8 Ocak 2010 Cuma

Kim Suçlu? İsteyen mi, Veren mi?



Yine bir transfer dönemi geldi. Gerçi basın daha yaz transfer dönemi bittiği günün hemen ertesinde ara transferde alınacak oyuncuları sıralamaya başlamıştı. Ancak şimdi artık basının büyük kısmını, özellikle yazılı basındaki sayfaların neredeyse tamamını transfer haberleri kaplıyor.

Tabi ki haberlerin çoğunluğu üç büyüklerle ilgili. Biraz diğer Türk takımlarına değinip, biraz da Avrupa transfer gündemine değindin mi al sana spor haberleri.

Son yıllarda özellikle transfer dönemlerinde sıklıkla dile getirilen bir konu var: Yerli futbolcular için istenen fahiş bonservis bedelleri. Özellikle bir oyuncuyu üç büyüklerden biri isteyince fiyatı otomatik olarak yükseliyor. Özellikle yabancı sayısının kısıtlı olması, hatta FIFA ve UEFA'da ilerleyen yıllarda bu sayılarda daha da azalma olabileceğine ilişkin gündemlerin yer alması yerli futbolcu piyasasını kızıştırıyor.

Üç büyükler kendi altyapılarına yeterli yatırımı yapmadıkları ya da yaptıkları yatırımların karşılığında ellerinde bulunan genş yeteneklere yeterli şans tanımadıkları için başka takımlarda az da olsa pişmiş, tecrübe kazanmış ve bir çıkış yakalamış hazır gençleri takımlarına kazandırmada bir hayli iştahlı oluyorlar.

Buraya kadar her şey normal bir durum gibi gözüküyor. Ancak konuya biraz daha detaylı bakınca anadolu kulüplerinin bazı oyuncular için istedikleri bonservis bedellerinin bir yıl içerisinde, hatta bazı kulüpler için 2-3 yıl içerisinde harcadıkları toplam transfer miktarını karşılayacak kadar yüksek olduğu görülüyor. Yani örneğin Kayserispor bir yıl içerisinde yerli-yabancı aldığı futbolculara toplam ne kadar bonservis ödüyor? Net rakamlar değil ama kabaca bakıldığında 5-6 milyon euroyu geçmiyor. Hatta bu meblağdan bile düşük olabilir. Ancak öyle ki sadece Mehmet Topuz transferinden aldıkları 9 milyon euro bütün bu transferleri finanse ediyor hatta cebine para kalıyor gibi gözüküyor.

Tabi ki bunu ticari bir başarı olarak değerlendirmek mümkün. Ancak işin başka önemli noktaları da var. Zaman zaman birden fazla takımın talip olduğu ya da elinden çıkarmak istemediği bir oyuncu için büyükler talip olduğunda yükselen bu bonservis bedelleri, o futbolcu da gitmek istiyorsa bir soruna dönüşüyor. Yakın zamanda örnekleri çokça var. En son örneği de Ali Turan ve Sercan Yıldırım sanırım.

Peki bu bedeller nasıl oluyor da bu kadar yükselebiliyor? Milan Baros'un 5,5 milyon euroya, Keita'nın 3 seneye yayılmış olarak 7 milyon euroya, Brezilya milli takımı oyuncusu Elano'nun yine yıllara yayılmış olarak 8 milyon euroya alınabildiği bir transfer borsasında nasıl oluyor da Mehmet Topuz, Sercan, İsmail Köybaşı gibi ortada henüz çok net ortaya koydukları bir başarı olmayan tecrübesiz gençlere 8-9 milyon euro bonservis bedelleri istenebiliyor.

Bu fiyatların bu kadar yükselmesinin tek sebebi anadolu kulüplerinin açgözlü başkanları mı? Yoksa bu genç yerli oyuncular için birbiriyle kapışırken transferdeki rakibini ekarte etmek için sürekli fiyat yükselten ve bu paraları ödemekten imtina etmeyen büyük kulüplerin başkanları mı?

