31 Mart 2010 Çarşamba

Tasdiklendiler


Madde: Maçın 16. dakikasında Beşiktaş'a küfür edilmeyecektir.

Ankaragücü-Beşiktaş maçı öncesinde alınan kararlardan biri de buymuş. Bu aslında Ankaragücü taraftarının utanması gereken bir durum. "Bursa üzerinden Beşiktaş'a küfür ediyorsunuz" demenin valilikçe emniyetçe tasdikidir. Yazık. Oysa ne köklü, ne güzel tribünleri var Ankaragücü'nün.

30 Mart 2010 Salı

İlginç Statlar (23)

Batı Timor - Ulusal Stadyumu

Sergen Yalçın Demiş

"Bu derbiyi izlerken ilk defa futbolu bıraktığıma üzüldüm. Bu futbol standartlarında 40-42 yaşına kadar oynarmışım.
.Bu maça esir edilen milyonlarca futbolsevere yazık"
28.03.2010 GS-FB maçı için

29 Mart 2010 Pazartesi

Ronaldo Manchester'dan Neden Ayrıldı?

Videoyu facebook'ta gördüm, o yüzden şimdilik sadece bu linkini koyabiliyorum; http://www.facebook.com/#!/video/video.php?v=133388121887&ref=mf

Golü Çıkartmak Mı, Yüzü Kızartmak Mı?

"Maksat golü çıkartmak değil yeğen, maksat yüzü kızartmamak."
.
İlla seyirciyi tahrik edecek bu adam. Ya orasını burasını tutacak ya da dünkü gibi kıçıyla istop edecek topu. Olmadı en kritik maçta dayılanacak saha içinde ve çıldırtacak hem Rıdvanı'ı hem milyonları. "Yapma Volkan!". Sen Milli Takım kalecisisin, oranla buranla oynamadan adam gibi topunu oyna.

28 Mart 2010 Pazar

Adnan Polat'a Soru


Adnan Polat yeniden başkan seçilmiş. Hayırlı uğurlu olsun. Yarın öbür gün seçim sonuçlarını değerlendiren bir basın toplantısı düzenleyecek ve yeni dönem için vaatlerde bulunacak. Bundan 2 yıl önce Galatasaray Kulübü’nün binasında, toplantı salonunda mazbatasını alırken oradaydım ve kendisine soru cevap kısmında soracağım soru için kendimi hazırlıyordum. Kendi kendime defalarca tekrarladığım o soruyu o gün mazbatasını alırken soramamıştım. “Başka sorusu olan yoksa teşekkür ediyorum” dediğinde “siktir et oğlum” demiştim zaten. İyi ki de sormamışım dedim toplantıdan çıkarken kendi kendime. Düz ovanın salağı sen misin ters bir cevap verir, canlı yayın, döverler, ederler…
8 Nisan 1999 yılında kendisi İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayıyken kendisine yöneltilen bir soruya aslında hayata olan bakışını da özetleyen bir cevap vermiş ve benim kendisine sonsuz saygı duymamı sağlamıştı. O zamanlar 17-18 yaşındaki bir çocuğun kulağında kalan cevap “Ben Türkiye'de yaşayan insanlara düşünce, inanç ve köken ayrımı gözetmeden bakıyorum. Ben bu işe soyunurken herhangi bir kesimi temsil etmek için değil, İstanbul'da 12 milyon insan var ve bu 12 milyon insanın oyunu almak istediğim için aday oldum” cümlesiydi ve ben kendisini geçen 10 yıl süresince böyle bir insan olarak gördüm.
Sonraları Galatasaray başkanlığı için adı geçince heyecanlandım ki ben aslında Galatasaray’dan hiç haz etmem. Fenerbahçe daha sıcak gelir bana. Çocukluğumun katili, şampiyonluk hırsızıdır gözümde. Bugün daha başka, yarın bambaşka olacak. Olumlu ya da olumsuz.
Adnan Polat’ın ilk seçildiği dönem listede yer alan Abdürrahim Albayrak hepimizin malumu. Hasta Galatasaraylı kendisi. Seversiniz sevmezsiniz ama ben bu adamın samimiyetinden hiç şüphe etmiyorum. 10 numara arıza Galatasaraylı. Listede yer alan dedik ama aslında listesinden çıkarıldı. Sebebi yine herkesin malumu Galatasaray Liseliler. Albayrak onlara göre Galatasaraylı olamaz. Asilzade değil. İki sene öncesini hatırlayacak kadar duru hafızası olmayanlara Hıncal Uluç’un Bir Gün Herkes Fenerbahçeli olacak başlıklı yazısını okumasını öneririm. Burada Hıncal Uluç zaten anlatmış Abdürrahim Albayrak’ın başına gelenleri.
İki yıl önce benim sorum ne miydi?
“1999 yılında sadece bir kısmın değil tüm İstanbul’un başkanı olacağım demiştiniz. Bugün Galatasaray’da başkanlık yapmaya başladığınız ilk gün. Abdürrahim Albayrak neden listenizde yok? Herkesin başkanı olma anlayışınız değişti mi?”
Bugün Adnan Polat’ın Abdürrahim Albayrak’a sitemde bulunduğunu okuyunca çok şaşırdım. Ne çabuk unutuluyor her şey.

