31 Ocak 2009 Cumartesi
Sen Değilsin O!!!
İnsanlar birşey iddia ettiğinde kişiliği ve karakteri fazlasıyla öne çıkar. Hele hele bunu biri size söylüyorsa. Örneğin; Şurada şu olmuş dediğim zaman sizin bana inanmanız için dürüstlüğümden şüphe duymamanız lazım. Yani ben söylemişsem ve benim sözüm güvenilirse ispatlamaya ihtiyaç duymam. Sözümden öte bir belgeye gerek olmamalıdır. Bir söz söylenmişse doğruluğundan şüphe edilmemelidir. Yok güvenilir değilseniz, inandırıcılığınız yoksa eğer her lafınızın sonuna Allah çarpsın, Kuran çarpsın eklersiniz ya ona benzedi şu fotoğraf olayı. Bu da yetmez başka şeyler yapmaya çalışırsınız. Ben inanmıştım Yusuf'un Beşiktaş'lı olduğuna ama bizim inanmamız için başka şeylerin gerekli olduğunu da söylemiştik önceki postlarda. Hala akıllanmamış, bulmuş buluşturmuş fotoğrafları, serpiştirmiş etrafa. Sen söylediğin sözlerle güven uyandıramamışsın fotoğraflarla inandırmaya çalışıyorsun. Ne bilelim o fotoğraftaki çocuğun sen olduğunu. Yusuf'un o fotoğraftaki arkadaşları çıksın açıklasın evet bu arkadaş Yusuf desin ancak o zaman inanırız desek ne yapacak?
Yusuf abim sahadan ötesi yalan bunu böyle bilesin...
30 Ocak 2009 Cuma
İlk Sponsor
Fenerbahçe Spor Kulübü "Asr-ı Fenerbahçe" adlı kitabında Türkiye'nin ilk forma reklamı alan kulübü olarak gösteriliyor. İlk forma reklamı Fenerbahçeli taraftarları gemiyle Kadıköy'e taşıyan bir şirketin adıymış. Haliyle Türk futbolundaki ilk sponsor bu taşımacılık şirketiymiş. Adını bilen varsa yoruma yazsın biz de öğrenelim.
90'ların Popüler Bestesi
Dün gece TRT 2'de 90'lı yılların başında oynanan Fenerbahçe-Galatasaray basketbol maçını izledim. Spor Sergi Sarayı ne müthiş bir yermiş gerçekten. Tribünler yarı yarıya ve o dönemlerin yeni şarkısı "Fırtına" şarkısının melodisiyle coşuyor tribünler. Olmaz böyle şey... Fenerbahçe 20 sayı önde salonu yıkıyor bu melodiyle... Galatasaraylılar sayıca daha azlar. Tribünlerde rahat rahat oturuyorlar, Fenerbahçe tarafı tıklım tıklım. Fark kapanınca bu kez Galatasaraylı'lar başlıyor salonu yıkmaya. Aynı besteyi bu kez onlar söylüyor. Maç uzatlamalara kadar gidiyor. Fenerbahçe zor bela alıyor maçı. Tribünlerde iki pankart Forza Fenerbahçe ile Şanlı Galatasaray... Maç bitime yakın polisler salondan çıkıyorlar Galatasaraylılar Fenerliler yanyana. Ama olay çıkmıyor. Maç sonunda Fenerbahçeliler bağırıyor: "Sıkıysa dışarıda şapka çıkarma" Ama maçta en çok dikkatimizi çeken şey "fırtına" bestesi oluyor. Abim hasta Fenerli soruyor haliyle "Ulan ben niye hatırlamıyorum bu besteyi, kim çıkarmış onlar mı biz mi?" İçimden bir cevap geçiyordu ama abim kendi kendine cevapladı: "Kesin Beşiktaşlı'lar bulmuştur:)"
29 Ocak 2009 Perşembe
28 Ocak 2009 Çarşamba
27 Ocak 2009 Salı
Kolbastı
Trabzonspor ligdeki yükselişine devam ederken peşinden bu oyunu da sürüklemeyi ihmal etmiyor. Trabzonspor'un, Faroz'a ait bu yöresel oyunu daha da meşhur etmesi futbolun aslında hayatın ne kadar da içinde olduğunun da en güzel kanıtı. Futbol sadece futboldur diyenler buna ne der bilemiyorum tabii... Yattara'nın Faroz mahallesinin oyununu Avni Aker'de her galibiyet sonrası oynaması bile Trabzon'da ne kadar güzel şeylerin olduğunu gösteriyor. Trabzon kolbastısıyla, takım oyunuyla geliyor iyiden iyiye.
Modern olmak...
Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'ndan ayrılırken gözüme "Sizi üzen, buradan üzgün ayrılmanıza neden olan her türlü konuyu bizimle paylaşın" yazan bir tabela gördüm. Zannediyorum Maraton Tribünü'nde çıkan olayları en güzel özetleyen olay bu tabeladır. Ne kadar farklı dünyaların insanları olduklarının yanı sıra beklentilerin ne olduğunu da çok güzel gözler önüne seriyor. Örneğin ben maça gittiğim zaman rahat rahat maç izlemek umurumda olmuyor, sahayı görebildiğim bir kafalık boşluk bana yetiyor. Ya da alışmışız böyle olmasına. Modern olmak, rahat maç seyretmek benim gibi taraftarı bozuyor herhalde. Bu tabelaya bakışım ne kadar güzel düşünülmüşten çok bu kadarı da fazla dedirtiyor bana. Hayatımızda zevkini çıkarabildiğimiz çok az şey varken elimizde, modern olmak önce zevklerimizle aramıza mesafe koyuyor diye sinirleniyoruz belki de. Otobüse binerken rahat değilken ve İETT böyle bir şikayet tabelası koymazken, devlet dairelerinde işiniz bir türlü görülmezken ve böyle bir tabela göremezken, tüketici olarak haklarınızı bir türlü anlatamazken ve sizi savunacak birilerini bulamazken böyle bir tabela göremezken, adam gibi sağlık hizmetini bu memlekette parasız almakta zorlanırken ve böyle bir tabela göremezken, her fırsatta kriz nedeniyle işinize korkuyla ve isteksiz giderken sizi üzen olaylara karşı bir tabela bulamazken... Hayatınızın bir bölümüne damgasını vurmuş tribün kültürü modern olmak adına baltalanıyor ve bu hayatta değişim ne yazık ki sizin en çok sevdiğiniz tribünden başlıyorsa, sizde buna itiraz ediyorsanız aynı noktadayız demektir.
25 Ocak 2009 Pazar
GFB ve Kodamanlar
Fenerbahçeli arkadaşımdan fazla bilet var gelir misin teklifi gelince gidip izleyelim dedim. Bedava sirke baldan tatlı hesabı. Biletlerin maraton üst tribünün ortası olduğunu da belirteyim. Yani jonjon taraftarın zirve yaptığı kısımlardan biri hani şu bileklikle girilen yer. Biz girdik, peşimizden de Sefa ve 10 kişilik ekibi arkamızdan girdiler. Ama epey gürültülü bir giriş yaptıklarını da söyleyeyim. Yanındakiler kim Sefa ağabeyimizi gözaltına alacakmış görelim bakalım falan dediler. Sefa’nın geri döndüğü maça denk geldik işte. Hemen arkasından polisler, siviller, özel güvenlik derken bir curcuna bizden uzaklaşmaya başladı. Bizde curcuna bitsinde merdivenlerden tribüne çıkalım diye bekliyoruz. Büyük olay çıkacak diyen arkadaşıma pek inanmadan çıktım tribüne. Velhasıl tribüne girer girmez blog okuyucuları için fotoğraflar çekeyim dedim ama ne yazık ki kapitalizmin kurbanı oldum. Daha dakika 1 gol 1… 40-45 yaşlarında iki kodaman “Hadi bakayım yol alın” dedi. Her taraf özel güvenlik bizim o koltuklara oturacağımız yok fotoğraf çekicez sonra siktir olup gidicez ama ağabeyler öyle bir tavır yaptı ki bu taraftar profiline olan nefretim 4’e, 5’e katlandı. Kavga etmeden uzaklaşırken bu kodamanlarında fotoğrafını çekeyim istedim ama pek başarılı olamadım. Sonra arkadaşımdan öğrendim ki bu bölüm (Edit) bin 500 Lira değerindeymiş. Bizim biletin fiyatıysa 175 TL. Biz tribünün en tepelerine doğru yol aldık ve maç başladı. Trabzon Umut’la, Fenerbahçe Deivid’le 3 dakika içinde gollük pozisyonlar yakalayınca “Ulan deli maça geldik” dedim ama devamı pek de öyle olmadı. İlk 5 dakika saha içinde olan gözlerimiz daha sonra sağımızda yer alan GFB yani Sefa’nın grubuna kaydı. Lokman adında birine ana avrad, bacı sövüyorlar. Bizi de gözaltına al diyorlar. Sefa Reis diye bağırıyorlar. Sahanın içinde yaşananlarla alakaları yok. Sefa Reis’e biat ettiklerini en yükseğinden dile getiriyorlar. Onlar dışında Maraton tribününde solumuzda yer alan KFY grubu bağırıyor, gerisi oturmakla meşgul. Kodaman grubu bağırmayın lan izleyemiyoruz falan diyorlar. Aralarında bağıran tek tük taraftara alaycı gözlerle bakıyorlar. Ufak ufak serzenişlerde başlıyor GFB’ye karşı ama hep münferit bunlar. Ulan biraz da Fener’e bağırın, ayıp ulan, siz taraftar mısınız gibisinden. GFB, Lokman adında birine küfür ederken yanına Aziz Yıldırım’ı da ekleyince tribünden toplu tepki gördüler. GFB Aziz’e çalışırken bütün tribün Fenerbahçeeeee diye laylay çekince GFB’liler “Birazda siz bağırın sesinizi duyalım” diyerek alkışlamaya başlıyorlar. O kodaman grubu ayağa kalkmış bağırmaya başlıyorlar. Hangi ileri zekalı başlattıysa Siktir ol git Sefa diye bağırmaya başladı ve destekçi buldu. Şans eseri o sırada kayıtta olan ben ancak 15 saniye açık tutabildim telefonu çünkü GFB özel güvenlikle çevrelenmiş ve bizim de içinde bulunduğumuz bölüme taaruza başladı.
