Son yıllarda -bana göre- yaptığı yanlışlardan dolayı kendisine olan güvenim azalsa da Trabzonspor'a olan katkıları tartışılmaz.. Trabzonspor'un tarihinin en kötü dereceyle ligi bitirdiği sezonda (2001-2002 sezonundaki 14.lük) başkan olması hasebiyle Mehmet Ali Yılmazcı Trabzonsporlular tarafından daima yerden yere vurulur ama bence Don Kişotluk yaparak "Trabzonspor benim çocuğumdur" diyerek kulübü kendinden küçük gören Mehmet Ali Yılmaz'ın hegamonyasından kurtarmıştır. Öyle ki yıllardır kulübü kendisine borçlandıran MAY, başkanlığı kaybeder kaybetmez maddi olarak zor durumda olduğunu bildiği Özkan Sümer yönetiminin üzerine gitmiş,kulübe defalarca icra memurlarını yollamıştır. Hatta bir keresinde haciz gelen eşyaları toplamaya giden işçiler, icra gelen kurumun Trabzonspor olduğunu görünce eşyaları taşımayı reddetmişlerdir. Gelirlerin tümü temlikli olduğu için forma reklamı almadan oynadığımız günlerdi o günler.. Bu durumlara düşmüştü kulüp..
"Sancısız doğum olmaz" lafının doğruluğuna daima inanırım. Trabzonspor'un yeniden ayağa kalkması da o sancılı günlerin ardından oldu. Hem de kısıtlı imkanlarla, 3-5 kuruşa yapılan transferlerle.. Kendisine "Yıldız oyuncu alacak mısınız?" diye soran gazeteciye "Yıldız görmek isteyen gökyüzüne baksın" cevabı hafızalara kazınmıştır.
O zor yılların ardından kazanılan Türkiye Kupaları, şampiyonluğa oynanan seneler ve alınan iki 2.lik.. Ve bu dönemlerin hepsinde takımın iskeletinde şu 4 isim vardı; Fatih Tekke, Gökdeniz,Hüseyin,Yattara. Bunların ortak özelliği ise tamamının takıma Özkan Sümer tarafından kazandırılmasıdır.. Her ne kadar hatalar yapmış olsa da bu bile kendisine saygı duyulmayı gerektirir bana göre..
Futbol adamlığı dışında komik hikayeleri meşhurdur, küfür manyağıdır.. Daha önce çoğunu değişik ortamlarda dinlediğim hikayeleri ekşisözlükten aktarıyorum sizlere;
***bir defasında, maçta topu uzun süre ayağında tutup kimseye pas vermeyen futbolcusuna şöyle bağırdığı rivayet olunur:- lan topu mu sikeceksin, ki iki saatir sibobunu arayıp duruyorsun?
***özkan sümer, zannedersem zonguldak'ta antrenörlük yaparken, takimin bitmek bilmez gol sikintisini çözmek üzere, zamanin kalburüstü forvetlerinden biri, ayhan olabilir ismi, epey de bir para dökülerek alinir. ama futbol iste, bekleneni veremez, "bu maçta patlayacak, olmadi digerinde patlayacak" derken, neredeyse ligin sonu gelir, ayhan bir türlü patlayamaz. son maçlardan birine çikarken ayhan özkan sümer'in yanina gelir:
- hocam, der, gerçi simdiye kadar pek iyi gitmedi, ama merak etmeyin, bu maçta yüzünüzü güldürecegim.sümer bir öksürür, ve yapistirir:
- oglum ayhan, ben ligin basindan beri sana gülüyorum zaten
***bir rivayete göre soyunma odasında taktik verirken ali kemal'e topu alır almaz rakibe vermesini söyleyen teknik direktördür. sonrasında:
ali kemal: efendim hocam,
özkan sümer: top sana gelirse en yakın rakibe veriyorsun.
ali kemal: anlamadım
özkan sümer: rakibe vereceksin topu
ali kemal: niye hocam?
özkan sümer: rakipten topu hemen alıyoruz senden yarım saatte alamıyoruz.
***yıllar sonra bir gün bu sefer bir idmandayız.
özkan sümer: la olum mehmet, ismail, topa gözünüzü kapayın da vurun.
mehmet: niye hocam?
özkan sümer: bari yüzde elli şansımız olsun.
***puan tablosunda kısa süreliğine trabzonspor'dan bir üst dereceye yerleştiğinde "artık trabzonspor'un büyüklüğü geçti, bizim devrimiz, onların değil bizim maçlarımızı yayınlayın" beyanatında bulunan üç büyükler yalakası bir kulübün yöneticisine şu şekil cevap vermiştir:
"büyük olmak için büyüklerle sevişmeyeceksin, savaşacaksın önce."
***rivayete göre, sabah kendisine günaydın diyen hasan'a*:
-bana günaydın deme hasan, futbolu bıraktım hocam de. demiştir.
1 yorum:
Kazandırdığı kupaları da alsın, düşsün takımın yakasından. Başka türlü refah yüzü göreceğimiz yok...
Yorum Gönder