Bu Kez Selamsız Bandosu

Bu arada İnönü'den bir Eskişehir tribünü geçtiğini de söylemek lazım. Muazzam bir performans gösterdiler. Fenerbahçe ile birlikte en başarılı deplasman tribününü yaptılar. O küçücük tribünden çıkan sese bazen inanamadım.
Maç öncesi es-es bando gelecek söylentisi asılsızmış. Ben göremedim. Geldiklerini de sanmıyorum. Hızlı kalkan atın boku seyrek düşermiş. 2-0'ı yakalayan futbolcularının gazıyla son zamanların popüler "Koyduk Mu?" bestesini dillendirmeleri tek eksileriydi hanelerindeki. Eskişehir tribünleri bugün es-es bandosu yerine selamsız bandosunu gördü. Galibiyet önlerinden geçti gitti. Geriye iyi bir tribün performansı kaldı. Geceyi güzelleştirdikleri için teşekkürler.

27 Mart 2010 Cumartesi

Gitme Rüştü

"Burada duraydım böyle tam burada böyle açaydım kollarımı gitme diyeydim."


Az yuhalamadık seni tribünde. Ben de çok küfür ettim sana. Hala şampiyonluk diyorsak sebebi sensin. Sen daha gitmedin ama sen giderken bu tribünler sana yukarıdaki cümleleri de söyleyecektir elbet. Uçurumdaki dalımız oldun. Beşiktaşlı olunmaz Beşiktaşlı doğulur dedik senin için. Olunurmuş meğer.

Celticvari

Bursaspor'un en önemli maçını stadyumdan seyretme şerefine ulaşan insanlardan biri olarak diyebilirim ki Bursaspor taraftarı Türkiye'nin en büyük tribün gruplarından biri. Çeşitli kereler Beşikaş'ın maçlarında hem de hemen hemen aynı özelliklere sahip maçlarında bu kadar kalabalığı bir arada gördüm dersem yalan söylemiş olurum. Bursaspor taraftarını can-ı gönülden tebrik ederim. Yeşil beyaz bir tribün rengine alışık olmayan bünye bu gece tav oldu.

Doğu tribünün tam karşısında yerimi almadan önce Olimpiyat Stadyumu'nun yolunu tutarken E-5'ten gitmek gibi bir salaklığa imza atmış olmam Bursaspor taraftarının stadyuma gelişini görmeme engel oldu. Maçın 55.dakikasında Bursa taraftarının hala köprüde olduğu bilgisini de aldığımı söylemeliyim. Maçtan önce "İstanbul teslim ol" diye bağıran Bursaspor taraftarı fethe çıkmış Osmanlı ordusu gibiydi. Zira bir tuğra tribünde en gösterişli pankart olarak da yerini almıştı.

Olimpiyat Stadyumu'nun ne derece atıl bir yatırım olduğu üzerinde durmaya gerek olmasa da stad içinde köfte satan dayının arkasında gördüğüm Euro 2008 ile ilgili posterin hala orada duruyor olması da manidar tabii.

Stadyumun küflenmiş tuvaletleri gibi birçok ayrıntıyı görünce insanın içi cız ediyor. Saha içine gelince İBB Spor'un maharetinden başlamak en doğru zamanlama olacak. Bir takımın taraftarı olmadan iç saha kavramı yaratmasında her ne kadar Olimpiyat Stadyumu'nun acayip genişiliği ve uzunluğu olsa da takdir-e şayan demek istiyorum. Ve iddia ediyorum İBB evinde hiçbir takıma kolay kolay yenilmez. O sahaya o kadar güzel yayılmak ancak turuncu formalara nasip oluyor. Galibiyetlerini bu kadar ballandıra ballandıra anlatmam elbette sevincimden. Ligin boyu uzadı dersek yanlış olmaz. Abdullah Avcı yıllardır şampiyonluk yoluna taş koyuyor ve bu da ligi zevkli kılıyor.

İBB Spor'un Bahçeşehir'e 10 bin kişilik stadyum yapması fikrini bir daha düşünmesi gerekir bence. Bu ızdırap dolu stadyum kiminin rüyası kiminin kabusu. Abdullah Avcı'nın takımı bugün savunmada üst düzey oynadı. Tek hataları gol oldu. Onun dışında ben bir hatalarını göremedim. Bursaspor tarafında işler epey karışık. Bu maçın stresi onları epey etkilemiş. Böyle devam ederlerse Bursaspor da tarihe şampiyonluk kovalayan takım olarak geçer. Gönül Bursaspor'un şampiyonluğunu istemiyor nedense... Alışmış kudurmuştan beter.

26 Mart 2010 Cuma

Bursa'nın Avrupa Seferi

Bursaspor bugün Boğaz Köprü'sünden geçip Olimpiyat Stadı'na doğru yola çıkacak İBB maçı için. Peşinde de binlerce Bursalı. Geçen seneki maçta 'Avrupa Sevdalarını' yukarıdaki pankarta dökmüştü taraftar, bu sene de her maç sonunda 'Avrupaya, Avrupaya..' diye haykırarak dile getiriyor. Son sekiz haftaya girilirken Avrupa vizesini hemen hemen ceplerine koydular diyebiliriz aslında ama artık Bursa'nın gözü yeşil pasaport alıp Şampiyonlar Ligi'ne gitmekte.