Önce bir kişi cam bölmeden uçup vurdu peşinden tüm GFB… Artık 3 bin 500 TL değerindeki bölümü ele geçirdiler. Ne özel güvenlik kaldı ne de bize ağır yapan kodamanlar. Genç yaşlı kadın erkek kim varsa domino gibi yıkıldı bizim tribün… ve sıra bize geldiğinde yapacağımız hiçbir şey yoktu. Dayak yiyenlerin üstümüze koşuşu sayesinde biz bir zarar görmeden kurtulduk. Hızını alamayan GFB bu kez bizim hemen yanı başımızdaki elit kesime saldırmaya başladı. Maç öncesi arkadaşımın bunlar Mehmet Ağar’ın eski korumasıymış dediği özel güvenlik dahi kaçacak delik arıyordu. Bunlardan birine yanımda duran taraftar “durmasana lan görevini yapsana” diye bağırdı. O güvenlik görevlisi ne yapacağını şaşırdı. Bir ara gözüm bize ağır yapanları görünce dayak yediklerine sevindiğimi söylemeliyim. Ama ilginç olan Fenerbahçe tribünlerinde siktir ol git Sefa diye bağırılmasıdır. Özel güvenliğe güvenenlerin güvendiği dağlara karlar yağmıştır herhalde. Sonrasında yine Lokman’a küfür edildi. Öğrendik ki maçın başından sonuna dek küfür edilen Kadıköy Emniyetinden bir görevliymiş. 45 dakika boyunca küfür edildi ve polis müdahale etmedi. Maçı yalnızca yarım saat izleyebildik. Genç Fenerbahçeliler’in verdiği ayar golsüz maçtan daha heyecanlıydı.
Beşiktaş: 1 - 0 :Denizlispor
Hayatımda ilk kez maça yetişemiyordum. İlk kez Beşiktaş'ın bir maçı öncesi evden önemli bir işe gidiyormuş gibi çıkmadım. Beşiktaş'tan uzak kalmak mı? Futboldan soğumak mı? Hayatın koşuşturması mı bilemiyorum. Eskisi kadar istekli gitmiyorum artık maçlara. Sahaya çıkan takıma, tribünü yönlendirenlerin takım sevgilerine kadar samimiyetsizlikler var. Maçın ilk yarısını kutuda ikinci yarısını kutunun dışında izledim. Kutu diye tabir edilen göbekte coşkuya heyecana katılıp maçı izlemeniz pek mümkün olmuyor. İkinci yarı maçı izleyeyim diye uzaklaştım kutudan. Sanıldığı gibi kapalı tek yürek değil aslında. Kenarlara kaydıkça göbekte duranlara hezeyanlar yükseliyor. Denizlispor korner atarken üstünde çubuklu formalar vardı diyen taraftarı anlayamayan saçını başını yolan ulan ıslıklayalım arkadaş diye bağıranlara rastlayabiliyorsunuz. Beşiktaş'ın kapalısı bir değişimden geçiyor. Artık kapalı tribün ağzına kadar dolmuyor hiçbir maçta. Ortalar sıkışık kenarlar boşluk kapalı tribünde. Eski heyecandan eser yok. Beşiktaş sahaya eline tutuşturulan kolpadan vergi dairesi pankartıyla çıkmadan önce taraftarda kolpasını yaptı. Önce Mustafa Denizli'yi sonrada Yusuf Şimşek'i tribünlere çağırdı. Hani çağırılmayacaktı kimse. Yusuf sahada birşeyler yaparak gönülleri kazanacaktı. Aydın'ın gidişine değer bir oyun oynayacak mı bir görelim bakalım. Şampiyonluk için destek şart ama tribünün duruşuna ne oldu?
Saha içindeyse Beşiktaş'ın yayılışı oyuncuların topla buluştukları yerin dağınıklığı dikkatimi çekti. Beşiktaş maç boyunca sadece ilk yarıda Nobre'nin kaleciden dönen pozisyonu öncesi tempo yapabildi. Yaklaşık 30 saniye sürdü. Deli İbrahim de sezon başından bu yana ilk kez adrese teslim orta yaptı bu pozisyon öncesi. Takım sahada öyle bir duruyor ki sanki sezon yeni başlamış, bu oyuncular 16 hafta boyunca başka başka takımlardan gelmişler buraya. Yusuf ne yaptı derseniz bu konuda objektif olmadığım için yorum yapmak istemiyorum. Ben inanmıyorum bu adama ama inşallah ben yanılırım. İkinci yarıda tam da önümüzde iki kişiyi hacamat edip Cisse'nin içi boş kafasına al da at dedi ama bizim çitlembik fileleri bulamadı. Unutmadan Ekrem Dağ muhteşem oynadı. Fatih Terim bu adamı Milli yapmalı, tutmalı çocuğun elinden. (Edit: Berat Bulut kardeşim, Ekrem Dağ'ın Avusturya'da milli olduğunu hatırlatınca, ağzımızın payını aldım. Ben de Fatih Terim neden açıklama yapmıyor diyordum:) İnanılmaz oynuyor. Duracell tavşanı gibi. Adam her an her yerde. Beşiktaş korner kullanırken en gerideki adamın yanı başında duruyor. Bu hamleyle Mustafa Denizli'ye helal olsunlarımızı yolluyoruz. Kontra da şu kadronun sıçması en zayıf adamını bulup oraya koyduğu için. Beşiktaş bu sezon kornerden dönen bir gol yemez. Herkes rahat olsun:) Bunun dışında söylenecek birşey yok. Zapo, kırmızı kart... Koy .ötüne rahvan gitsin.