Büyük kulüplerin başkanları yukarıda birkaçını örneklediğim yabancı yıldızları daha ucuza aldıklarını öne sürüp yerli futbolcular için istenen fahiş rakamları zaman zaman eleştiriyor, sitem ediyorlar. İyi ama daha önce rakibinin teklifinin üstüne çıkacağım diye paraları saçan, hatta yanına genç takımdan gelecek vaad eden futbolcuları da takasa veren (ki bu biraz köle düzenini andırıyor ki o ayrı bir yazı konusudur) kulüp yöneticileri ve başkanları da aynı kişiler değil mi?

Yakın geçmişe kısa bir bakış yapalım.

Mehmet Topuz, Kayserispor'da geçirdiği başarılı birkaç sezonun ardından Beşiktaş-Fenerbahçe kapışmasının ardından 9 milyon euro ve kısa süre önce bonservisine 1milyon 250 bin euro ödenen Gökhan Emreciksin'i vererek yaklaşık 10 milyon euroluk sadece bonservis maliyeti ile Fenerbahçe'ye geçti.

Özer Hurmacı, yetenekleri konusunda hep olumlu bildirimler yapılan ancak kendini tam olarak ispatlamamış, hatta geçen sezonda önemli ve uzun sakatlıklar nedeniyle çok forma giyememiş bir isimdi. Hatta önceki yıllarda Ankaraspor, Galatasaray ile Özer için anlaşmaya varmıştı. 3 kiralık futbolcu karşılığında sezon sonunda geçiş yapmak üzere 1 milyon TL'lik bonservis bedelini kabul etmişti. Ancak Galatasaray bu anlaşmanın gereği olan peşinatı ödemeyince transfer iptal oldu. Sonrasında bu sezonun başında Özer, 4,5 milyon euro bonservis bedeli ve yanında genç takımın gelecek vaad eden oyuncusu Özgür Çek karşılığında yine Fenerbahçe'ye geçti.

Yakın zamanın bu özellikteki bir başka transferi İsmail Köybaşı. Gerek top hakimiyeti, gerek ileri çıkışlardaki başarısı ve hızı gerekse sorunsuz kişiliği ile genç sol bek transferin gözdelerinden birisi idi. Üç büyüklerin hepsinin talip olduğuna ilişkin birçok haber çıkmıştı. Ancak Beşiktaş sezon başında İsmail Köybaşı'nı, 5,5 milyon euro bonservis bedeli artı piyasası en kötü 500 bin euro edecek olan Serdar Kurtuluş karşılığında renklerine kattı.

Trabzonspor da Gökhan Ünal'ı birçok takımın yoğun taleplerinin ardından 5 milyon euroya yakın bir bonservis maliyeti ile aldı.

Şimdi denebilir ki alan memnun, satan memnun kime ne!!! Yok işe alan pek memnun değil. Çünkü bu örneklerdekine benzer yüksek bonservis bedelli her yerli genç transfer bir sonraki ismin transferini neredeyse imkansızlaştırıyor. Sezon başında Fenerbahçe Mehmet Topuz'a o parayı vermese iddia ediyorum Özer'in çok daha ucuza alabilirdi. Aynı şekilde Beşiktaş ta İsmail Köybaşı'nı...

Çünkü Gaziantepspor ve Ankaraspor başkanları Özer ve İsmail ile ilgili yaptıkları açıklamalarda hep "Mehmet Topuz'un 9 milyon euro ettiği bir ortamda bizim oyuncumuz bundan aşağı olamaz" şeklinde cümleler kurdular.

Yine o zamanlardan beri Bursaspor Sercan için hala Topuz, Özer ve İsmail'i örnek göstererek inanılmaz yükse bonservis bedeli talep ediyor. Belki Beşiktaş, Fenerbahçe o dönemde kendi aralasında anlaşıp Topuz'a o parayı vermeseler şu anda almaya çalıştıkları ama yüksek bonservis bedeli istendiği için alamadıkları birçok genç ismi alabilirlerdi.