Bu önemli maçta Olimpiyat Stadı'na çıkartma yapması beklenen Bursalıların kaç kişi olacaklarını çok merak ediyorum. Maçın Cuma olması bu sayının tavan yapmasını engelleyebilir ama böylesi bir noktaya gelmişken bu akşam orada Bursaspor'u evindeymiş gibi hissettirecek bir kalabalık olmalı kesinlikle. Bundan iki sene evvel yine son haftalara doğru bizim İBB maçımıza Ümraniye'den konvoy eşliğinde giden takımımız belki de yirmi bini bulmayan bir seyirci önünde şampiyonluk ümitlerini bırakmıştı Olimpiyat Stadı'nda. O gün takımın başında yine Ertuğrul Sağlam vardı.

Bursaspor 2004'ten bu yana İBB ile oynadığı maçlarda sadece bir kez yenilmiş. Geçen sene her iki maçta da rakibini mağlup eden Bursa, ligin ilk yarısındaki maçta da evinde 6-0 galip gelmiş. Bakalmı bu akşam Ertuğrul Sağlam yine ümitlerini aynı stada mı gömecek yoksa çok yaklaştığı şampiyonluğa el mi sallayacak.
Fotoğraflar: texas.org 'dan

25 Mart 2010 Perşembe

Nereye Battı?

Bunu yaptırandan çok yapan tabelacının yüz ifadesini merak ediyorum? :)
Bazı topçular hakkında atıp tutuyoruz 'O bitmiş abi' diye, yarın öbür gün onlar da bize yapmasınlar...

Saça Bak Saça

Saçla alakalı bir daha yazmam derken Eskişehirsporlu Jaycee'yi gördüm...


24 Mart 2010 Çarşamba

Kesik Yırtık Tabata


Bize imzayı attığında neler geçiyordu aklından acaba. Önce onun hiç suçu yokken taraftardan fırça* yedi sonra hocasından kesik. Bekledi durdu yedek kulübesinde. Tam da ona umutlar bağlanırken adalesindeki yırtık belirdi şimdi ve altı hafta sahalardan uzak kalacağı açıklandı.
.
* "Sekiz milyon euro, bayıldık biz sana, Fener'e koymazsan, koyarız a...a"

Ben Delirdim Mi?


Bursaspor maçı öncesi İBB'ye operasyon. Deniz Baykal edasıyla soruyorum:) Neden bu zamana kadar beklediniz? Ertuğrul Sağlam, Tayyip Erdoğan, Bursaspor, Emniyet Müdürlüğü, İBB, Arif Erdem, Kenan Hasagiç, Şampiyonluk...

Yok yok ben hastayım.

Erkan Zengin - Giunti - Bobo

Hangi maçtaydı anımsayamadım ama üzerinde seçmece futbolcuların fotoğraflarının ve isimlerinin olduğu sopalı pankartlar arasında Erkan Zengin için de yapılmış olanı varmış galiba. Şaşırmadım desem yalan olur. Cumartesi EsEs'in kadrosunda olur mu ve maç öncesi ısınırken çağırılır mı diye düşünmeye başladım şimdi. Çağırıp ne diye bağıracağız ki hem?

23 Mart 2010 Salı

Özhan Canaydın

Özhan Canaydın'ı bir kez gördüm. Galatasaray Lisesi'nde yapılan bir toplantıydı. Osmanlı torunları gibi uzun boylu klasik Türk yapısına aykırı bir duruşu vardı. Soğuk, sert bir adam gibi görünüyordu. O dönemlerde Galatasaray taraftarı kendisini pek sevmiyordu, takım da iyi gitmediğinden asık suratlıydı belki de. Galatasaray Lisesi'nin bahçesinde basın mensuplarının sorularını yanıtlarken Mehmet adında bir muhabirin sorusuna inanılmaz sinirlenmişti. Kameralar kapandığında basmıştı kalayı herkesin içinde. 15-20 dakika sonra aynı muhabiri yanına çağırıp gönlünü de almıştı.
.
Ben sadece dışarıdan görünüşünü yazabilirim. Hakkında ahkam kesecek kadar tanıyamadık kendisini. 6-0'lık maçta alkışlamasını ben de anlayamamıştım. Hatta o gün çaresizlikten yaptığını düşünmüştüm. Şimdi dönüp bakınca tarihe çizik attığını görebiliyorum. O durumda rakibi alkışlayabilmek büyük olay. Her babayiğidin harcı değil. Süleyman Seba ekolünden bir başkandı bana göre. Mütevazi, gösterişi sevmeyen. Allah rahmet eylesin.

21 Mart 2010 Pazar

Maç Günü Trabzon

Trabzon'a bu sezon giden en sağlam taraftar Galatasaray. Beşiktaş ve Fenerbahçe'den daha kalabalık geldiler.
Maç öncesi Trabzon tribünleri harikuladeydi. Sponsor firmaların itirazları olmasa maç boyunca bu şekilde duracaktı.