24 Ocak 2009 Cumartesi
22 Ocak 2009 Perşembe
BSG
Hürriyet, son 25 yılın efsane kadrosunu yapmaya çalışırken düşüncenin güzel olduğunu söylemiştik. İlk 11'de yer alan 4-5 isim sonuçlarla birlikte eleştirilmişti. Düşünce güzeldi ama sonuç hüsrandı. Şimdi yeni bir anket yapıyorlar. Başlığı "En büyük taraftar hangi takımda"... Saçma sapan birşey. Yazının içeriğini okuyorsun mesaj atın en çok taraftar kimde ortaya çıksın gibi saçmalıklar karşılıyor sizi. Salak zannediyorlar taraftarı. Herkesi koltuk altında fotomaç, fanatik taşıyan adam sanıyorlar. Ben atmayacağım ve etrafımda bu anket için oy atacak adam da yok. Marifetmiş gibi açıklayacaklar şimdi. Bu proje doğmadan ölmüş zaten. Büyüklük başka, en çok taraftara sahip olmak başka. Lisedeyken yapardık bu muhabbetleri: "En büyük kim?" diye. En çok taraftar ya Fenerbahçe'ye ait ya da Galatasaray'a. Bunu tartışmanın anlamı var mı? Nicelik değil nitelik önemli olan. Büyüklükten kastınız ne ki sizin. Azınlık her zaman iyidir, sağlamdır, esnemez, bozulmaz...
Hayat Yeşilde
Fotoğraf çok şey anlatıyor. Atılan gol sonrası çekilen pınarbaşı gibi, bir koltukta duran iki kişi gibi, deplasman tribününün ateşi gibi, atkısız formasız maça gitmemek gerektiği gibi, hayatı, sorunlarını, evdeki, işteki sıkıntılarını kafasından silmek gibi, karşılıksız sevgi gibi... Fotoğraf Sakarya tribünlerinden ama yakın bir döneminden olmadığı kesin. Bank Asya'dan da koşar adım uzaklaşıyorlar çünkü. Dün adı önemsiz bir belediye takımından kendi evinde 4 gol yedi bu taraftarların tuttuğu takım.Hayat yeşilde, yeşil yosunda, yosunlar boy veriyor kuytuluklarda... Kapalı tribünün önüne böyle bir pankart assalar güzel olurmuş. Bu arada sözler seversiniz sevmezsiniz Grup Yorum'dan.
Sefa Geri Dönüyor
Turgay yine tribün gündemini yakalamış. Haber burada. Bu sezon başında oynadıkları MTK Budapeşte maçı esnasında çıkan olaylar sonucu 1 sene müsabakalardan men cezası alan Sefa (Nihat Özpolat) affediliyor. GFB'de kararı başta Sefa ağabeyleri olmak üzere bütün GFB ailesi ve tribünleri için hayırlara vesile olmasını diliyormuş. Sefa kısmet olursa Trabzonspor maçında tribünlerdeki yerini alacakmış. Bakalım tribün performansı Trabzon maçında nasıl olacak. Yönetimle taraftar arasında eski güzel günlere dönüşün müjdesi mi olur yoksa tam aksi mi merakla bekliyoruz.
21 Ocak 2009 Çarşamba
Demirören Büyük Oynuyor
Turgay bu haberi yolladığında şaşkına döndüm. "Ne para varmış arkadaş" tepkisini sanıyorum herkes içinden geçirmiştir. "8 milyon YTL'yi Demirören Grubu olarak karşılamak istiyoruz" demiş. Valla helal olsun. Devlet sıkıntıda malum kriz falan var. AKM'yi yenilemek için para lazım devlete. Biz burayı finanse edelim sizde bana İnönü Stadı'nı yaparken karışmayının kibar versiyonu bu hamle. Seçim yaklaştı atakları da sağlamlaştı Demirören'in önce dernek gezileri, sonra Fulya'nın açılışı şimdi de iş bitirmenin bürokratik yollarını bularak yol almaya çalışıyor Demirören. "Beşiktaşlılık duruşu sanata destek vermektir" demiş:). Büyüksün başkan. "Sakın yanlış anlaşılmasın" diyor. "Biz İnönü'ye karşılık böyle bir girişim içinde değiliz tamamen duruşumuzla ilgili" diyor.Korkarım imparatorluğu uzun yıllar devam edecek Beşiktaş'ta. Para döküyor demek bile yetmiyor, bunun adı başka birşey.
