Şu an itibariyle liderin dört puan gerisinde dördüncü sıradayız. Yarın akşam Sivas'tan galibiyetle ayrılırsak puan farkı bire inerken bizde tabloda ikinci sıraya yerleşeceğiz. İki ay önce on iki puan fark vardı, şimdi bire inme şansı var. Şans mı, azim mi nedir desen, herkes bir şey söyler. Geçen sene de bu takım ilk yarıda hep gerilerden geldi, Arap Atı gibi sonradan açılıp ipi göğüsledi sezon sonunda. Bu sene de aynı şeyin olmaması için hiç bir neden yok. Kolay değil lige kötü başlayıp bir anda açılan puan farkını kapatmak. İyi top oynamadan maç kazanmak tavlada olmayacak zarı atıp da oyunu kazanmak gibidir. Trabzon, Fenerbahçe ve Manchester United maçlarında favori olarak gösterilmeyen Beşiktaş, bu üç karşılaşmayı da gol yemeden kazanarak geçmesini bildi. Belki de bu istikrarını sürdürerek ilk yarıyı lider bitirecek.
Kötü günde eksikleri herkes görür, herkes söyler. Ne spor ne de skor yazarı olmadığımıza göre şu anki durumda kendimizce artıları eksileri yazalım. Bir kere şampiyon takım olmanın ve aynı hocanın başta olmasının avantajı var. Her ne kadar şampiyonluk sonrası kontratını yenilemek istemeyen hocanın bu sene için yeterli motivasyonu sağlayamayacağını düşünüyor olsam da şu anki tablo beni haksız çıkartıyor belkide. Erken form tutan takımların düşüşü gözlemlenirken Beşiktaş yeni yeni form tutuyor ve bu formunu kritik maçlarda skora yansıtıyor ama hala takımın forvet oyuncuları yerine diğer bölgelerinde oynayan oyuncular skora katkıda bulunarak, galibiyette pay sahibi oluyor. Defans taş gibi ve Allah muhafaza sakatlık yaşamıyorlar diye düşündüğümüz günlerde İbrahim Toroman'a nazar değdi. Ernst bu takım için çok önemli. O ishal olunca, takım da kabız oluyor (bkz. Wolfsburg maçı). Geri kalan yabancılar için 'kim gitsin?' diye anket yapılsa Ferrari hariç hepsine oy çıkar. Oynanan futbol hangi gözlere hoş hangilerine boş geliyor bilemem ama puanlar üçer üçer haneye yazılırken oynayan oynamayan herkes ucundan tutuyor kalemin. Kazananın haklı olduğu oyunda, Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek kolay değil. Beşiktaş da zaten hep zoru sevmiştir. Şampiyonlar Ligi'ndeki grupta üçüncü olup UEFA Avrupa Ligi'nde devam etmek için 10 gün sonra bu senenin en zor maçına çıkacak. Yoktan var edilen bu şansın biraz da yüzümüze gülümsemesi lazım tabi.
Öte yandan Beşiktaş taraftarının yaratıcılığının yönetime de sıçramasını şaşkınlıkla takip ediyoruz. İngiltere'de elde edilen zafer sonrasında "Yetmez Demirören" ve "Barcelona'ya başkan olsana" şeklinde tezahüratta bulunmuşlar. Öyle görünüyor ki Beşiktaş için maçlar düşeş geliyor ama başkanlık seçiminde hep yek.
3 yorum:
"O ishal olunca, takım da kabız oluyor (bkz. Wolfsburg maçı)"
Süper tespit. :D
o tezahüratı ismail er'in ta kendisi yapmıştır. Ben 2 saat öncesinden 30 dk. sonrasına maçtaydım öyle bir şey duymadım, bilakis yeter demirören diye bağırdık...
Ben de zaten uçakta yöneticilerin o şekilde tezahüratta bulunduğunu yazdım. Tribünlerden böyle bir ses yükselmesi beklenemezdi.
Yorum Gönder