Taka Gazetesi olmadan olmaz. Bu maç için attıkları başlık yukarıda. Allah gönüllerine göre verdi.

20 Mart 2010 Cumartesi

Dün Gece Tribünümüz

Dün Beşiktaş'ı tribünden bu kadar kişi destekledi. Bilet fiyatları 50 TL olunca normal ama işin bir diğer tarafı da yönetim tarafından bilet desteği yapılmamasıymış. İskambil kağıdı gibi dağılıyor tribünümüz gözümde. İnşallah ben abartıyorumdur. Benim bok yememdir bu düşünceler. Zira hayatımda güzel bir yer tutuyor Beşiktaş tribünleri. Dün bu kareyi çekerken Bursaspor'un taraftarı geldi aklıma. Onlar da bu tribüne geldiler sanırım bu kalabalığın 1,5 katı vardı onların ki.
Hafta içi gündüz maçı olmasına rağmen hem de. Ben önceleri içinde olmadığım tribüne hayıflanırdım. Ulan orada olmak vardı şimdi dediğim çok maçı oldu tribünlerimizin, ama uzun süredir dedirtmiyorlar. Sahadaki Beşiktaş için yazacak çok şeyim vardı. Holosko'nun şanssızlığına, Yusuf'tan sol açık yaratan futbol bakışını anlamaya çalışmaya ve 90 dakika izleyebilme yeteneğine, yeteneğime şaşırdım kaldım. Mustafa Denizli Lucescu'dan beri en sevdiğim teknik direktör. Ama şu inadına kuduruyorum. Dün Yusuf kendisini hiç rahatsız etmedi mi diye sormak isterdim. Dünyanın neresinde bu kadar yavaş bir sol kanat oyuncusu var?
İbrahim Kaş'ı da Allah'a havale ediyorum. Maça girmeden anca saçlarını ıslatsın şekil versin. Arkalarını püskül püskül yapsın, saçının üstünü dağıtsın dursun. Maça mı çıkıyorsun, karı kaldırmaya mı?

Trabzon'da Rugby (2)

Ellerinde Chivas Regal'le şehir meydanında dolaşan Gürcülerin peşine takıldık A.Sebat'ın stadına doğru yola koyulduk. Gürcüler önde biz arkada. Dünya gözüyle Akçaabat'ın stadını da görmüş olduk böylece. Recep Tayyip Erdoğan Stadı'nın bir tribün fazlası işte bu şirin stadyum.

Stadyuma varınca gazetede okuduğum ve maç anında tıklım tıklım olması beklenen stadyumun karşısındaki inşaatın tepesine çıktım. Bir ara ulan ne işim var burada benim diye sormadım değil ama ayağıma gelen bu fırsatı kaçırmayayım dedim. Stadyum etrafını bir kolaçan edelim diye aşağı indik ve gişeleri aradık. Boşa kürek çekmişiz. Türklere bilet satılmıyor cevabını aldık. Ulan nasıl iş anlamadık. Memlekette bir spor organizasyonu var Trabzonlu'ya bilet yok arkadaş diye çıkıştı biri arkamızdan. Ben de hemen tüydüm sonra. Olası bir kavgayı fitilleyen olmayayım istedim. Ateşli insanlar şu Trabzonlular. Sorsan ben de o çıkışan dayı da rugbynin kurallarından bir haberiz ama izleyeceğiz işte. O havayı biz de teneffüs edelim dedik ama yok. Tek yol inşaat. F.A bizi deli mi .ikti yürü gidelim diye söylenince yeter bu kadar deyip geri döndük.
Bu arada en çok dikkatimi çeken şey Gürcülerin Trabzon insanına benzerliği oldu. Ne de olsa aynı coğrafyanın Karadeniz'in çocukları tabii. Tek fark kadınları:)

Gürcü kadınların güzelliklerini ilerleyen postlarda paylaşacağım sizlerle. Onları profesyonel makinesiyle F.A çekti:)) Eğer izin verirse bir kısmını kullanacağım. Zira sanat eseri oğlum bunlar dedi çektiği kareler için. Ben görmedim onun yalancısıyım. Zaten Gürcülerin bir sıkıntı yaşamadan gezmeleri eğlenmeleri de yanlarındaki bu hoş kadınlardan.

Son Beş Dakika

Yılmaz Vural ağlıyordu hep son beş dakikalarda yenen goller yüzünden kaybedilen puanlar için. Dün de beş dakika kala buldukları golle bir puanı hanelerine yazdırdılar. Ligin ilk maçında yenip, kupada yenildiğimiz Kasımpaşa'yla berabere kaldık. Onların ne toplamda aldıkları bir puan ne de kupadaki galibiyet işlerine yaramadı belki de ama bize yaşattıkları kayıplar ağır oldu. Tabi ki bunun hesabı içerisinde olmadan kendi futbollarını, ligdeki konumlarının rahatlığıyla pekiştirerek ortaya koyup maçlarını oynuyorlar.

Beşiktaş ise ligin tepesine uzanma arzusunu sahaya yansıtmakta güçlük çekiyor. Savunma iyiyken hücum aksıyor, orayı toparlarken defans dağılıyor. Dün giden iki puanla beraber de ümitler dağıldı. Toparlaması zaman alır.

