1 Ekim 2010 Cuma

Bir Fedakar Bir Bencil


Sen ne kadar fedakarsan

O da o kadar bencil

Beşiktaş'ın oyunun belirli bölümlerinde rakibinin yarı sahasına yerleşmesi ve ölümcül pas trafiği gecenin en dikkat çekici yanıydı. Schuster, "Benim oyun felsefem oyunun rakip alanda oynanmasına dayanır. Bol bol, büyük bir sabırla ayağa pas oynar benim takımım" mesajını çok net veriyor bize.

Mustafa Denizli'nin ne oynadığı belli değil diye eleştirilen takımından bu kadar kısa sürede ne yaptığını bilen takım yaratmak Schuster'in olduğu kadar bu kadar kaliteli isimleri kadroya katan yönetimin de eseri şüphesiz. Bugüne dek tarihin en kötü yönetimi olmayı başaran ve uzun yıllarda bu bayrağı taşıyacak olan yönetimden beklenmeyen bir kadro çıktı işte. Bu da kaderin cilvesi heralde.

Bu arada şu ana kadar her ne kadar en etkili silahlarımız Q7 ile Guti gibi gözükse de hakkını teslim etmek lazım ki Ernst de inanılmaz işler yapmaya devam ediyor. Oynadığı mevkideki başarısının üstüne ekstra işleri de ortaya çıkaran Ernst'i ayakta alkışlıyoruz.

Geçenlerde nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama Beşiktaş tribünlerinin artık sonuç ne olursa olsun umut taşıdığı yazılmıştı. Kesinlikle doğru bir teşhis. Hatta bir adam daha öteye götürerek maçın ilk yarısı sonrasında yazı yazıp bırakmayı, yazıda da bu maçtan beraberlik de çıksa oynanan oyun itibariyle gönül hanemde galibiyeti Beşiktaş'a yazmayı istedim.

Beşiktaş'ın Avrupa Kupalarında bu kadar rahat bir deplasmanını seyretmedim. Rakip de rakip değil diyenler için artık futbolda deplasmanın kolayı olmadığını bir kez daha hatırlatmak lazım. Wien öne geçtikten sonra yaşananlar ise bizim için ibretlik. Rakip mi açıldı biz mi saldırdık ben pek anlayamadım. Ortada aman aman bir oyuncu değişikliği de yok. Herkes yerli yerinde ama Wien savunmasının da yardımıyla çok kolay pozisyonlar bulduk. Bunlardan birçoğunun golle sonuçlanmaması için insanın yüksek bir egosu olması gerekiyordu o da Holosko'da fazlasıyla varmış.

3 pozisyon hatta ofsayt olan pozisyonu da sayarsak 4 pozisyonda kaleyi vurmayı seçen Holosko ne derece zor durumda olduğunu da anlattı bizlere. Kendini göstermek için pozisyona girmenin yetmediğini, bunu golle sonuçlandırmanın esas olduğunu, bizim skor camiamızın tabelacı olduğunu anlamış ama bir noktada hata yapıyor.

O da kendisinin atmasının önemli olmadığı kısmı. Arkadaşına attırmanın Beşiktaş için önemli olduğunu Ernst'in geçen hafta tribünler tarafından çılgınca destek görmesinden anlaması lazım. Velhasıl Holosko zorda. Acil gol atıp kendimi göstermem lazım düşüncesinde.

Gecenin bir diğer kahramanı ise Hakan. Allah yürek vermiş adama. Beşiktaş'ın kalesinde olmanın ne derece önemli olduğunu biliyor. İşini çok severek yapan ve kıymetini bilen bazı yurdum insanıyla aynı DNA'da olması, kriteri yüzeysel olmayan adamlarca değerlendirilirse eğer sıkıntı yaşamayacaktır.

Son olarak İbrahim Üzülmez'e bir paragraf açıp bitirelim. Maçın bazı anlarında komedi tadında ekranda yer aldı. Kah korner olmayan pozisyonda gösterdiği tepkiler, kah ayakkabısını bağlarken rakibin topu kapması. Korner köşesinde topu ararken korner yaptırması, hava topuna çıkıp bir anda yere düşmesi. Bu adama önceleri nefret duyardım. Ne oldu da sevgi besliyorum ben de bilmiyorum. Allah seni bu takımdan eksik etmesin. Saçına kurban.

1 yorum:

ergin aslan dedi ki...

Son olarak İbrahim Üzülmez'e bir paragraf açıp bitirelim. Maçın bazı anlarında komedi tadında ekranda yer aldı. Kah korner olmayan pozisyonda gösterdiği tepkiler, kah ayakkabısını bağlarken rakibin topu kapması. Korner köşesinde topu ararken korner yaptırması, hava topuna çıkıp bir anda yere düşmesi. Bu adama önceleri nefret duyardım. Ne oldu da sevgi besliyorum ben de bilmiyorum. Allah seni bu takımdan eksik etmesin. Saçına kurban.

:)))))