İki Yakamız Bir Araya Gelmezken
İstanbul'un iki yakasını bir araya getirme eylemi var Beşiktaşlılar'ın. Anadolu yakasıyla Avrupa yakası birbirine siyah-beyaz çekecek. Ses duyulmaz gibi geliyor bana ama inşallah yanılırım. Yanılınca ne olacak derseniz ona da birşey diyemem tabii. Eğlence işte. Belki rekorlar kitabına girersiniz ya da isminizi duyurursunuz memlekette ve Macar basınında. Bu tarz işler, cin fikirler hep Beşiktaş taraftarından çıkıyor ortaya ama artık gına geldi şu absürd yaratıcılıklardan. Her ilginç fikir "Hadi yapalım lan" diye tepki görüyor siyah beyaz bünyelerde. Taraftar göz boyamaya devam ediyor. Yapması gereken, tribün içinde çözmesi gereken daha önemli sorunları var. Tabii bu sorunu çözmesi gerekenlerinde boğazın iki yakasında toplanıp bağıracak Beşiktaşılılar arasında olmayacağı bir gerçek. Genelde tribün kovalayan adamı böyle şeyler cezbetmiyor. Maç için, mevzu için çarpan kalpler böyle yaratıcı fikirler için atmıyor. Hafta içi işi gücü bırakıp kovalamıyor reklamı.
Kim Demiş Ne Demiş (18)
"Söyleyin Nazım'a ülkesine geri dönsün*"
*1952 yılında Rusya'ya hazırlık maçı için giden Fenerbahçe'nin kaptanı Fikret'e verdiği mesaj.
Futbolumuzun Enteresan Tarihi
Şu sıralar moda İttihat ve Terakkicilere vurmak. Kimileri Cumhuriyet'in kuruluşunda emekleri var diyor. Kimileri de Osmanlı'yı içeriden bitirdiler. Amaçları, yapıları başkaydı diyor. Soner Yalçın'ın "Siz Kimi Kandırıyorsunuz" ve "Efendi" kitaplarında başrol oynuyor Dr. Nazım. Ancak bu iki kitapta da Fenerbahçe başkanlığıyla ilgili bir bilgi bulunmuyor. Osmanlı'nın son, Cumhuriyeti'in ilk yıllarını inanılmaz bir dille anlatan Soner Yalçın, Cüneyt Tanman'ın ve Necati Ateş'in -ikisi de Galatasaray'da oynamış ilginç- köklerini araştırıp ilginç şeyler bulmuş. Köklü ailelerin torunlarıymış ikisi de. Yanılmıyorsam Evliyazadelerden. Yanlışımız varsa düzeltiriz. Bu iki oyuncunun da sülalesinde yakınlık bulunuyormuş falan. Bu kadar detayına inen Soner Yalçın'dan Doktor Nazım'ın Fenerbahçeliliği üzerine bir analiz okumak güzel olurmuş. Fenerbahçeliler bir tarih kitabı tanıtınca, Fenerbahçelilerin çoğunun kurucularını bilmediğini görünce, bunu da buraya not düşeyim istedim.
Yıllık 15 Milyon Dolar
12 Şubat'ta Fulya furyası sona eriyor. Nihayet bitirdiler. Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımlarıyla açılacakmış. Süleyman Seba ve Serdar Bilgili ile birlikte birçok kulübün başkanı da teşrif edecekmiş. Beşiktaş'a yıllık 15 milyon dolar getirecekmiş. 9 milyon dolar Sivok ile Zapotocny'e gömen kulüp ağzıyla kuş tutsa, yatırımlarının yararını göremez. Ama bundan sonra başa gelecek yönetimler için oldukça önemli bir kaynak. "Tabii bunu yaptı etti diyerek, uzun yıllar kulübün başında kalır mı?" diye düşünmekten de kendimizi alamıyoruz.
20 Ocak 2009 Salı
Antalya Deplasmanı
Kupada kuralar çekilmeden önce gönlümden Fenerbahçe ile Bursaspor geçti. Sebebi tamamen tribünsel. Bağırmaktan zevk almadığım deplasmana gitmek beni cezbetmiyor. Bursa ve Fenerbahçe dışında birini seç deselerdi Antalya'yı seçerdim. 3. tercihimiz tutunca deplasmana nasıl gideriz diye düşünmeye başladık. Uçakla gidiş dönüş 90 Lira'ymış. Araştırmışlar kovalayanlar. Yedin, içtin, bilet 60 TL. Bize maliyeti 150 TL. Hafta içi olacak maç. Uçak saat 16:00'da. İşten izin al 14:00'de çık yola. İzin alabilirsen tabii. "Ne cazibesi var" diyenlere sezon başındaki kavgaları hatırlatırım. Bu maçta yoğun güvenlik önlemi olur. Olay yaşanmadan tamamlanır ama tribünler güzel olur bu maç. Değer mi değmez mi? Gerisi size kalmış tabii...