Trabzon'da Rugby

Trabzon sokaklarında dolanırken çektim bu fotoğrafı. Şehir merkezi Gürcü kaynıyor. Rugby maçı için gelmişler. Bayraklarındaki haç işareti Trabzon'da biraz sıkıntı yaratabilir diyeceğim Trabzonlu kardeşlerimiz darılacaklar ama o bayrakla gezilmeyecek şehirlerin başında geliyor bence Trabzon. İnşallah bir sıkıntı yaşamaz yukarıdaki kardeşler. Rugby maçına bilet arıyoruz. Bulursak gidip izleyeceğiz. Stadyum full çekecekmiş. Çevre binaların tepeleri de dahil olmak üzere.

18 Mart 2010 Perşembe

Hakem Atamalarına ve TS-GS Maçına Dair

Bu hakem atamalarını neye göre yapıyorlar çok merak ediyorum.. Baştan söyleyeyim; Yunus Yıldırım'ı hiç sevmem, hakemliğini de beğenmem.. Hakemliğini beğenmek kısmını geçersek, yönettiği maçlarda 3 galibiyet 6 mağlubiyet ve 4 beraberlik almışız (Trabzonspor), sevme şansım yok zaten şu sonuçlara bakınca :). Herhangi bir hakemle bu kadar kötü bir karnesi olan bir büyük takım daha olduğunu zannetmiyorum..Zira onlarda şu tablonun yarısı kadar bir durum oluşsa bir daha o hakemin o takımlardan birisinin maçını yönetmesine imkan yok.

Yunus Yıldırım'a dönersek; geçen seneki GS maçında da tribündeydim Avni Aker'de. Alanzinho'nun inanılmaz golüyle öne geçip akın akın da saldırırken önce stadın elektrikleri kesildi, hızımız da kesildi elektriklerle beraber..Sonrasında da gözünün önünde % 100 faul olan pozisyona hangi akla hizmet bilmiyorum ama faul çalmadı ve bir uzun topla yedik golü. Sonrasında da berabere bitti maç. (Yan hakemin uyarısıyla da olsa Yaser'e de çaktı kırmızıyı son dakikalarda, onu da belirtmemiş olmayalım). Bizim maçlardaki genel karnesine baktıktan sonra olaya bir de GS cephesinden bakacak olursak; Yunus Yıldırımla çoğu maçlarını kazanmışlar..Tek sıkıntıyı Ümit Karan'ın kırmızı kart gördüğü Sivas deplasmanında yaşamışlar ki orada da muhattapları yan hakemdi.

İşin hakem atamalarıyla alakalı -bana göre-asıl enteresan kısmına gelecek olursam; Yunus Yıldırım bu ligde en çok maç yöneten hakemlerden birtanesi, Galatasarayla da herhangi bir sorunu yok. Ancak geçen seneki Trabzonspor - Galatasaray maçından beri 1 tane bile Galatasaray maçı yönetmemiş ve görev aldığı ilk Galatasaray maçı yine bir Trabzonspor deplasmanı.. Pazar günü yine statta olacağım ve en az maçta olacaklar kadar hakemin de neler yapacağını merak ediyorum..

Hakemlerle alakalı son bir noktaya daha değinmek istiyorum; şu üst sıralardaki takımların maçlarını yöneten hakemlerin diğer maçları yöneten hakemlerden fazla para almaları da büyük saçmalık ve çok sakat bir durum.. "Üst sıralardaki takımlarla aram bozulmasın, yanlış bir kararım olacaksa da onların lehine olsun, hem daha popüler olurum hem de onları memnun edip maçlarını yönettikçe daha çok para kazanırım" diye dürtmüyo mudur şeytan hakemleri..? Dürttüğü hakemler kesin vardır.. Bu konunun şimdiye kadar kamuoyunda ciddi şekilde tartışılmaması da
bana çok garip geliyor. Ve bana göre bu saçmalığın kesinlikle değişmesi gerekiyor.
Maçla alakalı da 1-2 kelam edelim; 1903'le aynı şeylere inanmayı çok isterdim ama maalesef kaybetme ihtimalimiz yine çok yüksek. Bu sene Türkiyue Kupası dahil 4 büyük maçta 4 mağlubiyetimiz var, bu şanssızlığı kırmamız lazım ancak bence "O" maç "Bu" maç değil.. Umarım yanılan ben olurum.. Tek umudum Şenol Güneş'in Galatasaray'a karşı şansının BJK ve FB'ye göre daha çok tutması..

