Demirören'in seçildiği gece kürsüden konuşmasını dinledim, daha fazla dayanamayıp bugün bir an önce bitsin diye yattım. Sabah kalktığımda her gazetede, her forumda isyan bekledim. Her yer süt liman, gösterilen tepkiler yetersizdi. Kongreye sitem yazıları dışında beklentimi karşılayan bir yer bulamadım. Gökhan Dinç'in köşe yazısını okuyunca da gazetelerin halini ne çabuk unutmuşum diye kızdım kendime. Beşiktaş'ın gerçek sahibi kongre üyeleridir diyordu.
Ekşi Beşiktaş'taki yazıları büyük bir hayretle okuyorum iki gündür. Arkanda kimse yokken gerçek Beşiktaşlılara güvenerek böyle bir protestoya girişmek büyük yürek ister. Kimin aklına gelmişse kendi adıma tebrik ediyorum. Stadyum genelinde böyle bir protestoyu başlatmak bir blog üzerinden örgütlemek güzel olduğu kadar da tehlikeli. Neyin ne zaman olacağı, kime patlayacağı belli değil. Stadyumdan çıkarken linç edilmek de var. Sonra gözünü bir açmışsın hastanedesin, başında Demirören. Taziyeye gelmiş. Böyle olayları tribünde görmek istemiyoruz. En kısa zamanda temizleyeceğiz. Mafya babasının cenazeye çelenk gönderme adetinin bir değişiği ile uyanmakta mümkün yani.
Ama bunlardan korkup sessizliğe dahil olmak, yukarıda bahsettiğim riski almaktan kötü. Bu yüreğe sahip nice abiler dolu kapalı. Eskisinden az olsa da hala var. Neden susuluyor? Vardır bir sebebi. Ben hala kapalı tribünden umutluyum. Haini kadar kahramanı da var kapalının. Bekleyelim görelim. Benim tribünden hala umudum var. Sessiz kalınmanın benim tarafımda tek bir mantıklı cevabı olabilir: "Kardeşim Osmanlı değiliz ki fethetmek istediğimiz yere bağıra bağıra girelim."
1 yorum:
Tamam da dostum ne olacak yani stadı boşaltınca? Elimize ne geçecek? Bu adam 3 yıl daha bu takımın başında. Bence sessiz kalınması en iyisi. Ne olumlu ne olumsuz hiçbir harekette bulunulmasın. Ses çıkarmasınlar maç boyu daha iyi derim ben..
Yorum Gönder