Çocukluğumuzdan alışık olduğumuz Türkiye'siz turnuvalara bir ara vermiştik aslında. Türkiye olmadığında da kolaydı işimiz o zamanlar; bir yarımız Brezilya'yı, diğer yarımız Arjantin'i tutardı, olur biterdi. Bizimkiler katılmaya başlayınca işler değişti. Bayrağımızın dalgalandığı bir turnuvada Almancı zihniyeti kabul edemez olmuştuk. Biz katılıyorsak bizi tutar, kazanamazsak da kimin kazanacağını umursamazdık. Bu sefer tadını aldığımız Dünya Kupası'ndan yine uzaktayız. Çocuk gibi sevdiğimiz futbolu daha bir heyecanla yaşamak için kendimize favoriler seçiyoruz. Ben de bir aylığına, hayatta en sevdiğim iki olayın (futbol-müzik) beşiği İngiltere'ye veriyorum gönlümü. Umarım yıllar sonra kazanıp Ada'yı sevince boğarlar. İngiltere'nin bu seneki Dünya Kupası'na daha bir iştahla geliyor olması da bu ümidimin daha da yeşermesine sebep. 'England Needs You' (İngiltere'nin sana ihtiyacı var) sloganı ile sadece kendi milletinden değil, tüm İngiltere severlerden de pozitif elektrik istiyorlar. Sanırım Umbro'nun sitesinde denk geldim; dünyanın çeşitli ülkelerinden insanların üzerlerinde İngiliz Milli Takımı'nın formasıyla çekimiş bir fotoğraf yer alıyordu. Çok arayarak arka sıralardaki Türk kızını da buldum.
9 Haziran 2010 Çarşamba
Come on England
Dünya Kupası coşkusunu bir ay boyunca fotoğraftaki şekilde yaşayanlar da var. Gerçi biz iki sene önce katıldığımız Euro 2008'de de bu derece bir sinerji yaratamamıştık. Milliyetçi bir topluluk olmamıza karşın bir türlü milli takımımızla tam manasıyla barışık olamıyoruz. Belki de iç çekişmelerin, kişisel antipati ve sempatilerin sonucunda tuttuğumuz milli takımı sahiplenemiyoruz bütünüyle. Seviniyoruz, üzülüyoruz ama bazı memleketler gibi (ya da klüp takımlarımızda olduğu gibi) yaşayamıyoruz futbol aşkını. Her şeye rağmen sekiz sene sonra eğer Dünya Kupası'nda A Milli Takım'ımız olsaydı biz de havaya girmiş ilk maçımızı bekliyor olacaktık. Maçların saatleri itibariyle işler aksayacak, yollar boşalacaktı. Eğer ki akşam saatlerine denk gelirse açık havalar, ortak izlenilen meyhane, cafe gibi yerler dolup taşacaktı. Şimdi elde bira, önümüzde fındık, fıstık evlerimizde sessiz sakin takip edeceğiz dünya futbolunu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder