6 Ocak 2010 Çarşamba
Ekran Başındakiler
Hangi maçtı unuttum. Statta seyirci sayısı beş altı bin kadar. Kapalı tribün altlı üstlü "siyah-beyaz" çektikten sonra, yeni açığı ayağa kaldırıp onlarla da "siyah-beyaz" diye bağırıyor karşılıklı. Sonra numaralı ve eski açık da cevap veriyor sıraları geldiğinde ve son olarak bütün stat eşlik ediyor. Dönüyorlar meşhur Beleştepe'ye. "Beleştepe, Beleştepe" diye bağırılnca sahasının yarısını gören yerde maçı izleyenler el sallıyor ve kapalıdan her "siyah" diye haykırıldığında "beyaz" diyor oradakiler de. Kapalı tribün mesajı sona saklamış. Herkes stadı tavaf edercesine tezahüratta bulunduk bitti diye düşünürken "Ayağa ayağa bütün kahve ayağa" sesleri yükseliyor. Peşinden "Oooooooooo... SİYAAHHH!!!"... tabi ki karşılık yok... Son sözleriyle de ekran başındakilere sitemler yollanıyor; "Gelmeyenler utansın"...
1990'ların başı... " Magic Box Inter Star mı ne var ya o verecekmiş maçı" dedi arkadaşım. O zamanlar uydu anteni olanların izleyebildiği Türkiye'nin ilk özel kanalıydı bahsedilen ve bizim evdeki kibrit çöpü ile ayarlama yapılan Beko Hitachi marka televizyon göstermiyordu malesef. Babam dayanamadı ve elimden tutup Acıbadem'deki Hukukçular Sitesi'nin Lokaline götürdü. Orada arka sıralarda kendimize yer bulmuş ve Beşiktaş'ın maçını izlemeye başlamıştık. Peşi sıra gelen iki golle devreyi 2-0 önde kapatmış, 3-2 kaybettiğimiz ilk maçın rövanşında turu cebimize koymuştuk. O onbeş dakikalık arada biz yemek yemeye giderken tura çıkan bir iki araba bile olmuştu. Geri döndüğümüzde her şey değişti ve peşi sıra golleri yiyen bizimkiler oldu bu sefer. 2-2'ye gelen maç dönmedi ve cebimize koyduğumuzu sandığımız turu kapıp kaçtılar İstanbul'dan. Ben ağlamamak için kendimi zor tutarken hemen arkasından yayınlanan Trabzon maçını da başlamıştı. 1-0 kazandığı maçın rövanşında Barcelona'yla deplasmanda oynuyordu Trabzon ve maçın ilk dakikalarında yine 1-0 öne geçmişti. Babam Trabzonsporluydu ve sevinçten havalara uçuyordu. Onun sevinci de uzun sürmedi ve gecenin sonunda ikimiz de çanaklara baka baka eve dönmüştük.
Bir müddet sonra karıncalı da olsa çekmeye başladı bizde de Star, maçları yayınlamaya başladıkları ilk yıllarda gündüz oynanıyordu ve heyecanla ekran başına geçiyordum ben de. Bir dönem seyirciyi stada çekmek için banttan yayın kararı alındı. Gidemediğim maçları merak edip radyodan takip etmek ile hiç sonucu öğrenmeden hemen maçın bitiminde televizyondan izlemek arasında kalıyordum. Bir kaç yıl sonra da Cine5 girdi hayatımıza. Belki de en güzel dönem oydu ekran başındakiler açısından. Üç büyüklerin iç saha maçları şifreli kanaldan, deplasman maçları diğer açık kanallardan yayınlanıyordu. ATV, KanalD vs değişik takımlarla anlaşmış onların kendi sahalarındaki büyük takımlarla olan maçlarını veriyordu. 12:00'de başlayan maçlar unutulabilir mi? Kahvaltı eşliğinde Karabükspor-Beşiktaş maçı ya da ilk üniversite sınavımın son dakikalarından koşarak çıktığımda bindiğim takside şans eseri tv olması ve ekrandaki Kayseri-Beşiktaş maçı...
Hasta Fener'li amcamın yıllarca çalıştığı İsviçre'den dönüp de tribünlerin eskisi gibi olmadığını anlayarak ekran başına gömülmesiyle bizim de onun evinde yancılığımız başlamış oldu. Danışman olarak ben, önce antenle iyi göstermediği için kablolu tv aboneliğine, sonra da ekran boyu küçük geldiğinden 82 ekran bir televizyon almasına vesile oldum. O da sırasıyla Cine5, Teleon ve Digiturk'ün ilk 100 üyesinden biri oldu herhalde. Şimdi 14 Ocak 2010 günü ihale yapılacak ve amcamla beraber milyonların yeni adresi belli olacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
1. paragraftaki maç dün gibi aklımda... Dolu dolu oldum, bişey diyemedim yani; nostaljinin bam teline dokunduğu bir an olmuş...
2. paragrafı da birebir yaşadım ama doksanların sonu değil, başı olmalı o... Malmö maçı ve Feyyaz'ın 2 golü, yanlış hatırlamıyorsam... Aynı şekilde ben de babamla bir kahvede izlemiş, maç biteceğine yakın kahveden çıkıp evde ablamlarla gelen bu beraberliğin şokunu paylaşmıştım...
3. paragrafı da okuduktan sonra, "yahu yazıyı ben mi yazdım" dedim kendi kendime. Ancak bu kadar anlatılırdı o dönemler... 3. Paragafa birebir katılıyorum. Muhteşem zamanlardı...
Elinize sağlık.
Teşekkürler..
90'ların başı elbette yanlış yazmışım. Maç zaten tam 90 senesindeydi.
İlk paragraftaki olayı çok az kişi anımsar.
Bunu ekşibeşiktaş'a sizden alıntılamak istiyorum müsaadeyle...Uygun mudur?
90 Malmö maçıydı bu maç.Yalnız bu kahvedekileri de üçlüye kaldırma olayı birkaç kez tekrarlandı,yanlış hatırlamıyorsam Ajax maçıydı.Abartısız söylüyorum o gün o stadta 50 bin kişi vardı.Birde Altay maçında yapılmıştı sanırım.O zaman numaralının çatısındaki kameramanı bile katmışlardı olaya.Garibim küfür yememek için elini kolunu sallamıştı kapalıya.
Yorum Gönder