Bismillah
Sağ kanadımıza geldiğine dua etsin Erkan Zengin. Yoksa bu fotoğraf daha bir başka olurdu. Neler hissediyor yeni bir oyuncu geldiğinde İbrahim Üzülmez meraklanırım hep. Mesela yukarıdaki mücadeleyi kazandığı zaman yüzünde nasıl bir şekil oluşur. "Ulan aldığınız adama bakın, bu muydu?" diye düşünür mü acep? Haksızlık ediyorum İbrahim'e evet. Sinekten yağ çıkarıyorum. Önyargının kralını yapıyorum burada. Ben bunun hesabını veririm de 8 senenin hesabını verebilir mi İbrahim Üzülmez. Çıksak sorsak 8 senede kendine ne kattın diye?
18 Ocak 2009 Pazar
16 Ocak 2009 Cuma
TFF Başkanının Ağırlığı
Kadir Has Stadyumu'nu ziyaret etmiş Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ve Fatih Terim. Plaketler vermişler, gezmişler, incelemişler, tebrik etmişler. Buraya kadar herşey normal. Benim anlamadığım fotoğraflardaki ayrıntılar. Kayserispor Başkanı Recep Mamur koskoca TFF Başkanını karşısına oturtmuş kendisi makam koltuğundan konuşuyor. Bunu çok garipsedim. Bir de Fatih Terim'in içeri girişine bak dedi arkadaşlardan biri. Hakikatende öyle. Hayat biraz da şekil değil mi zaten. Fotoğrafları da Kayserispor'un resmi sitesinden indirdim. Fotoğraflar masaüstüme ft1.jpg, ft2.jpg,ft3.jpg isimleriyle düştü. Fazla söze de gerek yok herhalde
Medyanın Büyük Beşiktaşlı'sı
Okay Karacan ile röportaj yapılacak sizde gelirsiniz dediklerinde koşa koşa gittim dinlemeye. Çok duyduk methini, televizyonda verdiği bilgileri, maç anlatışlarını, olaylara bakış açısını ve Beşiktaşlılığını... Ama yine de kafamda şüphelerle gittim röportajın yapılacağı yere. Üstelik röportajın konusu Beşiktaş'ın yönetimi üzerineydi. Yani ne söylenebilir ki. "Benim düşündüklerimden farklı ne diyebilir ki" diye gittim dinlemeye. Yıldırım Demirören için söylenmeyen şey kaldı mı?
Tam 1 saat 20 dakika konuştu Okay Karacan... 1 saat 20 dakika boyunca, bir kere bile saçmalamadı. Bir kere bile goygoy yapmadı. Söylenecek ne kaldı ki dediğim yerlerde öyle şeyler anlattı ki gözlerimiz doldu. Bir adam bize bir kulübü anlatacak ve bizim gözlerimiz dolacak, inanmazdık. Beşiktaşlı duruşunu öyle bir örnekle anlattı ki, çarşının ortası olsa omuzlara alınıp sabaha kadar gezdirilirdi semtte. Röportaj çıktığı zaman muhtemelen boyalı basın üstünde durmayacaktır. Şimdilik bu bilgileri paylaşamayacağım ama röportaj çıkınca ilk işim o anısını büyük büyük puntolarla bu blogun baş köşesine taşımak olacak. Uzun süredir Beşiktaş'lı olduğumdan bu kadar gurur duymamıştım. Bu sene şampiyon olsak bu kadar gururlanmam. Okay Karacan'a teşekkürler... Düşünüp söyleyemediklerimizi, hepimizin gördüğüne farklı baktığı, bunu da sesinin yettiğince paylaştığı için teşekkürler. En kısa zamanda maç anlatımlarıyla aramıza dönmesi dileğiyle...
15 Ocak 2009 Perşembe
Göksel Gümüşdağ
14 Ocak 2009 Çarşamba
www.sokaktayiz.net
Bunlar bizden
Üstüme vazife olmasa da hatırladığım kadarıyla bu da http://www.acetobalsamico.blogspot.com.
Severim Ankaragüçlüleri. Gösterdikleri tepkiye de burada şapka çıkarttık zaten. Onlar bizi sevmezler sebepleri Bursaspor. Neyse boş muhabbetlere gerek yok. Yukarıdaki sitede Ankaragüçlülerin sitesi. Kendilerince güzel bir site yapmışlar. Yeni takipçileriyim. Ama birşeyi anlayamadım. Neden bloglardan kopyala yapıştır yapıyorlar. Hadi kopyaladın yapıştırdın bari link ver, ya da ne bileyim http://www.rakamla10.blogspot.com/ dan alınmıştır, http://www.acetobalsamico.blogspot.com/ dan alınmıştır falan yaz. Yok aynen alıp koyarsan olmaz. Bak hiç çekinmeden tepeye koyduk siteni. Para kazandığımız falan da yok ki. Sokak kültürüne yakışmadı.
Edit: Ozzyy ile anlaştık. Bundan böyle kim ne yazdıysa belirtilecek. Eyvallah Ozzyy. Biz de takipteyiz. Başarılar...