Karışık İşler

Bu hafta Galatasaray Trabzon'a, şampiyonluk yarışındaki en büyük viraja gidiyor. Trabzonsporlu olsam Trabzonspor'un Galatasaray'ı yenip Bursaspor'un önünü açmasını istemezdim. Trabzonspor'un Anadolu'nun tek şampiyonu ünvanı sekteye uğrayacak. Trabzonspor iki senedir derbi maç kazandı mı diye düşünüyorum aklıma pek galibiyet gelmiyor. Şenol Güneş geldiğinden bu yana Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'a kaybetti. Bir derbi galibiyeti moral motivasyon açısından önemli, taraftarın özlemini dindirmek adına da tabii ki. Yukarıdaki maçın galibi Alanzinho'ydu. Haftasonu da Alanzinho'nun takımının kazanacağını düşünüyorum. Beşiktaş'ın şampiyon olacağına hala inanamıyorum ama haftasonu puan durumunda lig ikincisi Beşiktaş olacak. Bu ligin sonunu bilmek atıp tutmaktan başka birşey değil. Kimin şampiyon olacağı son haftaya kalır. Beşiktaş Bursa'nın kaderini çizer ya UEFA'ya ya da Şampiyonlar Ligi'ne gönderir. Bursaspor'un amacı şampiyonluksa ikinci amacı şampiyonlar ligine gitmek olmamalı UEFA'dan daha çok para kazanırlar. Şampiyonlar Ligi'ne kalmak çok zor ne de olsa.

Saç Baş Kaş

Aaron Lennon (Tottenham)
Geçmişten günümüze değişik saç modelli topçuların fotoğraflarını bloga koymuştuk daha önce. Bu da değişik bir model olarak gözüme çarptı bugün. 1,65'lik boyla Premier Lig'in en kısa oyuncularından olan bu genç oyuncuyu tipi, boyu ve yaşı ile az buçuk Arda Turan'a benzettim. Gerçi Arda İngiltere'ye gitse bile ne böyle küpeler takar ne de 'çift bıçaklı' döner yemiş gibi kaşını çizdirir herhalde.

17 Mart 2010 Çarşamba

Bunların Hepsi Rastlantı Mı?



  • Bursa'da bir börekçi dükkanında futbol yüzünden çıkan kavga kanlı bitti. Bir süredir arası bozuk olan börekçi arkadaşı Şeref Y.'nin Beşiktaş hakkında olumsuz yorum yaptığını duyan Zafer Ö., "Sen Beşiktaş'a laf söyleyemezsin" deyince ikili kavgaya tutuştu.

  • Özen 'Şampiyon Beşiktaş' diye tezahürat yaptı, alkollüydü. Küfür ettiği için tartıştık. Kazayla aşağıya düştü."

  • Bursa şehirlerarası otobüs terminalinde, 18 yaşındaki Hüsnü Aydın adlı Bursaspor taraftarı, üzerinde “Çarşı” yazan siyah beyaz Beşiktaş tişörtü giyen 21 yaşındaki Abdurrahim Akyol’a kafa atarak darp etti. Akyol’un şikâyeti üzerine gözaltına alınan Aydın, “Bir anlık öfkenin kurbanı oldum” dedi.

  • Bir grup Konyaspor'lu taraftar toplanarak, Beşiktaş taraftarlarının stada giriş yaptığı kapıya geldi. Ellerinde bulunan taşları Beşiktaşlı taraftarlara fırlatan yeşil- beyazlı taraftarlara, Beşiktaşlı taraftarlar da karşılık verince olaylar büyüdü. Emniyet güçlerinin yatıştırmakta güçlük çektiği olaylarda, bir Beşiktaş taraftarı Konyaspor'lu taraftarların arasında kaldı ve feci şekilde dövüldü.

  • Türk Telekom'u desteklemeye gelen Ankaragücü taraftarları ile Beşiktaş taraftarları arasında yaşanan kavga salon dışında da devam etti. Emniyet güçleri olayları durdurmakta yetersiz kaldı. Çıkan olaylarda bazı taraftarlar yaralandı.

16 Mart 2010 Salı

Öneriler

Kapalı tribünde böyle bir pankart olsa

Tarihe Geçen Gaflar

ERCAN TANER: "Beşiktaş bu akşam bir golü üç puanla aldı!"
- Üç golü bir puanla almaktan iyidir :) -

Not: Devamı için http://www.sporx.com/fotogaleri/?frm_id=9282&resim=40

Denizli'nin Takımı ve Totemci Demirören

Maç öncesi yemin eden Denizlispor'lu futbolcuları görünce korkmuştum. Tüm rakipleri puan kaybetmiş, canı burnunda bir Denizlispor vardı Beşiktaş'ın karşısında. Maçı öyle ya da böyle alır diyordum kendi kendime ama bu kadar pozisyon verebileceğimiz de aklıma gelmemişti. Gerçi akıl etmeliydim kadroda İbrahim Kaş'ı görünce. Çok rahat bir maç izleyebilirdik Toraman ile Kaş'ın yeri değişse ve Kaş'ın yerine Ernst ya da Necip girse. Öyle katı bir savunma anlayışımız var ki bu takımın Denizli yönetiminde bir takım olduğuna inandırmak güç. Tam bir Lucescu takımı aslında. Denizlispor'un sahası için övgüler sıralamayan bir ben kalmış olayım. Havasından mı suyundan mı anlayamadım. Stat müdürünü tüm illere götürüp eğitim verdirmek lazım.