Yani bence başkanlar yüksek bonservis bedellerini zaman zaman bu paraları verenler olduğu için istiyorlar.

Kayserispor, Mehmet Topuz'u o rakamlara satabildiği için 4 ay sonra sözleşmesi bitecek Ali Turan'a 1,5 milyon euro bonservis bedeli isteyecek cüreti gösterebiliyor.

Kaldı ki büyük kulüperden tekif alan gençler bu transferler gerçekleşmeyince artık eski performanslarını gösteremiyorlar. Akılları kaldığı için mi, moralleri çok bozulduğu için mi, kendilerine gelen fırsatı engelleyen yöneticilerine ders vermek için mi bilinmez bu transfer dönemlerinin ardından bir anda sönüyorlar. Bakınız; Sivassporlu Abdurrahman, Musa Aydın, Mehmet Yıldız, Manisaspor'lu Sezer Öztürk...

Demek ki bu paraları veren çıkarsa iyi. Ama parayı çok bulup vazgeçtiklerinde elde kalan oyuncuların performansı düşünce kötü. Hatta sene başında Bülent Uygun, Galatasaray'a "Mehmet Yıldız'ı istediler, parada anlaşamadık geri adım attılar sonra vazgeçtiler. Oyuncumuzun performansı düştü." diyerek sitem etmişti. Sanki talip olan herkes o parayı vermek ve transferi sonlandırmak zorundaymış gibi... Kimse de "yahu Bülent, sen ne diyorsun? Tabi ki bir kulüp bir oyuncuya talip olur. Gelmiş istemişler, Yüksek bonservis istemişsin. Uygun olmamış onlara vazgeçmişler. Bundan daha doğal ne olur?" demedi. Zaman zaman gerçekleşen uçuk bonservis bedelli transferler satıcıların da şirazesini bozuyor.

Demek ki kimse şikayet etmemeli.

Buradaki hesap "Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?" meselesidir. Öncesi sonrası yok. Rekabetle teklifleri yükseltip uçuklaştıran başkanlar da, bir-iki kötü örneğe takılıp her oyuncusunu milyon eurolara satmaya çalışıp ayarı kaçıran başkanlar da hatalıdır gelinen noktada.

Bu nedenlerden dolayı yakında yetenekli gençlerin büyük takımlara transferi imkansız hale gelecek. Bu kadar büyük meblağların konuşulduğu rekabet ortamında kulüpler arası gerginlikler artacak, sevgisizlik, kavga ve kaos ortamı artacak. Ülke futbolu kaybedecek.

Tabi ki birileri çıkıp bu işe bir dur demezse!!!

2 yorum:

Kemal Mardin dedi ki...

Yetenekli gençlerin İstanbul takımlarında yedek beklemesindense, Anadolu'da oynamaya devam etmeleri ülke futbolunun kaybetmesi anlamına gelmiyor bence.

Sacripante Re dedi ki...

Ben yazıyı uzun zaman önce yazmıştım. Şöyle bir geri dönüp bakarken yorumu yeni gördüm. Geç kalmış bir cevap olacak ama ben yazının sonundaki ifadede bu gençlerin büyük kulüplere transfer olmamasından dolayı ülke futbolunun kaybedeceğini söylemek istemedim. Bu kaos ve kavga ortamının getireceği etki olarak ülke futbolunun zarar göreceğini yazmak istedim. Ayrıca büyük kulüplere gitme aşamasına gelip astronomik bonservis bedelleri nedeniyle gidemeyince kulübünde kalan ama aklını futbola tekrar veremeyip silinip giden onlarca genç yetenek örneği de var. Bu da kulüplerinde kalsalar da verimli olamayarak ülke futboluna kayıp yaşatmak anlamına geliyor. Bunun dışında kesinlikle büyük takımda yedek kalmalarındansa anadolu kulüplerinde futbola katkı yapmalarını ben de istiyor ve destekliyorum.