13 Ocak 2009 Salı
Bu Kadar Kolay Demek?
Bunlar bizi gerizekalı zannediyor. Yusuf Şimşek çıkmış açıklama yapmış: "Beşiktaşlı olduğumu fotoğraflarla açıklayacağım." Burada taraftarın beklediği "Ben anadan doğma Beşiktaşlıyım" değil. Olmasan ne olur ki? Pascal Nouma geldiğinde Beşiktaşlı değildi. Ekrem Dağ da değildi. Nobre Fenerbahçe'den geldi ama hepsi taraftarın kalbine ulaşmayı başardı. Nasıl ulaştı? Can-ı gönülden oynayarak. Oynadığı formaya saygı duyarak. Sen daha dakika 1 gol 1 yapıp tribünlere oynamaya başladın. Bu taraftarı medyanın da tanıdığını sanmıyorum. Yusuf'a "Seni sevmezler. Çünkü sen Fenerbahçe'de oynadın" diyenin kuş kadar beyni yoktur. Bu taraftar neden seviyor Nobre'yi biri bize anlatsın o zaman. Fotoğrafları gösterince ne olacak? Bu taraftar seni alıp baş tacı mı edecek sanıyorsun? Çık oyna bakalım. Taraftar hakediyosan basar bağrına. Fotoğrafları da merak edenlere göster. 7 sülalen Beşiktaşlı olsun sen sahada aldığın paranın hakkını vermediğin sürece bu taraftarın sana bakışını değiştiremezsin. Son dönemlerin modası da "Ben manyak Beşiktaşlıyım", "Ben anadan doğma Beşiktaşlıyım." Bakalım daha neler görecek bu taraftar.
12 Ocak 2009 Pazartesi
Sandık Orta Sahada
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde belediye başkan adaylarını açıkladı. Erdoğan, belediye başkan adaylarını belirlerken Bursa adayına da mutlaka stadyumun yerinin değiştirilmesi gerektiğini söyledi. İlk cümlesi bu oldu başbakanın. "O stadyumu şehrin dışına taşıyalım ve Bursaspor'a yakışır FIFA stadartlarında yeni, bir stadyum yapalım" dedi. Yerel seçimlere az kala bunun sonuca etkileyici olmasını beklemek akıllıca. Eskişehir forumlarında dolaşırken Kemal Unakıtan'ın Eskişehir'e destek vermesi nedeniyle eleştirilmesini kabul etmeyenlere dahi rastlamıştık. Yani seçmen bir şekilde etkileniyor. Yoksa ilk söz stadyumu yenile demek pek akıllıca değil. Kemal Unakıtan Ronaldinho'yu getirecekti unutuldu gitti tabii. Şimdi hani Ronaldinho demiyor kimse. Seçim üstü olur böyle şeyler. Hepimiz alıştık zaten. Bu arada Bursa belediye başkanına bunları söyleyen Recep Tayyip Erdoğan Sakarya belediye başkanı Aziz Duran'ı yeniden seçmedi. Sakaryaspor'un ligdeki durumuna bakınca hak vermemek elde değil!!! Belediye başkan adayları aynı zamanda o şehrin takımının da kaderini belirliyor. Bize özgü bir durum herhalde bu. Dünyada bir eşi benzeri var mıdır? Yoktur gibi geliyor. Deniz Gökçe'nin geçen sene bir röportaj esnasında söylediği sözle bitirelim: "Vatandaş kendi vergileriyle futbolcuların topa tekme atmasından rahatsızlık duymuyorsa. Bize birşey demek düşmez."
11 Ocak 2009 Pazar
Tribünden Hareketler
Aydın Karabulut 500 bin dolar ödendiği vakit geri alınacakmış. Bunu neden en başında söylemediler? Onlar böyle bir tepki beklemiyorlardı çünkü. Neyse... Bir önceki postta yer alan feveranımızın haksız olduğunu kimse söyleyemez herhalde. Taraftar olarak bu çıkışa "Bilmeden konuşmayın kardeşim bakın sözleşmede maddesi var" demek kimseleri kandırmasın. Bu taraftarın yönetime ne kadar güvendiğinin, kamuoyuna yönetim olarak nasıl bir intiba bıraktığınızın da en büyük kanıtı. Beşiktaş yönetimi bunu da yapmıştır. Bu oyuncuyu da satmıştır diyebiliyoruz işte. Beşiktaş taraftarı bugüne dek böyle boşluğa düşmemişti. Kime güveneceğini şaşırmış vaziyettedir. Dört koldan ihanet sarmış kulübü. Başarısızlıktan mutlu olanlar var. Çok satan gazetelerin muhabirlerinde dahi kafa karıştıran, kolpa haber yapıp hizmet veren, talimatla haber yazan onca adam var. Forzabesiktas herşeyin farkında. Peki onların hatası yok mu? Tribünde de hatalar var elbette. Tribünlerde de talimat alanlar vardır. Ama önümüzdeki günlerde yapacakları bir hareketle Çarşı adını yine gündeme taşıyacaklar. Bugüne dek yapılmamışı yapacaklar. Bu hareket taraftarın göstereceği en büyük tepki olacak, tarihin tekerrür ettiğini de gösterecek, kendine de vuracak. Forzabesiktas'ta yazıldığı gibi bekleyelim görelim.