Golden sonra Demirören cebinden birşey çıkartıp öptü. Uğuruymuş. Totem yapıyor:) Gizli gizli cebinden çıkarıyor, hemen dudaklarına götürmüyor, belki cebinden birşeyler çıkardığını gören olmuştur diye, biraz daha zaman geçince öpüp tekrar cebine sokuyor. Saf, masumane... Bu adamın Beşiktaşlı olduğundan şüphemiz yok, hatta bizden biri olduğuna da ikna olabilirim ama bugüne dek demeçleri, hareketleri ile o kadar nefret ettirdi ki, böyle güzel detayları görünce üzülmeden edemiyor insan. Sizce golden sonra cebinden çıkarıp öptüğü şey nedir?

a-) Kasa anahtarı
b-) Muska
c-) Yüzük
d-) Beşiktaş rozeti
e-) Sizin yaratıcılığınıza kalmış

15 Mart 2010 Pazartesi

Pazartesileri Sevmiyoruz

Haydi Cuma bir nebze de Pazartesi maç mı olur yahu?! Zaten bu Cuma da maçımız var. Son maçımız da Çarşamba akşamıydı. Hafta sonuna hasret kaldık epeydir. El oğlu ne güzel demiş; "We don't like Mondays, Football is for Sundays".

12 Mart 2010 Cuma

10 Milyon Euroluk Ferrari

Sabah evden çıkmak üzere hazırlanırken bir kulağım da NTVSpor'daki 7/10 programında. Murat Caner, Ferrari için Roma'nın 10 milyon Euro'yu gözden çıkardığı haberini aktarıyor yanındaki Tayfun Bayındır'a. Bayındır'ın yorumu 'Hemen satarım'.
.
Sene başında 4 milyona alınan bir defans oyuncusunun bu denli yüksek bir karla satılmasının son derece mantıklı olacağını ve bunun iyi bir fırsat olduğunu söylüyor. Beşiktaş'ın kadrosunda iyi defans oyuncuları barındırdığını ve seneye yine daha düşük maliyetle alınacak bir defans oyuncusu ile açığın kapatılabileceğini iddia ediyor. Murat Caner ise Ferrari'nin yokluğundaki defans hataları sonucunda yenen goller ve kaybedilen puanlardan bahsediyor. İkisi de haklı, karar vermek zor. Bir de onlarca yanlış transferi arasında bir inci gibi parlayan Ferrari'nin yerine gelecek olanın Gordon Schildenfeldvari biri olma olasılığını düşününce riske girmek hepten macera da olabilir.

Glazer-Demirören Ailesi

Glazer ailesi bir kez daha protesto edilmiş. Man. United taraftarı artan borçtan oldukça şikayetçi. Man. United'ın kuruluş yıllarındaki renkleri olan sarı-yeşil atkılarla protesto ediliyor Amerikan Glazer ailesi. Takım ligde 63 puanla ilk sırada. Şampiyonlar Ligi'nde Milan'a 4 tane sallamış evine yollamış. Ama gel gör ki taraftar memnuniyetsiz. Türkiye'ye dönelim.


Demirören ailesi ve Beşiktaş'ı düşünün. Ligde dördüncü, Avrupa'da yok, borç gırla hem de başkanı Demirören'e. Beşiktaş taraftarı protesto ediyor diye hain, satılmış, paralı asker... Fenerbahçe'yi 3-0 yendiğimiz maçın ardından Yıldırım Demirören yeter diye bağıran tribünleri yerden yere vuran basın, Milan'a 4 sığdıran Man. United taraftarının tepkisini anlamlı bulabiliyor. Avrupa'da şöyle Avrupa'da böyle diye ahkam kesen bedavacı bazı yazarlar, orada gördüklerine tapıp, Türkiye'deki programlarda onlar şöyle biz böyle diye yerden yere vuruyor. İş başka konularda kıyaslamaya gidince işlerine gelmiyor. Kimse taraftarın arkasında durmuyor.

Hürriyet baş sayfadan veriyor Glazer ailesine olan tepkiyi. Oysa aynı gazetenin İsmail Air'i Beşiktaş taraftarının yaptığının ne kadar da ayıp olduğunu, haksızlık olduğunu, aynı yayın grubunun spor gazetesinde Orhan Yıldırım şampiyonluk şansını azaltan nedenler arasında gösterebiliyor bu tepkileri. Avrupa da doğru burada nasıl yanlış oluyor ulan nasıl teraziniz varmış sizin.

11 Mart 2010 Perşembe

Abdülcanbaz

'Abdullah Avcı yere yatsana' tezahüratı kararınca bir iğneleme bence. Kendisine 'uşak' yakıştırması yapılınca veryansın etmesi doğal çünkü profesyonelliği sonucunda her maçına kazanmak için çıkan takımı rakip seçmeden çok can yakıyor bu ligde. Orta sıralarda dolansa da kendi sahasında deplasmandakilerden daha yalnız olmadıkları için bir saha dezavantajı da yaşamıyorlar. Ne var ki zaman zaman güzel oyunlarını sahaya yansıtmaktan çok geçmiş senelerde oyunu soğutmak amaçlı yere yatışları hafızalarımıza kazınınca, gellen goller sonrasında bu şekilde bir protesto da kaçınılmaz oldu.

Belediye takımının teknik ekibi ve futbolcu kadrosu her ne kadar iyi olsa da arka planda vizyon ve yönetim bazında çember daralınca daha da ileriye gitmeleri mümkün olamıyor. Senelerdir yolumuza taş koyan bu takım karşısında dün akşam çok iyi oynamadan üç puan almak fena olmadı. En azından aklımızda taşıdığımız üç puanı kağıda dökerek hesap kitaba başladık resmen.

