli değil. Fatih Terim'i de ekranlarda pek görmedik. Dileriz yeterince ahlanıp vahlandığımız şu grupta bundan sonra şans yüzümüze güler. Son turnuvaya deplasmanda Norveç'i yenerek gitmiştik, bu kez Belçika'yı yenelim.

Çeşitli internet sitelerinde yarın oynanacak olan maçın biletleri satışa çıkmış. Türklere max 13.ooo kişilik bilet satılacağı belirtilirken bilet fiyatları 20-60 Euro arasında değişiyor. Bir başka sitedeki fiyatlar ise 195-245 Euro'dan bahsediyor. Milli Takım'ın Afrika bileti zaten pahalı. Bari bu maçın bilet fiyatları uygun olur da gurbetçilerimiz tribünleri doldurur inşallah.

Belçika-Türkiye maç bileti 60 Euro, maç primi bilmem kaç dolar. Afrika'daki Dünya Kupası'na katılmak paha biçilemez.

8 Ekim 2009 Perşembe

Ne Alsak?

Geçen gün taraftar ürünlerinden bahsetmiştik. Değişik fikirlerin akıllara gelmesi ve hayata geçirilmesi zor geliyor bizimkilere. Klasik atkılar, kocaman amblemli tişörtlerden başka bir şey yok dükkanda. İlk maçta kalabalıktan girip de bakamadım ama internet sitesinde de CL grup atkısı göremedim hala, sadece kulübe özel olanından var. İki hafta sonra maç yapacağımız Wolfsburg çoktan satışa çıkarmış iki çeşidini de. Fiyatı 12.95€.

Wolfsburg'un Wölfeshop'unda en ilgi çekici ürün içi dışı amblemli olan tost makinası. Daha önce Barca ambemli buzdolapların satıldığını öğrenmiştik ama kabartma amblemli tostun keyfi bir başka olur herhalde.

Biaz daha kurcalayınca bir sürü ilginç ve güzel ürün çıkıyor karşımıza. Sadelik güzel şey, bizim poster boyutundaki futbolcu resimli tişörtlerimiz yerine üzerinde sadece ismi, numarası ve içinde karakalem, gölge resimlilerinden var. En beğendiğim ürün de beyaz üzerine enine ince yeşil çizgili lacoste yaka tişört oldu.