13 Ocak 2010 Çarşamba

Kör Olası Tüpçüler, Aşkımı Süpürmüşler

Yakın geçmişte oynanan bir Gençlerbirliği kupa maçını herkes anımsar herhalde. Hani Beşiktaş'ın maçı bırakmayıp, İlhan Mansız'ın müthiş hırsı ve takımın da ona eşlik ederek ortaya koyduğu mücade ile maça asılışı. Uzatmalarda yenen golle elenişimiz ve alkışlar eşliğinde Kartallarımızı sahadan uğurlayışımız... Bir de düne bakıyorsunuz, tribüne gelene 'ne işiniz var?' diyene verilecek herhangi bir cevap seçeneği bıramayan bir takım. Penaltı çıkardığı için daha ilk maçında göze girdiği sanılan ama henüz ısınamadığı her maçta çıkardığından fazlasını yemesinden belli olan bir kaleci. Ferrari ve Sivok'un yokluğunda çırpınan defans bloğu, Ernst'in açıkları kapamaya çalıştığı yaratıcılıktan yoksun orta saha, kiminin daha golü, kiminin rolü, kiminin de gönlü olmayan kuru forvet kalabalığı. Ballı mı, akıllı mı olduğuna emin olamadığımız bir hoca veee kokan balığın koca başı...

"Tribüne gel, tribüne" dedik onca sığınılacak mazerete rağmen. Bizimkisi yoklama için derse giden öğrenci misali, kart basıp duruyoruz. Sevdiğimizi görür müyüz diye geliyoruz her seferinde ama yerinde yeller esiyor. Bir görünüyor, pir kayboluyor. Onu bu hallere getirenler utanmıyor ya biz utanıyoruz artık. Ne yapacağını da şaşırdı kapalı tribün. Ne olduğunu anlamadan 3-0 geriye düşüldüğünde skora bağlı olarak refleks bir şekilde "Yeter" isyanları başladı malum kişiye. Bunu sadece skora bağlayanlar, aynı skorun lehimize olduğu maçta da bağırılırken sağlı sollu ıslıklayanlar, dün eşlik ederek ellerini kollarını sallıyorlardı sağa sola. Skor için hesap sorulması gereken karşı tribündeki yerinden değil, sahada mücadele etmekten kaçanlardı. "Ayıptır sorması, on beş gündür ne yaptınız?" diye bağırılırken on beş gün değil geldiğinden beri ne yaptığı anlaşılamayanlar da vardı bu slogana maruz kalanlar arasında. "3-0'dan 4-3, çevirilir bu maç. Sizde nerde onur, para olmuş amaç" sitemleri arasında skor 3-1'e gelirken ilk yarı da sonlanıyordu. Taraftarın yedek bekleyen Necip'e yönelik tezahüratları arasında soyunma odasına giden takım ikinci yarıya Holosko ve Necip ile çıkmıştı. Biraz canlılık gelmiş olsa da üretkenlik olmayınca skoru değiştirecek ciddi pozisyolara girilemedi pek. Zaten takım gibi tribün de dakikalar ilerledikçe maçtan kopmuş, remixe başlamıştı. Başkan olsana melodisiyle çeşitli versiyonlar söylenirken ikinci yarının başında alt ve üst katlarda göbekler boşaltılmıştı. "Tık,tık,tık. Kim oooo? Tüpçüüü... Temizlesene bütün tribünü" tezahüratları artık işin makaraya vurma boyutunu gösterirken, maçın son düdüğüyle "Kör olası tüpçüler, aşkımı süpürmüşler" diye mırıldanarak stattan ayrıldık.

1 yorum:

siyahbeyazkardesligi.blogspot.com dedi ki...

sakınan göze tüp batarmış :))