Tabata-Ali Güzeldal Takası

Beşiktaş'ın dün gece orta sahası Necip, Fink, İbrahim Toraman, Tello'dan kuruluydu. Tabata ve Uğur ile desteklendi 80. dakikadan sonra. Beşiktaş'ın bu sene gol yollarında yaşadığı sıkıntıların ana kaynağı sezon boyunca orta sahanın oyunun ofansif yönünde yaratıcı olamamasından kaynaklandı. Bir ara topu izledik dün gece. O da Tello'nun Bobo'ya attığı ofsayt pozisyonuydu. Ligin bu kısmına kadar yaşadığımız sıkıntı Alexvari ara sıcakları yapamayan orta sahaydı. Sürekli kanatlardan bindirme yapmak isteyen Beşiktaş'ın şu an bulunduğu konumun yaratıcıları Ernst, Ferrari, İ. Üzülmez, Sivok. Arada bir kıpırdanan Tello'nun da hakkını yemeyelim. Bugün şampiyonlupa oynayan hiçbir takım bizim yaşadığımız sıkıntıyı yaşamıyor orta sahasında. Galatasaray'da Elano, Arda, Dos Santos, Kewell, Fenerbahçe'de Alex, Emre, Özer, Trabzonspor'da Colman, Selçuk, Bursa'da Volkan Şen, Ozan İpek, Ergic.


Bu sezon İBB'de oynayan Ali Güzeldal'ın da çok ara pasını seyrettik ama bütün sezon düşünüyorum Yusuf dışında atan bir adam hatırlamıyorum. Yusuf''u da sol kanatta oynatmak isteyen Denizli yaratıcı bir orta saha adamı aramaya devam ediyor. Ali Güzeldal'ı alsak hiç fena olmaz. Tabata'nın satılmasından da artık korkulmamalı. Herşey süt liman. Tribünlerde istifa sesi yok zaten. Herkes barışık. Takasa başvuralım, kazanalım

10 Mart 2010 Çarşamba

1 Milyon Şapka

Güney Afrika soluğunu tutmuş bekliyor. Ülkenin birçok yerinde yukarıdaki tabelaya rastlanabilirmiş. 450 bin turist bekleyen Güney Afrika 1 milyon şapka dağıtacakmış. John Terry geliyor tabii, lazım.

İyi Ki Doğdun Deli İbo

Kızdığım zamanlar da oldu sana ama o formanın içinde hep aynı azimle koşuyorsun ya topun peşinden diyecek söz bırakmıyorsun işte... 36. yaşın kutlu olsun kaptan. Beşiktaş'ımızdaki onuncu yılın da...

9 Mart 2010 Salı

K.A.

Dün gecenin yıldızı Koray Arslan'ın formasının arkasında 'k.a.' yazıyor. Federasyon tarafından bu isim yazdırma mevzusunda belirlenmiş bir kural falan yok mu acaba? Kimi hem adını hem soyadını kimi sadece adını yazdırıyor. Şimdi bu Koray 'a.k.' yazdırsaymış mesele ne olacaktı?

8 Mart 2010 Pazartesi

İnsanlıktan Nasiplenmeliyiz

"Nerede 34 plaka görseler saldırıyorlar. Galatasaraylıların toplandığı yere akın akın Eskişehirli taraftarlar saldırıyor. Bir sürü yaralanan Galatasaray taraftarı var. Stadın etrafı ana baba günü."
Bu sözlerin sahibi bir Galatasaraylı arkadaş. Maç öncesi arayıp halini hatrını sorayım dedim ama soluk soluğa kalmış olayları anlatıyordu. Deplasman yasaklarının doruk noktaya gideceği sezonlara doğru koşuyoruz. Aferin bize!!!
Bu hafta da Türk Futbol tarihine kara leke olarak geçer artık. Ama hiçbir şey nedensiz değil. Herşeyin bir sebebi var. Mağdur olan da mağdur eden de suçlu.

Yalnız Başkanlar

Göksel Gümüşdağ ve Yıldırım Demirören. İkisi de başkanı oldukları kulübün kendi evinde oynadığı maçları tek başına izliyorlar. Birinin yanında gol olduğunda elini sıkacak kimsesi yok, diğerinin 'yeter' diye el sallayanı çok. İBB başkanı ıssız adada, Olimpiyat Stadı'nda, yalnız başına. Mahşer kalabalığının içinde yalnızlık çekense bizimki, nereden geldiyse Beşiktaş'ın başına.

10 Kahpe Kader

Luc Nilis - Ipswich Town vs Aston Villa, 2000
Marcin Wasilewski – Anderlecht vs Standard Liege, 2009
Henrik Larsson – Lyon vs Celtic, 1999
Eduardo – Birmingham City vs Arsenal, 2008
Djibril Cisse – Blackburn Rovers vs Liverpool, 2004
Jacob Olesen, 2006
Alan Smith – Liverpool vs Manchester United, 2006
Djibril Cisse – France vs China, 2006
David Busst - Manchester United vs Coventry City, 1996
Iñigo Díaz de Cerio - Eibar v Real Sociedad, 2009