9 Ocak 2009 Cuma
8 Ocak 2009 Perşembe
Taşlama Kültürü
Bursaspor'un takım otobüsü taşlanmış. Dün akşam Saraçoğlu Stadı'ndan çıkmışlar ve tahminimce Çevreyolu'na girmeden taşlanmışlar. İki futbolcu hafif yaralanmış. Otobüste ise büyük hasar varmış. Taşlama kültürü oldukça eski aslında. Çocukken haftasonlarımın geçtiği Gebze'ye giderken banliyö trenleri taşlanırdı. Millet zevk alırdı bu işten. Seviyoruz trene taş atmayı. En son taşlamayı Antalyalıların yaptığını sanıyordum şimdi de bu eklendi. Bursasporlular geçen sene Galatasaray ile aralarında oynanan maç sonrasında Galatasaray taraftar otobüsüne yapılan geniş çaplı pusuyu hatırlıyor mu acaba? G.O Galatasaray tribünlerinin önde gelen -bilen bilir- abilerinden biri. Bursaspor taraftarlarının taşladığı otobüsten siniri tepesinde inmişti. Kafasında şapka boynunda atkı bağırıp çağırıyordu. "Bursa İstanbul'a gelmesin" diyordu. O sırada kameralara da afişe olmuştu. Bursaspor bu taşlama işlerini en çok seven taraftar topluluğu aslında. Yıllar önce Bursa'da Kocaelispor ile oynadığımız kupa finalinde Kocaeli coştukça atıyor attıkça coşuyor:4-0. Maç bitmek üzere. Stadın alüminyum çatısına sert cisimler geliyor. Birde baktık ki Bursasporlular dışarıda toplanmışlar içeriye taş atıyorlar. Dışarıdan tribüne taş yağıyor. Bulunduğumuz yer Teksas ve radikal gruplarının bulundukları yer. Tribünle çatının birleştiği yerdeki boşluktan içeri taş yağıyor. Bursa taraftarı Bursa'yı Anadolu'nun Holiganizm Başkenti yapmışlardır. Amigolara da sorsak farklı bir cevap çıkmaz heralde. İyi olmuş oh diye yamıyorum bunları. Bu olayı Fenerbahçelilerin yapacağını sanmıyorum çünkü ilişkiler çok iyi. Maç öncesi atkılarıyla dolaşıyor Bursasporlular. İzmir'e gitmek için toplananlar intikamı buzluktan çıkarıp yediler mi yoksa...
7 Ocak 2009 Çarşamba
Kim Demiş Ne Demiş (17)
Ulueren-Demirören
Biz dün eğlendik, bağırdık, çağırdık, ne kadar yaratıcı dedik, yok böyle taraftar dedik ama büyük resim içerisinde öyle pislikler var ki. Bizimkisi devede kulak kalıyor işte. İplik pazara çıkmış.
6 Ocak 2009 Salı
Beşiktaş: 3 - 1 : Gaziantep B.Ş.B
Hava soğuk, birde haftaiçi olunca tribünlerde bizbize eğlendik. Bol bol Lig TV'ye çalıştık. An oldu stattaki localarda açık lig tvler kapattırıldı, an oldu Arog'dan tezahürat aşırılıp sımsıkı taş gibi dimdik bestesi birilerine uyarlandı. İsrail'den Erman Toroğlu'na, Şansal Büyüka'dan Acun'a geniş bir yelpaze nasibini aldı tribünlerden. Maç içinde Beşiktaş'ta şu iyiydi bu iyiydi diyecek değiliz. Hakan Arıkan'ı en başa koyardım ama saysaydım. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nde ise Cafercan, Mehmet Ayaz, yine forvet hattında ismini okuyamadığım 26 numaralı oyuncuları ve 34 numaralı Efecan takımlarının iyileriydi. Maç başlamadan önce maçta bu kadar eğleneceğimi düşünmemiştim. Evet Beşiktaş taraftarı sahadaki Beşiktaş takımından daha iyi oynuyor tribünde. Evet Beşiktaş taraftarı yaratıcılıkta sınır tanımıyor ama protestolarında da ne şiş ne kebap mantığını yürütmekten geri durmuyor. Örneğin Federasyon istifa sesleri Yıldırım Demirören'in iddiaya göre anasına küfrettiği Oğuz Sarvan ile aynı masaya oturmasının hemen ardından geliyor. Bu da şaşırtıcı tabii. Neden hakemlere MHK'ya değil de Özgener'e... Bunlar yaşanırken muhalefete de bir ses gönderildi. Artık uyan muhalefet tadında bestelerde İnönü'de yankılandı. Beşiktaş Gaziantep BŞB maçı tribünler açısından oldukça renkliydi kısacası. O kadar renkliydi ki üst kattaki siyah bayrak bile sönük kaldı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)